Köşe yazılarında ‘bildiri’ tartışması

featured

Emekli Amirallerin Montrö açıklamasına yönelik “darbe, muhtıra bildirisi” suçlamasına yazarlar da tepkili. Suçlamalar “algı operasyonu” olarak değerlendirilirken, görüşlerin toplu halde açıklanmasının suç olmadığı, “ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtiliyor.

Emekli Amirallerin Montrö duyurusu “darbe, muhtıra” sözleri ile suçlandı.

Bazı yayın organları, siyasi partiler ve hükümetten gelen sert suçlamalara yazarlar da tepkili…

Konuya ilişkin kaleme alınan köşe yazılarında ortak açıklamanın “ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, suçlamaların “algı operasyonu” olduğu vurgulandı.

İşte yazarların suçlamalara tepkileri:

BARIŞ DOSTER(CUMHURİYET)

“Türkiye üç gündür, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin laik yapısına ilişkin bir bildiriyi imzalayan 104 emekli amirali ve sonrasında yaşananları konuşuyor. İktidar bloku; bildirinin üslubu, içeriği, zamanlaması, kamuoyuna aktarılış biçimi üzerinden bildiriyi darbe girişimi, darbe çağrısı, vesayet arayışı olarak yorumluyor. Muhalefet ise böyle düşünmüyor. Ana muhalefet partisi CHP; iktidarın yine ve yeni bir mağduriyet edebiyatı yaptığını, asıl gündemin üstünü örtmeye çalıştığını vurguladı. Son haftalarda yükselişte olduğu yönünde yaygın bir kanaat oluşan İYİ Parti lideri Meral Akşener ise yanlış hamle yaptı, bildiri için “zevzeklik” dedi. Bu kaba, çirkin ifadeyle de yetinmedi. Bir yanlış daha yaptı; siyaseti siyasetçilerin yapması gerektiğini söyledi. Tepki çekti. Meseleyi tartışmakta yarar var.  

Birincisi, yurttaşların, emekli büyükelçiler ve emekli amiraller dahil, sadece uzmanlık alanlarında, eğitimini aldıkları konularda değil, herhangi bir konuda da görüşlerini tek tek veya toplu halde açıklamaları suç değildir. Anayasanın güvencesi altında olan düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamındadır.  

İkincisi, emekli askerlerin darbe yapması olanaksızdır. Darbeyi, elinde silah olanlar yapar.  

Üçüncüsü, emekli amirallerin çok iyi bildikleri Montrö, çok hassas oldukları Atatürk, Cumhuriyet ve laiklik konularında görüş bildirmesi, siyaset yapmak değildir. Kaldı ki siyasi konularda açıklama yapmak için siyasetçi olmaya gerek de yoktur. Siyaset; sadece siyasetçilere bırakılamayacak kadar önemli olduğu gibi, çok da geniş bir alanı kapsar. Ülkenin ve dünyanın gidişatı hakkında konuşmak, siyasettir. Seçimlerde oy kullanmak, siyasettir. 1 Mayıs’ta emekçilerin birlik, dayanışma, mücadele bayramına katılmak, siyasettir. Anayasamızda yazan sosyal devleti savunmak, siyasettir. Eğitimin ve sağlığın piyasaya, özel sektöre bırakılmasına karşı çıkıp, kamucu, halkçı, toplumcu, devletçi politikaları savunmak, siyasettir. Hayat pahalılığını ve işsizliği eleştirmek, siyasettir. Bu bağlamda, siyasetle ilgilenmeyen kimse yoktur. Siyasetle ilgilenmediğini söyleyen, doğruyu söylememektedir.”

ARSLAN BULUT(YENİÇAĞ)

“Emekli amirallerin açıklamasının bir darbe bildirisi olarak gösterilmesi ise “psikolojik operasyon” veya moda tabirle “algı operasyonu”dur.
Tam da bu konuda eski TBMM Başkanı ve Millî Merkez Başkanı Hüsamettin Cindoruk, RS FM’de Ali Çağatay ile Seyir Hali programında konuyu yorumlarken “Montrö’ye sadakat benim için de sizin için de amiraller için de bir güven ve ahlak borcu, orada söylediklerine kimse itiraz edebilir mi?” dedi.
Peki öyleyse, emekli amirallerin açıklaması, neden iktidar tarafından “darbe bildirisi” diye yorumlandı?
Cindoruk şöyle dedi: 
“Birileri sanki asker darbe yapacakmış duygusu içinde istasyonda elinde çiçek darbeyi bekliyor. Darbe yapacak diye amirallerin bildirisini ele alıp Türkiye’yi bir kaosa sürüklüyor. Hükümet bunu olgunlukla karşılasaydı ve soruşturmalara vesairelere girişmeseydi bu büyükelçilerin ve eski milletvekillerinin yaptığı yayın gibi kalırdı. Hükümet çomak soktu bu işe. Alınganlık gösterdi ve bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Askerin devletimize sahiplik duygusunun daima darbecilik duygusu olarak algılanması yanlıştır. Bunu darbeleri çok iyi takip etmiş bir vatandaş olarak söylüyorum. Ne kadar alınganlarmış! Emrinde taka dahi bulundurmayan komutandan korkar mı devletimiz? Devletin korkmasından daima ben korkmuşumdur…” 

