İlk sendika lideri Musa peygamber

featured

Nazif Ay yazdı…

Yusuf Peygamber zamanında Mısır kralına yakın aşiretlikten, firavuna hizmet eden köleliğe sukut etme kaderi vardı Yakup’un/ İsrail’in çocuklarında.

Atası Yusuf’un hesaplanmamış katkısıyla, bir Mısırlı mazlum olarak doğdu Musa.

Onun mazlumluğu doğar doğmaz başladı.

Musa, sırf doğduğu için öldürülme cezasıyla muhataptı.

Tanrı, o doğduğunda, annesinin gönül kulağına fısıldadı: “Onu nehre bırak!”

Annesi, ablasını ona gözetleyici yaptı, Musa’yı Nil’e bıraktı.

Sudan seslenen Musa’yı, annelik adayı Asiye kucakladı.

Firavun, düşmanlık ettiği esrarengiz düşmanını burnunun dibinde büyüttü.

Koskoca pehlivan yapılı bir genç oldu Musa.

Firavunun mimarı oldu, işçilerin başında şef oldu.

Musa, klasik din adamı değildi. Haktan, haklıdan, sömürüsüz yaşamdan yanaydı.

Tarihin ilk işçi hareketinin önderi, ilk sendika lideri oldu.

O, işçilere ve kölelere mesai mantığıyla yaklaştı, özlük haklar verdi.

Sebt gününü/ Cumartesiyi onlara tatil etti, buğday ambarlarının kapaklarını ardına kadar emekçilere açtı.

Musa’nın gücü kuvveti, bir devrimcinin etkisi kadar büyüktü.

Onun tokadı, Yahudilerin firavuna karşı besledikleri nefret ölçüsünde şiddetliydi.

Şiddetini, kraldan çok kralcı olmaya hevesli bir ezen taşeron şefinde, böbürlenmesine yenik düşmüş bir cebbar kişilikte denedi.

Bir sillede bir kodaman Mısırlıyı, yüz üstü cansız yere serdi.

Musa tarafını belli etti. Artık sarayda kalamazdı.

Musa’nın mazlumluğu devam etti.

Gurbet yurdu Mısır’dan, başka bir gurbete hicret etti.

Kuyu başında başka tür zalimleri gördü ve kovdu.

Ödül olarak Şuayb’ın kızıyla evlendirildi.

Musa’ya başka bir kız önerildi. “Aklımızda senin için bunu düşünmüştük” denilince Musa: “Bu yine sizin aklınızda kalsın, dışarı çıkmasın” diye karşılık verdi, aydın zekâlı mizahını sergiledi.

Musa bir gün çölün ortasında, Tuva vadisinde Tanrıyı, ateş saçan bir çalıda gördü.

Tanrı, hem görünür oluyor hem gizeme çekiliyordu.

Tanrı, hem somut muhatap oluyor hem manevi boyutta kayboluyordu.

İnsanlar, beş duyu organlarını ve hayal güçlerini kullanarak bazen zihninde Tanrılar oluşturabilir ya, Musa’nın Tanrısı bunu ortadan kaldırdı, sırf hayal kurarak Tanrı aranmasına gerek olmadığını gösterdi.

Çalıdaki Tanrı: “Ben neysem oyum” diyordu.

Yine, “Benim adımı gereksizce anma” diyerek geveze dindarlığı yasaklıyordu.

Musa bazen Tanrının ulaşılmaz olduğunu kabul ediyor bazen de kadim inançların damarıyla Tanrıyı görmek için çatlıyordu.

Hani Tanrı için “Mekândan ayrı, varlıktan ve zamandan öte” diyorlardı ama çalıda çırpıda ve daha çok şeyde niye Tanrı: “Bu gördüğün, benim” diyordu!

Tanrı, mekândan ayrı olmadığı gibi zamandan da öte/ münezzeh değildi.

Çünkü ilahi beyanda geçen: “Sizin bin yılınız, benim yanımda bir gündür” sözü ona aitti.

Mekânda ve zamanda bulunan Tanrı, kırık kalplerde ve yaşlıların nazik ruhunda hep olacaktı.

Mekân ve zamanla ilişkili olan Tanrıyı herkes daha iyi anlasın artık!

Musa, görev aldı Tanrıdan.

