MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ‘ABD yönetiminin ‘hayal kırıklığı’ yorumu cibilliyetsiz ve ciddiyetsiz bir ithamdır’ dedi.
MHP lideri Bahçeli, genel merkezde düzenlenen ‘Belediye Başkanları ile İstişare Toplantısı’na başkanlık etti. Katılımcılar, koronavirüs önlemleri kapsamında salona ateşleri ölçülerek ve kıyafetlerine dezenfektan sıkılarak alındı. Tüm katılımcıların maske taktığı toplantıda, sosyal mesafe kurallarına da dikkat edildi. Kurmayları ile birlikte salona giren Bahçeli’nin de maske taktığı görüldü.
Bahçeli, 5 yıl süreyle üstlendikleri emanete dikkat, riayet ve sadakat gösteren belediye başkanlarının hürmetle yad edildiğini, ihanet edenlerin adli ve idari tasarruflarla layık oldukları muameleyi kaçınılmaz şekilde gördüklerini belirtti. Bahçeli, seçilmenin hiç kimseye hukuken ayrıcalık sağlamayacağını kaydederek, “Çünkü hukuk karşısında herkes bir ve eşittir. Belediye imkanlarını terör örgütü lehine seferber eden bölücülerin görevlerinden derhal uzaklaştırılmaları, emanetin ise tekrardan millete tevdii adalet ve ahlakın zorunlu bir gereğidir. Demokrasi hıyanete cevaz ve geçit vermeyecektir. Türk milleti hakkını ve hukukunu uyanık bir şuurla muhafaza edecektir. Karanlık ve kirli ilişkilere gömülmüş, terör örgütü PKK’nın fiili kontrolüne girmiş HDP’li bazı belediye başkanlarının hukuki tedbir yoluyla görevlerinden uzaklaştırılıp yerlerine kayyum atanması çok doğru ve yerinde bir karardır. Bu kapsamda kayyum atanmasını eleştirip, yapılan idari tasarrufu demokrasi ayıbı olarak değerlendiren sorumsuz ve işbirlikçi siyasetçilerin işlenmiş ağır suçların bir parçası oldukları da bir başka gerçektir. Zillet ittifakını oluşturan sığ ve sığıntı partilerin ağız birliği halinde kayyum atamalarına tepki göstermeleri kontrolsüz savrulma halinin teyididir” dedi.
‘CHP-İP SONUÇLARINA HAZIR OLMALIDIR’
PKK’ya yardım ve yataklık yapan belediye başkanlarını sırf ‘sandıktan çıktılar’ diye savunmak ve sahiplenmenin ayıplı, arızalı, alacalı bir siyaset olduğunu ifade eden Bahçeli, “CHP bu yanlışın pençesindedir. İP bu hüsranın peşindedir. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı yapan Serok Ahmet bu hezimetle bezenmiştir. HDP ile PKK’nın ardına düşen CHP-İP ve diğer vagon partilerin yangından mal kaçırma telaşları, çölde deve izi sayma tuhaflıkları deyim yerindeyse izan ve irade iflasının belirtisidir. Türkiye egemenlik haklarına toz kondurmama azim ve kararındadır. Bu kararın gevşetilmesi, bu kararlılığın yargılanması niyet ve hedef sahiplerini mahv-ı perişan edecektir. Türkiye’nin, kerameti kendinden menkul mihrakların ağzına bakma dönemi geride kalmıştır. Artık söz dinleyen değil, sözü dinlenen, üzerinde hesap yapılan değil, hesapları bozan bir ülke gerçeğine herkes alışmalı, buna saygı duymalı, sonuçlarına da hazır olmalıdır” ifadesini kullandı.
