1. Haberler
  2. Dünya
  3. Afrikalı bir çocuğun gözünden Avrupa

Afrikalı bir çocuğun gözünden Avrupa

Gazeteci Celia Parbey; "Avrupa Merkezcilik: Kaybedenler bile tarih yazar" başlığıyla kaleme aldığı deneme yazısında, Avrupa merkezci dünya görüşünün, Afrika ülkeleri üzerindeki sonuçlarını anlattı. 

featured

Çalışmalarında genellikle sömürgecilik, feminizm ve ırkçılık üzerine odaklanan Gazeteci Celia Parbey; Die Zeit isimli gazetede  “Avrupa Merkezcilik: Kaybedenler bile tarih yazar” başlığıyla dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Parbey; yazısında Avrupa merkezci dünya görüşünün, Afrika ülkeleri üzerindeki sonuçlarını ve bunun ırkçılıkla ilgisini anlattı. Günümüz karmaşasını anlamak için belirli bir şüphecilikle yaklaşılması gerektiğini dile getiren Parbey, hiçbir merkezciliğin bu dünyayı tam olarak açıklayamayacağını da vurguladı.

‘AFRİKA KITASI, ÇOCUKLARI EĞİTMEK İÇİN OLUMSUZ BİR ÖRNEK OLARAK KULLANILDI’

Sözlerine, babasının Togolu (Afrika’nın batısında, Benin Körfezi kıyılarında yer alan bir ülke) olduğunu söyleyerek başlayan Parbey, Almanya’da okuduğu okullardaki deneyimlerini aktardı.

“Almanya’da okula başlayana kadar Afrikalı olmanın pek de havalı bir şey olmadığını fark etmemiştim” diyen Parbey, sınıf arkadaşlarının ve yetişkinlerin kendisine, “Togo, bu da ne demek oluyor?”, “Orada herkes ağaçlarda mı yaşıyor”, “Orada elektrik bile var mı?” dediğini anlattı.

Parbey, çevresindeki yetişkinlerin, çocukları eğitmek için Afrika kıtasını olumsuz bir örnek olarak kullandığını dile getirip şu örneği verdi: “Tabağınızı boşaltın, Afrika’da çocuklar açlıktan ölüyor!”

Parbey, “Kıta ve dolayısıyla ülkem Togo, Avrupalı yoksulluk fantezileri için bir projeksiyon yüzeyiydi. Bu durum çocukken kafamı karıştırmıştı. Etrafımdaki algıyı babamın anlattıklarıyla bağdaştıramıyordum” ifadelerini kullandı.

Eğitim hayatına, Berlin’de bir Fransız okuluna devam ettiğini dile getiren Parbey, okuldaki derslerinin neredeyse tamamının Fransız müfredatına göre işlendiğini belirtip “Almanya’dakinin aksine, Fransız sömürgeciliği ders kitaplarımızda ele alınıyordu, ancak her zaman geçmiş bir dönemin kalıntısı olarak” dedi.

‘AVRUPALI SÖMÜRGECİ GÜÇLER, KENDİ EKONOMİLERİNİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN AFRİKA KITASINI YAĞMALADI’

Parbey, sömürge yönetiminin bağımsızlıktan sonra bile birçok Afrika ülkesinin sosyal yapıları, siyaseti, ekonomisi ve kültürleri üzerinde etkili olduğu gerçeğinin derslerde bir rol oynamadığını, tam tersine, eski sömürgeci güçlerin Afrika ülkelerinin bağımsızlık sonrası yeniden yapılanmalarını kalkınma yardımı şeklinde destekledikleri söyleminin Fransız müfredatına yerleştirildiğini belirtti. Parbey, “Bu mantığa göre Avrupa ve Batı, Afrika kıtasının kurtarıcılarıydı” ifadelerini kullandı.

“Avrupalı sömürgeci güçlerin kendi ekonomik kalkınmalarını güçlendirmek için Afrika kıtasını sistematik olarak yağmaladıklarını” dile getiren Parbey, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sömürge dönemlerinde Afrikalılar Avrupalılar tarafından vahşi ve ilkel olarak görülüyordu. Geri kalmış toplumlarının uygarlığa kazandırılması gerektiği söyleniyordu. Bu anlatı Avrupalı sömürgeci güçlerin kendi yönetimlerini ve dolayısıyla baskılarını meşrulaştırmalarına hizmet etti. Bu şekilde, Afrika’nın doğal kaynaklarına erişimi güvence altına aldılar.”

‘BU IRKÇI GÖRÜŞÜN NE GİBİ SONUÇLAR DOĞURDUĞUNUN FARKINDA DEĞİLLER’

Avrupa merkezciliğin, Avrupa kültürlerini ve tarih yazımlarını kültürel, siyasi ve ekonomik olarak üstün gördüğünü anlatan Parbey, “Avrupa merkezcilik, Afrika kıtası hakkında yüzyıllardır Avrupa tarih yazımını karakterize eden ırkçı klişelerin temelini oluşturuyor. Almanya’daki pek çok insan bu ırkçı görüşün dünyanın dört bir yanındaki insanlar ve kültürler için ne gibi sonuçlar doğurduğunun farkında değil” ifadelerini kullandı.

Parbey; Afro-merkezciliğin, Avrupa merkezci görüşe bir yanıt olarak ortaya çıktığını, “Afrikalıların ve Afrika diasporasının tarihini, kültürünü ve bakış açılarını kutlamayı ve böylece Afrika’nın hakim olan olumsuz tasvirini düzeltmeyi amaçladığını” kaydetti. Parbey, “Batı toplumlarının küresel krizleri daha iyi anlayabilmesi için böyle bir perspektif açılımı, Avrupa-merkezcilikten uzaklaşmak gerekli olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

‘BEN BU NEDENLERLE BÜYÜDÜM’

Avrupa’da pek çok insanın, Afrika kıtasının Batı’dan daha fakir olduğunu kabul ettiğini ama kimsenin nedeniyle ilgilenmediğini aktaran Parbey, “Ben bu neden ile büyüdüm” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Afrika tarihi hakkında daha fazla şey öğrendikçe, kıtanın mevcut durumu karşısında daha fazla hayal kırıklığına uğradım. Sömürgeciliğin sona ermesinden çok sonra bile sömürü ve bağımlılık koşulları Afrika ülkelerini karakterize etmeye devam ediyordu.

Afrika kıtası hakkındaki uzun ve tek taraflı anlatının Avrupa’ya ve onun insanlarına hizmet ettiğini giderek daha fazla fark ettim. Çünkü Batı kendisini bir bağışçı olarak sunmaya devam ettiği sürece, kimse devam eden sömürü ilişkisini sorgulamadı.”

‘HİÇBİR MERKEZCİLİK DÜNYAYI TAM OLARAK AÇIKLAYAMAZ’

Çoğu okulun Afrika’nın fakir olduğunu öğrettiğini ancak birçok insanın bunun neden böyle olduğunu umursamadığını söyleyen Parbey, “Eğer nedenlerle büyüdüyseniz dünyaya nasıl bakarsınız” diyerek Avrupa merkezci dünya görüşünün, Afrika ülkeleri üzerindeki sonuçlarını kendi gözünden anlattı.

Parbey, yazısını “Günümüzün karmaşıklığını anlayabilmek için, ona belli ölçüde temel bir şüphecilikle yaklaşmalıyız. Hiçbir merkezcilik dünyayı tam olarak açıklayamaz” diyerek noktaladı.

Yazının tamamını okumak için tıklayın…

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!