Kimi Musevi ilahiyatçılarına göre Tanrı, Musa’ya kızgın Yehova olarak sesleniyordu bazen de şefkatli hitabını Elohim/ Allahümme/ Allah’ım olarak sunuyordu. Yahova isminin, Sami dillerden Arapçada karşılığı ‘Ya Hüve’ (Ey O diye anılan Tanrı) demekti.

Kenanlıların ‘El’ diye seslendiği Tanrı anlayışı gitmiş, onun yerine İsrailoğullarını Mısırlılardan kurtarması istenen gazap sahibi, dinamik, esrarengiz ama aynı zamanda merhameti sonsuz bir Tanrı gelmişti ve bu iki Tanrı ayrı ayrı varlıklar değildi.

Açıkçası, insanları duymayan Tanrının ya da Tanrıların yerine cevap veren ve istekleri kabul eden tek Tanrı dönemi başlamıştı.

Musa, Tanrısal muhataplıkla donanıp firavunun karşısına tüm heybetiyle dikildi.

Mısır’ın Tanrılarına ve firavunun kutsallarına meydan okudu.

Firavunun sihirbazlarına karşı o da aynı gösterinin bir büyüğünü yaptı. Sahtekârlıklarının çöktüğünü gören sihirbazlar bu zeki adama iman etti.

Musa, firavunun din adamları olan ve bugünün dinden nemalanan dincilerin atası Hâmanları da susturdu.

Tanrı, Musa’nın elindeki asada, yani haksızlıklara cephe alan isyanındaydı.

Musa’nın mağlup ettiği firavuna karşı asıl galip asada gizli olan Tanrıydı.

Nil’i yarıp geçen, firavunun pişmanlık kokan ağzına balçık çamur dolduran kudret, Tanrıya mekân olan o asadan geliyor.

Musa ve Tanrısı diktatörlüğü yıktı, köleleri özgürleştirdi.

Musa, Sina Dağına çıktı ama Tanrıyı göremedi.

Kabala’da, on ayrı Tanrı tezahürü olduğundan, seyru suluk Sefirot ile Tanrıya ulaşılabileceğinden söz ediliyordu.

Musa, Sina’da kırk gün kalarak, sonraki çağlarda gelecek olan tarikatçıların Çille’de kalma/ Kırklamak, Tanrıya adanan günleri kırka tamamlama geleneğini başlattı.

Musa, ulaşılamaz denilen Tanrı ile iletişim sağlarken, Sina’nın eteklerindeki   Yahudiler yine maddeye tapan duygularını uyandırdı, altından buzağı heykeli yapıp tapınmaya başladı.

Bu durum, Musa’yı hayal kırıklığına uğrattı ve öfkeye teslim etti.

Gurbet elden ana yurda göç ederken bir başka gurbet hissi yaşayan Musa’nın mazlumluğu, Sina’da Tanrıyla buluştuğu kırk günün ardından ümmetinin buzağıya tapınma ihanetiyle sürüyordu.

Musa, birçok kez bela ile yıprandı.

Musa, yalnızca dinsel bir şeriat, din hukuku getirmedi, pozitif hukukun da ilk yazıcısı oldu.

Tanrı, kral olmadığı halde kralların atası Musa’ya felsefenin temel mantık kurallarını hediye etti veya Tevrat, felsefeyi boş geçemezdi ve bu alanla ilgilendi. Dikkat eden görür ki, Yunanlılarca dünyaya serpilen felsefenin ana kurallarından bir kısmı Tevrat’ta ayetti.

Henüz kundaktayken yaşam savaşına giren Musa, yaşamda kalma şansının diyetini türlü sıkıntılarla ödemeliydi ve ödedi.

Birçok bebek masum olduğu halde katledilirken Musa’nın Tanrı tarafından kurtarılmasının faturası ağır oldu.

Musa, hiçbir zorluğa aldırmadan hem mazlumlara ışık hem maddeciliğe isyankâr hem de emekçilere sendika lideri oldu.

Cumartesinin/ Sebt gününün din tatili olduğunu sanıp sosyal hareketlerin ilk nüvesi olduğunu fark etmeyenler, Musa’yı bir türlü anlayamadı, devrimci peygamberi kendileri gibi sıkıcı ve sabit ruhlu zannetti.