‘HÜKÜMSÜZ VE TEMELSİZDİR’
Bahçeli, Ayasofya’nın tekrar ibadete açılmasına ilişkin, “Ayasofya Camisi’nin tekrar ibadete açılması bu kesif ve kesin iradenin en can alıcı muhassalasıdır. Ayasofya’nın, vakfeden kutlu ecdadımızın emaneti doğrultusunda kesintisiz cami olarak kullanılması, bağlılık ve vefayla yerine getirilmesi şart olan tarihi bir sorumluluktur. Vakıf senedi hukuk gücündedir. Nitekim vakfedilen Ayasofya’nın niteliği ve kullanım amacı değiştirilemeyecektir. Bu durum aynı zamanda herkes için bağlayıcıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin vakfedenin iradesine uygun olarak vakıf varlığının kullanılmasını sağlama hususunda çok açık mükellefiyeti olduğu kuşkusuzdur. Nihayet Ebulfetih Sultan Mehmet Vakfı’nın mülkiyetinde olan Ayasofya Camisi’nin kilitleri açılmış, maziyle atinin manevi kucaklaşması temin edilmiştir. Türk-İslam alemi yeni bir diriliş ve yükseliş müjdesini İstanbul’dan parlayan ışık huzmesinden almıştır. 567 yıldır devam edegelen fetih sürecimiz yeni bir safhaya geçmiş, bütün Türk ve İslam beldeleri ayağa kalkmıştır. Hitamında yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı’yla Ayasofya Camisi’nin yönetimi Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilerek ibadete açılmasının önündeki bütün sahte ve sanal bariyerler yıkılmıştır. 86 yıldır kutuplaşmalara konu olan bir tartışma hukuki ve siyasi mutabakatla çözüme kavuşturulmuştur” diye konuştu.
‘ABD’NİN YORUMU CİBİLLİYETSİZ VE CİDDİYETSİZ BİR İTHAMDIR’
Ayasofya Camisi’nin ibadete açılmasının 567 yıllık çağrıya kulak vermenin, itibar ve ihtimam göstermenin muhterem bir neticesi olduğunu belirten Bahçeli, “Ayasofya yeryüzündeki bütün camilerimizi, bütün mescitlerimizi selamlayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi bu gelişmeden dolayı son derece bahtiyardır. Türkiye onun bunun dayatmalarıyla tarihi gerçeklerine sırt çevirmeyecektir. Kudüs’te menfur senaryoları tedavüle sokanların Ayasofya özelinde bize ikaz dolu mesajlar vermesi nafile bir çabadır. ABD yönetiminin ‘hayal kırıklığı’ yorumu cibilliyetsiz ve ciddiyetsiz bir ithamdır. 1987’den 2019’a kadar silah ambargosu uyguladığı Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne, birden bire askeri eğitim desteği vereceğini ve kaynak sağlayarak güvenlik ilişkilerini geliştireceğini duyuran ABD, Türkiye’yi sıkıştırmak maksadıyla hamle üstüne hamle yapmaktadır. Doğu Akdeniz ve Libya’da bütün muhasım odakları karşısına alan ülkemizin tarihi ve egemen haklarını koruma gayesi varoluş onurudur. Bir yazar müsveddesinin, ‘Ayasofya’yı yeniden camiye çevirmek dünyanın geri kalanına artık seküler değiliz demektir’ ifadesi kafasının her zerresi dikenle sarılmış ‘Pamuk’ soyisimli bir şahsın mesnetsiz sızlanmasıdır. Böylesi köksüzler düştükleri aidiyet krizinde hamiyet ve haysiyet imhası yaşamışlardır. ‘Osmanlı hukuku Cumhuriyet hukukunun yerine geçti’ diyen sözde akademisyenler de aslında cehaletlerinin ve ideolojik taassuplarının kurbanı olmuşlardır. İnanç hakkı insan hakkıdır. Bunu tasdik ve tasvip etmeyen insanlık değerlerine düşmandır. Bunun hilafına her söz, her tavır, her eylem boşluktadır, hukuken de ağır kusurludur” dedi.
