Melez savaş mı, klasik emperyalizm mi? (2)

Prof. Dr. Ergun Türkcan yazdı...

featured

GÜN DENGELERİ KAVRAMLARI

Pre-modern dünyanın, genelde kara imparatorlukları kendi merkezleri etrafında gidebildikleri kadar gidebilirler, deniz, dağ veya başka bir devlet gücü sınırlarını belirlerdi. Okyanuslara açılınca bilinmeyene yolculukta arada bir bazı ‘ticari’ ve ‘dini’ çatışmalar çıksa da, emperyalist asker veya tüccarın gittiği yerde ‘yerliler’ ile çatışması doğaldı; ancak emperyalistler birbirleriyle pek çatışmadan, barış içinde yaşamaya veya başka yerlere gitmeye çalışırlardı. Oysa Avrupa’daki güç dengesi savaşları 20. Yy ortasına kadar klasik usulde, kendi aralarında devam edecektir. Gerçek savaşlar, hele din savaşı biçimini alırsa çok kanlı ve çok tahrip edicidir. Burada tartıştığımız konu ise NATO ve sonrasında, özellikle SSCB’nin çöküşünden sonra bu modelin, güç dengesi savaşının devam edip etmediğidir.

On sekizinci yüzyıl klasik emperyalist dünya şemasının belirdiği aşamadır; iki büyük güç, İngiltere ve Fransa dünyanın hemen her yanında birbiriyle mücadele etmekte, bu arada siyasi ve sanayi devrimler ortaya çıkmaktadır. Avrupa’nın uzun din, 30 Yıl Savaşlarını (1618-48) sonlandıran Westphalia Anlaşmaları ile arkasından İspanyol Veraset Savaşlarını (1700-13) bitiren Utrecht Anlaşması Batı Avrupa’da genel bir denge sağlamıştır; denge bozulunca İngiltere’nin bu dengeyi düzeltme içgüdüsü gelişecektir. Daha başka bir ifade ile Avrupa’da, hangi güç, başta Fransa, Avrupa’yı ele geçirmeğe çalışırsa, İngiltere diğerleriyle ona karşı ittifak kurup denge sağlamaktadır; genel dünya güç dengesi modeli artık ortaya çıkmıştır. Acaba bugünkü kavga da bu modelde mi cereyan ediyor?

MODERN DÜNYANIN İLK EGEMENLİK SAVAŞI, YEDİ YIL SAVAŞLARI 1756-63

Kanaatimce bir koloniler savaşı olarak üzerinde fazla durulmayan bu savaş belki de ilk dünya savaşı modeli sayılabilir. Savaş Avrupa, Hindistan ve en önemlisi Kuzey Amerika topraklarında cereyan eder. Avrupa topraklarındaki savaş güç dengesi modeline uygun: 1756’da Versailles’da Fransa ile Avusturya arasında kurulan ve diğerlerinin de (Rusya ve İsveç) katıldığı ittifakla İngiltere ve Prusya arasında yapıldı[1], Büyük Frederick’in yenilgisi ve Kuzey Almanya’nın tahribiyle sonuçlandı; İngiltere bir süre için denge sağlamıştı.

Fransa 17. Yy sonlarında Büyük Nazır J. B. Colbert zamanında Fransız Doğu Hindistan Kumpanyasını kurarak, Hindistan’ın Doğu-Koromandel kıyılarına el attı ve Pondicherry şehrini kurdu. Koca Hindistan’ın iki emperyaliste dar geldiği Fransızları Kalküta’yı alması, donanma göndermesi, İngilizlerin Kumpanyası yoluyla karşılık vermelerinin hikayesi sömürge tarihinin en heyecanlı epizotla-rından biridir. İngiliz Doğu Hindistan Kumpanyasının katiplerinden birisi olan Robert Clive’ın 1757’de, Hint valisiyle işbirliği yapan güçlü Fransız ordusunu dağıtmasıyla Hindistan’ın Bengal bölgesi İngilizlerin eline geçti. Buradan hızla diğer bölgelere yayılarak, yüz yıl sonra tamamını ele geçirip, Hindistan’ı, 1858 Kumpanyayı feshedip, devlete-Londra’ya bağlayacaklardır.

