‘Büyük Akdeniz’ Birliği (BAB)

featured

Levent Ağaoğlu[1] yazdı…

Çin Seddi’nden Rumeli’ne

Çin Seddi’nden
Rumeli’ne
Kurban olayım;
Asil ceddime

Akdeniz’den
Pasifik’e!
Bir kıvılcım yeter;
Azîz Milletime

Nisan 1997, Hong Kong

EMPERYAL STRATEJİ KAVRAMLARI

Avrasya tabiri Alman stratejistlerince (1858) kurgulanmış bir kavramdır. Orta Doğu tabiri İngilizlerin (1850), Büyük Orta Doğu tabiri ise Amerikalıların (1943) kurguladığı bir emperyal kavramdır. Söz konusu bölgelerde bir tarihi geçmişleri ve tarihi derinlikleri olmayan bu emperyal güçler, bölge insanlarına, içinde hareket edemeyecekleri cendere misali bir elbise dikmektedirler. Oysa ki Akdeniz kavramı 7.yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Emperyaller 1300 yıllık bir kavramı değersizleştirip, kendilerinin olmayan bir bölgeyi uydurma bir askeri terminoloji ile kirletmişlerdir.

Felsefi derinliği ve tarihsel derinliği olmayan bir kavram ve tanımlama objektif değildir, içi boştur. Büyük Orta Doğu kavramı dinsel temelli ve bundan ötürü de bölücü (mezhepler, tarikatlar) bir ideolojik kavram olarak tasarlanmıştır. Halbuki, Akdeniz kavramı Orta Dünya anlamını taşımakta ve birleştirici, etkileşim ve işbirliğini çoğaltan bir kavramdır. Roma İmparatorluğu’nun birleştirici, insanları kaynaştırıcı felsefesini yansıtmaktadır.

BÜYÜK ORTA DOĞU STRATEJİ KAVRAMI/PROJESİ

“Böl parçala yönet” stratejistlerinin özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın ardından dikte etmeye çalıştıkları BOP projesi bir manda yönetimidir. Türkler, Türkiye üzerinden kuzeyde Rusya, Türkistan üzerinden güneyde Hindistan, doğuda Çin ile komşudur. Civar komşular yerine Atlantik ötesi müttefikler tercihimiz zorlamadır ve trajiktir.

Merhum Özal ile yakalamaya başladığımız çağ atlama yarışından çıkalı 30 yılı geçti. 1974 Kıbrıs çıkarmasından sonra nasıl iç savaş provaları ile engellendiysek, Özal’ın ölümünün (1993) ardından da aynı provalar sahneye kondu ve Avrupa hedefinden uzaklaştırılıp, en sonunda Ortadoğu’da bir BOP ülkesi haline getirildik. Üç doğu alternatifi (Doğu Avrupa, Doğu Asya, Ortadoğu) arasından seçimimizi Büyük Ortadoğu olarak yaptık.

2001 Haziran ayında 4,5 yıllık Hong Kong ikametimin ardından Türkiye’ye dönerken, aynı günlerde ABD, Oğul Bush ile birlikte Büyük Çin politikasını terk edip Büyük Ortadoğu politikasını yeniden başlatmıştı. Yeniden kanat ülkesiyiz. BOP, Atlantik gücünün projesidir.

1960‘ların ikinci yarısında ABD’li gazeteci (!) C.L.Sulzberger Türkler ile ilgili iki makale yayınlar.

İlk olarak, 26 Kasım 1965 tarihli New York Times gazetesinde “Rusya, Çin ve Türkler” makalesi. [2]

BÜYÜK AKDENİZ STRATEJİK KAVRAMI/PROJESİ

15 Ağustos 1968 tarihinde de Sulzberger, Cumhuriyet gazetesinde “Büyük Türk” makalesini yayınlayarak “Adriyatik’ten Çin Denizine Türkler”i över. Sulzberger, kurucumuzun Akdeniz olarak gösterdiği istikameti, Çin Denizi olarak gösterir.