 

İlk sendika lideri Musa peygamber

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

13 Yorum

  1. Musa’ya sadece 10 emir verildigini dusunmuyorum. Bakara-87’de Musa peygamber’e kitap verildigi belirtiliyor. Nisa-153’de buyuk bir kitap oldugu yine belirtiliyor. Ancak Yahudilerin su andaki durumu bizden de beter. Bizim tevrat dedigimize onlar sanirim Tenak diyorlar. Bir de Torah (tore?) dedikleri var, kurallar anlamina gelen. Tenak Torah’in icinde anladigim kadariyla. Torah’da 24 kitap yazili var, bunlarin 5 tanesinin Musa Peygamber tarafindan yazildigi iddia ediliyor (diger adi eski ahit). Bir de sozlu Torah dedikleri var, diger adi Midrash (bizim hadisler gibi birsey olsa gerek). Biri olmadan digerinin anlanamayacagini falan soylerler. Bir de rahiplerin kendi salladiklari var, bizdeki hocalar gibi. Onlar da en az bizim kadar batagin icindeler.

  2. 29 Ocak 2021, 11:55

    Tanrı Musa’ya iki taş tablette “On Emir” verdi. Bunun dışında Tanrı ile Musa arasında başkaca bir ayet trafiği yok. O zaman Tevrat nedir?

  3. “Birçok bebek masum olduğu halde katledilirken Musa’nın Tanrı tarafından kurtarılmasının faturası ağır oldu.” Buradan Allah masum bebeklerin aci cekmesine izin veren bir vicdansiz gibi izlenim olusuyor. Bir de bunun yukunu Musa peygambere birakiyor sanki onun sucu. Isin aslini ben bilmiyorum elbette, dunyada elbette cok vicdansiz kotulukler de oluyor ancak Isa Peygamberin kissasina bakarsak, Allah onu aci cekmemesi icin katina cikartip arkada sadece suursuz bedenini birakmistir. Isin aslini bilmeden boyle seyler yazmak dogru degil. Allah herseye guc yetirendir, ve suphesiz kimse de ondan merhametli degildir. Butun is ve oluslar Allah’a varir (Ali Imran 109).

  4. Yazida bir baska sorun, sebt (cumartesi) gunu ile ilgili de asiriya kacan bir beyan var. Bugun artik ne icin yasak edilmis ise israilogullarina, olay sadece basit bir tatil meselesi degil. Musa peygamber’in kendi verdigi bir buyruk olma ihtimalini dusuk hatta yok. Hicbir peygamber Allah’in belirtmedigi birseyi haram/yasak edemez. Kuran’da konu ile ilgili ayet Araf-163. Burada sebt gunu yasak oldugu halde balik avlamaya cikan insanlardan ve husrana ugratilmalarindan bahsediliyor. Olay basit bir, bugun dinlenin bre ey ahali olayi degil. Bu yazinin tamami yanlislarla dolu. Inanan kardeslerimi tekrar uyarmak istiyorum, lutfen ama lutfen, icinde Kuran’dan referans almayan hicbir dini makaleye itibar etmeyin. Mutlaka kendiniz de arastirin. En azindan ayet referansi olursa, yanlis bile olsa baska ayetler ile dogru olana varabilirsiniz.

  5. 28 Ocak 2021, 14:40

    Muhammed Can Araslı kardeş, yazarın mesajını elbette idrak edip kabûl etmekteyiz ama onun bunu iletirken kendine dayanak olarak kullandığı hatalı iddiaları düzeltmek gerektiği için sadece o düzeltmeler yoruma konuldu. Teolojik tartışmalar ve Üsküdarı geçenler ayrı ve kapsamlı analiz gerektirir.

  6. Hic sasirmadim !

  7. Evet arkadasim, hatta Allah ogut veriyor Musa’ya. Firavun’a gidin, ona guzel soz soyleyin, belki ogut alir diyor (Taha-44). Diklenme falan yok. Sonucta, Allah haddi asanlari sevmez (Maide-87). Ayet referans gostermeden yazilan butun “dini” icerikler hep boyle sacma sapan uydurma seylerden olusuyor. Peygamberler Allah’in sectigi kullaridir, ama Araf-6 ayetini de goz onunden cikarmamaliyiz. Allah’a karsi hic kimsenin bir garantisi yok. Hepimiz cok dikkatli olmaliyiz.

