Veryansın TV’nin Pankuş Programına konuk olan Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Volkan Özdemir Mart ayı sonunda kısa çalışma ödeneğinin kaldırılmasıyla yeni bir işsizlik dalgasının geleceğini vurgulayarak, pandemi döneminde ‘devletçi’ politikaları benimseyen ülkelerin örnek alınması gerektiğini belirtti.
Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Volkan Özdemir Gazeteci Erdem Atay’ın Pankuş programına konuk oldu. Ekonomi alanında son dönemdeki büyüme enflasyon oranları, reform paketleri, döviz durumları hakkında önemli açıklamalarda bulunan Volkan Özdemir Türkiye’nin karşılaşabileceği olası ekonomik problemler hakkında uyarılarda bulundu.
Volkan Özdemir’in açıklamalarından öne çıkanların bir kısmı ise şu şekilde:
Özdemir “ Vatandaşın ilk önce baktığı enflasyon, gıda enflasyonu. Enflasyon dizginlenemiyor, dizginlenmesi de kolay değil. Bunun çok derin yapısal sorunları var. Başta üretimsizlikler, Türkiye’de tarımın gelmiş olduğu hal, başka sektörler… Ama şunu unutmamak lazım 2019’dan itibaren Türkiye Ekonomisi bir kriz içerisinde. O Türkiye ekonomisinin kendi içsel dinamikleriyle olan bir krizdi.
KISITLAMALAR ESNAFI VURUYOR
2020’ye bir de bunu daha katmerli geçirmemizi yol açan covid-19 salgını eklendi… Bilhassa dünyanın her yerinde uygulanan, Türkiye’de uygulanan, devam eden kısıtlamalar, çoğu da reel sektörü, esnafı vuruyor. Finansal piyasalarda ise bambaşka bir manzara var. Hem dünyada hem Türkiye’de… Mesela kovid salgınının ilk çıktığı zamanlarda ilk aylarda finansal çöküşle birlikte Dow Jones’da Amerika da bu başlamıştı.
Sonra Türkiye dahil gelişmekte olan ekonomilerde borsa çöküşleri, finansal piyasalarda çalkantı, emtia fiyatlarının dibe vurması görüldü. Fakat 5-6 aylık bir süreden sonra finansal piyasaların toparlandı, kriz öncesi seviyelere geldi. Ama bu sefer kısıtlamalar nedeniyle reel ekonomi ciddi anlamda sarsılmış durumda. Dünya ekonomisi 1929 krizinin sonrasındaki döneme benzer bi şekilde dünyanın her yerinde Türkiye de işsizlik görüldü.
‘YENİ BİR İŞSİZLİK DALGASININ GELMESİ KAÇINILMAZ’
Kısıtlamalar nedeniyle restoranlar esnaf, kafeler şuanda kan ağlıyorlar. 1 Mart’tan sonra açılacaksa bunların kaçı açılabilecek? Acaba ne kadarı kapattı, ne kadarı iflas etti. Ve kısa çalışma ödeneğinin Mart ayı sonu itibariyle sonlanacağı söyleniyor. Bu da yeni işsizlik dalgasını getirecek… İşte burada asıl kaybeden finansal piyasalar değil, reel sektör. İşsizlik neden önemli? 1929 krizinden sonra Roosevelt’in yeni mütaabakatında ne yapmışlar? Genişlemek için devlet aktif bir şekilde müdahil olmuş ekonomiye, gerekirse yolları açıp kapatmışlar. Yeter ki sistem yaratılsın. Keynesyen politikalar devreye sokulmuş. Keynes’in kitabının ismi bile bence bir çok şeyi özetliyor. Orada genel teori neyin teorisi? ‘istihdam, faiz ve para’… Dikkat ederseniz orada büyük iktisatçı ilk önce ‘istihdam’ diyor. Bu gözden kaçan bir ayrıntı. Ekonomi demek üretim, istihdam demek. İlk önce istihdam sorunları işsizlikle birlikte sosyal çalkantıya dönüşüyor. İlk önce bunu tespit etmek lazım. Türkiye ekonomisi için de zaten yanlış yönetimler uygulamalar ama bir de bunun üzerine Mart sonu itibariyle yeni bir işsizlik dalgasının gelmesi kaçınılmaz görülüyor.