“Türk’ün Asyalı kalitelerini bir daha gözden geçirmekte fayda vardır. Moğolistan’dan Avusturya’ya doğru ağır ve emin adımlarla ilerliyen, önüne çıkan kapalı toplumları ezip eğerlerin altında at çatlatan eski Türkler hep gittikleri yöne, hep Batı’ya bakmışlardır. Bütün bunlar bir yana, giden Türkler Çin‘de, Rusya‘da kalan ırkdaşlarına unutulmaz anılar bırakmışlardır. Türkçülüğün tekrar güç kazanacağı, kültürünün yayılacağı günler gelecektir. Pek tabii bu hemen yarın gerçekleşmiyecektir. Tıpkı uzun vadeli plancıları ürküten Çin umacılarının ortaya çıkması konusu gibi. Ama bu plancılar önümüzdeki yüzyıl için Asya üzerine hesaplar yapmağa devam edeceklerse Büyük Türk’ün Asya’daki varlığını unutmamalıdırlar” [3]

Sulzberger’in yayınladığı her iki makale ABD’nin Büyük Orta Doğu politikasında Türklere bakış açısını açıklıkla gösterirken, diğer yandan Rusya ve Çin’deki Türklerden de bahsederek, bunların ABD açısından bir tehdit de olabileceğini de varsayarak, uzak görüşlülüğünü de, 21. yüzyılın ilk çeyreğindeki gelişmeler hesaba katıldığında, ortaya koymuş gözükmektedir. ABD tarafından batıdan Yunanistan ve güneyden, Suriye üzerinden sıkıştırılan Türkiye artık, sözde müttefikin bu hasmane tavırlarına karşı çıkış yolları aramaktadır.

BAP, Büyük Akdeniz Projesi, Pasifik’ten Akdeniz’e kadar varolmuş Türk projesidir. BAP’ın kurumsal ve teknik altyapılarının hazırlanarak projenin işlevsel nitelik kazanması önemlidir. Türkler’in Büyük Akdeniz coğrafyasında, dilinin, nüfus ve nüfuzunun yer almadığı ülke yoktur.

Akdeniz Ülkeleri

Büyük Akdeniz tabiri Türkçe bir kavramdır. Türklerin önerilen bölgede binlerce yıllık bir tarihi, tarihi bir derinliği sözkonusudur. Bu açıdan üç kıtayla çevrelenmiş Akdeniz ve Hindistan, Pakistan, Afganistan, Çin, Rusya, Azerbaycan ve İran ile çevrelenmiş Türkistan bölgesini, İpek Yolu ve Baharat Yolu üzerinden sinerjik bir güce dönüştürmek elzemdir. Büyük şair Nazım Hikmet’in dizelerinde dile getirdiği

“Uzak Asya’dan dörtnala gelip,

Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan

Bu memleket bizim”dir.

Dizelerde dile gelen Türkistan özelinde Asya, kısrak başı Türkiye ve Akdeniz bir bütünlük taşımaktadır.

Cumhuriyetin 100.yılını geride bırakan Türkiye, Türk Devletler Teşkilatı’nın kurucu inisiyatifi olarak, Teşkilat ülkelerinin, Akdeniz ülkeleri ile geliştirebilecekleri dinamik bir iş birliği projesini gündeme getirerek, bu kez de BOP’un panzehiri Büyük Akdeniz Birliği (BAB) inisiyatifini başlatmalıdır. 2021 yılında Türk Devletleri Teşkilatı kurulmuş olsa da bu teşkilat sınırlı bir Türkiye ve Türkistan ülkeleri coğrafyaları esas alınmış olsa da,  Büyük Akdeniz (Akdeniz ülkeleri, Türkiye, Türkistan ve Horasan) entegrasyon ve çeşitliliği devreye alınmalıdır. Önemli olan Türkiye’nin Büyük Akdeniz vizyonunun kararlaştırılması ve hayata geçirilmesidir. Henüz ortada böyle bir vizyon gözükmemektedir.

