Çarpıtılan ‘Atatürk’ belgesi… Ali Erbaş özür dileyecek mi?

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Cuma hutbelerinde adının anılmamasını bizzat Atatürk'ün istediğini öne sürmüş ve bunu bir “belge”yle ispatlamaya çalışmıştı. Ancak o belgenin iddiayla alakasız olduğu tarihçiler tarafından ortaya çıkartılmıştı. Gözler Erbaş'a döndü...

featured

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, hutbelerde Atatürk’ün anılmaması eleştirilerine “Atatürk istemedi” diyerek bir “belge” göndermişti. Sözcü’den Saygı Öztürk‘ün dünkü yazısında paylaştığı o belgeyle ilgili Murat Bardakçı‘dan çarpıcı bir çıkış gelmişti. “Uydurmayın” diyen Bardakçı, o belgede bahsedilen kişinin Mustafa Kemal değil, Halife Abdülmecid Efendi olduğunu söylemişti.

Diyanet’in “belge” skandalının ardından gözler Ali Erbaş’a çevrildi. Diyanet İşleri Başkanı, bu hatayı bilerek mi yaptı yoksa o da mı yanıltıldı? Özür dileyip dilemeyeceği merak konusu oldu.

Tartışma bugün basında devam ediyor.

Sözcü yazarı Emin Çölaşan, bugünkü yazısında şu ifadeleri kullandı:

“Geçtiğimiz Pazar günü bizim gazetede Saygı Öztürk’ün bir yazısı çıktı. Saygı, Diyanet Başkanı Ali Erbaş’a sormuştu: “Hutbelerde Atatürk’ün ismine niçin yer vermiyorsunuz?..”

Erbaş bu soruya belge ile (!) ve derhal yanıt verdi.

Buna göre ortada Cumhurbaşkanı Atatürk’ün de imzası olan bir Bakanlar Kurulu Kararnamesi vardı. Tarihi 5 Mart 1926…

Bugünü Türkçe karşılığı şöyle: “Bundan sonra hutbelerde isim anılmadan milletin ve Cumhuriyet’in selamet ve saadetine dua edilmesi…”

Cumhuriyet’in faziletlerini unutan Ali Erbaş bu belgeye sığınıyor, 1926 yılındaki yasaklama nedeniyle hutbelerde Atatürk’ün ismine yer verilmediğini (!) savunuyordu. Kendini aklamak için böyle bir gerekçe üretmişti.

Devreye dün tarihçi gazeteci arkadaşımız Murat Bardakçı girdi ve Erbaş’ı somut belge ile yalanladı.

“Bu kararnamenin tarihi 5 Mart 1926 değil, 5 Mart 1924’tür. Dolayısıyla hutbelerde isminin geçmesi istenmeyen şahıs Mustafa Kemal değil, hilafetin o tarihten iki gün önce kaldırılması üzerine aynı gün Türkiye’den yurt dışına postalanan Halife Abdülmecit’tir. Yani hükümet kararnamesi bundan böyle halifenin ismi hutbelerde geçmesin diye çıkarılmıştır…”

Bu olayın hepimize ders olması gerekir…

Bu durumda Ali Erbaş isimli Başkan için iki olasılık geçerlidir:

Okuduğunu anlamamış, özellikle kararnamenin tarihi konusunda bilerek veya bilmeyerek Saygı Öztürk’e yanlış bilgi vermiştir.

– Ya da olayı kasıtlı olarak saptırmaya kalkışmış, halife Abdülmecit olayını Mustafa Kemal Paşa olarak gündeme taşımaya kalkışmıştır. Bilemiyoruz, belki de ekibi tarafından yanıltılmıştır. Hangi olasılık geçerli olursa olsun, Başkan Bey bu durumda Türk Milletinden  özür dilemek zorundadır.”

ERBAŞ NE DEMİŞTİ?

