Ben ‘kırmızı’nın yakıştığı doktoru severim

featured

Av. Öniz Özsoy yazdı…

Geçtiğimiz yılın Eylül ayında gündem olan bir konuydu. Kalp ve damar cerrahisi uzmanı operatör doktor Banu Küçükpolat, katıldığı programda dans edince ortalık karışmıştı.

Olay, dahil olduğum kapalı iletişim gruplarında konuşulmaya başlayınca dikkatimi çekmişti. Öylece haberdar olmuştum. Haliyle de önce, yazılanlardan çıkarmaya çalıştım ne olduğunu.

‘Efendim işte, bir doktor hanım varmış. Bir gündüz kuşağı programına katılmış. Program sonunda da sunucu ile birlikte Roman havası eşliğinde karşılıklı göbek atmış.’

Eh, pek alışılageldik değil ancak ülke gündemine oturacak, ortalığı karıştıracak bir iş de değil.

Konuyu deştikçe ortaya çıktı ki doktor hanımın günahı(!) öyle yenilir yutulur cinsten değilmiş. Dans etmekle kalmamış, üstelik kırmızı bir elbise içinde dans etmiş, kulağından avize gibi sallanan küpeleri varmış, gerdan kırmak da varmış, kalça sallamak da varmış, varmış da varmış.

Farklı gruplarda ileri sürülen farklı düşünceleri, bu tartışmaları okurken, gözümde hayal meyal bir görüntü canlanmıştı. Hemen arama motoruna girdim ve aklımda az buçuk kalmış o görüntüleri buldum.

Yine bir gündüz kuşağı programı ve sahnede yine bir doktor var. Ve bu doktor, bugünlerde, ABD’de Cumhuriyetçi Parti’den senatör adayı olacağını okuduğumuz Türk Doktor Mehmet Öz’den başkası değil.

Program konuğu Dr. Mehmet Öz, dansın sağlık için faydalarını anlattığı kısa bir girizgahın ardından, program sunucularını da yanına alarak, başlıyor dans etmeye. Mehmet Bey, öyle Banu Hanım gibi ‘tek tabanca’ ve spontane de değil. Stüdyoda bir dans topluluğu var. Kıvrak Latin ezgisi eşliğinde, seyircileri de dansa davet ederek, hep beraber kalça kıvırıyorlar, omuz titretiyorlar, kâh bir kovboy gibi kement atıyorlar, kâh el şaklatıyorlar.

Bu görüntüleri, dahil olduğum tartışma gruplarında paylaştım ve sordum: “Fark ne?”

Banu Hanım da Mehmet Bey de doktor.

İkisi de bir gündüz kuşağı programına konuk olmuşlar.

İkisinin de yaptıkları eylem, dans etmek. Dans etmek, bir melodiye, bir ritme uyarak, estetik bir biçimde vücudumuzu hareket ettirmektir. Vücudun devinmediği, işe el, kol, bacak, kalça, göbek vs. hareketlerinin karışmadığı bir dans türü mevcut değildir. Yani ‘Öyle bir dans ki, hiç yerinden kıpırdamıyorsun.’ türünden bir dans yoktur. Mehmet Bey neden belini kıvırdı ise Banu Hanım da aynı sebeple belini kıvırmıştır.

Konu estetik ise, Banu Hanım, bütün dans boyunca, dilini ağzının içinde tutmayı nedense başaramayan Mehmet Bey’den kesinlikle çok daha estetiktir.

Fark, kırmızı elbise derseniz, fena halde yanılırsınız. “Ne yani? Dr. Mehmet Öz, kırmızı bir kadın elbisesi içinde dans mı etmiştir?” Evet efendim etmiştir. Hatta bunu Dr. Banu Hanım’dan bir buçuk yıl önce yapmıştır. 2020 yılının baharında, ‘flip the switch’ adı verilen bir sosyal medya modasına uyan Dr. Mehmet Öz, kırmızı bir kadın elbisesi içinde dans etmiş ve bu videoyu da dünyayla paylaşmıştır. İlgili birkaç habere göz gezdirdim: “Dr. Mehmet Öz tebessüm ettirdi.” demişler; öyle ‘Vay efendim, koskoca doktora yakışıyor mu hiç böyle hareketler?! Doktorun bir ağırlığı olur. Usturuplu durur.’ diyen olmamış.

“Mehmet Bey yüzümüzü güldürürken, Banu Hanım neden yüzümüzü buruşturmuştur?”

Bu sorunun cevabı, Banu Hanım’ın Latin ezgisi yerine Roman havası tercih etmesi değildi elbette. ‘İki resim arasındaki tek fark’ Banu Hanım’ın bir kadın olmasından başkaca hiçbir şey değildi.

Erkek aklı, bedensizdir. Başka bir ifade ile, erkek, tarih boyunca ‘rasyonel akıl, evrensellik, nesnellik, düzenlilik, kesinlik, etkin olan, özne olan’ kavramları ile özdeşleştiğinden, aklı da bedensizleşmiştir. Bir ekonomi konferansında ya da dış politika konulu bir toplantıda, yan yana dizilmiş yüz erkek, yan yana dizilmiş yüz erkek gibi görünmezler. Konunun uzmanlarından(!) teşekkül bu topluluk, hiç kimsede ‘Bu ne yahu, erkek lisesi gibi.’ izlenimini uyandırmaz.

