DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, TBMM’de partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Mersin’de terör soruşturması kapsamında Akdeniz Belediye Başkanı Hoşyar Sarıyıldız’ın tutuklanması ve yerine kayyım atanmasına tepki gösteren Bakırhan, “Bu iktidar siyasi pusu kurmaya devam ediyor” dedi.
‘TÜRKİYE TÜRKİYELİLERİNDİR’
Bakırhan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Başta Rojava olmak üzere Türkiye ve Ortadoğu’da barış için de mücadele ediyoruz. Ama iktidar umudu kırmak konusunda çok mahir. Kuzey Doğu Suriye’de halkın haber alma hakkı için katledilen Nazım Alpman ve Cihan Bilgin’in cenazeleri kendi memleketlerinde gömülemedi. Ölüsüne saygı duymadığınız bir halkla nasıl barışacaksınız?
Kuzey Doğu Suriye’de halklar Tışrin Barajı’na canlı kalkan olmak için gittiler, sivilleri iha ve sihalarla katlediyorlar. Bir yandan barış diyorsunuz, Dışişleri Bakanı her gün Rojava halklarını tehdit ediyor, HTŞ sözcüsü bile böyle konuşmuyor. Türkiye Türklerindir, Suriye Araplarındır diye yüz yıllık ezberleri tekrar ediyorlar. Türkiye Türkiyelilerindir, Suriye de Suriyelilerindir. Bu akıl sadece onların yükünü artırır, bu akıldan vazgeçtikleri zaman barış imkanı doğar.
‘KADİFE ELDİVEN İÇİNDE DEMİR ELİ YAŞIYORUZ’
Suriye’nin bir fotoğrafını çekersek; biri tekçi-ulus devletçi bir anlayış, diğeri de Suriye’de yaşayan halkların eşit-özgür şekilde bir arada yaşamasını sağlayan anlayıştır. Siz iktidarın Suriye’ye, Ortadoğu’ya yönelik bir önerisini duydunuz mu? Kürt fobisi dışında bu iktidarın bir duygusu, bir düşüncesi var mı? Suriye’de nasıl bir zemin istiyorsunuz, soruyoruz.
100 yıldır oradaki mezhepçi, tekçi anlayışa insanları mahkum ederseniz, mücadele ederiz. Bizim bir Suriye’ye ilişkin bir fikrimiz var. Biz ulus devletlerin kötülük ürettiğini biliyoruz, artık bu ezberleri bozmanın gerektiğine inanıyoruz. Demokratik Ortadoğu için tehdit odaklı bir pencereden bakmaktan vazgeçin, fırsat odaklı bakın. Gelin Dicle-Fırat havzasını bir barış havzasına çevirelim.
Bizler Kürt sorununun demokratik, barışçıl çözümünü stratejik bir temelde görüyoruz. Kürt sorunu dar, taktiksel, partisel olarak görüyorsa büyük yanılır. Kürt sorunu, bir adalet sorunudur. Kürtler 1930’larda devletin Tunç elini gördü. 90’larda devletin karanlık yüzünü gördük. Bugün de kadife eldiven içinde demir eli yaşıyoruz. Peki bunlar Kürt sorununu çözdü mü, aksine derinleştirdi.
‘BİZİM YOLUMUZ ÜÇÜNCÜ YOL’
Kürtler gömülme hakkı için bile mücadele ediyor. Partimize ithamda bulunmak, gerçek dışı iddialarla sürecin ciddiyetine halel getirmek… Hepimiz büyük bir sorumluluk taşıyoruz, Kürt sorununun çözümü toplumun bütün kesimlerini rahatlatır. Kimse reyting uğruna ucuzluk yapmasın. Kürt sorunun çözümü, Türkiye’de otoriterliği geriletir. Yoksulluğa karşı refahı getirir.
Bizler Kürt sorununu, bir bütün olarak Türkiye’nin demokratikleşmesi olarak görüyoruz. Hala birileri çıkıp, iki dil, iki bayrak gibi yalan, saçma sapan şeyler söyleyerek, üç beş oy almak için yanlış algı oluşturmaya çalışıyor. Şüpheniz olmasın DEM Parti ne yaptığını çok iyi biliyor. Bizim yolumuz üçüncü yol, pusulamız demokrasidir, kimse bizi buradan alıkoyamaz.
Geçen gün sayın meclis başkanı Numan Kurtulmuş çok önemli bir şey söyledi. Kürtlerin onurunu, Türklerin gururunu gözetecek bir sürecin yürütülmesi gerekiyor dedi. İyi bilinmelidir ki, kayyım gurur duyulacak bir şey değildir, zehirli dil gurur duyulacak bir şey değil. Ama barış ve çözüm hem onur hem de gurur duyulacak bir şeydir. Herkesi devletçi akla karşı, demokratik akıl etrafında birleşmeye çağırıyoruz.
‘ÖCALAN’IN MESAJLARININ ARKASINDAYIZ’
Bizler bu bilinçle sayın Öcalan’ın mesajlarının arkasında durduğumuzu bir kez daha yinelemek istiyoruz. Barış inşası için hepimize çok büyük görev ve sorumluluklar düşüyoruz. Devir, eşit temelde barış elinin uzatılması devridir. Ellerin barışa açılması devridir, el ele verip barışı inşa etme devridir. Bugüne kadar sayın Bahçeli’den, muhalefete ve toplumsal kesimlere kadar iyi niyetli her adıma olumlu karşılık verdik, toplumda bir ortaklaşma gerçekleşti. İlk defa siyasi partilerin büyük çoğunluğu dönemsel çıkarlarını bir kenara bırakarak, demokratik çözüme büyük destek verdi.
Sayın Abdullah Öcalan gönderdiği iki mesajda da, barışı inşa etme gücünün olduğunu ifade etti. Artık sıra iktidardadır. İktidar bir an önce demokratikleşme ve Kürt sorunu eksenindeki sorunları giderecek adımlar atmalıdır. Sayın Erdoğan, Amed’de “Diyarbakır’ın huzuru, Türkiye’nin huzurudur” dedi. Türkiye’nin de, Diyarbakır’ın da ortak huzuru demokratik çözüm ve barıştır. Demokratik çözüm ve barış sağlanırsa, Diyarbakır ve Türkiye de huzurlu olur. Barış ve çözümün kaderi, Türkiye’nin kaderidir. Barışı büyütelim, barış korkulacak bir şey değildir, demokratik çözüm ve barış 85 milyona kazandırır, bu gerçeği anlatmak hepimizin sorumluluğundadır.”
At ninenin, kılıç kuşananındır.
Almanya, Fransızların değil, Almanya’lıların değil, Almancıların değil ….
Almanya Almanlarındır.
İtalya, İtalyanlarındır.
Türkiye Cumhuriyeti Türk vatandaşlarının devletidir. Senin cebinde Türk kimliği var, Türkiye Büyük Millet Meclisi içerisinde konuşuyorsun,
Türkiyeliler devletinden değil,
Türkiye Cumhuriyetinden her ay bir ton para alıyorsun.
Kelime oyunu yapma.
Bunu kimse yemez.
Bu millet size bunu da öğretir.
problem bunda değil, problem bunu konuşturanlarda…..binlerce yıllık Türk ırkını yok sayıp ülkesi cetvelle çizilen ve ırkı belli olmayan sözde ülkeler ile bizi bir tutuyor…..öz vatanımda Türk ırkının aşağılandığı hiçbir zaman bu dönemki kadar olmadı…NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE