Emekli Amiral Cem Gürdeniz, Türkiye ile Yunanistan arasında 25 Ocak’ta yapılacak istikşafi görüşmeleri Veryansın TV’ye değerlendirdi. Dışişleri’nin istikşafi görüşmeler konusundaki sicilinin iyi olmadığını ve yapılacak görüşmenin Mavi Vatan konusunda tehlikeler içerdiğini belirten Gürdeniz, “Eğer bu bir zig zag politikasıysa, yani aldatmacaysa, yeter artık! Türkiye artık yol ayrımına geliyor. Bu şekilde zig zaglarla Türkiye’nin jeopolitiğini idare edemezsiniz.” dedi.
VERYANSIN TV
Dışişleri Bakanlığı Yunanistan ile yapılacak istikşafi görüşmelerin 61. turunun 25 Ocak 2021 tarihinde İstanbul’da yapılacağını açıkladı.
Görüşme öncesi Veryansın TV’ye açıklamalar yapan emekli Amiral Cem Gürdeniz önemli uyarılar yaptı.
Gürdeniz önce Dışişleri Bakanlığı’nın istikşafi görüşmeler konusundaki siciline dikkat çekti:
‘DIŞİŞLERİ’NİN SİCİLİ KÖTÜ’
“İstikşafi görüşmeler konusunda 2002’den bu yana neler yaşandı, önce buna bakalım. İstikşafi görüşmelerin başlama nedeni Türkiye’nin içi boş, Avrupa Birliği’ne tam üyelik sevdasından kaynaklanıyordu. Avrupa Birliği 1999 yılındaki Helsinki zirvesinde Türkiye’ye “2004’e kadar Yunanistan’la aranızdaki tüm sınır sorunlarını çözün” diye telkinde bulundu. Türk Dışişleri muazzam büyük bir heyecanla bu konunun üzerine atladı. Hatırlayalım… 2002’de istikşafi görüşmeler başladıktan sonra dönemin Türk Dışişleri Bakanı Yunanistan’a “Biz AB’ye tam üye olmak için bahane vermeyeceğiz” şeklinde bir konuşma bile yaptı. Yani “biz her şeyi vermeye hazırız, bizi reddetmeleri için onlara bahane sağlamayacağız, başka nedenleri öne sürme hakkını onlara tanımayacağız.” dedi. Yani dönemin Dışişleri bakanı istikşafi görüşmelerde iki ülke arasındaki sorunlar konuşulurken “bize bir talep geldiğinde bunu halledeceğiz” diyor. Bunları nereden öğreniyoruz? İstikşafi görüşmelerin başladığı dönemin Başbakanı’nın hatıratlarından… 1994 ile 2004 arası dönemde Türkiye’nin ciddi tavizler verdiğini, neredeyse Ege konusunda anlaşmaya varıldığını söylüyor. Çok ciddi iddialar. Biz tabii bunları bilemeyiz. Deniz Kuvvetleri istikşafi görüşmelerin dışında tutuldu. Bu açıdan sonuçlarını da bilmiyoruz. Yunan basınından sızdırılan bazı haberler vardı. Özetle istikşafi görüşmelerde Türk Dışişleri sicilinin kötü ve taviz veren olduğunu bilmemiz lazım.”
YES BE ANNEM VE KARDAK
Dışişleri’nin Kardak ve Kıbrıs konularındaki politikalarına da dikkat çeken Gürdeniz, “1995’te Kardak krizi çıkıyor. Devlet Kardak kriziyle çok ciddi bir el üstünlüğü elde ettiği halde Dışişleri’nin müdahalesiyle diğer 153 ada, adacık ve kayalıklar üzerinde Türkiye Kardak adalıklarında elde ettiği pratiği kullanamadı. Neden? Dışişleri istemiyor… Tekrar söylüyorum. Dışişleri’nin deniz konularındaki sicili maalesef iyi değil. Bir örnek daha vereyim. 2004’te “Yes be annem” sloganı nereden çıktı? Dışişleri’nden… Kıbrıs’ta Annan planının kabul edilmesi için… Düşünebiliyor musunuz? Jeopolitik bir intihar söz konusu. Bunu Türkiye’nin devlet kurumları teşvik ediyor. İntihar ediliyor. Neden? AB’ye üye olacağız diye. “ ifadelerini kullandı.
‘YETER ARTIK!’
