‘Hey özgürlük!’ mü, ‘bencillik’ mi? Hangisi seni tarif eder?

featured

Çiğdem Bayraktar Ör yazdı…

İngiltere’nin nam-ı diğer Demir Leydi’si Margaret Thatcher “Toplum diye bir şey yoktur, sadece bireyler ve aileler vardır”, derken temsil ettiği liberal-muhafazakar çizgide ‘insan ve toplum’, ‘insan ve ulus’ ilişkisini çok net bir tarife oturtmuştu. O’nun liberal bakışında vücut bulan ‘özgür birey’, insanların birbirine ‘bağımlı’ olduğunu savunan geleneksel muhafazakarların anlamakta zorluk çektiği bir şey. Onlara göre ‘toplum’ pek tabi olarak vardır, olmalıdır; hatta insanlar toplum olmadan katiyen yaşayamazlar. İnsan, yalnız doğan bir varlık olsa da ‘birinin bacağından öteki asılır”. Yani kısaca bireysiz toplum, toplumsuz birey olamaz. Kökler mühimdir; yanı sıra aile, arkadaşlar, meslektaşlar, komşular vs. bu hayatta bireyi var eden şeylerdir. İnsan birine güvenmeden, biriyle bakışmadan var olamaz. Öyle atomist toplumcuların dediği gibi bireyler başkalarına muhtaç olmadan kendi ayakları üzerinde duramazlar. Toplum, daha önce yaşamış filozofların çoğunluğunun kabul ettiği üzere bir bütündür. Yani öyle birey başkaları yokmuş gibi yaşayamaz. Tam da burada ‘özgürlük’çüler devreye girer: “Peki ya benim özgürlüğüm? Benim iradem? Nerede başlayıp, nerede biter?”

Ayıkla pirincin taşını durumu. Hem birey olarak bağımsızlığımı ilan edeceğim, hem de bir topluma ‘bağımlı’ olacağım. Karar verme yetkimin ne kadar olduğunu bile tam bilmiyorum. Geleneksel muhafazakarlar kendilerine göre bir merhametle bireye yaklaşıp ona “Yalnız değilsin, biz de varız”, derken aslında içten içe ‘bize borçlusun’ demiş oluyorlar. Bireyi topluma borçlu kılan bu bakışta özgürlük, ‘görev’ ile aynı cümlede geçiyor ve deniyor ki; “Özgürlük bir kimsenin kendi görevini yapmasını içerir.”

Görev? Ne görevi? Kimin için ve ne için? Yani bireyin şayet bir hakkı varsa, görevi de olacaktır. Tam da bu ödev ve yükümlülük bağı toplumu yaratan ve bir arada tutan şeydir muhafazakarlara göre.

Liberaller, rasyonel akla sahip bireylerin kendilerini tek tek geliştirmesiyle zaten topluma ‘ister istemez’ hizmet ettiklerini savunur. Bireylerin toplamı olan toplum büyük bir çıkar mekanizması ortaya koyar. Öyledir ki; bireyler çıkarlarını karşılamak üzere özgürleşmelilerdir. Buradaki özgürlük “Benim çıkarım nedir?” diye soran insanoğlunun doğuştan getirdiği söylenen bencillikle neredeyse eşdeğerdir. Dolayısıyla birey özgürleşmeyi isterken kendi kişisel gayeleri için bencilleşmeyi ne yazık ki mübah görür. Bencilleşme ise toplum düşmanıdır geleneksel muhafazakarlara göre. Mesela; aile asla bencillikle işlerini organize edemez. Eğer böyle olursa aileden başlayarak toplum çöker.

Dünyaya buradan bakanlar için ‘özgürlük’ gelmişiyle geçmişiyle adamı sövdürür kendine. “Gelecek için daha az özgürlük alalım”, derler böyle düşünenler. Değişim risklidir, toplum değerlidir, devrim niyeti bozgunculuktur. Bir korku… Bir telaş…

Bu sebepten muhafazakarlar aileyi her şeyden ötede tutarlar. En temel yapıdır aile. Aile bir kurum olarak ayakta ise toplumun geleceğinde hala ümit vardır bu bakışa göre. Daha da önemlisi ulusların bile perspektifini dayandırdığı atomlardır aileler, bir nevi örneklerdir. Nasıl ki anne-baba çocuğunun güvenliğini sağlıyor, sağlığıyla ilgileniyorsa; aile-toplum-ulus üçgeninde de işler böyle yürür.

