Büyük Taarruz Yazı Dizisi-19: 30 Ağustos

featured
Şekil 1. Akçaşar köyünde ordu karargâhının kurulduğu yer. Kavak ağaçlarının arkasındaki çayırlık

Osman Kutlu yazdı…

Konya/Akşehir. Büyük Taarruzun son hazırlıkları yapılıyor. Atatürk harita üzerinde taarruzun detaylarını anlatıyor. Masanın çevresinde Ordu Komutanları Nurettin ve Yakup Şevki Paşalar, Fevzi Çakmak, İsmet İnönü ve kurmayları vardır. 

Fevzi Çakmak, 27 Nisan 1920’de Milli Mücadele’ye katıldı.

İsmet İnönü, Atatürk’ün sınıf arkadaşı. Harbiye Nazırı Müsteşarlığı yaptı. 9 Nisan 1920’de Milli Mücadele’ye katıldı.

Nurettin Paşa(Sakallı Nurettin), İzmir’in işgali sırasında Aydın Valisi ve Bölge Komutanıydı. İşgalin ardında İzmir Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini destekleyerek bir direniş komitesi kurulmasını sağladı. Görevden alınınca emekliliğini isteyip köşesine çekildi. Atatürk’e ve Milli Mücadeleye hep inandı. Haziran 1920’de Milli Mücadele’ye katıldı.

Yakup Şevki Paşa, Harp Akademisinde eğitmenlik yapmış, Atatürk de dâhil bütün komutanların “Hoca”sı. Savaşlarda hiç yenilmemiş meşhur bir Paşa. İşgal yıllarında doğuda komutanı olduğu 9.Ordunun silah, mühimmat ve askerlerini İngilizlere teslim etmeyen komutan. Vilayât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti (Doğu İllerinin Haklarını Koruma Cemiyeti) tarafından Milli Mücadele’nin başına geçmesi teklif edildi ama gözlerindeki rahatsızlık sebebiyle kabul etmedi. İstanbul’da tedavisi sırasında İngilizler tarafından tutuklanarak Malta’ya sürüldü. 21 Kasım 1921’de Atatürk’ün yaptığı tutukluların değişimi anlaşmasıyla esaretten kurtuldu ve Milli Mücadele’ye katıldı. İzmir’in kurtuluşunu görünceye kadar zafere inanmadı ve Büyük Taarruz Planına hep karşı çıktı. 

Atatürk, harita başında taarruz planının detaylarını anlattıktan sonra 15 gün içinde İzmir’de olacaklarını söyleyince daha fazla dayanamayan Yakup Şevki Paşa hışımla yerinden kalktı ve “Bu kadar da olmaz. İmkânsız bir hayal uğruna, milletinin istikbalini mahveden komutan olarak adımı tarihe yazdırmayacağım!” diyerek odayı terk etti. Kimsenin sesi çıkmıyordu ama diğerleri de Atatürk’e itiraz etmeseler de, Yakup Şevki Paşa’nın haklı olduğunu düşünüyordu. Taarruzun başarısı neyse de 15 günde İzmir’e gitmek…

Atatürk hocasının gönlünü aldı ve ikna etmeyi başardı. Hocasına, düşüncelerinde ve tereddütlerinde haklı olduğunu, gerekli tedbirleri alacağını ve bütün sorumluluğu da kendisinin üstlendiğini söyledi. 

İzzettin Çalışlar’ın düşman hatlarını yarmasının ardından birlikler, düşmanı imha etmek amacıyla çembere alacak şekilde yönlendirildi. Ancak 2.Ordunun sürekli gecikmesi planı sıkıntıya sokuyordu. Hocasına saygısızlık etmek istemiyordu ama emirlerin uygulanmasında yavaş ve isteksiz oluşu rahatsız ediyordu. Koca bir zafer önlerinden akıp gidiyordu. Ordu Komutanlığını devre dışı bırakarak birliklere doğrudan emir verdi. 

