Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Ankara’da medya kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. Yargının gündemine ilişkin konularla ilgili konuşan Bakan Tunç, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkıyla ilgili soruya, bireysel başvuru hakkının sınırlarının çizilmesi gerektiği yanıtını verdi. Bu konuda yeni bir çalışma yapılması gerektiğini de söyleyen Bakan Tunç, verilen kararların zaman zaman Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi arasında sorunlara neden olabildiğini kaydetti.
‘İÇ TÜZÜK DEĞİŞİKLİĞİ DÜŞÜNÜLEBİLİR’
Bakan Tunç, yeni anayasaya ilişkin, “Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına başlarken demokratik, sivil bir anayasa inşallah Meclis’te bir uzlaşmayla gerçekleşir. Uzlaşma noktasında bir mutabakata varılması lazım. Mevcut iç tüzük hükümleriyle yeni bir anayasa yapılması mümkün olmaz. Hem iç tüzük değişikliği düşünülebilir, hem de özellikle yeni bir anayasa yapımıyla ilgili olarak siyasi partilerin de görüşü alınarak bu anlamda bir usul de belirlenmesi gerekir. Usul, esastan önce gelir. Dolayısıyla usulün belirlenmesi lazım. Bu usul noktasında da tabii ki parlamentodaki partilerimizin görüşleri önemli. Partilerimizin sorumlu davranacaklarına, millete olan bu borçlarının farkında olarak bir uzlaşmaya varacaklarına inanıyorum. İnşallah bunu gerçekleştiririz” ifadelerini kullandı.
‘AİHM KARARLARINDA ÇİFTE STANDART VAR’
Soruları da yanıtlayan Bakan Tunç, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), FETÖ kararlarında çifte standart olduğunu söyleyerek, “Darbeyi kabul ediyor, kalkışmayı kabul ediyor, terör örgütünü de kabul ediyor, yani FETÖ’nün bir terör örgütü olduğunu AİHM tescillemiş. Ama bir detaya giriyor, delil bakımından bugüne kadar yapmadığı bir inceleme söz konusu. Dolayısıyla AİHM özellikle içtihatlarından ayrılarak hukuki olmayan, haksız kararlar verirse o zaman da Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler zedelenir. Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye ihtiyacı var” dedi.
ANKARA SALDIRISI AÇIKLAMASI
Bakan Tunç, İçişleri Bakanlığı’na saldırı girişimine dair, “Polislerimizin kahramanca mücadelesi orada büyük bir faciayı önlüyor. Birisi kendini patlatıyor, diğeri de patlatmak üzereyken etkisiz hale getiriliyor. Her ikisinin de kimlik tespitleri, adli tıp kurumumuzca yapıldı. DNA testleriyle ulaşıldı. Önce beden bütünlüğü olan hızlı bir şekilde tespit edildi. Ama parçalara bölünmüş, birkaç parçası olanla ilgili biraz süreç uzadı ve kimlik tespitleri yapıldı. Teröristlerin isimleri belli. Soruşturma şimdi detaylı bir şekilde devam ediyor. Nasıl geldiler, nereden geldiler, plaka takip sistemleri, tüm bunlar detaylı bir şekilde inceleniyor. Terör örgütü PKK’nın yaptığı noktasında bir tereddüt söz konusu değil. Tabii plaka takip sistemlerine takılmaması, herhalde ara yollardan sabaha kadar yolculuk yaptılar. Dolayısıyla tüm bunlar adli soruşturma neticesinde ortaya çıkacak hususlar” diye konuştu.
