DEM Parti Grup toplantısını kayyım atanan Mardin Belediyesi önünde yaptı.
Burada konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, terörist başı Abdullah Öcalan’ı Meclis’e çağıran MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye yanıt verdi.
“Kürt sorunu Sayın Öcalan’ı İmralı’da, DEM Parti’yi siyasetten tecrit etmektir” diyen Bakırhan, “Sayın Bahçeli, bize uzattığın eli tuttuk ama diğer elini ortağın baltaladı. Bize uzattığın elde sorun yok, diğer elini baltalayan elde sorun var” ifadelerini kullandı.
‘DARBECİLER…’
Tuncer Bakırhan şunları söyledi:
“Mücadele bizim için sadece Meclis salonları, parti binaları değil; yeri geldiği zaman sokaktır, yeri geldiği zaman fabrikadır.
4 Kasım siyasi darbenin yıldönümünde tekrar sizin iradenize kayyım atayarak aslında hükümet bu siyasi darbeyi devam ettireceğim dedi. Bu siyasi darbecilere ‘Sizin siyasi darbeniz Kürt halkının sandığına takılmış ve paramparça olmuştur’ diyoruz. 3 Kasım’da AKP iktidara gelmiş ve 4 Kasım’da siyasi darbe ile tarihin kara sayfalarına kendilerini zorla yazdırdılar.
Bugün bu siyasi darbeyi yapan bu kayyımcı anlayışlar da darbecilerde bir gün tarihin karanlık sayfalarında yerini alacaklardır. Kayyım demokrasiye bir kıyımdır. Bugün ülkede iki hat var. Kayyımcı bir cumhuriyeti isteyenler ve demokratik bir cumhuriyeti isteyenler. Biz dün olduğu gibi bugün de demokratik cumhuriyet demeye, bunun mücadelesini devam ettirmeye çalışacağız.
‘ÜLKEYİ BÜYÜK BİR CEZAEVİNE ÇEVİRDİLER’
Saray yandaşları ve kalemşörleri ‘terörden dolayı kayyım atadık’ diyorlar. Bunlar bütün haksızlıklarını ve hukuksuzluklarını terör kavramının arkasına saklayarak yıllardır bu ülkeyi sömürdüler, ülkeyi büyük bir cezaevine çevirdiler.
Terör arıyorsanız önce çevrenize, demokrasiyle olan mesafenize bakın. Bölücü arıyorsanız pratiklerinize bakacaksınız İstanbul’da başka hukuk, Kürt coğrafyasında başka hukuk uygulamak asıl bölücülüktür Suriye’de çetelerle kol kola gezenler, paralel yapıyla yıllarca yürüyüp ülkenin kaynaklarını onlara peşkeş çekenler bizlere terör diye bir öykü kıyamazlar.
Sizler Batman’a kayyım atayarak kadın iradesine kayyım atadınız. Halfeti’de ne yapmış başkanlarımız? Ranta, talana bulaşmış bir belediyeyi alarak belediyecilik hizmeti yaptılar. Toplumcu belediyeciliğin en iyi örneğidir Halfeti. Halfeti’de Mardin gibi bir mozaiktir. Arkadaşlarımız orada tüm halklara eşit hizmet vermiştir.
‘İKİ KÜRT AİLEYİ BARIŞTIRAN BİRİSİNE ÜÇ GÜN SONRA TERÖRİST DİYORSUNUZ’
Ne yapmış Devrim Demir ile Ahmet Türk? Ömrünü bu ülkenin barışına adamış, Türkiye’nin akil insanlarından birisi daha dün Cumhurbaşkanı Yardımcısı ile birlikte iki Kürt aileyi barıştıran birisine üç gün sonra terörist diyorsunuz. Yazıklar olsun. Kimse bu terör yalanınıza inanmıyor. Ahmet Türk’ten örgüt yöneticisi çıkaramazsınız.
Devrim Demir’den örgüt yöneticisi çıkaramazsınız. Kayyım atanan belediye eş başkanlarımız olsa olsa demokrasi mücadelesinin onurlu bir neferleridir. Bu iki yüzlü tutumlarınızdan artık vazgeçin. Kimse size inanmıyor. Cumhuriyet kurulduğundan beri en büyük Kürt düşmanı bir koalisyonla karşı karşıyayız. 2015’ten beri kurdukları şirret ittifaklarıyla birlikte yapmadıkları zulüm, yapmadıkları kötülük kalmadı.
