Köy köy dolaşıp, bağlama öğreten Erdal Erzincan’ın kitabı 23 Nisan’da çocuklarla buluşuyor

featured

Türk Halk Müziği sanatçısı Erdal Erzincan, 3 yıl önce başlattığı ‘Gezici Bağlama Atölyesi’ projesiyle köy köy gezip imkanı olmayan çocuklara bağlama dersi verdi. Erzurum, Erzincan ve Tunceli merkezli yapılan çalışmanın dersleri bir kitapta toplandı. 25 yıllık eğitmen Erzincan’ın çocuklara ithaf ettiği kitap, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda raflardaki yerini alacak.

Erdal Erzincan, “Ben kitabı yazmaya başladığımdan itibaren hep 23 Nisan aklıma geldi. Bu kitap, 23 Nisan’da çıkmalı dedim. Yılını değil ama gününü hedefleyerek, başladım. Öyle de oldu. Sevgili çocuklar, bağlamaya tutunun, hayata bağlanın” dedi. Erzincan, kitap yazmaya nasıl karar verdiğini şöyle anlattı: “Kafamda hep bir soru oldu. Zaman içerisinde Erzurum, Erzincan ve Tunceli’de bir ‘Gezici Bağlama Atölyesi’ başlattım. Oradaki çocuklara yönelik gönüllülük esasına dayanan bir eğitim projesi. Bu projede sadece çocuklarla oldum. Çocukların dünyasını daha yakından görme fırsatım oldu. Kendi çocuğum oldu, onunla daha fazla empati kurma şansım oldu. Zaman içerisinde böyle bir kitap yazma hayalim oluştu.”

‘BÜYÜK KENTLERE SIKIŞMIŞ AYRICALIKLI BAĞLAMA EĞİTİMİNİ ORAYA DA DAHİL ETME AMACIYLA BAŞLATTIK’

Gezici Bağlama Atölyesi isminin ortaya çıkışını da anlatan Erdal Erzincan, “Her dersimiz farklı bir köyde oluyor. Erzurum’dan, Erzincan’dan, Tunceli’den gelen çocukları bir köyde buluşturup, o köyde ders veriyorduk. Hem o köyün folklorunu, kültürünü öğreniyorlardı hem de büyük kentlere sıkışmış ayrıcalıklı bağlama eğitimini oraya da dahil etme amacıyla başlattık,i mkanı olmayan çocuklar için. Gerçekten güzel sonuçlar alıyoruz. Pandemiden dolayı biraz sekteye uğradı. Ama yine de online bir şekilde bu çalışmayı sürdürüyoruz.Gezici Bağlama Atölyesi ruhunu oraya gidemediğimiz için şu an tam yansıtamıyoruz. Orada olmak, gönül gönüle, yüz yüze, cemal cemale olmak başka bir şey. Başka bir ruh, başka bir duygu. Ben de besleniyorum” şeklinde konuştu.

‘TOPRAĞA DOKUNMADAN BU BAĞLAMAYA DOKUNMAK BİR ŞEY İFADE ETMİYOR’

Erdal Erzincan, “Eskiden şöyle düşünüyordum, imkanı olmayan çocuklara yardım gibi algılıyordu insanlar ama şu anda bence o çocuklar büyük kentlere bir ders veriyorlar. Bu kültürün, bu geleneğin kökü oralarda. Onlar çok daha hızlı ilerliyorlar ve buradaki çocukların eksiği ortaya çıkıyor. Toprağa dokunmadan bu bağlamaya dokunmak bir şey ifade etmiyor. İkisini beraber yapınca anlamlı, ikisini beraber yapınca kıymetli” dedi.

‘İNANIYORUM Kİ ÇOCUKLARIMIZ BAĞLAMAYA TUTUNUR’

3 yıl önce başlattıkları Gezici Bağlama Atölyesi’ni kitaba dönüştürmenin mutluluğunu yaşayan usta sanatçı, “Gezici Bağlama Atölyesi 2018 yılında başladı. 300 çocuk geldi seçmeler için. Kulak sınavı yaptık, yetenek sınavı yaptık. 25 kişi ile başladık yolculuğa. İstanbul’da yıllardır devam eden binlerce öğrencim oldu. Ama oradaki 25 öğrenci buradaki binlerce öğrenciye bedel. Burada çocukların dünyasına uygun bir repertuvar var. Son derece sevecekleri, keyifli. Ayrıca bu kitap için özel olarak bestelediğim eserler var. Bu kitaptaki eğitim programını denedim ve onları çalarken yüzlerinin güldüğünü hissettim. En çok ortak yüzlerinin güldüğü o 23 Nisan coşkusunun gözlerinde parıldadığı bir repertuvar burada yer alıyor. İnanıyorum ki bu yeni kuşaklar buradan hareketle belki, buradan güç alınarak yapılacak çalışmalarla çocuklarımız bağlamaya tutunur” diye konuştu.

