İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun savcılık ifadeleri ortaya çıktı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) yönelik terör soruşturması kapsamında, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun savcılıktaki ifade işlemi tamamlandı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, İBB Başkanı İmamoğlu ve 99 kişi hakkında “suç örgütü yöneticisi olmak”, “suç örgütüne üye olmak”, “irtikap”, “rüşvet”, “nitelikli dolandırıcılık”, “kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek” ve “ihaleye fesat karıştırmak” iddiası ile yine Ekrem İmamoğlu, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat ve Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan’ın da aralarında bulunduğu 7 kişi hakkında “PKK/KCK terör örgütüne yardım etmek” iddiasıyla başlatılan soruşturmalar sürüyor.
Emniyetteki işlemleri sonrası Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne getirilen İmamoğlu, İBB’ye yönelik terör soruşturması kapsamında savcılığa 1 saat boyunca ifade verdi.
ANKA’nın haberine göre İmamoğlu’nun ifadesinde şunlar yer aldı:
“4 gündür nezarette bulunan bir kişi olarak yürütülen soruşturmaların içinin boş, ahlak sınırlarını aşan uydurma sorularla dolu en güçlü dayanağını gizli tanık ifadelerine bağlamış olması ve gözaltına 3-5 gün kala hatalı tespitler içeren Masak raporlarıyla doldurulmuş, tarihe kara bir leke olarak geçecek süreç yaşatılmıştır. Bu süreç Türkiye’nin itibarını zedelemiştir.
Gözaltına alınmadan oluşturulan, uydurma 6 dava ve 30 yıla yakın hapis cezası istemi ile İstanbul Üniversitesi tarafından iptal edilen diploma ve sadece gözaltından bir gün önce açılan kreşleri kapatmaya yönelik şahsi tebliğ edilen soruşturma bu kişilerin kötü emellerinin ispatıdır.
Ben Anadolu kültürünü, kimse devletinin birlik ve bütünlüğüne bağlı, Trabzon’un yetiştirdiği, bir çocuğun İstanbul’a Büyükşehir Belediye Başkanı olmasını sağlayan sistemin her koşulda ifade eden Atatürk’ün emaneti ‘Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir’ prensibini her an hizmetinde asla unutmayan demokrasi boyunca hukuki yollarla mücadele etmiş biri olarak bu yargı tacizine boyun eğmeyeceğim, hakkımı ömrüm boyunca milletimiz çok iyi bilir.
Milletimiz her hak yiyeni sokakta yüzüne söyler, hakkımı ömrüm boyunca savunacağımı her yerde ifade etmişimdir. ‘Hak yemem, hakkımı da yedirmem’ prensibimi milletimizin büyük irfanı ile seslendiriyor ve milletime ses veriyorum. Bu prensiple inancımla ifade ediyorum ki; milletimizin bu hak mücadelesinin en üst seviyede vereceğine olan inancım büyüktür. Bu iftiralar milletimizin bağrındaki duvarlara çarpıp geri dönecektir.”
İŞTE İKİNCİ İFADESİ
İmamoğlu’nun İBB’ye “terör” iddiasıyla başlatılan soruşturmada verdiği ifadenin ardından “yolsuzluk” soruşturmasında verdiği ifade de ortaya çıktı.
İmamoğlu, ifadesinde şunları söyledi:
“Ben fotoğraflar ile ilgili cevap vermek istemiyorum. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyım ve Türkiye’de en fazla gündemde olan kişilerdenim. Hayatım halkın arasında geçiyor ve insanlarla ilgili en fazla güvendiğim şey bir kere gördüğüm insanları tanımak ve hatırlamak üzerinedir. Ancak listeli bir şekilde fotoğraf tablosunun önüme konularak büyük bir bölümünün benimle çalışan özel yaşamımda benimle ilişkili ve siyasi olarak yol arkadaşı olduğum belli insanların bana sorulmasının şahsıma uygun bir soru yöntemi olarak görmüyorum. Zaten fotoğraflarda olan kişilerle ilişkilerim bellidir ve tespitlidir. Diğerleriyle ilgili tanımadığım insanları gözümle hatırladığım kadarıyla ifade ederek tanımaya çalışacak çaba içerisinde olacak bir kişi değilim.
Bana sormuş olduğunuz Sarıyer İlçesi Reşitpaşa Mahallesinde bulunan 624 ada, 175 parselde yer alan kamulaştırma ile ilgili tamamen belediyenin bölgeyi yeşil alan olarak halkın huzuruna sunması için yapılmış bir çalışmadır. Belediye olarak binlerce kamulaştırma işlemi yapılmıştır. Buda onlardan sadece bir tanesidir.
Yasemin Eroğuz tarafından satın alınan söz konusu yer her ne kadar MASAK raporunda 3.000.000 matrahlı ve 250.000 TL kapora ödemesi şeklinde gözükmüş ise de, söz konusu arazinin alımı için Türkiye İş Bankasından iki ayrı kredi kullanılarak gerçekleşmiş olup, ödemeler kredi vasıtasıyla gerçekleşmiştir. Bu hususun tekrardan araştırılmasını istiyoruz.
Benim Emrah Bağdatlı, Adem Soytekin, Hüseyin Köksal, Fatih Keleş gibi şahısların malvarlığı ile ilgili artışlarla ilgili bir bilgim yoktur. Kendi ticari hayatlarıdır.
Bir kamu yöneticisi olarak kamu ahlakına sahip olduğumu iddia eden bir kişi olarak en önemli hususun şeffaflık ve hesap verebilirlik olduğunu çok iyi bilirim. Hayatım ile ilgili hiçbir hususun gizliliği olmamıştır. Hele hele kamu yöneticisi olduktan sonra gizlilik olamayacağını da bilen birisiyim. Ticaretim ile ilgili ailem ilgili tüm hususlar kamu oyunun önünde şeffaf bir biçimde sürmektedir. Üç nesildir ticaretin içinde olan bir insan ve dünyanın en büyük şehirlerinden birinin belediye başkanı olarak kamuda hesap sormanın ve hesap vermenin çoklu yöntemleri var iken dört gün önce sabah 6’da yüzlerce polisin evden bir insanın alınması ve oluşan gündem ile Türkiye’ye büyük bedeller ödetilmesi, ilave olarak da insanları mutsuz ve huzursuz hale getirilmesi ve son olarak mübarek Ramazan ayında kul hakkı yenmesi benim ve milletimin çok ağırına gitmiştir.
Üzülerek bir şehrin yollarının kapandığı, giriş çıkışın denetlenir hale geldiği, koca ilçelerin tümüyle barikatlarla çevirili bir ortamın benimle ilgili soruşturma süreçlerinin ve gözaltına alma eyleminin ne kadar yanlış olduğunun göstergesidir. Doğru yöntemi tercih etmeyip namusuma, haysiyetime leke getirecek uygulamaları yapanların, raporları düzenleyenlerin Allah’ın verdiği ömür kadar mücadeleme hukuki zeminde sonuna kadar arayacağıma yemin ettim. Benim söyleyeceklerim bunlardan ibarettir.”