Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Malazgirt Zaferi’nin 953’üncü, Büyük Taarruz’un ve 30 Ağustos Başkomutanlık Muharebesi Zaferi’nin 102’inci Yıldönümü nedeniyle bir açıklama yaptı.
Devlet Bahçeli’nin açıklaması şu şekilde:
Ağustos ayı, dahil olmak üzere, varlığımızı onurumuzu belgeleyen, farklı zamanlarda tezahür eden tarihi başarılarımızı tescilleyip istikbalin yol haritasını temin eden zaferler ayıdır.
Tarih bir bütün olup herhangi bir şekilde dudak büküp bir başka dönemi sivriltmek takdiri ve tasvibi mümkün olmayan zafiyettir.
Özellikle husumet çıkarmanın, tarihi şahsiyet ve vakıalar arasında kategorilere ayrılmayacak çok tehlikeli sonuçlar doğuracaktır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile Sultan II.Abdülhamid’i kutuplaştıran menfur bölgelerin birleştirilmesi ve bu kutuplaşmayı Sultan Alparslan’a kadar taşımaya cüret etmesi sadece cehaletin değil aynı şekilde başarısızlıkla sonuçlanan siyasi ve cellatlığın komplosudur.
Malazgirt Zaferi ile Büyük Taarruzu rekabeti tutuşturmak, Türk tarihinde iki şerefli kıyafet karalamak, Muş ile Afyonkarahisar’da bulunan nifak saçmak şerefli, sorumlu ve vicdanlı bir davranış değildir.
CHP’YE TEPKİ: ‘REZALETTİR’
Cumhuriyet Halk Partisinin parası ile birlikte candaş, yandaş ve fondaş zillet medyası deyim yerindeyse zıvanadan çıkmış, hezeyandan hezeyana sürüklenmeye başlamışlardır.
Cumhuru ve Cumhuriyet’i ayrıştırma partisine dönüşen CHP’nin Türk yönlü bakışı haçlı emellerinin bakışıyla neredeyse bire bir aynıydı.
26 Ağustos’ta Malazgirt Zaferi’ne rakip olarak Büyük Taarruzu göstermek, tarihe iki ayrı cephe oluşturmak, millete ve milli mukadderata vahim bir saygısızlık ve saldırganlıktır.
Hacı Bektaşi Veli’yi anma törenlerinde etnik ve mezhebi bölücülüğü DEM’lenerek kamçılayan CHP’nin aynı durumu 26 Ağustos münasebetiyle ve daha da ilerleterek sergilemesi yığılması duyulacak bir rezalettir.
Bölücülük CHP’nin siyasetine iyice sinmiş ve sirayet etmiştir.
Esasen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün eserlerine, emanetlerine ve erdemli mücadelesine hakaretamiz davranan, bunun da ötesinde savaş açan karanlık odağın hamisi sırasında CHP yönetimidir.
Ecdadımız olanlardan fitne yaymaya kalkışmak hafıza ve haysiyet kaybı yaşayan işbirlikçi ve ilkesiz guruhun dış güdümlü operasyonudur.
Elbette Türk milleti bu oyun gelmeyecek. Malazgirt Meydanı’nda Bizans’ı ezip Anadolu’nun kapısını açan yüksek iradeyle Büyük Taarruzu başlatıp hitamında müstevlileri Dumlupınar’da yerle yeksan eden iradeyle aynı ve bu irade Türk milletine mahsustur.
‘YÜKSEK DÜZEYLİ TEHDİT’
Tarihimizi karıştırmak ve yaşanmış hadiseleri saptırmak ancak ve ancak güncellenmiş Bizans senaryosu, Türk ve İslam’ın alçak kurgusu olarak adlandırılacaktır.
DEM’lenen CHP’nin siyasi konumu ve konumu yüksek düzeyli tehdittir.
Gelişmelerin başka bir açıklaması ve ifade tarzı maalesef çok zordur.