Ayrıntıya girmeden Kuzey Amerika savaşını anlatmak gerekirse tüm Kanada, İngilizlerin eline geçti. Fransa’yla yapılan Şubat 1763 Paris Anlaşmasıyla teselli kabilinden Hindistan’da bazı yerler bırakıldı ama Fransa’nın Hindistan macerası bitmişti. İngiltere geri kalan yerleri de almayı belki düşünürdü fakat maliyeti çok yüksek bir savaştı, çok geniş bir alanda hem kara hem de deniz savaşları icra edilmiş, insan, para ve gemi kaybedilmişti. Ancak, İngiltere’yi daha da yüksek bir maliyet ve prestij kaybı da bekliyordu: New England’daki 13 İngiliz kolonisi bağımsızlık ilan edecek ve ayrılacaktı.

ABD’nin kuruluşunu anlatmam gereksiz. Yüksek kayıplar İngiliz Hükümetini yeni vergilere zorlayacak, çaya konan vergi bardağı taşıran son damla olacaktı (Boston Tea Party). İngiltere Kanada’yı kazanırken (bugünkü) ABD topraklarını kaybediyordu. Yaklaşık 175 yıl sonra, İngiltere’nin, II. Dünya Savaşında galip çıkıp, 350 yıl sonra tüm Hindistan’ı kaybetmesine benzer; kazanan kaybediyor. Emperyalizmin her zaman kumar unsurları taşıdığını kabul etmek gerekir.

Fransa’nın, İngiltere’den Yedi Yıl Savaşından intikamı, ABD bağımsızlığını her bakımdan desteklemekti; hele Devrim gelince ipler tamamen koptu. Bunun için, ABD’ye Markiz de Lafayette komutasında ‘gönüllü’ göndermekten, İngiltere ablukasını delip, deniz ve karadan (Louisiana) yardım etmeğe kadar ‘iyilikler’ yapılmıştır. İngiltere de bunun hesabını hem Fransa’dan Devrim sırasında hem de ABD’den 1812 Savaşı’nda soracaktır: Washington’a kadar girip eski Beyaz Saray’ı da yakacaktır. Bu durumda ABD, 1823’de, içine kapanmak (Avrupa Amerika’nın işlerine, ABD de Avrupa işlerine karışmayacak)  anlamındaki ünlü (splendid isolation) Başkan Monroe Doktrinini benimseyecektir; 1917’e kadar.

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI İLE BENZERLİK VAR MI?

Yedi Yıl Savaşına benzer genişlik ve derinlikte bir savaş, sanırım sadece İkinci Dünya Savaşında gerçekleşti: ABD-İngiltere sadece Avrupa’da değil, Atlantik ve Pasifikte Almanya ve Japonya’ya karşı savaştılar. Hatta bu kadar kapsamlı bile olmadığını düşünüyorum: İngiltere iki okyanus ve çeşitli karalarda (Avrupa, Kuzey Afrika, Akdeniz, Birmanya, Pasifik Adalarında üç düşmana karşı (Alm. Jap. İtal.) savaşırken, ABD’nin genel savaş alanı Pasifik idi. Rusya’nın denizler ile bir ilgisi olmayıp, Almanya ile cephe savaşı yapıyordu. İngilizler kadar çok yaygın bir alanda olmasa da, Almanya Doğu, Batı ve Güney cephelerinde kara, Atlantik’te deniz(altı) savaşları yürütebildi. Birinci Dünya Savaşı ise sadece Avrupa ve Ön-Asya topraklarında, Akdeniz ve Atlantik alanında yapılmıştı. İki Dünya savaşında da, hep Almanya ve karşıtları (İngiltere, Fransa) vardır; işte bu nedenle Almanya hep savaş çıkarıcı rolüne uygun görülür, diğer ülkeler girip-çıkar, savaşı başlatamazlar. Temelde bu iki savaş, kaynağına göre, münhasıran Avrupa savaşıdır. Şimdi Almanya artık askeri bir güç bile sayılmazken, Üçüncü Savaş de nereden çıkacak? İkinci Savaş Ukrayna sınırındaki Polonya’nın Rusya ve Almanya tarafından bölünmesiyle çıkmıştı; sadece bir not.