Bahçeli, “Son zamanlarda Yunanistan Başpiskoposunun kontrol dışı hezeyanları elbette hiçbir şeyi değiştirememiştir. Ayasofya Camisi Türk milletinin emanetindedir. Bu emanetin üzerinde şaibe oluşturmak ve şüphe uyandırmak hiç kimsenin haddi ve harcı değildir. Küstah bir dille, ‘Türkler Ayasofya’yı ibadete açmaya cesaret edemezler’ diyen Yunanistan Başpiskoposu, bundan sonra ağır bir mahcubiyet ve mağlubiyet travmasına gömülecek, nifak saçan ağzını bıçak bile açamayacaktır. Atina’da tek bir cami bulunmazken, Türkiye’nin dört bir tarafında 400’e yakın Kilise, Sinegog veya Havra’nın bulunması, aziz milletimizin din ve vicdan hürriyetine duyduğu hürmetin muteber bir sonucudur” ifadesini kullandı.
‘BAZI BAROLAR İKBAL VE İSTİKBALLERİNİN SAVUNULMASIYLA UĞRAŞMAKTADIR’
Baro başkanlarının Ankara’daki eylemlerine de değinen Bahçeli şunları söyledi:
“Bazı baro başkanları Kuğulu Park’ta hamaset ve husumet nöbetindeyken, Türkiye’nin sürdürdüğü yüksek mücadele hakikaten de hayranlık uyandırmaktadır. Lafa gelince ‘çoğulcu demokrasi’ yanlısı olduğunu iddia edenlerin, sıra çoklu baro sistemine gelince eleştiri oklarını fırlatmaları abes bir tenakuzdur. Baroların demokratikleşmesi bazı kesimleri neden ürkütmektedir? Avukatların Marksist-Leninist yasa dışı örgütlerin ve bilhassa CHP’nin tasallutundan kurtarılıp özgürleşmeleri niye yanlış görülmektedir? Çoklu baroyla birlikte baroların siyasileşeceğini iddia edenler, bugünkü şartlarda baroların siyasetten başka ne iş yaptığını hangi ara itiraf edeceklerdir? Yollarda yürüyen, duvar diplerinde bekleyen, parklarda nöbete giren bazı barolar, şimdiye kadar vatan ve millet için hangi fedakârlıkları yapmışlardır? Hepsinden mühimi ise cevabı aranması gereken soru şudur: Hukukun üstünlüğü temelinde yükselen bir devlette, suç ve suçluyla amansız mücadelenin sürdüğü bir dönemde, 140 bine yaklaşan avukat sayısı hiç sorun edilmeyecek midir? Savunma hakkı kutsaldır, yok sayılamayacaktır. Ancak bazı barolar sadece ikbal ve istikballerinin savunulmasıyla uğraşmaktadır.”
‘TÜRKİYE’DE KİMSE DOKUNULMAZ DEĞİLDİR’
Türkiye’de hiç kimsenin dokunulmaz olmadığını kaydeden Bahçeli, “Milletimiz ne istiyorsa, neyi umuyorsa o yapılacaktır. Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi nihayetinde kabul edilmiş, Gazi Meclis son sözünü millet nam ve hesabına söylemiştir. Mesleki dayanışma bir yere kadar anlamlı ve değerlidir; ama asıl olan milli birlik ve dayanışma ruhunun canlılığı ve cesametidir. CHP Genel Başkanı’nın çoklu baroyu üniter yapının kalbine sokulan hançer olarak tanımlaması iflas etmiş, saman altından ihanete payanda olmuş, yüzeye çıkınca da çanak tutmuş müflis bir siyasetçinin pespayeliğidir. Şahsımı ‘egemen güçlerin taşeronu’ diyerek iftirayla itham eden Kılıçdaroğlu, yalnızca terbiye muhalifi değil, aynı şekilde PKK-FETÖ’nün muhibbi, muhteris yüzlü mihmandarıdır. Asıl taşeron ve teşrifatçı bellidir. FETÖ’ye kardeş, CHP’ye candaş, HDP’ye yoldaş olarak sivrilen İP’in bu taşeron ve teşrifat kadrosunda yer alması bir başka düşündürücü çarpıklıktır” dedi.