Maden, üniversite ve bir sevgililer günü

featured

Mustafa Özgür Sancar yazdı…

“Sevgi zor, aşırı çaba isteyen bir iştir; çünkü belirli bir an için değil, sonuna kadar sevebilmek gerekir.” (Karamazov Kardeşler) Fyodor Mihailovic Dostoyevski.

Sevgililer günü yine bir rüzgarla geçti. Bu “çok önemli gün”le ilgili çıkan haberleri okuduğumda ne kadar şaşırdığımı size anlatamam. Sevgililer günü için eşine ya da birlikte olduğu kadına liposuction, botoks hediye edenler varmış. Hiç kuşku yok ki herhangi birinin böyle bir eğilime sahip olmasını sağlayan birden fazla dış ve iç etken olmalı. Kayıtsızlık, bir sınıfsal sorun, bilinç bulanıklığı, ilk planda sayabileceklerimiz…

Erzincan’ın İliç ilçesinde maden alanındaki heyelanda 9 işçi toprak altında kaldı; yaralılar var. Siyanür yayan altın madeni ile ilgili ihmaller, bu madenin Kanadalı şirketine bahşedilen 200 milyon Euro’luk vergi affı, yine bu madenin kapasite arttırımına, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı, şimdi İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı olan Kurum’un onay vermiş olması, sevgililer gününün kayıtsızlık bariyerini aşamıyor.

İstanbul Üniversitesi rektörünün aldığı tuhaf halka açılma kararı da öyle… Bu da sevgililer günü ile bulanan bilinçleri berrak sulara çeken bir uyaran olamıyor. Oysa, Türkiye’nin en eski eğitim kurumlarından bir tanesinin nasıl yönetilemediği gerçeği var karşımızda. Üniversite evrensel tanımı gereği bilim üreten, halkın hizmetinde olan bir kurumdur; sıradan bir yurttaş üniversiteye gidip ders dinleme hakkına sahiptir; ancak bu belli kurallar çerçevesinde yapılabilir. Rektörlük ilk uygulamayla, üniversiteyi herkesin istediği anda girebileceği, ders sırasında sınıflarda oturabileceği açık alan hâline getirdi. Güvenlik ve asayiş sorunu olabileceği gerçeği, oluşan tepkiyle sonradan akıllarına geldi ve ziyaretleri zaman ve kuralla düzenlemek zorunda kaldılar. Ülkenin en eski ve büyük eğitim kurumunun getirildiği bu nokta, aslında bugünkü ülke gerçeği anlatıyor; ne var ki sevgililer gününün büyüsü, ülke gerçeği ya da 14 Şubat Türkiye gündemini gölgede bırakacak bir etkinliğe sahip; bu bir sorun, sınıfsal bir sorun, hayata nasıl baktığınızla ilgili bir sorun…

Kendi gerçeğiniz ve dünyaya kayıtsız değilseniz, sevginin bir zaman aralığına sığdırılamayacağını veya paraya tahvil edilemeyeceğini, düşünüyor olmalısınız. Bir 14 Şubatsızlık manifestosundan bahsetmiyorum; Aziz Valentine’e adanan 14 Şubat, kendi tarihsel gerçeği içerisinde yaşanıyor olsaydı, kabul edilebilirdi. Bulanık bilinçleri sağaltmak, rafine bir gerçeklik düşüncesine ulaşmak için sevgililer gününün eleştirilmesi gerektiğini savunuyorum.

İHTİYAÇ, TÜKETİM, PAZAR İLİŞKİSİ

Su götürmez bir gerçek… 14 Şubat için bu bahsedilen “hediyeleri” kolaylaştıran promosyonlar yapılıyor. sevgililer gününe özel fiyatlar, indirimler, taksitlendirmeler vb. Normalde elde edilmek istenen bu vesileyle, görece avantajlı koşullarda bir hediyeye dönüşüyor, ayrıca iki işlevi birden gerçekleştirerek hem “önemli gün’le ilgili vazife yerine getirilmiş hem de bir “ihtiyaç” karşılanmış oluyor. İşin ihtiyaçla ilgili bölümü başka bir tartışma konusu; ancak 14 Şubat’a sığdırılan vazifelerin gerçek bir ihtiyaca karşılık gelmediğini söylemem gerekiyor. Tek başına bu nedenle, 14 Şubat sevgililer gününün kapitalist pazarı besleyen bir fırsat olduğu düşüncesine kayıtsız kalamıyorum. Gerçek bir fırsat; tüketici aleyhine işleyen bir fırsat…

Oysa 14 Şubat, insan ilişkilerini ve tarihî anlamamız için son derece önemli bir hikâyeye sahip.

AZİZ VALENTİNE’NİN ERDEMLİ DURUMU

Hikâye kulağa yabancı değil. Aziz Valentine… M.S. 3. yüzyılda yaşadı. Ve dönemin Roma İmparatoru Claudius II’nin ordusunu güçlendirmek için genç erkeklerin evlenmesi yasağını, kıydığı gizli nikâhlarla boşa çıkarttı. Sonunda bu eyleminin cezasını canıyla ödedi.

Aziz Valentine’in sevgiyi yaşatmak adına, canını bile ortaya koyan, erdemli tutumunu hatırlamak için takvimlere işaretlenen bir gün olsa 14 Şubat, hiç kuşku yok ki düşünsel ve kültürel evrenimize büyük bir ufuk kazandırırdı.

GERÇEK SEVGİLİLER İÇİN HER GÜN SEVGİLİLER GÜNÜDÜR

Bütün bu satma-tüketme-reklam, kapitalist pazar ilişkilerinin ötesinde aslında söylenmesi gereken sevginin bir tek güne sığdırılamayacağıdır. Gerçek sevgililer için her günün sevgililer günü olduğudur. Sevgiliyle dünyanın değiştiği gerçeğini görmektir. “Hayat istediğin gibi yaşıyorsan güzeldir” sözünün doğrulanmasıdır. Sevginin bir emek işi olduğudur. Sevginin kendisinin, en kıymetli eşyalardan, ödüllerden daha değerli bir hediye olduğunu anlamaktır.

‘NE MUAZZAM ŞEY SENİ SEVMEK’

Nazım Hikmet de “Ne muazzam şey seni sevmek” derken Vera’ya, sevginin sonsuz anlamına işaret ediyordu.

“… Canım, bir tanem, seni sevmeden önce dünyayı sevmesini bile bilmiyormuşum. Bu şehir güzelse senin yüzünden, bu elma tatlıysa senin yüzünden, bu insan akıllıysa senin yüzünden, bu kadar iyi yürekliyse senin yüzünden…”

Maden, üniversite ve bir sevgililer günü

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!