Ovacık Altın Madeni raporunun altında imzası bulunduğu için eleştirilen Prof. Dr. Naci Görür'ün açıklamasına Çevre Mühendisi akademisyen Dr. Enver Yaser Küçükgül'den geldi. Veryansın Tv yayınında konuşan Enver Yaser Küçükgül, Görür'ün koordinatörü olduğu Ovacı Altın Madeni TUBİTAK raporuyla ilgili olarak "Üç dört tane gerçekte olmayan şeylerin TUBİTAK raporuna yazıldığını gördüm" dedi.
Dr. Enver Yaser Küçükgül’ün programının ardından, Prof. Dr. Naci Görür’ün “TUBİTAK Proje Yürütücüsü” olarak altında imzası olan “Ovacık Projesi Çevre Faaliyetleri İncelemesi ve Strateji Raporu” da gündem konusu oldu.
TUBİTAK heyetinin hazırladığı Ovacık Altın Madeni raporunda ülke için risklerin dikkate alınmadığı belirtilmiş ve siyanürlü altın madeni felaketleri hatırlatılmıştı.
Erzincan İliç’te yaşanan siyanürlü altın madeni faciasına ilişkin bir yazı kaleme alan Halk Tv Yazarı Serpil Yılmaz da, Veryansın Tv’nin konuya ilişkin yayınlarını da hatırlatarak, İliç’teki deprem tehlikesine dikkat çekti. Yılmaz, Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür’e İliç’e gelmesi için çağrıda bulundu.
İlişkili Haber
Sayın Naci Görür… İliç’e bekleniyorsunuz
Haberi görüntüle
GÖRÜR’DEN AÇIKLAMA
Ovacık Altın Madeni raporunun altında imzası olduğu gerekçesiyle eleştirilen Prof. Dr. Naci Görür’den açıklama geldi.
Görür, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“Arkadaşlar, birçok kendini bilmez daha neyin ne olduğunu anlamadan dinlemeden ‘mal bulmuş mağribi’ gibi üzerine atlayarak beni suçlamaya başladılar.
İlişkili Haber
Naci Görür’ü sinirlendiren hatırlatma… O raporda imzası vardı
Haberi görüntüle
KÜÇÜKGÜL VERYANSIN TV’DEN YANIT VERDİ
Veryansın Tv’de Erdem Atay’la bir canlı yayın daha yapan Dr. Enver Yaser Küçükgül, Görür’ün sözlerine yanıt verdi.
Küçükgül, şu ifadeleri kullandı:
Saygı değer Naci Görür’ün açıklamalarını talihsiz buluyorum. ‘Neyin ne olduğunu anlamadan bilmeden’ konuşmaktan bahsediyor. Ben neyin ne olduğunu bilenlerden birisiyim. Bu konuda da devletin makamlarına raporları yazan kişi benim. Ve ‘mal bulmuş mağribi’ benzetmesi de yersiz bir deyim. Biliyorsunuz, ‘mal bulmuş mağribi’, ‘büyük bir zenginliğe kavuşmuşçasına sevinen’ demek. Biz burada zenginliklerimizin nasıl kaybedildiğini üzülen bir kesim olarak, üzüntü içerisinde olduğumuzu söyleyeyim.,
Prof. Dr. Naci Görür, Türkiye’de özellikle son yıllarda her deprem sarsıntısı hissedilince bir ya da birden çok televizyon ekranında harita başında görüyoruz. Uyarıları çok güzel bir şey, keşke bu uyarıların onda birini de maden sahalarındaki fay hatları için yapmış oslaydı. Örneğin son yaşadığımız faciadaki Erzincan İliç’teki madenin fay hatlarını nedense hiçbir yer bilimci zamanında bildrimemişti ki Sayın Naci Görür, bir deprem bilim uzmanı değil, sedimantoloji alanındadır. Yani o bir sedimantologdur. Sismik ya da deprem uzmanı değildir.
Biz ‘kendini bilen’ insanlar olarak konuşuyoruz. Sayın Görür’ün dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in verdiği görevde altın madeninin projesini uygulama bakımından ulusal ve uluslararası standartlara uygun olup olmadığını, yenilikçi bir teknolojiyi içerip içermediğinden incelenmesini istiyor. Bu incelemeyi istediği yer TUBİTAK.
TUBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Müdürü olan Naci Görür. O dönemde bu projenin başkanı ve koordinatörü. Koordinatör sözünü de bir kez hatırlatalım. Koordinatör, yürütülen projenin tüm bölümlerinden sorumlu kişidir. Bir proje birden çok bölümden oluşur. Her bir bölümün başlığında o bölümü yazan bilim insanının adı yer alır. Ama koordinatör tüm bölümlerden sorumludur.
