Bayram değil, seyran değil…

featured

Ahmet Müfit yazdı…

Bayram değil, seyran değil…

Son günlerde gündeme gelen en önemli konulardan birisi, Mehmet Eymür’ün yeniden medya sahnesine çıkıp, herkesin malumu kirli çamaşırlarını bir kez daha ortalığa serip gündem oluşturmaya, gündem saptırmaya dönük olduğunu düşündüğüm açıklamaları oldu.

Açıklamaların içeriğindeki hedef saptırma amaçlı suçlamalar,  tutarsızlıklar, bilinmeyen bir ifşaatmış gibi sunulan işkence itiraflarıyla dengelenmeye çalışılsa da, şapkanın altında kalan kel bu sefer erken fark edildi, açıklamaların ardında saklı manipülasyon büyük ölçüde gözler önüne serildi.

Benim bu yazıda ele alacağım konu açıklamaların içeriği değil. Amacım bazı sorular sorarak, açıklamanın nedenini, niçinini tartışmak.

Bu çerçevede aklıma takılan en önemli soru; Mehmet Eymür’ün gündem yaratacak şekilde yeniden ortaya çıkmasının/çıkarılmasının ardındaki nedenin ne olduğu?

İstihbarat örgütleri konusundaki bilgim, bu konuyla ilgili olarak basında açık şekilde yer alan genel bilgi ve değerlendirmelerle sınırlı olsa da, çok basit bir akıl yürütmeyle bu açıklamaların -kendisi için geleceğe yönelik hukuki risk oluşturması olasılığı da dikkate alındığında- “epeydir gündemde değilim, hadi ortalığı biraz karıştırayım” diyerek salt kendi inisiyatifi ile yapılmadığını/yapılamayacağını, söylemek sanırım yanlış olmayacaktır.

Bu açıdan bakıldığında,  Emekli Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı İsmail Hakkı Pekin’in,  Mehmet Eymür’ün açıklamalarıyla ilgili olarak söylemiş olduğu,  Mehmet Eymür söylemişse mutlaka bir şeyin başlangıcı için söylenmiştir. Dikkate almak lazım  ifadesinin, daha da önemlisi Eymür’ün açıklamaları ile Kılıçdaroğlu tarafından ekim ayı başında dile getirilen “siyasi cinayetler olabilir” açıklaması arasında doğrudan bir ilişki olduğu varsayımının/iddiasının önemli olduğu kanısındayım.

70’li ve 90’lı yıllarda yaşanan siyasi cinayetlerin, toplumun farklı kesimlerini karşı karşıya getirerek ülkenin siyasi ve ekonomik yapısının tersyüz edilmesi konusunda toplumun “ikna edilmesi için” nasıl etkili bir araç/zemin olarak kullanıldığını, özellikle sermaye medyasının bu büyük ikna operasyonlarında (manipülasyonlarda) oynadığı stratejik rolü yakından gözlemiş biri olarak Pekin’in, “Mehmet Eymür söylemişse mutlaka bir şeyin başlangıcı için söylenmiştir. Dikkate almak lazım” uyarısını, 80’li ve 2000’li yılların başında örneklerini gördüğümüz “dönüşümlerin”  yeni bir aşamasına geçişin işaret fişeği olarak değerlendirmek doğru olacaktır.

Bu açıdan bakıldığında, Kılıçdaroğlu başta olmak üzere muhalefet liderleri tarafından gündeme getirilen -sonrasında bu konu nedense bizatihi iddiayı dile getirenler tarafından unutturulmaya çalışıldı- “önümüzdeki günlerde siyasi cinayetler olabileceği” uyarısının kaynağı konusunda, iddia sahiplerince yapılacak açıklamaların, olası bir siyasi manipülasyonun engellenmesi açısından büyük önem taşıyacağını, bu konuda sesiz kalınmasının, Pekin’in işaret ettiği olası “başlangıçlara” zemin hazırlayacağını düşündüğümü belirtmeliyim.

Aklıma takılan diğer bir soru ise günümüz itibarıyla, görünürdeki Erdoğan karşıtlığı maskesi altında 2002 AKP’sini, HDP ve eski AKP ileri gelenleri katkılı “Demokrasi İttifakı” adı altında yeniden iktidar yapma misyonunu üstlenmiş olan Halk TV ve T24’ün, Eymür’ün açıklamalarının, yeni ve özgün bilgiler içeriyormuşçasına sansasyonel bir biçimde kamuoyuna ulaşmasına niçin aracılık ettikleri.

Her iki yayın organında günümüz itibarıyla “gazetecilik yapan” kişilerin kimliklerine, AKP’nin kuruluşundaki, sonrasında FETÖ’cü Kumpas Davaları ile açılım politikalarındaki gazetecilikle açıklamakta zorlandığım tutumlarına ve günümüzdeki reel siyasi çizgilerine bakarak belli çıkarımlar/spekülasyonlar yapmak mümkünse de, bunun dikkatimizi esas olandan uzaklaştırmak ve gereksiz polemiklere yol açmak dışında bir yararı olmayacağı kanısındayım.

Kişisel olarak, yapmamız gereken şeyin, yaşananları, yazılanları, söylenenleri dikkatli bir endişeyle izlemek, insanlar bana paranoyak ya da komplo teorisyeni mi der diye düşünmeksizin, bıkmadan usanmadan ama acele ve hemen akla gelen sonuçların çekiciliğinden de kaçınarak kapsamlı olarak değerlendirmek olduğunu düşünüyorum.

Yazıyı, Soren Kierkegaard’ın, İş Bankası Kültür Yayınları tarafından dilimize “Kaygı Kavramı” adıyla kazandırılmış olan “The Concept of Anxiety” isimli kitabından bir alıntıyla, “Endişeli olmayı doğru şekilde öğrenen kişi, esas olanı/nihai olanı öğrenmiştir.” sözleriyle bitirmek, yaşadığımız koşullarda sanırım gerçekçi ve uygun olacak.

Ahmet Müfit

https://www.veryansintv.com/ismail-hakki-pekin-eymurun-aciklamalari-belli-bir-amac-tasiyor
https://t24.com.tr/haber/eski-mit-yoneticisi-eymur-baska-turlu-konusma-imkani-yoksa-iskence-olabilir-cunku-cok-inatci-tipler-var,990902, https://www.youtube.com/watch?v=RJAFAEvovQc&ab_channel=Halktv

 

Bayram değil, seyran değil…

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!