Türk Devletler Teşkilatı Ülkeleri

Unutulmamalıdır ki, İpek Yolu güzergahının %70’i Türkistan ülkelerinden geçmektedir.[4] Ayrıca, Akdeniz’e en uzun kıyısı olan ülke de Türkiye’dir. Tarihte Türkistan’dan yola çıkan İpek Yolu kervanlarının varış noktaları hep Akdeniz limanları olmuştur.

Bizlere düşen emperyal güçlerin “böl parçala yönet” tarzı stratejik kavramları olan Middle East, Greater Middle East vb. kavramlarını dilimize tercüme edip kullanmak değil, bu çöp kavramları kullanım dışı bırakarak tarihimizden gelen kavramlarımızı stratejimizin göbeğine yerleştirmektir. Örneğin, Akdeniz, Karadeniz, Kızıldeniz, Gökçe Deniz gibi etrafımızı çevreleyen bu denizler hepsi renklerle ifade edilmişlerdir ve derin anlamları vardır.

Akdeniz aynı zamanda jeopolitik, siyasi bir kavram. Büyük Ortadoğu yerine Büyük Akdeniz. “İlk hedefiniz Akdeniz!” in devamı. Tabii bunu dillendirebilecek bir siyasi lider var m’ola? ki bulasınız.

Büyük Akdeniz kavramı ile birlikte, Akdeniz, doğuya doğru Çin Seddine kadar genişlemektedir. Çin Seddi ise Berlin Duvarı gibidir; Yasaklar Dünyası.

Kıyıdaş olmadığımız Atlantikçiliğe ve Amerikan, Rus, Çin Avrasyacılıklarına karşı “Büyük Akdenizcilik”. ABD tarafından Büyük Orta Doğu projesi (BOP) ile özellikle Batı ve Güney’den kuşatılan Türkiye, çıkış yolunu, Büyük Akdeniz Projesi üzerinden bulabilecektir.

İKİ PARÇALI “BÜYÜK AKDENİZ” KAVRAM TASARIMI

Vatikan’ın öncülüğünde tasarlanan Atina Okulu freskosundaki 26 düşünürün 5 tanesi Türkiye coğrafyasında doğmuştur.

  1. Homeros
  2. Diyojen
  3. Anaksagoras
  4. Anaksimandros
  5. Herakleitos

Atina Okulu freskosunda [5] Katolik kilisesinin Akdeniz’i ideolojik olarak parçalayan bütünlüğü, “Büyük Akdeniz” kavram tasarımı ile, Akdeniz’in etki alanına giren Horasan ve Türkistan coğrafyaları da eklendiğinde Çin Seddi sınırlarına kadar uzayan bir “Kayıp Aydınlanma” [6] tekrardan gün yüzüne çıkmaya başlayacaktır.

“Büyük Akdeniz” iki parçalıdır. 1 Klasik, eski Akdeniz. 2 Türkistan ve Horasan coğrafyaları. “Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan” Türkiye ve vahaların çevrelediği Türkistan ile Horasan  coğrafyalarının oluşturduğu Büyük Akdeniz bütünlüğü, düşünürleri ile birlikte bir aydınlanma platformudur. Sözkonusu düşünürler, Akdeniz’den doğan, hareketlenip ivme alan tüm dalgalar gibi Büyük Akdeniz Medeniyetimizin kıyılarında bir gezintiye götürüyor bizleri.

Atlantik Aklı [7] bölgeyi egemenliğine almak için parçalamış ve Ortadoğu vb. askeri terminolojide kullanılan tabirleri parçaladığı bölgeyi genelleştirmek için kullanmıştır. Büyük Orta Doğu Projesi bize ait olmayan bir projedir. Geleceğimiz ise Büyük Akdeniz haritasının temsil ettiği coğrafyadaki aksiyonlarımızla şekillenecektir.