’10 YIL KADAR UĞRAŞTILAR’
Türkiye’de ilk altın madenciliği Bergama Ovacık’ta 1989 yılında başlayan çalışmalarda 1991’de gerekli izinler için müracaatta bulundu. O dönemin hükümetlerinden hiçbirisi bu madene izin vermedi. 10 yıl kadar uğraştılar bu şirketler… Sonunda Türkiye’de birçok yabancı altın şirketi, dönemin CumhurbaşkanıSüleyman Demirel’e gidip şikayette bulundular. Sayın Cumhurbaşkanı’na 970 küsur gramlık bir altın külçesi hediye ederek ‘Türkiye’de daha bunun gibi binlerce çok altın madeni var bunu çıkaralım.’ dediler. dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de Başbakan olan Ecevit’e talimat verdi. ‘Bu konuyu araştırın’ diye. Başbakan Ecevit bir koalisyon hükümetinin başbakanıydı. TUBİTAK’a bu konuyu araştırması için görev verdi. TUBİTAK da, o dönemde MAM’ın başında bulunan Naci Görür başkanlığında bir ekibin bu konuyu araştırmasını ve demin söylediğim gibi altın madenciliğinin ulusal ve uluslararası standartlara uygun olup olmadığını, uygulanan teknolojinin yenilikçi bir teknoloji olup olmadığını incelemelerini istedi. Tabii bu olaylar devamında ben izleme denetleme kurulu üyesi olarak bu raporları ilk elden inceledim. Raporda gördüğüm hata ve detayları geçen sunumda anlatmıştık.
‘GÖREVLENDİRME YAZISI NEDENİYLE DAHİL OLDUK’
Bu raporda gördüğüm hatalar üzerine Başbakanlık bana hitaben bölümümüze yani Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanlığı’na TUBİTAK raporunun orjinalinin 11 klasörden oluştuğunu, yazının ekinde bu klasörleri göndererek, biz çevre mühendisliği bölümü olarak bu raporu “tekrar incelememizi ve bulduğumuz sonuçları değerlendireceğini” ifade eden bir görevlendirme yazısı nedeniyle biz bu konuya dahil olduk. Ben devlet adına bu madenin İzleme Denetleme Kurulu Üyesi olduğum için de doğrudan doğruya üniversite temsilcisi olarak bu konunun muhatabıydım. Daha sonraki çalışmalarım nedeniyle bu kurul imha edildi, ortadan kaldırıldı. Bu raporları hazırlayan Naci Görür başkanlığında 13 tane Türkiye’nin en kaliteli bilim insanı görev almıştı. Bizim hayret ettiğimiz olaysa Türkiye’nin yetiştirdiği bu kalitedeki bilim insanları nasıl bilerek ve isteyerek yanlış raporlar yazdı. Çünkü yazılan raporlar akla, ilme, bilim etiğine uygun değildi. Ben İzleme Denetleme Kurulu Üyesi olarak maden sahasında tüm komite üyeleriyle olayı izlerken 3 temel noktaya itiraz etmiştim Temmuz 2000 yılında.
Bakın ön raporda 16 hektarlık bir atık havuzunun varlığından bahsediyor. Bu kadar büyük alanın çepeçevre bir boruyla donatıldığını gelen atık sularla birlikte 16 hektarlık bu havuza, yani onlarca futbol sahası büyüklüğünde bir havuzdan bahsediyoruz. Bu havuzun PH’ını ayarlayacağını söylüyor. Şimdi kimyayla ilgisi olmayanlara hatırlatalım. ‘PH’ dediğiniz şey o çözeltideki asit iyonlarının varlığı. Örneğin bir bardak suyun PH’ını bulmak istiyorsanız. Homojen olması için karıştırmanız gerekir. Sordum o zaman, “16 hektarlık havuzu ne ile karıştırıp PH’ını dengeleyebiliyorsunuz?”
‘GERÇEKTE OLMAYAN ŞEYLERİN YAZILDIĞINI GÖRDÜM’
O dönemin teknik madende çalışan mühendislerine böyle bir hattın varlığının olmadığını söylediler. Yani orada bir havuzun çevresinde atık kontrol sistemine ait bir borulama yok. Peki böyle bir borulama yoksa TUBİTAK raporunda hangi hakla boru varmış gibi yazmışlar. Bunun gibi üç dört tane gerçekte olmayan şeylerin TUBİTAK raporuna yazıldığını gördüm.
Eski adı İstanbul universitesi Deniz Bilimleri ve coğrafya enstitisu ,yeni adı Deniz Bilimleri işletmeciliği ens.Naci Görür buradaydı ama biyografisinde yok
Eski adı İstanbul universitesi Deniz Bilimleri ve coğrafya enstitisu ,yeni adı Deniz Bilimleri işletmeciliği ens.Naci Görür buradaydı ama biyografisinde yok