Kıtlıktan ve zulümden doğduk

featured

Ali Yağız Baltacı yazdı

“AFGANİSTAN’DA, IRAK’TA, İRLANDA’DA YAPTIKLARINIZ CEHENNEMDEKİ ŞEYTANLARI BİLE UTANDIRIR. KANA BULANMIŞ GELİNCİKLERİNİZİ TERTEMİZ FORMALARIMIZDAN UZAK TUTUN”

Anti-emperyalist bir siyasi partinin kurultayında veya bir mitingde değil, bir futbol maçında açıldı bu pankart…

Üstelik insanlık tarihinin en büyük sömürge imparatorluğu olan Birleşik Krallık’ın, bu imparatorluğun emperyalist savaşlarını kutsadığı en özel gününde.

Bu pankartın hikâyesini öğrenmek için bir futbol takımının, daha doğru bir ifadeyle çilekeş bir halkın bir hikâyesini öğrenmemiz gerekiyor.

Birleşik Krallık’a bağlı bir bölge olan İskoçya’nın Glasgow şehrine yolunuz düşerse,  yemyeşil İrlanda bayraklarıyla donatılmış Celtic Park stadyumunun girişinde bir yazı dikkatinizi çekebilir:

“Born of famine and oppression” yani “Kıtlıktan ve Zulümden Doğduk” sözleri aslında bütün hikâyeyi özetliyor.

İskoçya’nın iki takımı olan Celtic ve Rangers arasındaki rekabet değil sizlere anlatacağımız, çok daha fazlası.

Zira bu hikâyenin temelinde bir mezhep çatışmasından çok daha fazlası yatıyor.

İngilizler için sömürge dendiği zaman akıllara ilk gelen ülke İrlanda’dır.

Coğrafi yakınlığından dolayı İngilizlerin en eski sömürgesidir İrlanda.

Avustralya’dan Yeni Zelanda’ya, Hindistan’dan Hong Kong’a, Güney Afrika’dan Myanmar’a bütün Dünya’nın altını üstüne getiren İngiliz emperyalizminin 1000 sene önce ilk yerleştiği ve sömürgeciliği öğrendiği yerdir burası.

İrlandalılar, 1921 yılında bağımsızlıklarını kazanıncaya kadar çok uzun ve zorlu bir yoldan geldiler. Mal gibi alınıp satılmakla, kıtlıkla, yoklukla, açlıkla sınandılar.

Mülkiyet hakkı olmayan Katolik İrlandalılar, Protestan İngiliz Kraliyeti’nin gözünde “insan” bile değildi.  İrlandalılara biçilen tek rol, Protestan İngiliz elitleri için çalışmak ve İngiliz İmparatorluğu uğruna hiç bilmedikleri topraklarda ölmekti.

İngiliz imparatorluğunun emperyalist savaşları uğruna, binlerce İrlandalı genç, hiç tanımadıkları coğrafyalarda, Asya ücralarında, Kuzey Afrika’da, Gelibolu’da ölüp gittiler.

1845 yılında, İrlanda’da büyük bir kıtlık baş gösterdi. Ülke bu sırada 9 milyon olan nüfusunun yarısına yakınını kaybetti. 1 milyondan fazla insanı yaşamını yitirdi, kalanlar ise çareyi ülkeyi terk etmekte buldu.

Biraz parası ve gücü olanlar, o yılların fırsatlar ülkesi olarak kabul edilen ve dünyanın her yerinden gelen göçmenlere kapısını açan ABD’ye gitti. ABD’ye giden İrlandalılar, ülkenin doğu eyaletlerine yerleşti ve bugün dahi oldukça güçlü olan bir Diaspora oluşturdu.

Ancak ABD’ye gitmeye gücü olmayan çoğunluğu çok daha zorlu bir süreç bekliyordu. Coğrafi olarak İrlanda’ya yakın olan, petrol yatakları keşfedilen ve ucuz iş gücüne ihtiyaç duyulan, İskoçya’nın Glasgow kenti on binlerce İrlandalının göç adresi oldu.

Kıtlıkla boğuşan İrlandalıları, ucuza çalıştırmak için Glasgow’a getirdi İngilizler. Burada da sefalet devam etti çünkü İrlandalıların mezhebi Katolik, katıksız bir monarşi şehri olan Glasgow’un ise resmi mezhebi protestandı.

Glasgow’da doğan her iki İrlandalı çocuktan birinin açlık ve hastalık yüzünden ölmesi sebebiyle Katolik bir rahip tarafından 1887 yılında Celtic adı altında bir vakıf kuruldu.

Vakıf kuruldu kurulmasına ama nasıl ayakta kalacaktı?

Açlıktan kırılan İrlandalıların bağış yapmaları mümkün değildi. Protestanların ise bir Katolik vakfına bağış yapmaları hayalin bile ötesindeydi.