Atatürk, 29 Ağustos’u 30 Ağustos’a bağlayan gece sabaha karşı gelen raporu görünce “İşte bu! Beklediğimiz an geldi!” diyerek odasından fırladı. Fevzi ve İsmet Paşaları harita başına çağırdı. Fevzi Paşayı gecikmesini önlemek için 2.Ordu bölgesine gönderdi. Kendisi de son emirlerini yazdırıp yola çıktı. 

Sabah 09:00 sıralarında Akçaşehir’e (şimdiki Akçaşar Köyü) geldi. 1.Ordu Komutanı Nurettin Paşa’nın karargâh çadırına geldi. Dışarıda düşman esirleri vardı. Bir düşman subayını çadıra getirdi ve sorular sormaya başladı. Ancak düşman subayı Türkçe bilmediğini söyledi. Bir bardak çay verdiler, Rumca bilen bir asker aracılığıyla konuşmaya başladılar. Düşman subayı Trikopis başta olmak üzere üst rütbeli generallerin de çember içine alınan birlikte olduğunu ağzından kaçırınca Atatürk hemen telefonla Kemalettin Sami Bey’i aradı. Durumu anlatıp talimatlar verdi. Türkçe bilmediğini söyleyen esir düşman subayı bunu duyunca yaptığı hatayı anladı çayı bile içemeden bayıldı. 

Atatürk heyecandan burada duramayacağını anlayınca daha ileri gitmek için çadırdan çıktı. Çok tehlikeli olduğuna dair ikazlara aldırış etmeden yoluna devam etti. Selkisaray köyü civarında bir tepeye geldi ama savaş alanını yine tam göremiyordu. Daha ileri doğru devam etti. Etraflarından mermiler geçiyor, top mermileri yakınlarda patlıyordu. 4.Kolordu Komutanı Kemalettin Sami Beyin olduğu bugünkü adı Zafertepe olan 1181 rakımlı tepeye gitti. Buraya geldiğinde saat öğlen 14:00’dı. 

Hemen emirler vererek, birlikleri acele ettirmeye, sıkıştırmaya başladı. Çemberi bir an önce kapatıp düşmanı imha etmeye çalışıyordu. Ancak 2.Ordu birlikleri yavaş hareket ediyor, çemberin ağzı açık olduğundan düşman birlikleri çemberden kaçıyordu. Düşman birlikleriyle ilk temaslar ancak 14:30’da keşif atışlarıyla başlayabildi. Birliklerin yanaşması, yerleşmesi akşam saat 18:00 civarına kadar sürdü. Gecikmeden dolayı hem heyecanlı hem de kızgındı.

Genelde tarihi abartmayı çok seviyoruz. İçinde bilgi ve gerçekler varsa bu abartılar çok önemli olmayabilir. Hatta daha keyifli bir anlatım bile sağlayabilir. Ancak bu abartılar, olayları bilmeden, olay yerlerini görmeden, masa başında çekirdek çitleyerek yapılırsa o zaman çok tehlikeli olur.

“30 Ağustos sabahı Türkün bağımsızlık güneşi doğuyordu” şeklinde hamasete girince sanki 30 Ağustos sabahı düşman çembere alınmış da taarruz edilerek imha edilmiş gibi bir anlam çıkıyor. Gençler de bunu okuyup böyle olduğunu sanıyor. Oysa 30 Ağustos günü ancak akşam saatlerinde düşman çembere alınabildi ve imha taarruzumuz ondan sonra başladı. Doğru ifade “30 Ağustos akşamı düşmanın bütün hayalleri güneşle birlikte batıyordu” şeklinde olmalı.

 

Büyük Taarruz Yazı Dizisi-19: 30 Ağustos

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Sayın Osman Kutlu, yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum.
    “Ismet Inönü ATATÜRK’un sınıf arkadasi” cümlenizin düzeltilmesi gerekir. Sınıf arkadaşı değiller.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!