Akdeniz nasıl 3 kıta (Asya, Avrupa, Afrika) tarafından çevrelenmiş ise, Türkiye de Avrupa’da Asya’da, Afrika’da her üç kıtada da büyüktür. Afrika’nın kuzeyinde, Avrupa’nın güney doğusunda, Asya’nın içlerinde, batısında, ortasında olan güç hep Türkiye‘dir. Bu bölgeleri, Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya gibi coğrafi isimlerle adlandırmaktansa, siyasi bir nitelendirme olan Türkiye kavramı ile karşılamamız son derece önemlidir.

Ortadoğu olarak ötekileştirilen Akdeniz, objektif ve doğru bir okumaya tabi tutulduğunda Orta Dünya’dır. Mediterrane’nin etimolojik anlamı budur. Orta Dünya’da tüm yönler biraraya gelmektedir. İpek Yolu güzergahı üzerinde yeralan İç Asya (Türkistan) da vahaları ile birlikte, tarihten gelen Akdeniz tarzı bir yapılanmadır.

Sözkonusu iki Akdeniz; Akdeniz Havzası (Mediterrane) ve İpek Yolu (Türkistan) coğrafyaları, 21. yüzyıl ile birlikte, “Büyük Akdeniz” kavramı etrafında birleşmektedirler. Akdeniz ülkeleri (Türkiye dahil), Türkistan ülkeleri ve tarihi Horasan bölgesi ülkeleri birlikte bir Bereketli Hilal manzarası göstermektedirler.

Kendi çıkarları doğrultusunda 19. ve 20. yüzyıllarda Orta Asya, Orta Doğu kavramlarını yaratan Batılı Atlantik güçlerine karşın, eski zamanlardan buyana binlerce yılın kadim gerçekliği Mediterrane (Akdeniz)’dir ve Orta Asya olarak adlandırılan bölge de Türkistan’dır.

BÜYÜK AKDENİZ’İN LİMANLARI, NEHİRLERİ, KERVAN-ULAŞIM GÜZERGAHLARI

Tuna nehri, Adriyatik kıyıları, Akdeniz, Adalar Denizi, İyon Denizi, Karadeniz kıyıları ve Nil nehri kıyıları, Doğu Akdeniz, Levant ve Kuzey Afrika kıyılarındaki şehirler ve limanlar, Suriye ve Irak‘taki Fırat, Dicle nehirleri kıyıları, Hazar denizi kıyıları, Maveraünnehir (Seyhun, Ceyhun) kıyıları, Basra körfezi kıyıları, Doğu Türkistan’daki vaha kentler, Yenisey, Orhun, Selenga, Tola ırmak kenarlarındaki şehirler ve yerleşim yerleri, Büyük Akdeniz olgusunun sözkonusu olduğu alanlardır.

Dünyanın Ortası Büyük Akdeniz’in kıyıları hep fikirler ve emtialar ile dolup taşan limanlar ile çepeçevredir; İstanbul, Troya, Miletos, Bergama, Halikarnassos, Atina, Selanik, İzmir, Efes, Roma, Barcelona, Beyrut, Pire, İskenderiye, Girne, Magosa, Baf, Hayfa, Trablusgarp, Kasablanka, Tunus, Cezayir, Assos, Hayfa, Yafa, Alanya, İskenderiye, Lazkiye, Tartus limanları büyük düşünürlerin yetiştiği şehirlerdir.

