Mustafa Özgür Sancar yazdı…
Türkiye’de bugün yaşanan, muhalefetteki bir parti, İmamoğlu ya da herhangi bir siyasetçinin mağduriyeti meselesi değil, sorun Cumhuriyet’in fiilen yıkılması, temel hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırılması, halkın hukuk güvencesinden yoksun bırakılması sorunudur.
TÜRK BAYRAĞI, ANAYASAL HAK
İstanbul Saraçhane’de, Ankara, İzmir ve yurdun her yerinde, özellikle de Akp’nin açık ara kazandığı illerde halkın sokağa çıkıyor olması, bir tek kişiyi savunma ihtiyacından kaynaklanmıyor; hak ve hukuk arayışının engellenemez ihtiyacının zorunlu sonucu olarak ortaya çıkıyor. İnsanlar ellerinde Türk bayrakları ile Anayasal haklarını savunuyor.
ALANLARDA TURUNCU BAYRAK, AB BAYRAĞI GÖREMEZSİNİZ
Sosyalisti, ulusalcısı, muhafazakârı hatta Akplisi aynı ihtiyacın yarattığı motivasyonla alandalar.
Böylesine kitlesel ve doğal bir protestoyu kimsenin haksız göstermeye, daha önce Ukrayna, Gürcistan ve Kırgızistan’da, AB ve ABD desteği ile gerçekleştirilmeye çalışılan ”Turuncu Devrim” (darbe) örneklerine benzeterek kötülemeye hakkı yok.
Türk halkı, Türk bayrağı altında, yok edilen temel hak ve hürriyetlerini talep ediyor. Anayasal, hukuksal kazanımlarını korumak istiyor.
Bu talepler doğrudan Atatürk ve Cumhuriyet Devrimi ile ilgilidir. Değişik etnik kökenlerden gelip Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk üst kimliğinde buluşan Türkiye halkına yurttaş statüsünü kazandıran, birey olma hukuku veren, temel hak ve özgürlükleri getiren Cumhuriyet’tir. İşte tam bu nedenle bugünün meselesi ne İmamoğlu ne mevcut CHP yönetimidir, fakat bugünün meselesi Cumhuriyet ve Devrimlerine sahip çıkmak meselesidir. Laik, halkçı, devletçi Cumhuriyeti koruma ödevidir. Alanlara çıkan geniş kitleler, yeni anayasa girişimi ile sınırsız başkanlık projesinin sonuçlarını görüyorlar. Orada laik Cumhuriyet ve ulusal devlet yok.
CUMHURİYET, BAĞIMSIZ DEVLET, TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER
Cumhuriyeti kaybeden halk, hukukunu kaybeder. Farklı siyasi görüşlere sahip olmalarına karşın bu kadar çok insanın birlikte, alanda aynı talebi dile getiriyor olması, halkın ülkenin bağımsızlığından, milletin birliğinden yana olduğunun kanıtıdır. Sonuna kadar millî, sonuna kadar anti emperyalist bir tutum içinde olduklarını ispat eder.
Bugün Saraçhane ve yurdun her yerinde bir tek bayrağın, kırmızı Türk bayrağının hâkimiyeti var. Turuncu bayrak arayanlar nafile bir çaba içerisindeler. AB bayrağı ve Batı’nın bayrağını halkın arasında göremezler, bu türden bayraklar kenetlendikleri sınırsız başkanlık projesi içerisinde var olabilir.
Bundan sonraki ödev bu haklı ve Anayasal protestoların doğru bir önderlikle, yasal ve meşru zeminini kaybetmeden güçlendirilmesidir. Gezi Parkı’nda olduğu gibi provokasyonlar marifeti ile halkın haklı tepkisini terörize etmeye çalışacaklardır. Buna izin vermemek ve meşruiyeti korumak başarıya ulaşmanın biricik yolu ve günün en önemli ödevidir. Tutuklamalarla birlikte, çok daha güçlü bir halk muhalefetinin ortaya çıkacağını öngörmek zor değil.
BİR İKTİDAR PROGRAMI: ALTI OK
Kurucu parti CHP’de mevcut yönetim ve bundan önceki yönetimler, ortaya çıkan tabloda çok büyük bir sorumluluğa sahip… Atatürk’ün partisini kendi özünden Altı Ok’tan kopardılar. Altı Ok Türkiye’nin 200 yılı bulan Millî Demokratik Devrimi’nin tamamlayıcı programıdır. Altı Ok’tan kopmak laik devletten vazgeçmektir. Halkçı, devletçi anlayışı terk etmektir. Türkiye’yi bir arada tutan ve milliyetçilik/ulusalcılık ilkesinde ifadesini bulan üst kimliğe kayıtsız kalmaktır.
CHP yönetimleri, halkçılığı terk ederek, demokrasinden uzaklaştı. Demokrasi, Millî Demokratik Devrimler’de sandıkla verilen değildir; halkçılık ilkesinin içerisinde var olur.