Gürdeniz, AKP’nin dış politikadaki zig-zaglarla Türkiye’nin jeopolitiğini idare edemeyeceği konusunda da uyarılar yaptı:
“Türk Dışişleri Bakanı’nın söylediği ‘AB’ye tam üyelik vizyonumuzdur’ ifadeleri bence şu konjonktürde son derece tehlikeli bir cümle. 6 Ocak’ta ABD’de olanları, Avrupa Birliği’nin son 3 yılda yaşadıklarını, İngiltere’nin Brexit sürecini görüyoruz. Ama biz çıkıyoruz, ‘AB’ye tam üyelik hedefimiz’ diyoruz! Eğer bu bir zig zag politikası ise, yani aldatmaca ise, yeter artık! Türkiye artık yol ayrımına geliyor. Bu şekilde zig zaglarla Türkiye’nin jeopolitiğini idare edemezsiniz. Türkiye’nin artık doğru kararlar vermesi lazım. Bir gün ‘Akdeniz’, bir gün ‘Rusya ile ilişkilerimiz son derece iyi’ diyorsunuz, bir gün ‘AB üyeliği en büyük vizyondur’ diyorsunuz… Türkiye artık bu zig zaglardan vazgeçmelidir. Çünkü artık jeopolitik bir kuşatma vardır. Biden hükümeti 20 Ocak’tan sonra görevi devraldıktan sonra adım atacaktır. Türkiye doğru kararlar vermelidir.
‘…MASADAN KALKILMALI’
Bu konjonktürde Türkiye’nin Yunanistan’a güvenerek hareket etmesi çok yanlış. Yunanistan Doğu Akdeniz konusunu eğer masaya getirirse, masadan kalkılması gerek. Ayrıca Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in arsız bir şekilde geçtiğimiz günlerde ‘Tek sorunumuz kıta sahanlığıdır, biz bunu görüşeceğiz’ demesi kabul edilebilir değil. Gayrı askeri statüdeki adaların durumu, İyon Denizi’ndeki kara sularının genişliğinden sonra, ‘Ege’de de genişletiriz deme cüretini gösteren deklarasyonları, Kardak benzeri ada, adacık ve kayalıklardaki devlet uygulamaları… Bunları görüşmeyeceksen zaten istikşafi görüşmelere gerek yok. Türkiye şu anda donanma sayesinde güçlü taraftadır. Bu gücü dış politikada kullanmaları gerekir. Bunu kullanma sanatına biz diplomasi diyoruz. Eğer bunu kullanmayacaksak, iş donanmaya düşecekse o zaman diplomasi kadrolarının tekrardan bir durum muhakemesi yapıp gerekiyorsa bu konuda fikir üreten diplomatları göreve getirmeleri gerekir. Statükocu, “Türkiye’nin jeopolitik çıkarları o kadar önemli değildir” diyen diplomatlarla bu iş olmaz.
Bugüne kadar Dışişleri’nin karnesi son derece kötü. Bu konuda geçmişteki örnekler tekrarlanmamalıdır. Bir vatandaş olarak hepimizin bunu sorgulaması ve istemesi hakkıdır. Çünkü çocuklarımızın, torunlarımızın Mavi Vatan’ın denizdeki geleceği söz konusudur. “
Cem Gürdeniz istikşafi görüşmelerin tehlikelerini Veryansın TV’deki son yazısında detaylandırmıştı. İşte o yazı:
Aydınlatıcı yazılarınızı geniş kitlelere yaymalısınız…Sağolun Amiralim..
Çok haklısınız Sayın Gürdeniz: Yeter ki yeter artık.
Masalcı masal anlattığının farkındadır. Dinleyenlerini gözler. Onlar kendinden geçmiş masalı sanki yaşamaktadırlar. Masalcı da çekilir içine bu yanılsamanın. Başlar anlattığı masalın masal değil gerçek olduğuna. Bu saf masalcıdır. Kendisi ve dinleyenleri elalemin insafına kalmıştır. Ki insaflı elalemi tarih yazmamıştır.
Bir de Sülün Osman masalcılığı vardır. Dinleyenleri kendinden geçirip zenginliklerine, ceplerindeki paraya el koyar.
Masal dinlemekten bıktık. Yeter artık. Memleketimizi temsil edenler, masala karnımız tok. Hakettiğimiz gibi milli çıkarlarımızı savunun. Bu sizin göreviniz ve sorumluluğunuz. Sorumlulukların yerine getirilmemesinin muhtemel cezai sorumluluğu bir yana millet vicdanında mahkum olursunuz.