953 yıl önce Anadolu’nun Müslüman Türk milletinin vatanı olmasını hala hazmedemeyen, derin yaralarını bir türlü kapatamayan, uğradıkları yenilginin acısını asla unutamayan iç ve dış düşman çevrelerin siyasetten, medyadan, üniversitelerden, iş aleminden, sanattan, aydınlardan ve sivil toplumdan devşirdikleri kuklalarla fazlamıza gelmeleri , milli sıcaklıklarımızı sınırlamalar gün geçtikçe şiddetlenmektedir.
Ancak Sultan Alparslan’ın sancağını inançla tutan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden sevdayla yürüyen aziz milletimiz bu rejimi göğüslemeye, yörüngesi kaymış taşeronların heveslerini kursaklarında bırakmaya hiç şüphesiz mahir ve muktedirdir.
Ruhen mezbeleye dönüşen ve zilletin çukuruna düşen siyasi kapkaççı anlayışa hatırlatırım ki,
Vatan demek imara açılmış arazi, hibe edilmiş arsa, ikram edilmiş toprak parçası demek değildir.
Bir coğrafyayı vatan yapan, bir mücadeleden ve muhabereden vatan yapmış sayısız ve parçalanmış zincirleme hadiseler silsilesi vardır.
Vatan bir zaman aralığının, bir tarih anın tesadüfi mahsulü olmayıp; Mazisi uzun yıllara yayılmış meşakkatli bir arayış, imrenilecek bir amacın inancı ve irfanla serpilmiş mahsuldür.
Bir sayfa vatan etiketi veren, vatan aşısı vuran elbette uğrunda sunulan fedakarlıklar, maziyi atıyla kenetleyen yüksek şuur ve bunların da fevkinde şehitlerin muazzam feragatidir.
Hamd olsun bu fedakârlık bilinci, bu feragat kültürü büyük Türk milletinde kalan merbut ve mevcuttur.
Anadolu’nun vatanlaşması öncelikle akılla bezenmiş bir hazırlığın, ahlakla bilenmiş bir haysiyetin, imanla billurlaşan büyük bir hedefin hayranlığıyla anılacak mükafatıdır.
953 yıl önceki bu topraklarda kahramanlık korkaklığı yere serilmiştir. 953 yıl önceki bu topraklarda Hakk’ın sesi batılın nefesini kesip atmıştır.
Malazgirt’te, tarihin rotası, beşeriyetin yörüngesi, medeniyetler arasındaki gerilimin ana kulvarı değişimi, hatta dönüşüm gösterilmiştir.
Bu nedenle asırlardır muhasım odakların Türk milletine karşı beslediği intikam duygusu hiç bitmemiş, hiç de azalma emaresi göstermemiştir.
Malazgirt ovasında Bizans çöküşü bir darbe almakla kalmamış, İstanbul’un kapılarının Efendimizin müjdesine mazhar olan aziz milletimize açılmıştır.
Anadolu coğrafyasının adalete susamışlığı, huzur ve kardeşliğe dayandığı Malazgirt Zaferi’yle son buldu, 30 Ağustos Dumlupınar Zaferi’yle de teyit edildi.
Anadolu’nun fethi yalnızca silahın, savaşın, cenk meydanlarındaki başarısının, kahramanca kalabalığının eseri görülemez, görülmemelidir.
Şayet kazanılmış zaferler onu hazmedecek, kaldıracak, adım adım adım taşıyacak fazilet, merhamet, dirayet, irade ve insaniyetle perçinlenmezse kalıcı olmaz, olamaz.
Onun büyük zaferi olmayanlar için ağır bir yüktür. Nitekim CHP ve DEM’lenen ortaklıklar için tarihi zaferlerimiz yük olarak değerlendirilmekte, bu nedenle tahribine niyet edilmektedir.
Türk milleti elde ettiği zaferleri kanının son damlasına, alın terinin son zerresine kadar hak etmiş muzaffer bir millettir.
Bu nedenle hem tarih yazmış, hem de tarih yazmıştır.
Türk milleti küçültüp çekilerek geriye yalnızca masal yığını, kuru kuruya anlatılan yavan olaylar ve anıların saklanması devam eder.
