Günlerden 30 Ağustos

featured

Ahmet Yavuz yazdı…

Öncelikle veryansıntv.com sitesini kuran ve yaşatan arkadaşlarımı kutlar, kendilerine başarılar dilerim. Zaman zaman aralarında olacağımı, bu büyük ocak ateşine bir çıngı ile de olsa katkı vereceğimi belirtirim.

Bu maksatla biraz bekledim. Günlerden 30 Ağustos olsun istedim.

30 Ağustos Türkiye’nin kurtuluş günüdür. Yeniden bağımsızlık adımlarının özel bir anlam kazandığı bu günlerde 30 Ağusos, hem geçmişi anmak hem de tuttuğu ışığı anlamlandırmak adına özel bir önem kazandı.

Geçmişle bugün arasında bir bağ kurmak gerekirse, hazırlık kavramı üzerinde durmalıyız.

Neden hazırlık?

Bunu anlamak için kısa bir Kurtuluş Savaşı turu yapmak gerekiyor. Hangi kırılmaların yaşandığını bilmek gerekiyor. İçinden geçilen ateş çemberlerini hatırlamak gerekiyor. Ve hazırlıksız hiçbir şeyin yapılamayacağını ön kabul olarak almak gerekiyor.

Hazırlık zihinde başlar. Temasla devam eder. Teyakkuzla düzeyini artırır. Teşkilatla nihai şeklini alır. Ben süreci 3T olarak nitelendiriyorum. Kaynağım da Mustafa Kemal’in Nutuk’ta yer alan ifadesidir (Atatürk, Nutuk, s. 49 ).

Zihin demişken son birkaç yıldır yeni bir kavramla karşı karşıyayız: Konnektom. Bu kavram, insan beyninde 100 milyardan fazla nöron yani sinir hücresi ve bunlar arasındaki bağlantıyı sağlayan 100 trilyondan fazla sinaps yani bağlantı bulunduğundan hareketle insan zihnini anlamlandırmamıza yardım ediyor.  İnsan zihninin asli işlevi tam ve doğru bir durum muhakemesi yapmasıdır. Bu da, olaylar ve olgular arasındaki bağlantıları yerli yerine koymakla mümkündür. Bir anlamda muhakemesi yapılan konuyla ilgili bütün faktörleri dikkate alan bir yaklaşımı gerektirir. “Bağlantısal bütünlük” anlamı verebileceğimiz konnektom kavramının M. Kemal’de üst düzeyde mevcut olduğu sonucuna varmak mümkün. Zira geriye dönüp baktığımızda, birilerinin o günlerde anlamsız ve maceracı bulduğu, M. Kemal’in tam bağımsızlık parolasıyla giriştiği kurtuluş kavgasına ait zihinsel hazırlığının içsel bir tutarlılığı olduğunu görürüz.

Çünkü hem başlangıçta yaptığı durum değerlendirmesi hem de süreç içinde verdiği kararların isabet oranı bize bu gerçeği yeterince anlatmaktadır. Dolayısıyla giriştiği mücadele yaptığı muhakemenin sonucuydu. Sonucu öngörmüştü. Sonuçta gerçekleştirdi de…

Öngörü demişken aktaralım. Batılı milletlerin harp istemediğinden yola çıkarak, “Üç yıl dişimizi sıkalım, düşmanı yurdumuzdan atarız!”, demiştir ( Aydemir, Suyu Arayan Adam, s. 114 ). Düşman da tam üç yıl sonra def edilmiştir…

Temas henüz Adana’da başlamıştı. Ali Cenani’nin anılarından anlaşılan budur. İstanbul’da devam etti. Ali Fuat ve Kazım Karabekir paşalarla, Rauf ve İsmet Bey’le aralarında geçenler bilinmektedir. Samsun ve Havza’da devam eden temas, Amasya’da teyakkuza dönüşür.

Erzurum’da teyakkuz sürdürülürken aynı zamanda teşkilat adımları da atılır. 3. Ordu Müfettişliği görevinden orada alınmış, bu kararla birlikte askerlikten istifa etmiş ve hakkında çıkarılan yakalama kararına yerel makamlar itaat etmemişlerdir.

Artık bir asidir.

Kendisi için, “Ya devlet başa ya kuzgun leşe” deyiminin hayat bulduğu yerdir Erzurum. Rütbesizdir ama Heyeti Temsiliye reisidir.

Teşkilatlanma Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyeti ile Sivas’ta millete mal olmuş; ancak Ankara’da bin bir zahmetle toplanan Meclis’le çelikleşmiştir. Nihayet Kuvayı Milliye’nin düzenli orduya dönüşmesiyle taçlanmıştır.

Bir yandan iç isyanların bastırılması, Doğu Cephesinin Ermenilerle yapılan savaş sonucu emniyete alınması, diğer yandan işgalciler dâhil dış dünyayla yürütülen diplomasi… Sovyetlerle geliştirilen işbirliği bünyenin kuvvetlendirilmesinde kuvvet çarpanı etkisi yapmıştı.

Kütahya-Eskişehir muharebelerinden Sakarya doğusuna çekilme stratejik bir hamleydi ve başarıyla uygulandı.

Ardından atılan Başkomutanlık ve Tekalifi Milliye Emirleri’ne ilişkin yasal düzenlemeler gidişatı tersine çevirmiştir. Atatürk’ün adımı, “Bütün Türk milletini, cephede bulunan ordu kadar, fikren, hissen ve fiilen muharebe ile alakadar etmek,” olmuştur. ( Nutuk, s. 464 )

Sakarya kan gölüne dönmüştür ama düşmanın Ankara’yı ele geçirme azim ve iradesi kırılmış; Afyon-Kütahya hattına çekilmek zorunda kalmış ancak o günün koşullarında Yunan ordusu etkili olarak takip edilememiştir. Çünkü gücümüz yoktur…

Zaferin milletin morali üzerindeki etkisi coşku seviyesindeyken Fransızların Anadolu’yu tahliye adımı düşman ittifakının bölünmesini müjdelemişti. Artık lojistik destek daha kolaylaşacaktı.