Akıllara Britanya’daki en büyük tutku olan futbol geldi. Vakıf tarafından, İrlandalı gençlerden kurulu bir takım kuruldu. Şehirde küçük çaplı yerel maçlara çıkan bu takım, Protestan takımlarını yenerek para kazanmaya başladı.

Elde ettikleri gelir sayesinde Glasgow’da yüzlerce bebek için süt ve aşı parası elde edildi, böylece ölüm oranında düşüş sağlandı. Bir yıl sonra ise bu takımın kurumsallaşmasına karar verilir ve 1888 Yılında yokluklar içinde kurulan Celtic FC’nin hikâyesi böylece başlar.

Glasgow’daki İrlandalı gençlerin en yetenekli olanları bir takım kurar ve şehrin en ünlü takımı olan, Kraliyet ailesinin takımı olarak bilinen Rangers’a maç teklifinde bulunur.

Arkasında koca bir imparatorluğun desteği olan Rangers’ın fakir İrlandalı çocuklara kaybedeceği kimsenin aklının ucundan geçmez ama sonuçta Celtic maçı 5-2 kazanır.

Bu büyük zaferle büyük bir üne ulaşan Celtic, artık dünyadaki bütün İrlandalıların sembolü olmuştur.

Rangers ile aralarındaki gerilim ise o günden sonra bir daha hiç dinmez.

Hem etnik hem dini hem de siyasi rekabet içeren bu derbi, bir futbol maçından çok daha büyük anlamlar taşıyor.

Şimdi gelelim yazımızın başındaki o pankarta…

Celtic taraftarlarının Birleşik Krallık’ta nefret edilmelerinin en önemli sebeplerinden birisi, Ada’da “Rememberence Day” (Anma Günü)  ya da “Poppy Day” (Gelincik Günü) olarak adlandırılan günlerde, Celtic stadında yapılan protestolar.

“Poppy Day” yani Gelincik Günü, Bir sömürge imparatorluğu olan İngiltere’nin yüzyıllar boyunca dünyanın her tarafında ölen askerleri için tertiplenen bir nevi şükran ve yas günü bu. Çanakkale’den Falkland Adaları’na, Irak’tan Afganistan’a kadar tüm dünyada ölen İngiliz askerlerinin anılması için düzenleniyor.

Gelincik Günü’nde,  Britanya’daki bütün liglerde mücadele eden takımlar, formalarına kırmızı bir gelincik yerleştirerek saygı duruşuna katılıyor. Celtic kulübü, 1970’lerin sonuna kadar bu etkinliğe katılmadı. Aldığı büyük cezaların sonunda ise katılmak zorunda kaldı. Ancak taraftarlarının bunu kabullenmeye niyeti yoktu.

“İrlanda’da, Afganistan’da, Irak’ta yaptıklarınız cehennemdeki şeytanları bile utandırır(gölgede bırakır). Kana bulanmış gelinciklerinizi(poppy) halkalarımızdan(Celtic formasındaki yeşil çizgiler) uzak tutun” pankartını da böyle bir günde açtılar.

Kulübün en büyük yoldaşlık hikayesi ise Filistin’le. Emperyalizm ve Siyonizm karşıtlığıyla nam salan Celtic tribünlerinde Celtic ve İrlanda bayraklarının ardından en çok dalgalanan bayrak Filistin bayrağı.

Glasgow’un Katolik mahallelerinde Filistin’e, Afganistan’a, Irak’a selam gönderen resimler görmek mümkün.

Futbolun asla sadece futbol olmadığı sözünün en çarpıcı örneklerinden birisidir Celtic’in hikayesi. İskoçya’da yaşayan Katolik İrlandalılar için bir varlık yokluk timsalidir.

Bugün yeşil-beyaz halkalı formalarıyla, bütün dünyada milyonlarca insanın sevgisini kazanan bu kulüp, fakir İrlandalı çocukların karnını doyurmak için kurulmuş bir vakıftan ibaretti aslında.

Bu yazının yazılmasını sağlayan iki kişiye teşekkür borçluyum:

1-) İlk olarak 2016’da Brexit Referandumu sonrası röportaj yaptığım ve 3 yıl boyunca birçok defa görüştüğüm, kendisinden İrlanda bağımsızlık mücadelesini dinlediğim, İrlanda’nın eski Ankara Büyükelçisi Sayın Brendan WARD’a.

2-) Twitter’da Celtic’in kuruluş hikâyesini anlattığı bilgiseli ile bana ilham kaynağı olan ve bu yazıda kullanılan bilgilerin önemli bir kısmını edindiğim Sayın Cem Türktekin’e.

Kıtlıktan ve zulümden doğduk

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!