1990 tarihli ve 90/500 sayılı Bakanlar Kurulu’nun ‘Seferberlik ve Savaş Hâli Tüzüğü’ geçtiğimiz günlerde yürürlükten kaldırılmıştı. Tüzüğün yerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla ‘Seferberlik ve Savaş Hâli Yönetmeliği’ yürürlüğe sokulmuştu.
Anayasa hukukçusu Prof. Meltem Dikmen, Veryansın Tv canlı yayınında Erdem Atay’ın konuya ilişkin sorularını yanıtladı.
Prof. Dikmen, Erdoğan’ın imzasıyla yürürlüğe sokulan ‘Seferberlik ve Savaş Hâli Yönetmeliği’nin 2941 sayılı Seferberlik ve Savaş Hali Kanunu’na aykırı olduğunu düşündüğünü belirtti.
Bu aykırılığın idari yargı denetimine konu yapılması ve Danıştay’a yönetmeliğin iptali istemiyle dava açılması gerektiğini ifade eden Dikmen, “Kanunun içeriğine ve tanımlar başlığına baktığım zaman, seferberliğin ancak bir savaş hali durumunda ve savaşı gerektiren, savaş ihtimalinin ciddi şekilde belirdiği durumlarda ilan edilebileceğini görüyoruz.” diyerek Anayasa’nın 119’uncu maddesine vurgu yaptı.
Seferberliğin kanunda “dış tehditlere” karşı ilan edilebileceğini, ancak bunun yönetmelikte “iç tehditlere” karşı da ilan edilebilecek şekilde düzenlendiğini belirten Dikmen, şu ifadeleri kullandı:
2017 değişikliğiyle (Başkanlık Referandumu) ‘sıkıyönetim’ Anayasa’dan kaldırılmıştır. Sıkıyönetim de bir olağanüstü hal tipiydi ve 119’uncu madde der ki; “Savaş, seferberlik, sıkıyönetim ve olağanüstü hal durumlarında…”
Değişiklikle ‘sıkıyönetim’ çizildi, “Savaş, seferberlik ve olağanüstü hal durumlarında temel hak ve özgürlükler kısmen veya tamamen durdurulur veya bu hak ve özgürlüklerin kullanılması için getirilen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir…” şeklinde bir hüküm getirildi.
19’uncu madde ile olağanüstü hal ilan etme yetkisi cumhurbaşkanına verildi. Aslında karşılaştırarak anlattığımız zaman sorunun başı 2017’de getirilen yeni sistemin Türkiye’ye giydirilmiş bir kefen olduğunu o zaman da söyledim şimdi de söylüyorum.
2017 Anayasa değişikliğiyle getirilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Türkiye’nin ipini bir cumhurbaşkanının eline vermiştir.”
Ülkemizde Dış güçlerin iç isyanlar çıkarabilmek için her türlü çalışmalar yaptırdıklarını kendi basınlarında açıkça belirtmektedirle. Bu amaçlarına ulaşmak için özellikler FON lar ayırdıklarınıda itiraf etmekle kalmayıp, Kimlerin eliyle dağıtıldığını da açıkladıkları gibi o kişi bu durumu doğrulamaktadır. Bu gibi çalışma yapan dış güçler içeride amaçlarına ulaşmak için girişimde bulunduklarında bu çalışmayı yapanların DIŞ güçler mi? İÇ GÜÇLERMİ olduklarını nasıl tayin edeceğiz. Ola ki amaçlarına ulaştılar. Devlet güçleri elleri kolları bağlı oturup seyretmeleri mi gerekecek. Devletin başı veya Hükümet müdahale etmemeli mi? Ne dersiniz. Önümüzdeki süreçte bu tür ayaklanmalar ve isyan gösterilerinin olma ihtiali VAR GÖRÜNÜYOR. Muhalefet lideri de seçildiğinin 3. günü Milelti İsyana çağırmamış mıydı.? Devamında 2 kere daha isyan çağrısı yapmıştı. Böylesi tavırlar karşısında tedbirli olmak kötü bir durummudur. TESEV i unutmayınız Kimdir? Nedir? Kimler kurmuşlardır ? herkes araştırsın. Osman kavalada araştırılsın. Hem Osman KAVALANIN SERBEST BIRAKILMASINI ab VE abd LİLER VE İŞBİRLİKÇİLERİ ÇIKMASINI NEDEN İSTİYORLAR. Adam resnmen tescilli ve kayıtlı suçları varken neden çıkarılsın.
Hocam adam kanuna aykırı!