Türkiye topraklarında yaşayan Homeros, Diagones Laertius, Thales, Anaximander, Heraclitus, Anaxagoras, Şeyh Edebali,  Nasrettin Hoca, Yunus Emre, Aşık Paşa, Yunanistan coğrafyasından Aristoteles, Platon, Sokrates, Parmenides, Protagoras, Pythagoras, Türkistan coğrafyasında yaşayan  Laozi, Ebu Hanife, Bilge Tonyukuk, Bilge Kağan, Farabi, Maturidi, Kaşgarlı Mahmud, Yusuf Has Hacip, Ahmed Yesevi ve Horasan coğrafyasında yaşayan  Harezmi, Biruni, İbni Sina, NizamülMülk, Gazali, Hacı Bektaşı Veli, Mevlana gibi bilge düşünürler Büyük Akdeniz kavramının, bu dünyada derin izler bırakmış tanıklarıdır, Akdeniz Havzası’ndan neşet etmekte olan Büyük Akdeniz Medeniyeti’nin öncül ışıltılardır, ışık hazineleridir.

Akdeniz Havzası bir Düşünce Atlası, dünyanın en kapsamlı Düşünürler Ansiklopedisi’dir; felsefenin anavatanıdır. Ansiklopedinin ilkler maddesi en kalabalık maddelerinin başında gelmektedir. İlk felsefe Atina ve Miletos’da, İlk kütüphane İskenderiye’de ve Bergama’da, ilk Hristiyanlık Antakya’da, Tarsus’da, İlk sosyoloji Tunus’da, günümüz alfabesinin ilk kökleri Fenikelilerde, Küçük Asya, Eski Mısır, Eski Yunan ve Girit medeniyetlerinin, Endülüs Medeniyetinin ışıltıları hep bu kıyılarda hayat bulmuştur.

Akdeniz’i çevreleyen adalar, yarımadalar, nehirler, dağlar, iç denizler, limanlar, havzalar, boğazlar, körfezler, kanallar dünyanın bu en etkileşimli coğrafya parçasında en etkileyici fikirler ve düşünürlerin ortaya çıkışına neden olmuştur.

İPEK YOLU

Avrupa’ya tüm yenilikler ( kağıt, matbaa, barut, pusula) Büyük Asya’dan İpek Yolu ile taşınmış ve 2035’den itibaren faaliyete geçecek olan Demir İpek Yolu, “Büyük Akdeniz”i bütünleştirecektir.1935’lerde Küçük Asya Türkiye’si demirağlar ile örülürken, bir asır sonrası 2035’ler ise Büyük Asya’nın demiryolları ile Okyanusları birbirine bağlayacağı yeni bir çağın, İpek Yolu Çağı’nın başlangıcı olacaktır.

İpek (Bilgelik) Yolu’nun başlangıç noktasında 41.paralel boyunca Yunzhong Çuğay dağlarında Bilge Tonyukuk ile başlayan ve Yusuf Has Hacip (Türkistan), Yesevi Ahmet (Piri Türkistan), Hacı Bektaşı Veli, Yunus Emre (Diyarı Rum) üzerinden Rumeli’de Yahya Kemal Beyatlı ile Akdeniz Medeniyeti olarak tarif edilen düşünsel zenginlikler; Akdeniz Potası’nda yeniden harmanlanacaktır.

İpek Yolu, Türkistan, Maveraünnehir, Horasan, Mezopotamya, Küçük Asya (Anadolu), Kuzey Afrika arkaplanları, “Büyük Akdeniz Birliği”nin işlevsel üniteleridir.

“DÜNYA EKONOMİSİNİN TARİHTEKİ KALBİ TÜRKİSTAN’DI”

“Dünya ekonomisinin tarihteki kalbi Türkistan’dı. Bu cümleyi 1970-80’lerde iktisat tarihçileri kurdular. Gerekçeleri de şuydu, dediler ki: “Dünya ekonomisinin tarihi ne zamandır?” Bu meşhur tartışma 500  yıllık mı? Dünya ekonomisinin tarihi 5000 yıllık mı? 50.000 yıllık mı, diye. O tartışmanın ortasında bazı iktisatçılar dediler ki: Arkeolojik veriler bulgular falan bize şunu gösteriyor, en az 5000 yıldır, birbiriyle entegre şekliyle dünya ekonomisi var.

