Hayattan bağımsız bir siyaset olamaz

Mustafa Özgür Sancar yazdı...

featured

Hayattan bağımsız bir siyaset var mıdır ya da siyaset sıradan insanın yaşamından âzade, özel bir yerde mi durmaktadır(?).

Son dönemde bu soru üzerine düşünmemize neden olacak son derece sığ yaklaşımlarla karşı karşıyayız. Herhangi bir insanı reel-politikle ilgilenmiyor, bir partiye üye değil veya bir siyasi akımın içerinde yer almıyor diye siyasetten bağımsız ilân etmek, dünyaya nasıl baktığınızla ilgili bir sorundur.

İnsanlık tarihini ve toplumsal gelişmeleri anlayamamaktan kaynaklanır.

RASYONEL, SOSYAL, POLİTİK

Rasyonel bir varlık olan insan, birbiriyle etkileşim içerisinde ve iletişim kurarak sosyal bir evren oluşturdu. Doğal akışı gereği, insanın sosyalleşme zarureti çıkar çatışması ya da birliğini de beraberinde getirdi. İnsanlar çıkarları doğrultusunda bir araya veya karşı karşıya geldi. Devletin doğuşu ve sınıflı toplumun gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan örgütlü yapılar çatışmayı keskinleştirdi. Aynı topluluk içerisinde yaşayan insanın, üründen, toplumsal zenginlikten pay alma talebi siyasettir. İnsan aklını kullanarak hayatını düzenler; ne var ki bunu yaparken, iradesini çevreleyen ve içinde bulunmak zorunda olduğu toplumdan bağımsız kalamaz, kendi ihtiyaç ve çıkarlarını savunur, işte bunun toplumsal düzlemdeki biricik ifadesi siyasettir. Slogan atmasına, bir siyasi partinin söz ve eylemlerinden bahsetmesine gerek yok; sokak lambasının yanmıyor oluşuyla ilgili şikâyeti, trafik sıkışıklığı, vergiler ya da deprem sonrası ortaya çıkan durumla ilgili düşüncelerini anlatması politik bir varlık olmasının sonucudur.

İNSAN POLİTİK BİR VARLIKTIR

Deprem ya da zorlayıcı bir başka doğa olayı karşısında söylenen her bir söz, haykırışlarda ifadesini bulan her bir duygu, politikanın bir parçasıdır.

”Depremde politika yapmayalım” demek tam da politika yapmaktır. İçinde belli bir siyasi kaygı ve plan barındırır; toplum içerisindeki belli bir çıkar grubunun tutum ve düşüncelerinin ifadesidir.

Siyasetin ta kendisidir. En sıradanından, bir devlet başkanına ya da siyasi lidere kadar, her insan politik bir varlıktır.

Siyasetten bağımsız bir hayat yoktur. Ayrışma siyasetin nasıl yapıldığıyla ilgili.  Bu noktada politik jargonun popüler kavramlarından ‘post-truht’ aklıma geldi.

Bir yalanın inşa edilmesi ve bu yalanın gerçeğin yerine konularak, topluma ”kabul ettirilmesi”, sanki gerçekmiş gibi algılanması… post-truht için yalın bir anlatım olabilir.

AKILCI GERÇEKLER VE YALAN

Post-Truht kavramı 2016 yılında Oxford Sözlükleri tarafından yılın kelimesi olarak seçildi. Kavram yeni; ancak içerik o kadar da yeni değil.

Oxford Sözlüğü’nün tanımına göre ‘post truht’, duyguların ve kişisel kanaatlerin belirli bir konu üzerinde, kamuoyunu belirlemede rasyonel gerçeklerden daha etkili olması anlamına gelmektedir. Tarihi yapan insanın rasyonel olma özelliğini ortadan kaldırma çabası…

BİR TASVİR MESELESİ…

Sınıflı toplumlar tarihi aslında böyle değil midir?
Egemen olan, kendi çıkarı doğrultusunda gerçek ve akılcı olanın yerine yalanı koymuştur.
Yalan en sorunsuz yönetme biçimidir.
Kitleler somut gerçekler göz önünde dururken, ötedeki yalan dünyanın bir parçası hâline getirilmiştir.
Bana göre, sırf bu nedenle, post truht bir tanımlama değil; bir tasvirdir.
Gerçek ötesi olarak dilimizde karşılığını buluyor; ancak ulaşılan bir aşamayı ya da keşfedilen yeni bir durumu anlatmıyor.
Sınıflı toplum tarihiyle birlikte ortaya çıkan olgunun bugünkü durumunu açıklıyor. Bir betimleme sadece…

SAHİCİ DÜNYA, YALAN DÜNYA…

Çoğu zaman gerçekleri bile isteye görmeyen toplumların yalan dünyasını açıklıyor.
Yeni medya ve onun sosyal ağ uzantılarıyla kendini yeniden üretiyor.
Pratikte bir toplumsal öfke dalgasıyla ortaya çıkıyor; takipçileri yalana gerçekmiş gibi sarılıyor; finalde ise toplumsal içselleştirme gerçekleşiyor.
Gerçek olanca kuvvetiyle ortada duruyor; fakat gözüne Post-truht perdesi inmiş kitleler yalan dünyanın sahici olduğunu kabul ediyorlar. Bunu şiddetle savunup, yaşam ve tercihlerini yalanlarla belirliyorlar.

Brexit sürecinde, AB’den ayrılma yanlısı olan İngiliz politikacıların söylemi, bunun somut örneğini oluşturuyor; Birleşik Krallığın, Avrupa Birliği’ne her hafta 350 milyon pound ödediğini söylediler. Oysa bu koskoca bir yalandı. Bunun yalan olduğu ortaya çıktı; ne var ki İngiliz toplumunun yarısından fazlası hâlâ bu yalana inanıyor.

GERÇEĞİN ÇIKIŞ YOLLARI

Büyük Fransız İhtilali, Aydınlanma ile, insanlığın gerçeği savunması için en büyük adımı atmasını sağladı. Artık kitap, gazete ve hür düşünce sayesinde sıradan insan için de gerçeği görüp, öğrenmenin yolları vardı.
Gerçek ile Yalanın savaşı hiç olmadığı kadar keskinleşmişti. 300 yıllık bir mücadele… gerçek ve ötesindeki yalan…

Kısacası, bugün gerçeğin ötesindeki yalanı açıklayan Post -truht kavramı yabancı olmadığımız şeylerden bahsediyor. İnsanlık bunu zaten biliyordu. Biz de çok iyi biliyoruz. Batı’nın bunu son bir kaç yıldır, popüler biçimde, Post – truht olarak kavramlaştırması, âdeta suç ikrar-ı gibi; çünkü insanlığı ve doğayı yıkıma uğratan merkezlerdeki insan, bu küresel yalanları, artık dayanılmaz buluyor.

Gerçek ötesi çaba kendi yalan dünyasını iktidar kılmaya çalıştıkça, tarih, mutlak bir biçimde insanlığın önüne gerçeğin çıkış yollarını koymaya devam edecek.

Hayattan bağımsız bir siyaset olamaz

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Merriam-Webster sözlüğü de 2022 yılının kelimesini gaslighting olarak açıklamıştı. Yalan dünyadan manipülasyon dünyasına… Şahane bir anlatım👏🏻

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!