Esas konumuza geldik: Büyük Taarruzun hazırlığı.

M. Kemal’e göre taarruz için; milleti, meclisi ve orduyu hazırlamak gerekiyordu  ( Nutuk, s. 480 ).

Bunun kararlı adımlarını atmış, tam olarak hazır olmadan yarım hazırlıkla yapılacak bir taarruzu kabul etmemiştir. Bunun için yaklaşık bir yıllık bir süre öngörülmüştür. Bu süre zarfında ordunun mevcudu iki katına çıkarılmış, donatım eksiklikleri giderilmiş, eğitimi, taarruz planı, plana uygun yığınağı ve tertiplenmesi sağlanmıştır. Mesela Sakarya’da iki olan uçak sayısı 10’a, top sayısı 169’dan 340’a ulaşmıştı.

Bu noktada, bir fikir vermesi ve koşulları mukayese açısından bilmek gerekir ki, İnebolu’dan yola çıkan birin bir hafta yürümesi gerekiyordu. Bir kağnının gidiş dönüşü bir ay sürüyordu. Eskişehir’den Ankara’ya bir yük treni 22 saatte varıyordu.

Büyük Taarruzun bütün hazırlıkları gizlilik içinde ve uygun aldatma tedbirleriyle birlikte yürütülmüştür. Fethi Beyi Londra’ya barış arayışı adı altında göndermiştir.

Düşmanın her türlü hareketi takip edilmiş ve değerlendirilmiş, taarruz planı tartışmalara sebep olmuştur. Özellikle 2. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa’nın karşı çıktığı bilinmektedir. Batı Cephesi Kurmay Başkanı Asım Gündüz’ün anılarından bütün bunları öğrenmek mümkündür ( E. Orgeneral Asım Gündüz, Hatıralım, s. 144 vd. ).

Yunanlar Afyon-Kütahya savunma hattını iyice tahkim etmişti. Bir İngiliz kurmay subayı, mevzileri gördükten sonra, “Türkler bu mevzileri dört beş ayda düşürebilirse, bir günde düşürdüklerini iddia edebilirler,” diyecekti!

O mevziler iki günde yarıldı. Süvari Grubunun Ahır Dağları üzerinden Sincanlı Ovasına akması, telgraf hatlarını kesmesi ve demiryollarını kontrol altına alması dört gün, önemli bir kısmının imhası ise beş gün sürecekti.

M. Kemal İzmir’e kadar olan toplum süreyi 15 gün olarak öngörmüş ve bir günle yanılmıştı çünkü harekât 14 gün sürmüştü.

Falih Rıfkı, 1 Eylül günü, Ada vapurunda M. Kemal’in esir alındığı haberini aldığını ve “o dakika nasıl ölmediğini” yazar ( Falih Rıfkı Atay, Çankaya, s. 368 ). Oysa bundan bir gün sonra esir alınan Trikopis ve yanındakilerdir.

Uşak’ta 3 Eylül günü M. Kemal’in huzuruna getirilirler. Gerisini Halide Edib’ten öğrenelim:                                                                                                                    “Mustafa Kemal Paşa bu sahnenin hâkim karakteri, askerlik alanında bir büyük sanatkâr ve oyunun kurallarına uyan bir sporcuydu. (…) Trikopis, onun, bu oyundaki rakibi. Bu askerlik oyununda yere vurduğu adama kurala uygun olan hareketi elden bırakmıyordu. Sırtını yere getirdiği pehlivanın elini sıkan galip bir pehlivan gibi, Trikopis’in elini yakaladı, herhangi bir el sıkışı süresinden fazla tuttu:

— ‘Oturun, General, yorulmuş olacaksınız.’” ( Halide Edib Adıvar, Türkün Ateşle imtihanı, s. 232 )

Sohbetten sonra yine elini sıkarak uğurluyor ve şunları söylüyordu:                           “Savaş bir talih oyunudur, General. Bazen en beceriklisi de yenilir. Siz, görevinizi yaptınız. Sorumluluk şanstan geliyor, üzülmeyiniz.” ( A.g.e., s. 233 )

Halide Edip’in yorumu ilginç:

“Yunan general gittikten sonra, Mustafa Kemal Paşa hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Adeta milletlerarası bir sahnede dövüşmüş olduğu ve şampiyonluğu kazandığı oyundaki yarışçıyı kendine layık görmüyor gibiydi.” ( A.g.e., s. 233 )

Unutmayalım ve unutanlara hatırlatalım: Bütün varlığımızı o gün savaşanlara borçluyuz. Varsak onlar sayesindedir. Başta M. Kemal Atatürk olmak üzere bütün askerlerimize, gazilerimize, şehitlerimize, İnebolu’dan Ankara’ya kağnılarıyla mühimmat taşıyan ninelerimize, Halide Onbaşıdan Kara Fatma’ya ve isimsiz kahramanlarımıza minnet ve şükran duygularımızla…

Hazırlıksız hiçbir zaferi kazanmak mümkün değildir. Bugün, kaybedilen bağımsızlığı yeniden kazanmak ve aşındırılan Cumhuriyet değerlerini yeniden aslına döndürmek; yapılacak hazırlığa bağlıdır. Başka da hiçbir şeye bağlı değildir. Bağlantısal bütünlük içindeki yetkin bir aklın önderliğinde yapılacak bir hazırlığa…

Ahmet Yavuz  

Veryansintv.com   

Günlerden 30 Ağustos

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!