Ali Erbaş, Saygı Öztürk’e gönderdiği “belge”yle birlikte şu yorumu yapmıştı:

“Gönderdiğim belge dolayısıyla hutbelerde isim anılmamasını merhumun kendisi istememiş. Daha sonraki süreçte de hiç hutbelerde yazılmamış. Ben 50 senedir Cuma’ya gidiyorum, pek hatırlamıyorum. Gazi hazretleri, hutbenin namazın bir parçası olduğunu bildiğinden dolayı böyle bir karar aldırmış olabilir. Cumhuriyet tarihi boyunca bu karara hep uyulmuş. Darbe dönemlerinde belki darbecilerin hazırlayıp gönderdiği bir iki hutbede olabilir, bilmemeleri sebebiyle. Bu Atatürk’ün kararına uygun hareket etmemek anlamına gelir. Biz her vesileyle anıp, duamızı yapıyoruz.”

SİNAN MEYDAN YENİ BELGELER AÇIKLADI

Tarihçi yazar Sinan Meydan da Sözcü yazarı Saygı Öztürk’e, söz konusu belgeyi ve Ali Erbaş’ın iddialarını değerlendirdi.

Meydan şu ifadeleri kullandı:,

“O karada ‘Hutbelerde isim zikredilmeksizin” denilirken kastedilen isim ATATÜRK’ün ismi değil, HALİFENİN ismidir.

Şöyle ki: 3 Mart 1924’te halifelik kaldırıldı. Halifelik kaldırıldıktan ve halifenin yurt dışına sürgün edilmesine karar verildikten sonra –doğal olarak- artık olmayan halifenin adının hutbelerde anılması da söz konusu olamazdı.

Bu nedenle 5 Mart 1924’te Gazi Mustafa Kemal imzalı Bakanlar Kurulu kararnamesiyle ‘Bundan böyle hutbelerde isim zikredilmeden milletin ve Cumhuriyetin selamet ve saadetine dua edilmesi’ kararı alındı. Bu kararla hutbelerde ‘Halifenin isminin zikredilmemesine’ karar verildi.

İşte, Diyanet İşleri Başkanı’nın “Belgesi de var! Atatürk hutbelerde kendi isminin anılmasını istememiş!” dediği belge bu…

Ancak bu belgedeki 5 Mart 1924 tarihli Bakanlar Kurulu kararı, hutbelerde bundan böyle ‘Halifenin isminin geçmemesi için’ alınmıştır. Bu kararın camilerde “Atatürk’ün isminin anılmamasıyla” hiçbir ilgisi yoktur.

BAŞKA BELGELER DE VAR…

Her ne kadar Diyanet İşleri Başkanı halka açıklamasa da 5 Mart 1924 tarihli kararda ‘Hutbelerde isim zikredilmesin’ denilirken söz konusu ismin HALİFENİN İSMİ olduğunu açıkça kanıtlayan başka belgeler Cumhuriyet Arşivi’ndedir.

İşte, Diyanet İşleri Başkanı’nın halka açıklamadığı o belgelerden biri:

5 Mart 1924 tarihli Bakanlar Kurulu kararının ardından, 6 Mart 1924’te Diyanet İşleri Başkanlığı  ‘Halife ve hilafet mevcut olmadığından hutbelerde millet ve cumhuriyetin selamet ve saadetine dua edilmesinin ilgililere tebliğini’ istiyor. Bu belgede açıkça görüldüğü gibi hutbelerde adı anılmaması istenen kişi ATATÜRK değil, kaldırılan, HALİFE ABDÜLMECİT EFENDİ’dir.

Cumhuriyet Arşivinde buna benzer başka belgeler de var. Örneğin, 7 Mart 1924 tarihli başka bir belgede de ”Halifenin durumu ve halifelik makamının kaldırılması dolayısıyla hutbelerde millet ve Cumhuriyetin selamet ve saadetine dair dua edilmesi” isteniyor. Yani, Diyanet İşleri Başkanı’nın iddia ettiği gibi konunun Atatürk’le bir ilgisi yok; konu kaldırılan halifelik yani Abdülmecit Efendi ile ilgili.”

Çarpıtılan ‘Atatürk’ belgesi… Ali Erbaş özür dileyecek mi?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Kendi -sözde- dininin fitnenin cezası gereği olarak çaprazlama kol ve bacak kesilmelidir.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!