Neresi burası, hangi hat üzerinden, Çin ile Avrupa’yı bağlayan hat, peki bu hattın kalbi neresi, bu hattın kalbi Türkistan’dır. Ne zaman Türkistan’da güçlü devletler varsa bir dünya ekonomisi var, ne zaman Türkistan’da istikrarsızlık, bir çatışma varsa dünya ekonomisi durur.

O yüzden mesela Semerkant gibi şehirler dönemin New York’u yani her milletten insan var. Ticaret yapmak için oraya gelmişler, birbirleriyle alışveriş halinde çok mağrur ve çok zengin.” Prof Dr. Mehmet Akif Okur [8]

Türkistan coğrafi olarak katalizör bir bölge. Bütün yönleri içinde sentezleyen Türkistan‘ın içinde Hint de var Çin de var, bölgeye batıdan gelen İslam da var, Tengricilik de Şamanizm de Zerdüştlük de var. Bütün bu dinler Türkistan’da bir senteze ulaşıyor; “En değerli yeraltı kaynağımız Türkistan diyarlarında yatan aziz bilgelerimizdir”

  • İngiliz-Rus ortak yapımları olan Avrasya ve Orta Asya tabirleri yerine Büyük Asya ve Türkistan; stratejik coğrafya adlandırmalarıdır.
  • Büyük Britanya-Rusya elele, Büyük Oyun (Great Game) ile Türkistan tabirini, Orta Asya’ya dönüştürmüşlerdir.
  • Yeniden Büyük Asya. Yeniden Türkistan.

ÇİN SINIRINA KADAR BİR AKDENİZ UZAYIP GİDİYOR

Tuula Romagnoli[9] en iyi tanıdığım İtalyanlardan biriydi bir Akdeniz’den bahsediyor. Bu Akdeniz’in bir ucu burada, öbür ucu İran ve Asya’dan ta Çin’in sınırlarına kadar gider bunu unutmamamız gerekiyor. Bu dünyanın kültürü ve yapısı buna bağlıdır, burada 3. Dünya tipi bir kolonyalist miras söz konusu değildir, insanlar muhtelif diller ve muhtelif biçimde dünyaya açıklık beyitine sahiptirler. Hiçbir zaman buradaki münevverlerin, tek renkli, tek kutuplu olduğunu söyleyemeyiz muhafazakarlıkları da öyledir dünyaya açık yanları da öyledir. İspanya ve İran arasında nasıl elçiler teati edilmişse 11. ve 12 asırda işte Barcelona etrafındaki vilayetlerden toplanıp giden sefirin Timur’a gitmesi gibi Türk dünyası için de bu söz  geçerlidir.” İlber Ortaylı [10]

AKDENİZ DÜNYASI VE TÜRK CUMHURİYETLERİ

Akdeniz Dünyası bölünmez bir biçimde bir dünyanın parçasıdır o parçanın içerisinde Türkiye’nin her zaman için merkez bir bağlantı unsuru olduğuna şüphe yoktur. Siz istediğiniz kadar üniversiteler veya eğitimde İspanyolcaya önem vermeyin, Cervantes Enstitüsüne millet yığınla müracaat ediyor, talepler karşılanmaya devam ediyormuş. Çünkü insanlar ararlar Türkiye gibi bir ülkenin insanları etrafla ilişkiyi arar. Devletin ve siyasal partilerin bu konulardaki bilgisizlikleri ve alakasızlıkları bizi hiç alakadar etmez.