Bu Kürt karşıtı koalisyona ‘bu böyle olmaz, böyle barış olmaz, bu sorunları böyle çözemezsiniz’ diyoruz. İktidar bir yandan elimi uzatıyorum derken diğer eli ile yok sayıyor. Bu halk size nasıl güvensin? Buyrun bunun cevabını sizler verin. Dün elini uzatanlar bugün kayyım atayanlar değil mi? Uzattıkları elleri tuttuk, bize uzatılan her eli de tutarız. Toplumsal barış için uzatılan her el değerlidir. Ama meğer uzatılan el kayyım atamak içinmiş. Kayyım barışa giden yolu dinamitleyen bir yoldur.
‘DEM PARTİ’Yİ SİYASETTEN TECRİT ETMEKTİR’
Kürt sorunu sabahın beşinde seni belediye başkanlığından aldık demektir. Kürt sorunu ‘Kürt sorunu yoktur’ demektir. Kürt sorunu Fırat’ın suyu akarken yanı başındaki ağacın kurumasıdır. Kürt sorunu bir halkın tüm mücadele araçlarını, tüm değerlerini yok saymaktır. Kürtler siyaset yapmayın diyorsunuz, Kürtler oy kullanmasın istiyorsunuz. Kürtler ne yapsın vicdansız herifler? İradesine kayyım, diline kilit, iradesine cezaevi yolunun taşlarını döşüyorsunuz.
Sayın Bahçeli, Sayın Erdoğan Kürtler ne yapsın? Meclis’teki tüm partilere sesleniyorum, Kürtler bu saatten sonra ne yapsın? Kürt sorunu Sayın Öcalan’ı İmralı’da, DEM Parti’yi siyasetten tecrit etmektir. Bunlar bu ülkeye yapılmaz, bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür. Bugün buraya gelen herkese çağrım AK Parti’de siyaset yapan Kürtlere bunları sorun. Bu hak mıdır? Bu yaşadıklarımızı hak ediyor muyuz? Ne kadar AKP’de Kürt siyasetçi varsa hepsini istifaya davet ediyoruz.
Müzakereden kaçıyorlar. Çünkü müzakere, kimin sahici, kimin çözümden yana olduğunu gösteren en önemli şeylerden biridir. Müzakerelik yaparlarsa gerçeklikleri ortaya çıkacak diye müzakereden kaçıyorlar. DEM Parti olarak Kürt barışının asıl muhattaplarından birisi biziz. Çözüme hazırız, her zaman olduğu gibi bugün de elimizde hançer değil barış güvercinleri var ve böyle olmaya devam edecektir. Ama sizin bir elinizde kayyım bir elinizde de zulüm var.
‘UZATTIĞIN ELDE SORUN YOK’
Kayyım atayarak bu tarihi fırsatı kaçıranlar bu ülkeye en büyük kötülüğü yapıyorlar. Bahçeli bugün hoşlanmadığımız şeyler de söylüyor ama bir yandan da önemli şeyler söylüyor. Sayın Bahçeli, bize uzattığın eli tuttuk ama diğer elini ortağın baltaladı.
Bize uzattığın elde sorun yok, diğer elini baltalayan elde sorun var. Madem çözüm istiyorsun önce kayyımdan vazgeç, tecriti kaldır, hukuku uygula. Biz bu kayyımcı anlayışın bitmesi için Meclis’te üstümüze düşen tüm sorumluluk ve görevi yerine getireceğimizi söylüyorum. Biz sorunların müzakere ile çözülmesi için çaba harcarken halkın çözüm beklentisine tuzak kurdular, kayyım atadılar. Bu sizin için tarihi bir fırsattır diyoruz iktidara, ‘Derhal kayyımları geri çekin, halkın iradesine saygı duyun.
Kimse bize Ortadoğu’da tehdit var, iç cepheyi güçlendirelim’ demesin. İç cepheyi güçlendirmek kayyım mı atamaktır? Kayyımcı zihniyetle, kayyım rejimiyle iş barışı sağlanamaz. Kayyımı Türkiye gündeminden kaldırmak için Meclis’e kanun teklifi sunduk, bütün Meclis’i bu konuda sorumlu kalmaya ve samimi olmaya davet ediyoruz. Asla boyun eğmeyeceğiz, biz haklı bir mücadelenin savunucularıyız. Biz dün olduğu gibi bugün de dilimiz için, kimliğimiz için, onurlu bir şekilde kardeşçe yaşamak için mücadele etmeye devam edeceğiz.”