Kadınlar içinse durum böyle değildir. Tarih boyunca ‘akıl dışılık, doğa, duygusallık, öznellik, düzensizlik, kaotiklik, muğlaklık, edilgen olan, nesne olan’ kavramlarıyla özdeşleştirilmiş kadın, ziyadesiyle bedenlidir. Dahası bedeni içinde hapistir. Yüz kadın jeoloji uzmanından yahut yüz kadın bürokrattan oluşan bir grup, konunun uzmanlarından teşekkül bir topluluk gibi görünmezler. “Bu ne yahu, kısır günü/ kadınlar matinesi/ kadınlar hamamı gibi.” leri bilirsiniz değil mi? (Kız lisesi de değil.)

Akıl dışı olan ile kadınsı olan arasında, asırlardır düğüm üstüne düğüm atılarak kurulmuş bir bağ mevcut. Bu sebeple, bir kadın, ne kadar az kadın gibi görünürse o denli güvenli bölgede kalır. Akla, eğitime, bilgiye, deneyime, yetkinliğe sahip bir özne olarak kabul görmesi, ciddiye alınması için bedeninden yani kendi öz maddi varlığından olabildiğince kurtulması gerekir. Şelale gibi akan saçlar ‘akıllı özne’ için pek yakışık almaz, derlenip toplanmalıdır. Dünya üzerinde nefes almış, göçmüş gitmiş, yaşayan ve yaşayacak olan her kadının sahip olduğu, sahip olmaya da devam edeceği bir çift meme, kimsenin haberdar olmadığı ve asla ifşa edilmemesi gereken büyük bir sır muamelesi görür; ceketler giyilir, önleri iliklenir; öylesi makbuldür.

Uzun lafın kısası aklı bedensizleşmiş, bedeni ise nesneleşmemiş Dr. Mehmet Bey, değil ki bir kırmızı kadın elbisesi, bir tütü içinde haka dansı yapsa bile ne doktorluğuna ne ahlakına halel gelir. Hatta yüzümüze tatlı bir tebessüm kondurur.

Ancak ‘akıl dışılık, akıldan uzaklık, nesne’ ile özdeşleştirilmiş ‘kadıngillerden’ Dr. Banu Hanım, bir kadın olarak, bir kadın elbisesi içinde, kadınsı görünerek dans edemez. Ederse, doktorluğundan girilir, ahlakından çıkılır. Çünkü, herkesin üzerinde söz hakkına sahip olduğu(!) bu ‘akıl dışı, kontrolsüz nesneyi’ (!) herkesin selameti için zapturapt altına almak gerekir. ‘Hiçbir sakınca görmeden’ değil, bilakis ‘doğru olanın bu olduğu düşüncesiyle, böylesi bir şevkle’ ellerini hanımefendinin saçlarına dolayıp yerden yere çarpmaya çalışırlar ki çalıştılar.

Bugüne gelirsek, şimdilerde gündemimizde, Dr. Mehmet Öz’ün ‘dansı’ var, malumunuz. Bu başkaca tür bir dans. ABD’de senatörlük peşinde koşan doktorumuz, Washington Post’a verdiği röportajda, FETÖ’ye gerdan kırdı; “Gülen’e dokunulamaz. Darbeyle alakası olduğuna dair inandırıcı bir suçlama yok. Pennsylvania’da kalacak.” dedi.

Şaşılacak bir durum mudur, değildir. Sayın Erdem Atay, 23 Şubat 2022 tarihli “Fettullah’ı Amerika’ya yerleştiren Hekim!” başlıklı yazısında, babalı oğullu Dr. Öz’lerin fotoğrafını çekmiş, Türk Milleti’ne ‘gurur duyulacak bir Türk evladı’ olarak ambalajlanıp pazarlanan Dr. Mehmet Öz’ün cilalı başarı hikayesini anlatmış.

Kaldı ki belli dönemlerin bu cilalı başarı öykülerinde, hep aynı, benzer ellerin attığı ilmeklere rastlarız. Başladığı cümleye, kedinin yumağa dolandığı gibi dolanan, kurduğu cümlelerin baş tarafı ‘Kalk gidelim!’ derken, sonu ‘Otur, halt etme! diyen bir yazar örneğin… Bu bir Türk yazar ise şayet ve Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülüyorsa ‘Türkler otuz bin Kürt’ü, bir milyon Ermeni’yi öldürdü.’ beyanı bu cilalı başarı öyküsünün katalizörüdür. Yahut edebi yetkinliği ara ki bulasın cinsinden, 13. asırda Mevlana’ya domates yediren, hakkında intihal üstüne intihal iddiaları bulunan bir ‘yazar’, her şezlong köşesinden, süpermarketlerin sucuk reyonuna kadar kendine yer bulabilmişse, Avrupa’da kültür elçisi falan ilan edilebilmişse işin içinde bir ‘FETÖ’cülük’ vardır.

Uzun lafın kısası, Dr. Mehmet Öz, bu dünyaca ünlü, cilalı, ‘gururumuz Türk’ (!), ‘bedensiz, evrensel, nesnel, rasyonel akıl’ (!), gündeme böyle bir ‘dansla’ düşünce ve 8 Mart’a da yaklaşırken, Dr. Mehmet Öz’ün bu dansından daha çok infial yaratan Op. Doktor Banu Küçükpolat’ın dansını anmadan edemedim.

ABD, Dr. Mehmet Öz’ün Türk vatandaşlığını sorun ede dursun. Bana kalırsa ve görünen de o ki, kendileri açısından sorun teşkil eden bir durum yok. Gerisini biz düşünelim ve bu koşullarda, bu bilgilerle “Bir Türk hekim göster.” deseler, Dr. Mehmet Öz’ü değil, kırmızılar içinde Roman havası oynayan Op. Dr. Banu Küçükpolat’ı gösteririm. Keza bence, KIRMIZI da kendisine, Dr. Mehmet Öz’den daha çok yakışıyor.

Ben ‘kırmızı’nın yakıştığı doktoru severim

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!