Bu memlekete bu ülkelerden göçmen gelir bunun önünü alamazsınız. Sırf o geldiği için değil biz istediğimiz için gelirler.Bugün çalışan annelerimiz yavruları için en iyi imkanı gidecekleri pahalı yuvalarda ve ilkokullarda değil doğudaki Cumhuriyetlerimizden gelen bakıcılarda buluyor o bizim alıştığımız tipte bir bakıcı değildir. Her üniversitede bilhassa yeni kurulanlara Azerbaycan‘dan ve Kazakistan‘dan gelen matematikçiyi Orta Asya’dan gelen edebiyatçıları aramak zorundayım. Mahvolan hayvancılığı, atçılığı, dökülmeye başlayan ziraatımız ancak buradan gelen insanlarla yaşayacak.

Türkiye’nin her tip göçmeni alacak bir kapasitesi olmadığı açıktır, hiç şüphesiz ki Türkiye göçmen ülkesi olacaktır buna karşı çıkamayız Çünkü ihtiyacımız var ve bu konularda biz doğudaki Cumhuriyetlerimizle devamlı ilişki içinde olacağız, bu göç sadece çiftçi veya hayvan bakıcısı değil bu göç aynı zamanda entelektüellerin ve mühendislerin göçü olacaktır.

Eğer insanlarımızın batıya kaçmasını önlemek istiyorsak önemli bir kadrolaşma yaratılması şarttır. Bu da ancak oradan gelecek insanlarla olur. Fatih Sultan Mehmet‘ten beri, O nasıl Semerkant rasathanelerinden insanları buraya celb etmişse bizim de aynı şeye devam etmemiz gerekiyor eminim ki yüzyılın sonunda Türkiye Cumhuriyeti’nin kazandığı en önemli meziyet budur ve gene eminim ki bu işler olduktan sonra Türkiye’de siyasi zihniyet de gelişecektir.

Real politik dediğiniz şey hafif kıvırmalar yön değiştirmeler esasa mugayir olamaz, esas her zaman için bu dünyanın birliğidir. Bu da tabii böyle siyasi birlik fetvalarıyla falan değil her şeyden evvel kitlenin birbiriyle yaşamasını iç içe bulunmasını temin etmekle olur.”  İlber Ortaylı  [11]

SONUÇ

Fatih, Akdeniz’in fethine Arnavutluk dağlarından başlamıştı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, 26 Ağustos 1922’de düşmana taarruz emrini verdiğinde, zamanları aşan bir ifade kullanmıştı “İlk hedefiniz Akdenizdir. İleri.!” Ölümünden sonra ve İkinci Dünya Savaşını takip eden yıllarda bu hedef takipçileri tarafından Atlantik olarak revize edilmiştir.

Şimdi artık yeniden Atatürk’ün bizlere gösterdiği hedefe yönelmek zorundayız.

AB, KEİB, D8, ECO gibi entegrasyon ve bütünleşme gayretleri oyalanma yoluyla kadük edilmiş girişimlerdir. İçinde bulunduğumuz “Yeniden Asya Binyılı”nın  mihenk taşı “Büyük  Akdeniz”dir. Ülkemiz, Türk Devletler Teşkilatını kurarak bu konuda ilk somut adımı atmıştır. Şimdi sıra Türkiye ve Türkistan ülkeleri arasındaki işbirliği boyutunu Akdeniz ülkelerine doğru genişletmektir.

Türkiye ve Türkistan coğrafyaları yegâne kıymette bir bütünlük göstermekte ve İpek Yolu üzerinden Akdeniz’e çıkan güzergâh ve trafik ile birlikte üçlü bir işbirliği zemini oluşturmaktadır.
“Büyük Akdeniz” vizyonunda ilk adım olarak Libya’yı Türk Devletler Teşkilatı ile ilişkilendirerek bütünleşmeyi başlatabiliriz.

Ataları Akdeniz sularında seferlere çıkan bir nesil olarak yeniden ve çağdaş bir işbirliği, yeniden birleşme ve bütünleşme görevi bizleri beklemektedir.

