Açıklanan enflasyon rakamları bize neyi anlatıyor?

featured

Ahmet Müfit yazdı…

TÜİK tarafından Ağustos 2021 dönemine ilişkin olarak yayınlanan enflasyon verilerin ortaya koyduğu, dışa açılmak, dünyayla bütünleşmek denilerek ekonominin yabancının parasına muhtaç bırakılmış olmasından kaynaklı iki çarpıcı sonuç söz konusu. 

Birincisi, TÜİK tarafından açıklanan yüzde 19,25’lik tüketici enflasyonu oranının, halihazırda yüzde 19 olan politika faizinin üstüne çıkmış olması.

Piyasa medyası, açıklanan rakamları “Enflasyon faizi aştı” başlığıyla çarpıcı ve anormal bir durum olarak okurlarıyla/izleyicileriyle paylaşıp, Merkez Bankası Başkanı’nın “enflasyonun üzerinde faiz” sözünü hatırlatmaya başlasa da, faiz ve enflasyon oranları arasındaki farklar açısından bakıldığında, çok da anormal bir durum yok aslında.

ABD ve AB ülkeleri başta olmak üzere, faizin düşük enflasyonun ise daha yüksek olduğu ancak özellikle 2021 yılı başından bu yana “enflasyondaki artış geçici” deyip üzerine yattıkları bir “yeni normalle” yaşıyoruz uzun süredir. Kimse de çıkıp bu durumu anormal bir durum olarak nitelemiyor, ABD Merkez Bankasına ya da Avrupa Merkez Bankasına, ya da Japon Merkez Bankasına dönüp “enflasyon faizi aştı, merkez bankası uyuyor mu” gibisinden manşet atma gereği duymuyor. Tam tersine bu durum, oldukça yaygın bir şekilde piyasaları hele ki ancak şu anki para bolluğunda ayakta kalabilecek, para bolluğu bitince ne kadar aşağı gideceği belirsiz bizimki gibi ülkeleri  destekleyen olumlu bir tutum olarak aynı çevrelerce alkışlanıyor.

Faiz ve enflasyon oranları arasındaki benzer ilişkilere verilen farklı tepkiler söz konusu. Yanıtlanması gereken soru ise niçin bu şekilde davranılıyor olduğu. Yanıt doğrudan ülkelerin yabancının parasına muhtaçlığı ile ilişkili. ABD, bizim gibi dış ticaret açığı veren bir ülke olsa da, doları basan ülke olarak açığı para basarak ya da faiz oranlarıyla oynayarak, açığın yükünü bizim gibi ABD’nin parasına dolayısıyla da ABD Merkez Bankası’nın (FED)n kararlarına bağımlı ülkelerin üstüne yıkabiliyor. Para taciri Bill Gross’un tabiriyle “çöp” niteliğindeki ABD hazinesi tahvillerini, “rezerv adı altında” satın alarak, ABD hazinesine borç vermeye mecbur bırakıyor. 
 
Almanya veya Çin açısından bakıldığında kısmen aynı, kısmense farklı nedenlerle de olsa durum değişmiyor. Aldığından çok satan yani dış ticaret fazlası veren bu ülkeler, dışarıdan mal veya hizmet almak için bizim gibi başkasından borç almaya ihtiyaç duymuyor. Tam tersi, bizim gibi yabancının parasına muhtaç ülkelere borç vererek ya da doğrudan sermaye ihraç ederek bizim gibi ülkelerin varlıklarına sahip oluyorlar, “yapısal reform” adı altında, ulus devleti ekonomik olarak kendisini koruyacak önlemler almasını olanaksız kılacak şekilde dayattıkları düzenlemelerle, ulusal egemenliği satın alıyorlar.  

Gelelim ikinci önemli/çarpıcı sonuca yani Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) ve Tüketici fiyat Endeksi (TÜFE) rakamları arasındaki artan uçurum konusuna. Ağustos ayı itibarıyla yıllık bazda TÜFE 19,25 artarken,  ÜFE 45,52 oranında arttı yani üretici ve tüketici enflasyonları arasındaki uzun süredir görmeye alıştığımız makasın, yüzde 26,27 seviyesine ulaşarak yeni bir rekor kırmış olmasına.  