MİLLİ DEMOKRATİK DEVRİM, DEMOKRASİYİ HALKÇILIK İLKESİNDE BULUR
Halkçılık ilkesi, ulusal egemenliği ön planda tutar ve demokrasiyi benimser. Devlet, vatandaşın refah ve mutluluğunu amaçlar. Vatandaşlar arasında iş bölümü ve dayanışmayı öngörür. Ulusun devlet hizmetlerinden eşit bir şekilde yararlanmasını sağlar. Atatürk’ün halkçılık ilkesinden anlaşılan; toplumda hiçbir kimseye, zümreye ya da herhangi bir sınıfa ayrıcalık tanınmamasıdır. Herkes kanun önünde eşittir. Halkçılık ilkesine göre; hiçbir kimse başkalarına karşı din, dil, ırk, mezhep veya ekonomik açıdan üstünlük sağlayamaz. CHP kuruluşunda halkçılığı ”Bizim için insanlar yasa önünde tamamen eşit muamele görmek zorundadır” şeklinde tanımlar.
Yani demokrasi CHP’nin yanı başında, fakat Atatürk’ün partisini yönetenler demokrasiyi emperyalist Batı’nın neoliberal programlarında arıyorlar. 20 küsur yıl sonra Cumhuriyet’in yıkımla karşı karşıya olmasında, bu nedenle, veballeri vardır.,
ETKİLİ POLİTİKA MESELESİ: ÖZÜNDEN KOPARTILAN CH
Halkçılığı terk edenlerin içerisinden kişisel zenginleşme, siyasal ve bireysel gelecek heveslileri çıkar. Yolsuzluk iddiası ile hapse atılan Beşiktaş Belediye Başkanı’nın, CHP’li ilçe başkanlarının söylediğine göre, ”Ekrem (İmamoğlu) yüzünden içerdeyim, ben de onu bitireceğim” şeklinde sözler sarfetmesi, Cumhurbaşkanı’nın ise bunu kullanarak ”bizzat CHP’li isimler yolsuzluklar hakkında gizli tanık oluyorlar” demesi özünden kopartılan kurucu Parti’nin nasıl büyük bir yozlaşmaya sürüklendiğini gösteriyor.
Altı Ok’u terkeden bir CHP başarısız olmaya mahkûm. Ayrıca reel politik açıdan baktığımızda etkili politika üretemeyen, ciddiye alınır bir kitle eylemi yapamayan, iktidarı seçime zorlayamayan bir Ana muhalefet partisi görüyoruz. CHP yönetimi İBB’ye düzenlenen operasyon nedeni ile değil, halk zorladığı için alana çıkmak zorunda kaldı. Bu tablo içerisinde, güçlü politik stratejisi sayesinde değil; tersine, politikasızlığın yarattığı cendere nedeniyle aday ilanına karar verdi.
Ben bir bilimsel sosyalistim ve İmamoğlu gibi neoliberal ekonomi anlayışına sahip, bazı büyük sermaye gruplarının desteğinde olan birisini desteklemem söz konusu olmaz. Baştakini sonda bir kez daha söylemek gerekiyor. Sorun İmamoğlu sorunu değildir. Sorun hukuk ve temel özgürlüklerin ortadan kaldırılmasıdır. Sorun halkın seyahat ve iletişim özgürlüğünün kısıtlanması, internetin yavaşlatılması, sosyal medyanın, yolların, metronun kapatılmasıdır.
DEMOKRASİ VE HUKUK GÜVENCESİ CUMHURİYET İLE VAROLUR
Cumhurbaşkanı’nın kendi diploması hakkında çok ciddi iddialar varken İmamoğlu’nun zamanın usullerine uygun olarak verilen diplomasının haksız ve hukuksuz biçimde yok sayılmasıdır. Kaynak yetersizliği, yüksek enflasyon ve dayanılamaz geçim sıkıntısı varken, yurtiçinden ve dışından ekonomik ve malî destek aranıyorken, belediye başkanın görevden alınarak desteklerin ön şartı olan hukuk devleti güvencesinin yok edilmesidir.
Hükümetin “Yeni Süreç” olarak tarif ettiği girişim üzerinden terörist Öcalan ile görüşüp, hatta hükümet ortağının Öcalan’a ”kurucu önder” şeklinde hitap ediyor olmasına karşın, muhalefeti PKK ile ilişkilendirmesi, belediye başkanına terör bağlantısı suçlaması getirmesidir.
SON DERECE AÇIK… DEMOKRASİ VE HUKUK CUMHURİYET VARSA VARDIR
Cumhuriyet Devrimleri, halkın hakkını hukukunu korur, temel hak ve özgürlükleri sağlar. Cumhuriyet’i kurtarırsak mazlumu kurtarırız, geleceği için alana çıkan genci, öğrenciyi, öğretmeni; soğuğa inat Saraçhane’ye giden yaşlı yurttaşlarımızın torunlarının geleceğini kurtarırız. Cumhuriyet, sadece haksızlığa uğrayan belediye başkanının değil, haksız hukuksuz hapse atılan her bir yurttaşın hakkı hukuku olur.
Bugün Cumhuriyet’i kurtarma ve yaşatma günüdür.