15 Temmuz 2016’daki hain darbe girişimi sırasında Genelkurmay 2’nci Başkanlığı görevinde bulunan Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, geçen 10 Temmuz’da Sabah Gazetesi’nden Okan Müderrisoğlu’na yaptığı açıklamalarda Ergenekon kumpasına ilişkin de değerlendirmede bulundu. Güler “Ergenekon kumpasında çok kıymetli, özel yetişmiş personelimizi kaybettik ve bunun acısını daha sonra çok çektik. Onları kaybettiğimiz için FETÖ’cü alçak ve hainler yönetimde kendilerine alan açarak şans bulmaya başladılar. Hepsi, yüzde yüz FETÖ operasyonuydu” dedi.
“Ergenekon-Balyoz kumpasları” sorusu beş gün sonra 15 Temmuz’da bir canlı yayında dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’a da soruldu. Akar ise “hukuk içinde kaldık” diyerek, şu ifadeleri kullandı: “Askeri hapishaneye ilk defa rütbeliler gelmeye başladı. Olabildiğince komutanlarımızın yardımıyla siyah elbise giydirilmesini kaldırdık. Hukuk çerçevesinde yapılacak ne varsa yapıldı. Hukuki anlamda süreç devam ediyordu. Kara Kuvvetleri Komutanı olduğumuzdan itibaren ‘burada Türkiye sathında her gittiğimiz yerde vazifemizi hukuk çerçevesinde, şeffaf yapacağız’ demiştik. Etrafımızda yakın çalıştığımız subay ve generaller var. Onların tavrında bazı farklılıkları sezdik. İstihbarat birimlerine tekrar tekrar sorduk. ‘Herhangi bir kayıt yoktur’ diye cevap geliyordu.”
Sözcü yazarı Aytunç Erkin bugünkü yazısında, söz konusu iki farklı “Ergenekon” değerlendirmesine dikkat çektikten sonra 15 Temmuz darbe girişiminin ardından hazırlanan ve darbe davalarının en önemli delillerinden biri olan 43 sayfalık raporu hatırlattı.
Erkin, darbenin ardından yaşananları şöyle aktardı:
“15 Temmuz 2016 darbe girişimi gecesinin bitimi ve ertesi sabah. Darbenin kilit isimlerinden Genelkurmay Personel Plan Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç ile Genelkurmay General-Amiral Şube Müdürü Kurmay Albay Cemil Turhan’ın makam odaları o sabah aranır. Çekmecelerden mavi klasör, kırmızı dosya, siyah karton kutu ve sarı zarf çıkar… Bunların içindeki evraklar, Genelkurmay İstihbarat tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilir. Fişlemeleri ve raporları inceler. Askeri usullerle ilgili hata yapmamak için Genelkurmay Başkanlığı’na başvururlar. Karargah, Tuğgeneral Nerim Bitlislioğlu, Albay Orhan Gürdal ve Albay Oğuz Okuyucu’nun olduğu bir Bilirkişi Heyeti oluşturur. Bilirkişi Heyeti’nin başındaki Tuğgeneral Nerim Bitlislioğlu ve ekibi, “mavi, kırmızı, siyah ve sarı” dosyaları da titizlikle inceler ve 6 Mart 2017’de, 43 sayfalık rapor hazırlar. Bu bilirkişi raporu, Türkiye’nin dört yanında görülen FETÖ askeri darbesi mahkemelerinin en önemli delillerinden biri olur.