Makas konusunu doğru değerlendirebilmek, açılan bu makasın nasıl bir sonuç yaratacağını kestirebilmek için öncelikle ÜFE’deki artışın nedenlerini ortaya koymak gerekiyor. ÜFE’deki artışın da iki nedeni bulunuyor. Birinci neden, tarım ve enerji dahil emtia ve navlun fiyatlarında dünya genelinde yaşanan rekor artışlar. Ekonomisi özellikle enerji, hammadde ve aramalı açısından ithalata yani dışarıya bağımlı olan bizim gibi ülkelerde, gerek navlun gerekse emtia fiyatlarında yaşanan artışların doğrudan ve kaçınılmaz olarak üretim maliyetlere yansıyor oluşu. İkinci neden ise Türk Lirası’nın (TL) önlenemeyen değer kaybı. Bu durumun, özellikle yabancı parayla ithal edilen hammadde ve aramalıyla üretimi yapılıp, içeride TL cinsinden fiyatlandırılıp piyasaya sürülen, tüketilen ürünler açısından doğal sonucu, TL bazlı olarak maliyetlerin artması oluyor. 

Bu durumda, her şeyin bir anda tersine dönüp, kısa ve orta vadede TL’nin değer kazanması da söz konusu olamayacağına göre, üreticilerin maliyetlerine yansımış olmasına karşın, henüz tüketici fiyatlarına yansıtılmamış olan yüzde 26,27’lik bir potansiyel fiyat artışının söz konusu olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Emtia ve navlun fiyatlarıyla ilgili yakın geleceği görmemizi sağlayan vadeli işlem borsalarındaki fiyatlamalara bakıldığında artış trendinin devam edeceği de dikkate alındığında bu kışın, sıradan ülkem insanları açısından hiçte kolay geçmeyeceğini söylemek mümkün.

Sonuç olarak, başta da söylediğim gibi dışa açılmak, dünyayla bütünleşmek denilerek ulusal ekonominin küresel sermayenin tercih ve kararlarına bağımlı kılınmış olmasının doğal sonucu olarak ekonominin yabancının parasına muhtaç hale düşmüş olmasından kaynaklı bir enflasyon sorunu ile karşı karşıya olduğumuzu söylemek mümkün.

Sorunu aşmak için piyasacılarca önerilen şey, faizleri artırarak yani yurt dışından gelecek paraya daha fazla faiz vaat ederek para akışının sürmesini sağlamak. Bunu yaparak, normal geliriyle geçinemeyen toplumun büyük bir kesimin en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak duruma düşecek olması doğal olarak bu kesimin umurunda değil. Onlar için önemli olan ülkeyi yabancının parasına, malına muhtaç eden sistemin yani serbest piyasacı küreselleşmenin ülkemiz açısından devamlılığının korunması. 

Bunun için her yolu deniyor, serbest piyasacılığın, demokrasi için olmazsa olmaz bir koşul olduğu gibi gerçek dışı görüşleri, farklı “misyonerlerin” ağzından sürekli tekrar ettirerek, gelir dağılımının -hem ulusal hem de küresel ölçekte- daha önce olmadığı boyutlarda bozulmasına yol açan 40 küsur yıllık neoliberal küreselleşmeci reçeteleri alternatifi olmayan, “demokrasiyle barışık yegane ekonomik politika biçimi olarak pazarlamaya devam ediyorlar. 

İşin en acı tarafı ise bu yanlışa alıcı bulmakta güçlük çekmiyor olmaları, gerek iktidar gerekse muhalefet bloğunu oluşturan partilerden hiç birisinin bu yanlışa karşı çıkmıyor oluşu. Bu durumu, neoliberal küreselleşmecilik pazarlayıcısı “şıracıların”, her koşulda kendilerini olumlayacak “bozacılar” bulma konusunda eksiklik çekmiyor olmaları olarak yorumlamak da mümkün.

Kaynaklar:

https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Yurt-Ici-Uretici-Fiyat-Endeksi-Agustos-2021-37314&dil=1, https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Tuketici-Fiyat-Endeksi-Agustos-2021-37386&dil=1

https://www.dw.com/tr/mb-ba%C5%9Fkan%C4%B1-faiz-enflasyonun-%C3%BCzerinde-kalacak/a-57051435  

https://www.global-rates.com/en/economic-indicators/inflation/consumer-prices/cpi/cpi.aspx, https://www.global-rates.com/en/interest-rates/central-banks/central-banks.aspx

https://www.bloomberght.com/unlu-yatirimci-bill-gross-tahviller-cop-yatirim-2286775?utm_source=twitter&utm_medium=articleshare&utm_campaign=website

http://www.fao.org/news/story/en/item/1437401/icode/, https://www.bloomberght.com/emtia/brent-petrol, https://www.bloomberght.com/emtia/bdiy

https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/daron-acemoglu-turkiyede-umutlanacak-seyler-de-var-40289135

https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/prof-dr-acemoglundan-kilicdarogluna-ziyaret-6600772/, https://twitter.com/profdemirtas/status/1428793562729168896  

Açıklanan enflasyon rakamları bize neyi anlatıyor?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!