‘TÜRKİYE ESNAFINI YETERİNCE DESTEKLEYEMEDİ’
Ben bir marttan sonra esnafın bilhassa zor durumu gözlemleyerek açılma taraftarıyım. Yalnız esnafın ne kadarı açılabilecek? Yalnız Türkiye esnafını yeteri kadar destekleyemedi, buraya kaynak yöneltemedi. Biz bu krizin sancılarını belli bir dönem daha çekeceğiz Dünya ile birlikte öyle görülüyor.
İşsizlik daha da durumu kötüleştirdi. Sosyal krizlere yol açar, Devletin etkin müdahalesini kamucu anlayışının tekrar devreye girmesi gerekir.
KOVİD’LE İYİ MÜCADELEDE KAMUCU ANLAYIŞ BENİMSEYEN ÜLKELER KAZANDI
Bir yıldır dünyada şu kanıtlandı, kovidle iyi mücadelede hem sağlık hem de ekonomi açısından Asya ülkelerinin kamucu anlayışı oldu. Japonya, Çin, Kore bu gibi ülkelerin veya Almanya’nın sosyal devlet anlayışını bir şekilde devam ettiren ülkeler… Bakıyoruz bu konuda başarısız olanlar da İtalya, Fransa, İspanya, Amerika gibi ülkeler, hem ölüm sayılarında hem sağlık sektörünün durumunda hem de iktisadi olarak büyük krizlerde dünyanın gelişmiş ilk 10 ekonomisinin 9’u küçüldü. Sadece Çin’de yüzde 2’nin üzerinde bir büyüme; o da yüzde 6’lardan bir geri çekilme yaşadı. İMF, Dünya Bankası’nın verilerine göre yüzde 4.5 küçüldü…
‘TÜRKİYE’DE ÖNEMLİ BİR KISIM SOKAĞA ÇIKIP ÇALIŞMAK ZORUNDA’
Türkiye’de vatandaşların yüzde 30’u evinden çalışabiliyor, önemli bir kısım sokağa çıkıp çalışmak zorunda. Buralardan büyük darbelerin geldiğini, bir de bunun üstüne yeni bir işsizlik dalgasıyla iktisadi durumun son derece ağırlaşacağını göreceğiz. Enflasyon dizginlenemiyor. Enflasyonun temel nedeni talep bazlı değil, maliyet bazlı bir enflasyon olması. O da Türkiye ekonomisinin açık bir ekonomi olarak uluslararası sermaye akımlarında son derece serbest bir politika izlemesi, dünya ekonomisiyle iç içe olması, dolayısıyla döviz hareketlerinden son derece büyük bir ölçüde etkilenmesi ve dolar sorunu… Vatandaş ne yapıyor? Haklı olarak elindeki küçük birikimini güvenli limanda tutmaya çalışıyor. Ya altın alıyor, ya dolara dövize yatırıyor… Mesela şimdi dövizin düşmesi( 8.60’lardan geri geldi, 7’nin altını gördü) döneminde şöyle bir beklenti oluştu (son 3-4 ayda) acaba dolarsızlaşma eğilimi olur mu?.. Vatandaş dolarını bozdurur mu? Ama hayır vatandaş riski alamıyor, güvenemiyor sisteme…
Programın tamamını izlemek için tıklayın↓
Kamuculuk mu???
Hocam böyle gomünist işi söylemler gelmez bize.
Bize özel sermaye yarar.
Dış borçla dönen ekonomi yarar.
Halk olarak bunları destekleyenlere veririz oyumuzu.
O söylediğin bize ters. :-)