İKİ ZIT MODEL

Adolf Hitler’in Avrupa savaşlarının asıl öncülü, Madrid’den Moskova’ya kadar kısa bir süre karalara hakim olan Napolyon’dur. Onun da süresi Hitler’in süresi kadar kısadır: sonunda ikisi de her şeyi kaybeder. Ambargolar modern zamanda kıyısı olan ülkelere, İngiltere denizden, Fransa gibi Avrupa kıta ülkeleri de tüm limanları kapayarak uygulamıştır. Ancak hiçbir yaptırım yüzde yüz etkili bir uygulama olamaz, olamamıştır. İngiltere Napolyon’un koyduğu bu ambargoyu (blocus continental) Portekiz ve Baltık (Rusya) kıyılarından delmiş, bu nedenle de Napolyon İspanya ve Portekiz’i, 1808’de; Rusya’yı da, 1812’de istila etmek zorunda kalmıştır. Trafalgar’da, 1805, Fransız-İspanyol donanması dağılıp yok olmasaydı, belki İngiliz adalarını kendisi abluka edecekti. Böylece İngiltere’yi istila planları da rafa kalktı. Bu mücadele stratejistleri ikiye ayıran kara Kıtası-denizden kuşatmalar doktrinlerinin doğuşuna da yol açacaktır.

Napolyon, Korsikalı olmasına rağmen, Mısır seferi hariç (Akdeniz’de İngilizlere yakalanmadan nasıl gidip geldiği bir muammadır) denizlerle hiç ilgilenmemiştir. Trafalgar yenilgisinden önce, 1804’de, Napolyon Fransa’nın Kuzey Amerika’da kalan tüm topraklarını yeni ABD Cumhuriyetine satmıştır. Louisiana purchase diye, bilinen bu satışta, Kanada sınırından Meksika Körfezine kadar, Louisina Eyaleti, bugün 13 eyaletin (states) toprakları yer almaktadır. Fransa’ya sadece, Napolyon’un ilk eşi Josephine’in doğduğu Haiti Adası kalacak burada ilk zenci cumhuriyeti ilan edilecektir. Zaten İngiltere, Fransa’nın Hollanda’yı işgalini de fırsat bilip bu iki ülkenin tüm deniz-aşırı topraklarına el koymuştur.

Çok ilgi çekici olan durum, Fransa (imparatorluğu) denizlerle ilgisini keserken İngiltere, ekstradan Fransa ve Hollanda’nın deniz-aşırı topraklarına da el koyup; İspanya’dan daha büyük bir alana sahip olmuştur. Ancak bu geçicidir; Viyana Anlaşmasıyla 1815, bu toprakların çoğunu iade etse de, Güney Afrika’da (Cape) ve Singapur gibi yerleri terk etmeyecektir. Fransa’nın ‘normal’ bir emperyalist tablosuna geçmesi, 1830’da Cezayir işgali ile başlayan Afrika ve Hindi Çini’nin zaptından sonradır. Özetlenirse, iki büyük emperyalist kendi aralarında dengeye geldikten sonra, yukarıda değindiğimiz sonradan çıkmalar dışında Avrupa’da sadece Almanya; Orta Asya’da Rusya[2] hem güçler dengesini hem de sömürgeler haritasını değiştirme potansiyeli taşıyordu; Büyük Savaşta silindiler. Gerçekten silindiler mi? Almanya’nın ikinci emperyalist girişiminin, İkinci Dünya Savaşı, sonunu biliyoruz ama Rusya’yı hala izliyoruz. Orada ne oluyor?

KAPİTALİZMİN NERESİNDEYİZ?

Bu noktada, önce günümüzde, asimetrik saydığım tuhaf bir durumu ele alalım. İngiltere Sanayi Devriminin kendine verdiği avantajla ürettiği veya sömürgelerin den aldığı tekstil ve diğer mallarını Avrupa’ya satmak ve oradan da ihtiyacı olan buğday başta, şarap ve diğer gıda ve lüks ürünleri almak istiyordu. Başka deyişle ticaretin savaşla aksamasına karşıydı; eski usul devletler savaşırken tüccarlar, zanaatkarlar, okur-yazarlar ve artistler her tarafta dolaşabilirlerdi. Günümüzde ise daha somut olarak Ukrayna savaşı nedeniyle görülen yaptırımlar, ambargolar Rusya’nın istediği (her türlü sanayi ürünü, lüks mallar, hazır yiyecek ve servis) ve Avrupa’nın ihtiyacı olan (enerji, ham madde, tahıl) ürünlere, siyasi kararlarla hem satıcı firmalar hem de enerji tüketen sistemler tarafından kendi iradeleriyle konuyor. Başka şekilde ifade edersem, yüzlerce mal ve hizmet üreten Avrupa-ABD firmaları, devletleri istedi diye, kendi mallarını Rusya’ya satmıyor yani çok büyük bir pazarı, ciroyu gözden çıkarıyorlar. Bunun Kapitalist mantıkla bir ilgisi var mı?[3] Yoksa Batı, kapitalizmden vazgeçip tüm şirketleri Sovyetler gibi devletleştirip Hükümetin (NATO’nun) emrine mi soktu?

