Hani Osmanlıcıydık! Son Has Bahçe de yok olmak üzere

featured

Trakya Üniversitesi öğretim görevlisi ve Bergama Dünya Miras Alanı Başkanı Yaşagül Ekinci, Sarayiçi’nde ‘Tavuk Ormanı’ adıyla bilinen has bahçenin, Osmanlı’dan günümüze kalan son bahçe olduğunu söyledi. Söz konusu alanın Osmanlı ve Bizans dönemine ev sahipliği yaptığını ifade eden Ekinci, “Osmanlı İmparatorluğu’nun bahçe kültürünün Dünya’daki son örneği Edirne’de. Ama biz burayı çocuk parklarıyla, yüzme havuzlarıyla yarattığımız zaman son Osmanlı bahçesini de yok etmiş olacağız” dedi. 

Edirne Çevre Gönüllüleri Derneği’nce gerçekleştirilen toplantıda, endemik bitki türleri ve kendine has doğasıyla Osmanlı’dan günümüze miras kalan Sarayiçi’ndeki ‘has bahçe’, bilinen adıyla ‘tavuk ormanı’ masaya yatırıldı.

Toplantıda, yenileme çalışmaları gündemde olan Sarayiçi Kırkpınar Er Meydanı’nı da barındıran alanın önemine vurgu yapıldı. Alandaki Edirne Belediyesi’nin rekreasyon projesi yapmak istemesine karşı çıkan çevre gönüllüleri Has Bahçe’nin önemine dikkat çekti.

Etkinlikte konuşan T.Ü. öğretim görevlisi ve Bergama Dünya Miras Alanı Başkanı Yaşagül Ekinci, Sarayiçi’nde bulunan has bahçenin, Osmanlı’dan günümüze kalan son bahçe olduğunun altını çizerek, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’ne (UNESCO) girebilecek kapasitede olduğunu ifade etti.

‘OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE KALAN SON BAHÇE’

Ekinci, “Osmanlı bahçeleri dünyada çok ünlüdür. Uzmanlar Osmanlı İmparatorluğu’nun bahçeler açısından en zengin medeniyet olduğunu söyler. Onun arkasından İspanya’daki Endülüs geliyor. Peki elimizde ne kalmış biliyor musunuz? Özellikle ‘has bahçe’ formatında, sadece burası kalmış. İstanbul’da 11–12 tane sayılıyor ama bugün hiçbirisi yok. Bir çoğunun kaynaklarda yeri tanımlanıyor, vakıf bilgilerinde adı var ama şu anda yerlerinde apartmanlar var ya da bizim yapmak istediğimiz gibi çocuk parkı var. Ciddi düşünmek lazım, yeri geldiğinde Osmanlı ile övünüyoruz, yeri geldiğinde yeriyoruz. Yermek ya da övmek mesele değil ama bir bahçe kültürüne sahipler ve bu bahçe kültürünün son örneği bizde, Dünya’daki son örneği bizde. Ama biz burayı çocuk parklarıyla, yüzme havuzlarıyla yarattığımız zaman son Osmanlı bahçesini de yok etmiş olacağız” dedi.

TAVUK ORMANI: PADİŞAHLAR BAHÇESİ

Sarayiçi mevkiinde bulunan Tavuk Ormanı, sarayın Hadaka-i Hassa ( Padişah Bahçesi ) denilen bütünlüğünden geriye kalan 58 hektarlık alanı kapsıyor. Edirneliler’in daha çok, içerisinde yer alan ve IV. Mehmet’in ( Avcı Mehmet ) 1671 yılında yaptırdığı Bülbül Köşkü ( Av Köşkü ) ile bildiği, şehrin nefes alınacak doğal ormanlarından olan bu alan, tarih içinde dönemin padişahlarının yaptırdığı ağaçlandırma çalışmalarıyla “kent ormanları” oluşturulmasının ilk örneklerinden olarak değerlendirilmektedir. Tunca Nehri’nin iki kola ayrılarak çevrelediği ve yeniden birleşerek bir adacığa dönüştürdüğü Sarayiçi’ndeki bu alan, bugüne değin nispeten korunmasını belki de bu duruma borçludur.

Nehrin getirdiği alüvyonlarla beslenerek sürekli tazelenen bir orman ve orman altı dokusuna sahip Tavuk Ormanı, aynı zamanda otsu soğanlı ve değerli tıbbi bitki varlığıyla kıymet arzeden bir alandır. Bu alanda uzun yıllar çalışmalar yürütmüş olan  ve keşfederek dünya literatürüne armağan ettiği Edirne Sümbülü ( Bellevalia edirnensis ) ile dikkatleri bu mevkiye çeken T.Ü. Emekli Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Güler DALGIÇ, bölgede değer taşıyan daha pek çok türün bulunduğuna dikkat çekerek, burada yürütülecek çalışmalarda çok dikkat edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

TARİHÇİ DUKAS’IN YAZDIĞI

Tarihte Tavuk Ormanı’yla ilgili yazılanlara bakacak olursak ünlü Bizanslı tarihçi Dukas, kroniğinde, Edirne Sarayı‘nın has bahçesi içerisinde kalan bölgeden şu sözlerle bahseder:

“…Murad, birkaç genç ile beraber sarayından çıkarak şehrin yakınında nehirlerin ikiye bölünmesinden hâsıl olmuş ve geniş bir arazi haline gelmiş olan adaya geçti. Bu adanın arazisi sık ve sağlam olduğundan burada hayvanların otlamasına yarar yeşil meralar vardı. Bu ada üzerinde kısraklar, katırlar ve sultanın en iyi atları, sürüler halinde barınırlardı. Yine bu ada üzerinde, her zaman için zevk ve sefaya ve eğlenceye müsait muhtelif binalar yapılmıştı. Murad, bu adada oğlunun icra kılınan düğününden dolayı katlandığı zahmetlerin ve çektiği üzüntülerin yorgunluklarını gidermek için, tenezzüh maksadı ile kendisine yakın olan bazı kimselerle beraber hususi bir şekilde, birkaç gün geçirmek üzere bu adaya gitmişti. Bu adada fevkalade bir gün geçirdikten sonra ertesi gün başının ve bütün vücudunun ağırlaştığını ve uyuştuğunu söyleyerek saraya götürülmesini emretti. Sarayda üç gün hasta yattı ve sara hastalığına tutularak 1450 senesinin şubat ayının ikinci günü vefat etti…”

 

 

Hani Osmanlıcıydık! Son Has Bahçe de yok olmak üzere

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!