Malazgirt aynı zamanda gönüllerin, aynı zamanda özlemlerin, aynı zamanda umutların fethidir.
Türk milleti fetihle birlikte kutlu varlığına bir daha kapanmamak üzere bir istikbal sayfası aralanmıştır. Bu sayfa tertemizdir, güzel fani ömrün marifetiyle pekişmiştir.
30 Ağustos 1922 tarihinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları işgali reddederek tarihimizin şanlı zaferlerine yenisini eklemişler, Türk milletinin gücünü sınamaya cüret edenlere tarihi bir ders vermişlerdir.
Malazgirt Zaferi’yle birlikte Büyük Taarruz; Türk milletinin var olması azminin yüreklerinde çınarlaştığını görmek için iki ayrı milat olmuş ve tarihteki ayrıcalıklı yerleri almışlardır.
Ne büyük bir tevafuktur ki, Anadolu’yu vatan yapan muhteşem zaferle, bu şekilde tam 851 yıl sonra aynı gün başlayan ve 30 Ağustos’ta zaferle ayrılan Büyük Taarruz son yurdumuzu geride bırakan aydınlığa taşıyan, Anka Kuşu’nu küllerinden doğuran, Türk takvimini tamamlayan muazzez herkesin kaderi ve kavşak eşikleri.
Geride kalan onca süre boyunca sahip olunan vatanın depolanmasının önemine uygun olarak kendi jeopolitiği ve beşeri zenginliğini geliştirmiştir.
Selçuklu’dan Osmanlı’ya, içeride da Cumhuriyetimize bir maddi ve manevi miras olarak intikal vardır.
Vatanı korumak; Vatandan kazanmak, vatan kurtarmak kadar şerefli bir görevdir.
Aziz Türk milletinin ruh kökü olan Cumhur İttifakı bu şerefe müstahaktır ve vatanı sonuna kadar özgürlük, işbirlikçilere ve ihanet cephesine göz açmayacak.
‘GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN ANILARI AYAKTADIR’
Türk vatanında aklında kalanlar, Türk milleti üzerinde hesap yapanlar unutmasınlar ki, Sultan Alparslan’ın ahfadı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün anıları heybetle ve heyecanla ayaktadır.
Terör örgütlerini kullanarak zehir saçanlara, 953 yıllık fütuhat eğitiminin rövanşını alabilmek için zulmü rehber edenlere Malazgirt’teki İmparatoru’nun pespaye vereceğine, İzmir’de denize dökülen müstevlilerin kepaze hallerini hatırlatmak isterim.
Bilinmelidir ki, 953 yıldır üzerinde korunan bu kutsal topraklar; Muzaffer atalarımızın emaneti olup, muhafaza ve müdafaası her türlü mülahazanın üzerinde tutulması gereken bir vatan sorumluluğudur.
Bu hazineyi yağmaya çabalayanlar ağır bir şekilde onu düz bir şekilde katlayacaklardır.
Dün içimize fitne sokmaya çalışan tekfurlara, Türk milletini yok etmeye kararlı güçlere nasıl cevap verildise, bugün de bu büyük milletin iradesi Osmanlının yeniden şahlanarak hak edenlere’nın şamarını indireceği kesindir.
Türkiye Cumhuriyeti rejimi, Türk ve Türkiye Yüzyılının destanı yazılacak, Türk vatanı sonsuza kadar var olacaktır.
Bu duygu ve düşünceleriyle; Malazgirt Zaferi’nin 953’üncü yıldönümünde büyük ecdadımız Sultan Alparslan’ı ve cesur neferlerini; Büyük Taarruz’un ve 30 Ağustos Zaferi’nin 102’nci yıldönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, Milli Mücadele kahramanlarımızı, aziz şehitlerimizi saygıyla, şükranla, rahmetle anıyorum
Zaferlerimiz kutlu olsun diyorum.”
cankaya’yi kapat, aoc’nin ortasina saray dik, yanina da abd elciligi ac. Ondan sonra da Ataturk’un anilari ayakta. Geciniz, mhp artik sadece yerli ve milli bir partidir.