Sayın Amiralim açıklamalarınız harika, ders gibi ama maalesef anlayana ve işine gelene…
Tebrikler, saygı ve sevgiler
paşam yazıyorsunuz çiziyorsunuz allah razı olsun türkiyenin gelecegi için sizin gibi vatanseverlerin ülke politikalarına yön verecek bir düşünce kuruluşu kurması lazım abd de RAND benzeri dış politika uzun ve güvenilir planlar için Türkiye çıkarlarını savunaçak kuruluşlara ihtiyaçımız var
Ben çocukları ve ileride de torunları olacak ve ülkesini deli gibi seven Atatürk ilkelerine bağlı bir Türk vatandaşı ve annesiyim. Mavi vatanıma ve memleketimin her taşına sahibim. Başı dik, kıvırmayan devlet adamlarının ülkeme sahip çıkmasını ve çocuklarımın hakkından taviz vermeden ülkemi yönetmesini istiyorum. Taviz veren vatansever değildir!!! Ne AB ne NATO ne de ABD… Yeter artık!
Cem Gürdeniz Paşa, Türkiye için yaşamsal önem taşıyan konularda iktidarı çok sert bir şekilde eleştiriyor ve Türk Milleti’ne uyarı niteliğinde çok net mesajlar veriyor. Açıkçası son dönemde kendime, “Yoksa Kemalistleri iktidara taşıyacak hareketin önderliğini Cem Gürdeniz Paşa mı yapacak?” diye sormaya başladım. Neden olmasın?
Sn. Gürdeniz, zaman zaman mevcut siyasi yapıyı yakın geçmişte ülke yararına zannettiğiniz attıkları bazı adımlardan dolayı olumladığınızı biliyoruz. RTE AKP ve payandaları 18 yıllık siyasal iktidarları ile uzun vadede ülke çıkarına olan doğru strateji hiç oluşturmadığı gibi uluslararası ilişkilerde de doğru ön görülü hiç bir tavır içine girememiştir. Bugün ki uyarılarınız doğrudur ancak “yeter artık!” demekte biraz geç kaldınız. Onların derdi en ufak bir ihale dahil uluslar arası ilişkilerde bile sadece ve sadece ne olurda iktidarı bırakmayız ve buradan siyasi ve maddi bir rant elde ederiz mantığıdır. Görmek için bakmak gerekir…
Sn. Gürdeniz sonuna kadar haklı ama sanırım farkında olmadığı birşeyler var. Türkiye jeostratejik olarak çok geniş alana yayılmış tehditlerle aynı anda mücadele ediyor. Bunu yaparkende ekonomik krizle boğuşuyor. Dolayısıyla ticaretini ve jeopolitik mücadelelerini dengeli götürmek zorunda. Ticaretimizin P’si AB ile ve aynı zamanda Ege, Doğu Akdeniz ve Libya alanındaki mücadelemiz de Avrupa Biriliği ile. Hükümetin derdi artık AB’ye girmek değil. Eli güçlenene kadar kazanımlarını korumak ve mümkünse ilerletmek. Unutmayalım ki buzdolabında doğu ve batı Suriye meseleleri Biden’ın göreve başlamasını bekliyor. Buna bir de s400 yaptırımlarını ekleyin. Türkiye haklarından taviz vermemeli ama agresif şekilde hareket edecek güce de sahip değil.
Tanıdığım bazı batak işlemeciler var. Bu kişilerin yarın için hiç bir izlencesi olmadı. Her gün bir şekilde işletmeye varırlar, kimden, nerden önce telefon geldiyse, oraya koştururlar. Akşama kadar gün bir o yana bir bu yana dönerek geçer, akşamda, bugün ne kadar yoğun geçti, diye rahat bir vicdanla eve dönerler. İşler tıkanır, sorunlar büyür ve hiç bir zaman hiç bir şeye zamanları olmaz.
İşte size devlet yönetimi.
Dışişlerinden çok şey beklememek lazım. onlar kendilerini kaliteli memurlar olarak görüyor. inisiyatif kullanma öne çıkma liderlik yapmak gibi bir vasıfları yoktur. siyasi iktidar ne derse onu yaparlar. ki siyasi iktidar 19 senedir satışta
İstikşafi görüşmelerde Mavi Vatanımızdan taviz verecek personel ancak Fetöcü olabilir diye düşünüyorum. Neden bu görüşmelere Cem beyi, Cihat beyi davet etmiyorsunuz sayın yetkililer. Konuya bu komutanlarımız hakim.
Akp iki ileri bir geri mantığını, yada tersi bir ileri iki geri, politika sanıyor… Hayır değil, kafa karışıklığı ve belirsinzlik yaratıyor bu durum. Net olun, milli olmaya ucundan başlamışken adam olun devam edin..