Habertürk yazarı Fatih Altaylı, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın deniz ürünleriyle ilgili ‘haram fetvası’nı değerlendirdi. Altaylı ‘Bizim Diyanet’e göre Osmanlı padişahları haram yiyordu. Ama merak etmeyin bu Diyanet o gün var olsa idi bununla ilgili de fetva vermezdi. Onlar da rahat rahat yerlerdi’ dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı yengeç, kalamar, ıstakoz, karides, midye, kurbağa vb. deniz ürünleri için ‘haramdır’ fetvası vermişti.
Habertürk yazarı Fatih Altaylı’nın konuya ilişkin “Osmanlı padişahları haram mı yedi?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. “Hırsızlık, yolsuzluk, haram yeme, çocuk tacizi, badeleme gibi konularda bize soru soran yok” olabilir ama toplumsal bir mesele ile ilgili fetva vermek için ille de soru sorulmasını beklemek gerekmez. Ama madem öyle ben Diyanet İşleri Başkanlığı’na sormuş olayım” diyen Altaylı, yazısının devamında şu ifadeleri kullandı:
“Sayın Diyanet, ihaleye fesat karıştırmak, yolsuzluk yapmak, rüşvet almak, kamu malını babamızın malı gibi kullanmak, eş dost kayırmak, liyakatsiz atamalar yapmak, çoluk çocuğa cinsel taciz ve tecavüzde bulunmak, kamuya ait para ile zengin bir hayat sürmek, badeleme adı altında cinsel ilişki kurmak haram mıdır değil midir?”
Bu soruları bir kenara koyduktan sonra gelelim Diyanet’in “Deniz mahsullerinin yenilmesi ile ilgili” son fetvasına.
Önce ilkesel bir durumu buraya koyalım.
“Hiçbir fetva makamı, mezhep imamlarının öğretileri ile çelişen fetva veremez. Fetvayı ancak mezheplerin tutumlarına göre verebilir.”
Yani Şafi mezhebinde serbest olan bir şeyi, Hanefi mezhebinde yasak olduğu için toptan yasak diye ilan edemez.
Bu ilkenin bizim bugünkü “Cehil” Diyanet tarafından pek de kale alınmadığını da bilin ve fetvalarını da ona göre ciddiye alın.
Gelelim başlıktaki soruya!
Bu ciddi bir sorudur.
Diyanet İşleri Başkanlığı’na soruyorum.
Başta Fatih Sultan Mehmet olmak üzere, Osmanlı padişahları haram mı yiyordu!
Osmanlı Sarayı’nda hangi yemekler nasıl yapılıyordu bilmiyoruz.
Elimizde yazılı bir kayıt, bugüne gelmiş bir tarif yok.
Ama Osmanlı Sarayı’nda nelerin tüketildiğini biliyoruz.
Çünkü Saray’ın alışveriş kayıtları elimizde.
Hem de Fatih’ten bu yana.
Ve bu kayıtlara göre Osmanlı Sarayı’nda bol miktarda bizim Diyanet’e göre haram olan kabuklu deniz ürünleri, ıstakoz, karides gibi şeyler alındığını ve bunların padişahlar tarafından yenildiğini biliyoruz.
Hele hele Fatih Sultan Mehmet zamanında bu deniz ürünleri tüketiminin çok yüksek olduğunu, Saray’a sürekli olarak bunların girdiğini ve Fatih Sultan’ın bu beslenme modeli nedeniyle çok genç yaşlarda Gut hastalığına yakalandığını ve ata binerken, çizme giyerken çok ıstırap çektiğini biliyoruz.
Bu bilgiler ışığında bizim Diyanet’e göre Osmanlı padişahları haram yiyordu.
Ama merak etmeyin bu Diyanet o gün var olsa idi bununla ilgili de fetva vermezdi.
Onlar da rahat rahat yerlerdi.
İslamda Mezhep,tarikat ve hadis yoktur.Problemin kaynağı zaten bu kavramlardır.Kitaptan kaçmak için her türlü numara yapılıyor.Yani Müslümanlar kendi Kuran’larından kaçıyorlar.
Diyanet İşleri Başkanlığı Somalideki Eş-Şebab örgütünü üye almış.
Bilimsellikten uzak,dinden uzak,dindarmış gibi yapan bu örgüt dağıtılıp.buna ayrılan bütçenin modern donanımlara sahip endüstri meslek liselerine yatırılması ve gençlerin istikballeri konusunda kendi kararlarını verip hedefleri doğrultusunda ilerlemeleri kaydedilmelidir.
Diyanet işleri başkanlığı 21.ci yüzyıl Türkiye’sine ve stratejisine uygun değildir.
Diyanet istismar gibi toplumsal çok olan sorunlara değinmiyor
Osmanlı nasıl islamcı olmadı. Türk kadınları istediği yere erkek olmadan gidemez, erkek satıcıdan bir şey alamaz islama göre giyinmek zorundaydı. İslamdan dönmenin cezası ise ölümdü. Erkek çocuklarının okulu daha fazla iken kız çocukların azdı. Din ile ilgilendiği için kendini geliştirememiş, dışa zorunda kalmıştır. İnsanlar müslim gayrımüslim olarak ayrılmıştır. Eski Türkler de kadın değer görürken, Osmanlı Türk’ü Araplaştırmıştır
Evet, simdikiler de yyiyor
konuyu dinin yanlis tanimladigi baska konular uzerinden aciklamaya gerek yok.Diyanetin amaci var olan inancin aciklamasini halka kaynakli sekilde ulastirmak ve inanlarin vazifelerini husu ile yapmasini saglamaktir.Evet hanefi mezhebinde gecerli bir konudur fakat inanmayan insanlar oldugu icin topluma bu sekilde aciklama yapamaz.Aklina takilan gerekli iletisim yontemlerini kullanarak sorusunu sorar ve ogrenir.Hanefi olup yiyenler icin ise konu kendilerini baglar.Gunahiyla sevabiyla..cok dert eden giyabinda dua etsin.
Osmanlı Padişahları hakkında hiç bir şey bilmiyorlar. Ya da biliyorlar da işlerine gelmiyor.
Onları en kötüsü bile, birkaç dil bilir, dünyanın en medeni, bilgili, ilim sahibi, zeki ve en çağdaş adamlarıydı.
Mayo giyip denize de girdiler, içki de içtiler, deniz ürünü de yediler. Onların hiç biri ‘islamcı’ değildi.
Türk Milleti asla islamcı olmadı. Türk milletinin gelenek ve görenekleri dinin üzerindedir. Bunun da en büyük göstergesi Osmanlı Padişahlarıdır. Tebaa’ya gösterdikleri yüzleri başkadır, asıl kimlikleri başkadır. Asıl kimlikleri ile onları 21. yüzyılda bile ulaşılması son derece zor çağdaş ve bilim aşığı adamlardı. Onlar sizin gibilerin idraki dışındadır. Keza Atatürk de öğledir. Anlayamadığınız için uydurursunuz. Sizin onları anlama ve algılamaya zekaniz yeterli değildir !!
Bankalardan faiz geliri olan Dıyanet ne yemiş oluyor bu durumda?