İngiltere şirketlerini korumak için, Napolyon’un Blocus continental’ini delmeğe çalışıyordu. Fransa ona buğday vermiyor, İngiltere’de tahıl fiyatları yükseliyor, böylece (kapitalist) çiftçiler, işçi ve orta sınıflar aleyhine çok büyük karlar elde ediyordu; buna liberal iktisatçılar, başta Ricardo karşı çıkacaktır.[4] Tahıl yerine enerjiyi (doğal gaz, petrol) koyalım. Rusya bunu keserse, enerji fiyatlarının aşırı yükselmesi bir yana, bulunmadığı takdirde Avrupa ne üretim yapabilir ne de bu soğukta ısınabilir. Bu gazı kesmek Rusya’nın elinde bir koz iken Avrupa, “biz gaz da, İkinci Boru da istemiyoruz, başka yerden tedarik planları yapacağız”, diyor. Kapitalizm bir yana, mantığa aykırı bir tür siyasi mazoşizm sayılabilir mi?

Ancak silah yapımcıları (bu kavram da karışıktır, bir bilgisayarın-çipin hangi amaçla kullanılacağını kim bilir?) her zaman olduğu gibi, ister tek tarafa ister iki tarafa da silah satsın her zaman kazanır. Bu kez de, bunu ilk işaretini savunma bütçesini 100 milyar dolar artıran, ABD’den 35 tane F-35 uçağı alan Almanya veriyor. “Military-Industrial complex is well and alive”, sağ olup keyfi yerinde. Benim anlamadığım, kendini ABD ile özdeleştirmiş Coca-Cola, MacDonalds, Apple, Ford gibi kimi asırlık kimi yeni kumpanyaların davranışlarıdır.

Yaptırımların Rusya’ya mı yoksa kapitalist çok-uluslu firmalara mı daha çok zararı olacak sorusunu ayrıca cevaplamak gerekir. Biz bu firmaları, üretim ve tedarik ağlarını dünyanın her tarafına yerleştirmiş “uluslar-ötesi” kuruluşlar sanırken, acaba bunlar Batı devletleri veya NATO emrinde, onların sahip olduğu KİT’ler midir, diye bir soru aklıma geliyor. “İdeolojiler öldü” denirken, herkes bunu komünizmin öldüğü şeklinde algılıyor. Acaba komünizm eski SSCB’de (yeni Rusya’da) ölürken, doğduğu yer olan Avrupa’da mı yeniden canlanıyor? Üstatlar anlatsın.[5]

ÖZETLEMEK GEREKİRSE

Tarihi ve akılları daha çok karıştırmadan şunları söyleyebilir miyiz? İkibin yıllık bir geçmişe baktığımızda, genelde en az bir baş-emperyalist güç, kendi coğrafi bölgesinde (veya keşiflerden sonraki) birleşik dünya coğrafyasında mevcuttur. Fakat tek başına kalması zordur; başka toplumlar veya siyasi odaklar doğal bir içgüdü ile ona karşı çıkmağa, dengelemeğe çalışır.[6] Büyük İskender kadim Pers İmparatorluğunu dağıttı ama ölünce dörde taksim ettiği imparatorluğunun bazı parçaları (Mısır) uzun zaman bağımsız kalsa da; genç Roma Cumhuriyeti tüm Antik Dünyaya hakim oldu ve İmparatorluk sıfatını aldı; dört yüzyıl sonra ikiye bölünecektir. Çok uzaklarda ise, kendi Uzak Doğu bölgesinde Çin ise 19. Yy’a kadar tek başına gelebilecektir.

Roma’nın Batısı yıkılınca Doğusu, Bizans, Hıristiyan olduktan sonra Ortodoks Bizans, İslam’ın Birinci yüzyılına (MÖ 7. yy) kadar bölgede tektir. Doğu’daki Sasanileri kendisi yok etmese bile yeni din onu da yok edecektir. İslamiyet’in İspanya’ya girip Fransa ortasına kadar gelmesi Hıristiyan Âlemini birleşmeğe, Kutsal Roma İmparatorluğu’nu kurmağa sevk edecektir. Müslüman Abbasiler Türkler gelince büyük bir güç kazanacak, bu da Batı Hıristiyanlığını harekete geçirip Haçlı Seferleri ilk iki-kutuplu ideolojik Dünya Savaşı modeli olacaktır.