Köy köy dolaşıp, bağlama öğreten Erdal Erzincan’ın kitabı 23 Nisan’da çocuklarla buluşuyor

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. Şu ülkede kültür kavramı içine girmeyen tek şey dil galiba. Haberle ilgisiz olacak ama herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm bir veriyi paylaşacağım.

    İZMİR
    Pelask’lar (Balak’lar, yani Sakaların bir kolu)) bugünkü Yunanistan, bütün Ege, Trakya ve Batı Anadolu’da yaşamaktaydılar.
    Bunların Ege Denizi’ni Balak Ögen olarak adlandırdıklarını düşünüyorum.
    Türk Dilinde,
    ögen ‘ırmak, derya’ (B Ögel, Türk Mitolojisi)
    Kendi iç denizlerini kendi adlarıyla adlandırmaları gayet beklenilen bir durum.
    Yunan da bu adı bütün Pelas kültürünü aldığı gibi alıverdi.
    Aigaion Pelagos ‘Ege Denizi’ (Grekçe, etymonline.comm)
    Balakların dilinde, daha sonraları Türkçede,
    ögen > ögek > ögeğ > öge > ege gibi bir gelişim ile Ege şekline girdi.
    İzmir’in ilk adı Mirina’dır. MÖ 3000’lerde Balakların bir alt kolu olan Leleg’lerce verilmiş addır. Mirina adı bizim şimdi Türk Dilinde gördüğümüz
    müren ‘deniz, ırmak’ sözüdür.
    Çünkü; İzmir hem deniz kıyısındadır, hem de Meles çayı üzerindedir.
    Batılı dillerde, Turanilerden alınma kelimelerde, başta bir s- türemesi vardır. (S-Yasası, A. Atabek)
    s-mirina > Smirna
    Bu Smirna’yı parlatıp dururlar. Egede Yunan kültürü… Yunan şehirleri…
    Gelelim Meles Çayı’na:
    malak ‘dere’ (Derleme Sözlüğü)
    Bu bir raslantı değil. Başkurt ağzında balakay ‘çay’, Macarca volgi ‘ırmak’. İdil ırmağının, Rusça sanılan, Volga adı da bu babdandır.
    balak > balas > beleş >meles gelişimi çok klasiktır.
    Balak sözünün daha arkaik biçimi balang olmalıdır. Dildeki değişim bunu gösteriyor.
    balang > melen
    Melen adlı çaylar da Anadolu’da yaygındır. (Örn. Düzce Melen Çayı).
    Homeros, İzmirlidir. “Meles’in oğlu” diye çağrılmıştır. Turuva’nın (Balık >Viluşa) destanını yazan Ozan).
    Melesi Genesa
    Türk Dilinde,
    gun ‘oğul’ dur.
    Yunan’ın -os’larını kaldırırsan, Türk Dili olduğu ortadadır.
    Meles Gun
    Oba Türk Dilinde ‘yerleşim yeri’ anlamındadır.
    Tur Oba > Turuva ‘Tur Şehri’
    Başkaları buraya şehir anlamında Balık diyorlar.
    Hatti’lerde (Balak, Hatti bunlar hepsi akrabadır) Viluşa( balık > viluşa, politi, polis).
    Bir başka Mirina daha var. Efes’te, küçük bir yerleşimin adı da eskiden Mirina idi. Çünkü eskiden Efes de bir liman şehri idi.
    Oba > Oba-es > Efes
    veya
    Oba(ğ) > Abad (-k >-d) > Efes >Ephesus
    Bu oba adı bir çok Sümer şehirlerinde de vardır.
    Abad > Amed (Diyarbakır)
    Oba zamanla yer adı eki haline gelmiştir.
    Ant-ep, İdl-ip, Hal-ep, İskil-ip adlarındaki bu ek olsa gerektir.
    Balık sözü aşağılarda (Didim) Milet oldu (Araplarda belde, Batıda politi, polis olması gibi)
    Eski tarihler Ege Göçlerini (MÖ 1200) yazarken, Sekel’leri Şakal-aşa olarak veriyor.
    Yani, boy adı yerine -eşe eki var.
    Bizim yakın tarihimizde Güney Ege Ment-eşe Yöresi’dir. Ment-eşe Beyliği. Güney Ege Adaları bizim jargonumuzda Menteşe Adaları’dır.
    Ment- sözü, Menderes adının da köküdür. Ama Yunan’a kaptırmışsın.
    Fakat bir Türkiye Başbakanı, İstanköy yerine “Kos Adası” adını kullanırsa, kaybedenlerden olursunuz.
    Başka bir gün, Sard şehrini ve altınlarını yazarız, kısmetse.
    Adnan ATABEK
    03.11.2020

  2. Çocukları öyle görünce bir an iran’dan bir görüntü zannettim.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!