‘HDP TERÖRLE İRTİBATINI KESMİYOR’
Bakan Tunç, HDP milletvekillerinin terör operasyonlarıyla ilgili eleştirilerine ilişkin soru üzerine, “Eğer anayasa uygulanacaksa hapisten Meclis’e girilemez. Tabii kesinleşmiş bir hüküm gerekir. Kesinleşmiş bir hüküm ya da seçimden önce soruşturmasına başlanan anayasal düzenle ilgili hususlar; bunlar uygulanırsa tam anlamıyla hapisten Meclis’e girilemez. Ama uygulanmadığı zaman maalesef bu tartışmalar söz konusu olur. Burada aday olurken sabıkası yok. Adaylık müracaatı yapabilir. Geçmişte Anayasa Mahkememizin dokunulmazlıkla ilgili kararları oldu. Bu kararlar çok tartışıldı. HDP bu sözler nedeniyle, bu eylemler nedeniyle kapatma davasıyla karşı karşıya kaldı ve devam eden bir dava söz konusu. Özellikle terörle irtibatını bir kere kesmiyor. Bunu açık açık ‘Ben terörün siyasi uzantısıyım’ diyor adeta. ‘Gelin tekrar bana kapatma davası açın, ben terörü desteklemeye devam edeceğim’ diyor. Burada terörün propagandasını yaparsanız, hukuk devleti buna müsaade etmez” dedi.
‘İSVEÇ 28 İADE TALEBİNİN 22’SİNİ REDETTİ’
Bakan Tunç, terör şüphelilerinin iade edilmemesiyle ilgili problemleri olduğunu söyleyerek, “İsveç’ten 28 terör suçlusunun iadesini istedik. 22’si reddedildi. Bu sadece FETÖ ve PKK ile ilgili. Şimdi İsveç NATO’da bize müttefik olmak isteyen bir ülke. Son zamanlarda Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırılar, Cumhurbaşkanımıza yönelik PKK terör örgütünün sokak gösterileri, tüm bunlara İsveç makamları engel olmuyor. Hatta Kur’an-ı Kerim’e saldırılar, PKK eylemlerine karşı müsamahakar davranması bizi rahatsız ediyor. İsveç’in NATO’ya üyelik konusu TBMM gündemine geldiğinde bu tür olaylar ortadayken milletvekilleri nasıl düşünecek? İsveç NATO’da ortak olmak istiyorsa ortağınızın güvenliğini tehdit eden terör örgütüne ev sahipliği yaparsanız, bu teröristleri iade etmezseniz olumlu ilerleme söz konusu olmaz” dedi.
‘FETÖ’YÜ BİR AMAÇ İÇİN BARINDIRIYOR’
Bakan Tunç, FETÖ elebaşının iadesiyle ilgili de “ABD, darbe girişiminin demokrasiye karşı kalkışma olduğunu ve suç olduğunu ve bunun organizasyonunu yapanın FETÖ terör örgütü lideri olduğunu biliyor. Deliller ortada. Bunlar ortadayken ABD’nin FETÖ iadesi konusundaki taleplerimize duyarsız kalması hukuki değil siyasi. 90’lı yıllardan bu yana orada barındırıyor. Bir amaç için barındırdığı ortada. O nedenle toplamda 7 adet iade dosyası, 2016 yılından bu yana 22 suçtan iadesini istemişiz. Maalesef bugüne kadar bir cevap söz konusu olmadı” diye konuşu.
‘INTERPOL, TERÖRLE MÜCADELEMİZE KATKI VERMİYOR’
Bakan Tunç, kırmızı bülten taleplerinin de Interpol tarafından sonuçsuz bırakıldığını vurgulayarak, “Adli makamlardan Bakanlığa gönderilen 2 bin 100 adet kırmızı bülten talebi var. 112 ülkeye 1387 iade talebimiz olmuş. Sadece 3 tanesi kabul edildi; 2 Romanya, 1 Cezayir, 374 talep reddedildi. Interpol’ün de terörle mücadele anlamında bize katkı vermediğini görüyoruz. 154 adli yardımlaşma talebimiz var, 24’ü yerine getirilmiş, 69’u yerine getirilmemiş, 6 vazgeçme, 55 de derdest dosya var FETÖ ile ilgili” dedi.
Bakan Tunç, FETÖ yargılamalarında 253 bin 754 kişi hakkında karar verildiğini, bunun 122 bin 904’ünün mahkumiyet, 97 bin 708’inin beraat aldığını söyledi. Bakan Tunç, deprem soruşturmalarında ise 260 şüpheli olduğunu, 778 adli kontrol kararı verildiğini, 9 şüphelinin yurt dışında bulunduğunu, 109 sorumlunun da depremde vefat ettiğini belirtti.