Yücel, Genel Başkan Özgür Özel başkanlığında devam eden Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısına ilişkin düzenlediği basın toplantısında, Ordu’nun Gülyalı ilçesindeki kontrol noktasında motosikletin çarpması sonucu şehit olan Jandarma Astsubay Çavuş Mehmet Fatih Çangır’a Allah’tan rahmet, ailesine de sabır diledi.
Toplantıda gündeme gelen parti programı konusunun tüm Türkiye için büyük önem taşıdığını kaydeden Yücel, programı hazırlayan kadroların yarın hükümet programını da hazırlayacağını savundu.
Yücel, büyük bir toplumsal bunalım yaşandığını ileri sürerek, ülke gündeminde sürekli, toplumun ahlaki değerlerine ve vicdanına dokunan konular olduğunu, “kronikleşen ekonomik buhranın” herkesi çaresiz bıraktığını belirtti.
‘GEÇİM OLMAZSA, ELBETTE SEÇİM OLUR’
Ekonomistlerin ciddi bir devalüasyon riskinden söz ettiğini ve döviz krizi endişesini dile getirdiğini aktaran Yücel, şunları kaydetti:
“Kira sorunu büyüyor, işsizlik artıyor. Asgari ücret, yoksulluk ücretine dönüştü. Emekli feryat ediyor. Bakan bey daha markete yeni gitmiş, çarşı pazardaki durumu daha yeni görmüş. Hal böyleyken AKP sözcüsü Ömer Çelik, ‘Erken seçim olmayacak, seçim zamanında yapılacak’ diyor. Çok ama çok yanılıyor çünkü, halk geçinemiyor. Bu halk bir 3,5 sene daha bu ağır ekonomik koşullara dayanamaz. Geçim olmazsa, elbette seçim olur. Erken seçimden korkuyorlar, çünkü Erdoğan’ın kazanamayacağını biliyorlar. Bu ülkede artık yeni sayfalar açılacak. Türkiye’de değişim başladı, bunun önünde kimse duramaz.”
‘SORUMLULAR HUKUK KARŞISINDA HESAP VERMEZSE BAŞKA NARİNLER OLACAK’
Deniz Yücel, Diyarbakır’da öldürülen 8 yaşındaki Narin Güran’ın soruşturmasına ilişkin delil toplama aşamasında çok ciddi zafiyetler bulunduğunu öne sürerek şu ifadeleri kullandı:
“Jandarma, adeta halkın beyanı üzerinden bir soruşturma yürütüyor. Yönlendirmelerle delil topluyor. Arama çalışmalarını yine köyde yaşayan ve bu cinayetin şüphelilerinin yönlendirmeleri doğrultusunda yapılıyor. Soruşturmadaki belgelerin, ifade tutanaklarının, delillerin yayınlanması, ne yazık ki bazı delillerin karartılmasına, şüphelilerin ifadelerini organize etmesine sebep oldu. Tüm bunlar da etkin bir soruşturma yapılmasını engelledi. CHP olarak, çocuklarımızın geleceğinin güvencede olabilmesi için bu dosyayı sonuna kadar takip edeceğiz. Bu dosyanın unutturulmasına izin vermeyeceğiz. Çünkü biliyoruz ve uyarıyoruz eğer gerçek sorumlular hukuk karşısında hesap vermezse başka Narinler olacak.”
‘AYŞENUR EZGİ EYGİ’NİN DAVASININ TAKİPÇİSİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ OLMALIDIR’
İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları neticesinde uyguladığı devlet terörünün çığırından çıktığını ifade eden CHP Sözcüsü Yücel, “6 Eylül’de Ayşenur Ezgi Eygi’yi başından vurarak katleden İsrail, kadınlardan, çocuklardan o kadar korkuyor ki her gün onlarca çocuk ve kadının üzerine bombalar yağdırıyor, Ayşenur Ezgi Eygi gibi aktivistleri keskin nişancılarıyla katlediyor. Türk ve ABD vatandaşı olan Ayşenur Ezgi Eygi için Amerika Birleşik Devletleri de soruşturma başlattığını cılız birtakım açıklamalarla duyurdu. Bu olay bize şunu gösterdi, ABD için kendi vatandaşı olsa dahi, bir Türk’ün ölümü mühim bir mesele değildir. Ayşenur Ezgi Eygi’nin davasının takipçisi, Türkiye Cumhuriyeti olmalıdır.” diye konuştu.
Lübnan’ın çeşitli bölgelerinde dün çağrı cihazlarının patlatılmasına değinen Yücel, “Saldırıda tek kurşun sıkılmadan, 12 kişi öldü, 2 bin 800 kişi yaralandı. Ağırlıklı kanaat saldırıyı İsrail’in yaptığı görüşünde. Savaş kavramı, bu saldırı ile başka bir boyuta taşınmıştır. Son yaşanan olaylara ve küresel gelişmelere baktığımızda açıkça görüyoruz ki, artık teknolojik gelişmeleri takip etmek neredeyse bir varoluş mücadelesi haline gelmiştir.” değerlendirmesinde bulundu.
‘ERDOĞAN MECBUR KALDI’
Bir gazetecinin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anayasa’nın ilk maddesine ilişkin açıklamasını sorması üzerine Yücel, şunları kaydetti:
“14 Mayıs seçimlerinde TBMM’ye taşıdıkları, Gaffar Okkan’ın katillerinin avukatlığını yapan, 2014’te Hizbullah’ın sözcülüğünü yaparak, ‘Hizbullah canlı ve silahlıdır’ diye demeç veren HÜDA PAR Genel Başkanının yaptığı hadsiz, küstahça meydan okuyan açıklamalarına, toplumun geniş bir kesiminden, en üst perdeden, en sert şekilde tepkiler geldi. Bu tepkiler geldikten sonra Sayın Erdoğan, böyle bir açıklama yoluna gitti.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin niteliklerini, bölünmez bütünlüğünü, bayrağımızı, dilimizi, İstiklal Marşı’mızı ve Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde cumhuriyeti laiklikten, laikliği cumhuriyetten ayıramazsınız. Dolayısıyla, laiklik ilkesini kimse tartışmaya açmaya kalkmasın. Meclise kendi taşıdıkları, 3-5 oy uğruna ittifak yaptıklarının, bu hadsiz açıklamaları AKP’nin ve onların bilgisi olmadan yapmaları mümkün değil. En sert tepkiyi gördüler ve Sayın Erdoğan da böyle bir açıklama yapmaya mecbur kaldı.”
Yücel, anayasa değişikliği çalışmalarına CHP’nin kapısının açık olup olmayacağı sorusuna karşılık, şu yanıtı verdi:
“Biz anayasayı, Anaysa Mahkemesi kararlarını, anayasanın açık hükümlerini yok sayan bir anlayışla, anayasa değişikliği için masaya oturmayız. Önce, Anayasa’nın açık hükümlerini tanıyacaklar, Anayasa Mahkemesinin kararlarını uygulayacaklar. Türkiye’de gerçekten bir şeyleri düzeltme, iyileştirme, demokratikleşme konusunda samimi tavır ve iradelerini gösterecekler, ancak ve ancak o zaman anayasa konusunda masaya otururuz. Böyle samimiyetsiz bir anlayışla CHP’nin anayasa konuşması, tartışması söz konusu bile olamaz.”