Muhafazakarlar; içinde boy boy çocuklar olan, yeni nesillerin yetişme ocağı olarak önemsedikleri ailenin mesela geçim derdine düşmesiyle ilgili olarak pek de tutarlı fikirler öne sürmezler. İktisat yaklaşımları karışıktır. Bazıları “devlet” der, bazıları “özel sektör”. İşte tam orada ‘kader’ devreye girer. Her bilinmeyen ya da yanıtı tam olarak aranmamış sorunun pansumanıdır ‘kader’.

Geleneksel muhafazakarlara göre mühim olan her şeye rağmen ‘olanı’ korumaktır. Sorgulamadan hem de… Aileyi çok önemseyen bu yapıda ekonominin açık verdiği, yerle yeksan olduğu zamanlarda ailenin o birbirine bağlanması gereken bireylerinin nasıl parçalandığını görmezden gelirler. Sembolik biçimde bir arada kalan, “Aman elalem ne der şimdi?” ile büyütülen nesillerin nasıl bozguncu sayılabileceğini daha baştan tarif etmişlerdir çünkü. Gerçek dünyadaki yaşam olanaksızlıklarına bakmaya sıra gelince bir anda ‘kahrolsun bencillik’ diye diye özgürlüğü lanetlerler. Daha da fenası, ataerkil yapı altında ‘aile reislerinin’ bencilliği ve sınırsız özgürlüğü biçiminde yaşanır bu muhafazakarlık. Toplumun en küçük birimi olan ailelerde olduğu gibi bu reisler kendilerinden başkasının özgürlüğünü istemezler.

Muhafazakarların ortaya koyduğu asıl tezatlık ise çok sevdiği toplumun başka bireyleriyle çıkarlarının çatıştığı anlarda belirir. Minik bir fayda uğruna hani o ‘olmazsa olmaz’ dayanışmacı ve bağımlı ruh bir anda ortadan kalkıverir ve gözler, daha düne kadar kendi varoluşu için anlamlı bulduğu diğerini görmez hale gelir.

İşin esası; herkes kendi çıkarlarını sürdürebildiği ölçüde ‘tutucu’dur. Sorun tam da budur! Hayata böyle bakan, onu kendi ‘bencilliği’ üzerinden yorumluyordur aslında. Platon’un mağarasındaki gerçeği bulmak için zincirlerini çözüp hareket eden diğer kişinin özgürlüğünü, özgürleşmesini de kendi çıkarlarını sürdürmek için reddeder. Ne var ki; ışığa bakmaya korkanlar diğerlerinin körlüğünü isterler.

Özetle; özgürlüğü bencillik sayanlardan korkun. Onlar ki; özgürlüğün verdiği bütün nimetlerle takiye yaparlar ve kendilerinden saymadıklarıyla asla bir toplum inşasına kalkışmazlar. Onların toplumu hep ‘onların toplumu’dur. Nihai çelişki içinde bir türlü kaybolamayışları da bundandır.

‘Hey özgürlük!’ mü, ‘bencillik’ mi? Hangisi seni tarif eder?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

5 Yorum

  1. 13 Aralık 2021, 06:14

    “Işığa bakmaya korkanlar diğerlerinin körlüğünü isterler.”
    Müthiş bir söz.

  2. 13 Aralık 2021, 04:01

    Arkadaşım yazar zaten kavramların muhtevasındaki zayıflıktan söz ediyor. Çorba olan zihniniz, zihinlerimiz. Karar ver diyor yazı, bir düşün bakalım hangisisin, ne kadarısın diyor müthiş örneklerle. Çok zekice.

  3. 13 Aralık 2021, 03:58

    Sizi yeni keşfettim ve bayıldım. Düşündüğümüzü sandığımızı düşündürtüyorsunuz. İyi çalışmalar.

  4. Eee?Bencillik nereye gitti?Çorba yapmışsınız ama bencillik son tahlilde uçmuş gitmiş.Siz mi uçurdunuz yoksa tarif edemeyince?Salla muhafazakarı onun insan değeri taşımadığı malum ama liberalin insanı,batıda,kutu gibi evde yalnızlıktan kedi köpek tükete tükete heder vaziyette.Özgürlükten dibi çıktı ama insansızlıktan yerden yere atıyor kendini.Belki de ben anlamadım ne dediğinizi.Özgürlük bizatihi bencilliğin zıttıdır.Özgür insan diğergamdır.Siz oturun Halkçılık ilkemizi bi okuyun.Etraflıca!

  5. Özele; KATILIYORUM.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!