Peki emekli amirallerin Montrö açıklamasının bir faydası oldu mu? Bu soruya da emekli amiral Nejat Eslen, veryansıntv’deki yazısında cevap verdi:
“Biden ne kadar sıkıştırırsa sıkıştırsın, artık Amerikan savaş gemileri Montrö Sözleşmesi’ni delip Karadeniz’e çıkamaz.
Eğer Amerikan gemileri Montrö Sözleşmesi’ni delip Karadeniz’e çıkarsa, emekli amiraller de haklı çıkar.
Bence, emekli amiraller önemli bir iş başardı.
Montrö Sözleşmesi’ni koruma altına aldılar.
Emekli amiralleri üzüp, Yunanistan’ı sevindirmeyelim.”

SELCAN TAŞÇI(YENİÇAĞ)

“Bu bildiri dolayısıyla ne tartışılıyor günlerdir ekranlarda?
Darbe.
Nasıl tartışılıyor?
Şöyle:
–  Bakın, bakın gördünüz mü “Yüce Türk Milleti’ne” diye başlamışlar, daha ne desinler!…
–  Bakın, bakın “Atatürk’ün gösterdiği yolda…” demişler, nasıl darbe iması yok!…
–  Bakın, bakın “Endişe ile karşılıyorlarmış”!
***
Bu sözlerle tartışılan gerçekten “darbe” kavramı mı yoksa Atatürk mü? Türk kimliği mi? Endişeyi, itirazı velhasıl muhalefeti ifade hakkı mı?
Bu sözlerle yapılan şey gerçekten “darbelere karşı çıkmak” mı? Yoksa “darbe”leri algıda “Atatürk”çü, “Türkçü”, “Milliyetçi” hatta “muhalif” dille özdeş hale getirmek mi?
İktidardaki zihniyetin sahip olduğu “100 yıllık hesaplaşma” şuuraltına sahip olmayan kim, “Atatürk” adını duyunca, yahut bir metnin “Yüce Türk Milleti’ne” diye başladığını görünce “darbe” evhamına kapılır Allah aşkına?
Bu, akıl, mantık, vicdana dayalı, en önemlisi  de “hukuki” bir temel sayılabilir mi?
Ne yapacağız yani, “Aman darbeci bellemesinler” paranoyasıyla adımızı mı değiştireceğiz? Atatürk ilke ve inkılaplarından söz etmeyi mi yasaklayacağız kendimize; hele de muhalefet ederken, Allah muhafaza!
Demokrasi mi olacak sonra da bu paranoyanın adı?”

TUNCAY MOLLEVEİSOĞLU(CUMHURİYET)

“Sanki kurucu anlaşmalarımız Lozan ve Montrö’ye karşı bilinçli bir yıpratma kampanyası yokmuş gibi…

Sanki 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında TSK’nin “yapılandırılması” normalmiş gibi…

Sanki eğitim programından Atatürk konusu çıkarılmamış gibi…

Sanki yaşadığımız darbe girişimindeki imza tarikat yapılanmasına ait değilmiş gibi…

Sanki emir komuta ilişkisini tarikat şeyhi ile kuran amiral hakkında işlem yapılmış gibi…

Sanki Mavi Vatan tehlikede değilmiş gibi…

Sanki ABD’nin Karadeniz hayalleri bilinmiyormuş gibi…

Sanki “Montrö feshedilecek, topunuz gelin” diye AKP beslemeleri yazmamış gibi…

“Nereden çıktı bu açıklama” diye soruyorlar…

Emekli amirallerin uzman oldukları alanda yaptıkları iyi niyetli uyarıdan darbe mağduriyeti çıkarmaya çalışıyorlar.

Ancak açlık ve yoksulluk içindeki seçmenin karnı tok bu masallara…

*

Askerlik mesleğinin doğal gereğidir ülke çıkarları için düşünmek… 

Onca eğitimi, Türkiye’ye yönelik tehditleri belirlemek, strateji oluşturmak ve gerekiyorsa savaşmak için almadılar mı?

Futbol yorumu yapsalar daha mı iyi?!

Emekli amirallerin darbeyi çağrıştıracak tek bir imaları olmadığı halde haklarında soruşturma başlatılması 10 yıl önceki FETÖ operasyonlarını hatırlattı…

Evleri basılarak gözaltına alınan isimlerin bazıları FETÖ’nün kumpas davalarında hapis yatan ülkemizin gözbebeği komutanlardı…”

MİNE SÖĞÜT(CUMHURİYET)

“Biz susalım. Ağzımızı bıçak açmasın. 

Ya bizi de içeri alırlarsa… ya bizi de işaretlerlerse… ya iş bulamazsak… ya maaşımızı keserlerse… ya çoluğumuza çocuğumuza musallat olurlarsa… ya mahkemelerde süründürürlerse… ya fark edilirsek… ya mimlenirsek… ya… diye diye türlü bahanelerle duralım durduğumuz yerde. 

Şimdi sıra emekli amirallerde.

Sizce yarın kimde?”

Köşe yazılarında ‘bildiri’ tartışması

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!