Bu iki kutuplu dünya modelini Cengiz Han’ın (Temuçin) kurduğu, Rusya’dan Çin’e (Kubilay Han) uzanan imparatorluk dağıtacaktır. (Bugünkü) Rusya’ya gidenler kurduğu Altın Ordu (Orda) 15. Yy a kadar varlık gösterse de, Çin’de 13. Yy da imparator olan Kubilay (Yuen olarak) asimile oldu. Onun kardeşi Hülagü ise tüm Ön-Asya ve Hindistan’ı, bu arada merkez İslam dünyasını (Irak, Anadolu, Suriye) dağıttıktan sonra yok olacaktır. Kısa süren (bilinen) ‘Dünya’ imparatorluklarının ilki olan Cengiz’in Moğol İmparatorluğu, bu anlamda tıpkı Napolyon ve Hitler’in Avrupa imparatorlukları gibi; bazı hakimiyet noktaları ve medeniyetler (İslam) üzerinde yıkıcı etkilerle parlayıp dağıldı; hiçbir ideolojisi yoktu. Oysa Napolyon Fransız Devrimi ideallerini yayarken, Hitler “ari ırkın” üstünlüğü ve anti-Semitizm gibi marjinal ideolojileri hayata geçirmeğe çalıştı.

Bundan sonra tekrar modern Avrupa tarihine dönüyoruz: 18. Yy a kadar İspanya Portekiz çiftinin iki kutuplu modeli, bu tarihten sonra yerini İngiltere-Fransa’nın iki kutuplu modeline bırakacak, İkinci Dünya Savaşından sonra, artık o da tarih olmuş, Soğuk Savaş ideoloji modeli (Haçlı seferlerinden sonra belki ikinci kez) ortaya çıkacaktır.

[1] Savaşın başında Frederick, Rossbach’da, Fransız Ordusunu (5 Kasım) ve bir ay sonra da Leuthen’de Avusturya Ordusunu bir yenilgiye uğrattı. Ancak Prusya 1758 Rus taaruzunu Zarndorf’da durdursa da büyük kayıplar verdi Bu savaşlar Fransız Devrimi ve sonrasında da devam etti. Ancak Devrim dışında Avrupa’daki en büyük gelişme Polonya’nın üç partide (1772, 1793 v3 1795) Prusya, Avusturya ve Rusya arasında paylaşılmasıdır.

[2] Büyük Oyun diye bilinen mücadele Orta Asya’yı zapteden Rusya’nın Afganistan’dan geçip Hindistan’a da geleceği korkusuyla ilgilidir. İngiltere iki kez Afganistan’ı işgal eder ama orada yok edilir. Sonunda, 1907’de Ruslarla anlaşarak Oyun sonlanır ama, Osmanlı’nın da bir tür idam fermanıdır.

[3] Duyunu Umumiye (Osmanlı borçlarını yönetme kuruluşu, aslında Osmanlıyı soyma örgütü) Avrupalı banka, kreditörlerin temsilcilerinden oluşurdu. Burada, Savaş rağmen ve savaş sırasında Alman da Fransız da Alman da birlikte, kavga etmeden Osmanlıyı güzelce soyuyorlardı, ta kovuluncaya kadar. Pekiyi, Rusya’ya kredi veren Batı bankaları kredi vermeyip, Rusya da borcunu ödemezse daha mı yüksek kar elde ediyor?

[4] Ricardo tezlerini desteklemek ve ithal edilen tahıllara gümrük vergisi koyan Tahıl Kanunlarıcorn laws’ın kaldırılmasını sağlayarak toprak sahiplerinin aşırı gelirini frenlemek için 1843’de yayına başlayıp, aksamadan günümüze gelen The Economist dergisi, 12 Mart 22 sayısı: “Fuel, Food and Fury, Chaos in global commodity markets is about to strike the world’s households and politicians”, makalesi ya da editorial.

[5] Tabii bunlar benim genel görüşlerim; kimin karlı, kimin zararlı olacağı ancak, kapsamlı, istatistik-ekonomik araştırmalarla ortaya çıkar; henüz ciddi akademik çalışmalar, yapılıyorsa bile sonuçlarını bilmiyoruz.

[6] Kovboy filmlerindeki ‘the fastest gun” karşısında hemen bir “The faster than the fastest gun alive” birini bulur, yeni yetme onu öldüremezse, sonunda onu öldürecek bir çıkacaktır; kanun budur.

Melez savaş mı, klasik emperyalizm mi? (2)

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 24 Mart 2022, 13:17

    Teşekkür ederim

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!