  8. Birincisi Musa Peygamber’i oraya zeus gibi koymak olmamis. Neye benzediginin bilinmesi mumkun degil. Daha onemlisi, Kuran’daki kissas anlatilanlar ile hic uyusmuyor. Musa Peygamber kendi kavminden birisinin gazina gelerek kavga ediyor, ve adam olduruyor. Daha sonra ayni adam yine ona gaz vermeye calisiyor ama bu sefer ayni hatayi yapmiyor, o adami kovuyor. Devaminda kacmak zorunda kaliyor, rabbine (efendisine, sahibine, tek melik’e) dua ederek siginiyor. Son olarak, Allah rabdir, melik’dir. Kraldir. Ustelik tek kraldir. Musa peygamber de krallarin atasi falan degildir, Kuran ayetlerine gore hicbir zaman da oyle davranmamistir. Bos ve gereksiz bir yazi oldugunu dusunuyorum, ve hala bekliyorum, Nazif bey bilmedigimiz ne anlatacak diye.

  9. 28 Ocak 2021, 07:19

    Ikinci olarak eklemek isterim musa firavunun karsisina butun heyetiyle dikildi demissin,kardesim o kadar da değil.musa Allahtan kardesi hatunun yanında kendisine destekci olması için gelmesini istiyor.kardesi Harun ile firavunun karsisjna dikiliyor.dhaa sonra dağa çıkınca da topluluğunu hatuna emanet ediyor.toplulugu bucağına yapınca da hatuna kızıyor.yani Allahin tane tane anlattigi uzerine basa basa zikrettigi musa peygamberin kardesinden hiç bahsetmemende bir art niyet mi sevelim? Yazin yanlis,eksik,bozuk,daha önceki yazılarına yaptığım yorumu da tekrar edeyim amaçsız ve faydasız.din hakkinda yazi yazacaksan ve ben muslumanim diyorsan daha dikkatli ol.

  10. 28 Ocak 2021, 07:09

    İlk isci hareketinin önderi önderi olarak nitelendirdiği musa peygamber değil atası yusuf peygamberdir.cunku kıtlık zamaninda kölelere toprak verdirip ektırmistir.koleler yusuf peygamber sayesinde toprak sahibi olmuştur.yazı baştan yanlış.okuyucuyu da yanıltıyor.gunumuz rerminolojisiyle geçmişi açıklama gayretindesin fakat yanlış bilgi veriyorsun.

  11. 28 Ocak 2021, 07:05

    ‘tanrı yoksulların, ezilmişlerin yüzüdür’ der kuran
    yazar ın mesajını idrak etmekte direnen sizin zihniyetiniz deki kafalar nedeniyle doğu ve islam dünyası binlerce yıl teolojik tartışmalar içinde
    boğulup kalmış, atı alan da üsküdarı geçmiştir

  12. 28 Ocak 2021, 04:32

    Yorumlar bağlayıcı değildir ve okurlar beğensin diye yazılmıyor. Yorumcu eleştiri de getirebilir ama yorumu beğenmeyenler karşı eleştirisini yazmalıdır ki, herkes niye beğenmediğini anlasın ve yararlansın. Marifet, beğenmeme seçeneğini işaretleyip adeta hadi bana eyvallah demek değildir!

  13. 27 Ocak 2021, 22:32

    Yazar, uzun tarihçeyi kısaltıp hikayeleştirmiş ve kısmen olumlu bir iş yapmıştır. Fakat Onun metafizik olduğunu unutup mekân ve zamandaki türlü tecellileri Tanrının bizzat Zatı sanmakta ve “Tanrı mekândan ayrı olmadığı gibi zamandan da münezzeh değildi.” şeklinde mantık hatasını sürdürmektedir. Doğrusu, mekân ve zamanın Tanrıdan ayrı olmadığı çünkü Onun varlığı ile var olabildiğidir. Mekânda ve zamanda bulunanın Tanrı değil Onun tecellileri olduğunu, Tanrıya bir mekân ve zaman tahdidi konulamayacağı demek olan münezzehlik kavramını doğru anlamasını ve anlatmasını öneriyoruz. Tanrı her an her yerdedir yerine her an ve her yer Tanrının etkisi altındadır çünkü O istemedikçe “yaprak kımıldamaz” şeklinde anlamak ve kabûl etmek sanırız en mantıklı olan ifadedir.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!