Referanslar

  1. Şair-Düşünür. 40 yıllık ihracat profesyoneli. 1997-2001 yılları arasında Hong Kong’da yaşadı; yaklaşan Büyük Asya Yüzyılı’nın ayak seslerini duydu hep. İsmail Gaspıralı’nın “Dil’de, Fikir’de; İş’te Birlik” idealinin peşinde koşarak kitap serileri[1] üzerinde çalışıyor; mütefekkir ve müteşebbis gözlem ve birikimlerini yazıya geçiriyor.Fikir ile yatıp, şiir ile kalkmayı şiar edinmiş. İletişim: [email protected]
  2. https://hayatitek.com/rusya-cin-ve-turkler/
  3. https://1000kitap.com/gonderi/172859053?oku=1
  4. https://www.agaoglulevent.com/ipek-yolu-guzergahi/
  5. https://www.booksonturkey.com/buyuk-akdeniz-bilgeleri/
  6. https://leventagaoglu.blogspot.com/2019/04/kayp-aydnlanma-orta-asyann-altn-cag.html
  7. https://www.booksonturkey.com/pusulamiz-kuzey-atlantik-natosu-mu-renkli-denizlermi/
  8. Avrasya Bir Vakfı – Prof. Dr. Mehmet Akif Okur Konferansı. 10 Kasım 2018
  9. https://it.wikipedia.org/wiki/Tullia_Romagnoli_Carettoni
  10. İlber Ortaylı: “Türk Dünyası Doğu ve Batı’nın Sentezidir” | Asya’da Devlet Birikimi Çalıştayı. 19 Kasım 2023
  11. İlber Ortaylı: “Türk Dünyası Doğu ve Batı’nın Sentezidir” | Asya’da Devlet Birikimi Çalıştayı. 19 Kasım 2023

[1] Şair-Düşünür. 40 yıllık ihracat profesyoneli. 1997-2001 yılları arasında Hong Kong’da yaşadı; yaklaşan Büyük Asya Yüzyılı’nın ayak seslerini duydu hep. İsmail Gaspıralı’nın “Dil’de, Fikir’de; İş’te Birlik” idealinin peşinde koşarak kitap serileri[1] üzerinde çalışıyor; mütefekkir ve müteşebbis gözlem ve birikimlerini yazıya geçiriyor.Fikir ile yatıp, şiir ile kalkmayı şiar edinmiş. İletişim: [email protected]

[2] https://hayatitek.com/rusya-cin-ve-turkler/

[3] https://1000kitap.com/gonderi/172859053?oku=1

[4] https://www.agaoglulevent.com/ipek-yolu-guzergahi/

[5] https://www.booksonturkey.com/buyuk-akdeniz-bilgeleri/

[6] https://leventagaoglu.blogspot.com/2019/04/kayp-aydnlanma-orta-asyann-altn-cag.html

[7] https://www.booksonturkey.com/pusulamiz-kuzey-atlantik-natosu-mu-renkli-denizlermi/

[8] Avrasya Bir Vakfı – Prof. Dr. Mehmet Akif Okur Konferansı. 10 Kasım 2018

[9] https://it.wikipedia.org/wiki/Tullia_Romagnoli_Carettoni

[10] İlber Ortaylı: “Türk Dünyası Doğu ve Batı’nın Sentezidir” | Asya’da Devlet Birikimi Çalıştayı. 19 Kasım 2023

[11] İlber Ortaylı: “Türk Dünyası Doğu ve Batı’nın Sentezidir” | Asya’da Devlet Birikimi Çalıştayı. 19 Kasım 2023

‘Büyük Akdeniz’ Birliği (BAB)

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 25 Aralık 2023, 18:28

    Ben olsam ve türk devletleri teşkilatını güçlendirmek istesem 4. iş yaparım, 1. eğitim sistemi ve dil hat birliği 2. ortak istihbarat teşkilatı 3. gümrük ve üretim ve ulaşım birliği 4. ortak ordu ve polis teşkilatı ve en başında ortak deniz kuvvetleri teşkilatı.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!