‘EN GEÇ 2017’DE İHTİLAL BEKLENİYOR’
O renkli dosyalardan çıkan evrakların ayrıntılarında darbe girişimine nasıl gelindiği ortaya çıkar. Tuğgeneral Nerim Bitlislioğlu ve ekibi, evrakların altına kısa kısa notlar da düşer. Sayfa 8… (Mavi Dosya) Dosya No: 2… 2014 Yüksek Askeri Şura (YAŞ) sonrası hazırlanan ve Ocak 2015’te Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e sunulan “Bilgi Notu”nu okuyalım: Bilgi notu incelendiğinde FETÖ terör örgütünün Türk Silahlı Kuvvetleri’ne nasıl sızmaya başladığı ve ele geçirilmeye çalışıldığı detaylı bir analiz yapıldığı görülmektedir. (Bilgi notunun 2014 Yüksek Askeri Şura (YAŞ) sonrası hazırlanan ve Ocak 2015’te Genelkurmay Başkanlığı’na gönderildiği değerlendirilmektedir.) Örgütün kendisini TSK içerisinde yeterince güçlü hissettiği anda bedeli Türkiye’yi kaybetmek dahi olsa ihtilal yapmaktan çekinmeyeceği belirtilmiştir. Bu amaçla silahlı kuvvetlere hâkim olmanın mutlaka bir amaç için olduğu ve en geç 2017 yılında ihtilal veya savaş beklendiği ifade edilmektedir. “Bilgi Notu”nun muhtemelen Ocak 2015’te Genelkurmay Başkanlığı’na ulaştığı… Dönemin Genelkurmay Başkanı (Necdet Özel) tarafından 30 Ocak 2015 tarihinde görüldüğü ve önemli görülen yerlerin altının kırmızı kalem ile çizildiği…”
Hulusi Akar’ın canlı yayında Ergenekon kumpasıyla ilgili soru üzerine verdiği yanıtı hatırlatan Erkin, “Şimdi Hulusi Akar diyor ya: ‘İstihbarat birimlerine tekrar tekrar sorduk. Herhangi bir kayıt yoktur diye cevap geliyordu.’ Genelkurmay karargahından çıkan “notlara” göreyse ‘istihbarat’ gelmiş” diye yazdı.
Erkin, 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin Genelkurmay Çatı Davası’nın bilirkişi raporunu hazırlayan ve 2019’da emekli edilen Tuğgeneral Nerim Bitlislioğlu’nun, Bilirkişi Raporu’nun 43’üncü sayfasında “Ocak 2014- Temmuz 2016, TSK İçerisindeki Mevcudiyetini Muhafaza ve Darbe Hazırlıkları” başlıklı bölümünde şu tespitleri yaptığına dikkat çekti:
“… FETÖ/PDY Aralık 2013 tarihinden sonra da (17-25 Aralık süreci) TSK’yı tamamen ele geçirme faaliyetlerini örtülü olarak sürdürmeye devam etmiştir. Aralık 2013 tarihinden itibaren örgütün gizli emellerinin anlaşılması ve birçok kamu kurumunda FETÖ/PDY mensuplarına yönelik soruşturmalar başlamasına rağmen TSK içerisinde örgüt mensuplarının ortaya çıkarılarak tasfiye edilme süreci başlatılamamıştır.” “… Örgüt kendi bünyesindeki gerek kritik görev yerlerinde bulunan elemanları gerekse askeri ve sivil yargı, emniyet ve istihbarat birimlerindeki hakimiyeti sayesinde bu süreci akamete uğratmıştır. FETÖ mensubu olduğuna dair hakkında bilgi elde edilen personeli korumak ve kollamak maksadıyla ‘Bilgi ve belge yok’ veya ‘Tetkik ediyoruz’ gibi ifadelerle hiçbir şey yapılmamış, aksine bu personelin mensubiyetleri örtbas edilmeye çalışılmıştır.”
MİT’TEN GİDEN 22 MEKTUP
Erkin ayrıca, MİT’ten Genelkurmay’a giden ve “TSK’da FETÖ yapılanmasıyla” ilgili 22 mektubun varlığına da dikkat çekerek, “O dönemin iki Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ve Hulusi Akar’ın bu mektuplardan haberi olmadı mı?” diye sordu.
Sayın seyirciler proğramımıza müzik ile devam ediyoruz.İbrahim Tatlıses söylüyor;Yalan.Ardından nostalji parçamızla devam edeceğiz;Yeliz’den Yalan.
Hulusi Akar’ın Ergenekon ve Balyoz kumpaslarindaki rolünü öğrenmek isteyenler Maruzat isimli YouTube kanalında yayınlanan Mustafa Önsel’in danışmanlığında hazırlanan Sırtlan Pususu (ayni isimli kitabi da mevcut) belgeselini izlesin.
Ilginctir, tayyibin dokundugu herkes cogul konusmaya basliyor. S.ogan da oyle oldu en yakin. Ozgur ozel de yakinda baslar. Ecel herkese gelecek asansor yigidim. Olum melegi geldiginde ona da dersin “biz” diye. Ama umarim onden once saglikli bir sekilde burada da yargilanirsin. Gecmise hayri olmasindan degil, gelecek nesiller icin.