Serkan Arslan yazdı…
“Bin cihana değişmem şu öksüz Türklüğümü” bu cümledeki öksüz lafının gelişigüzel oraya yazılmadığını bilmenizi isterim.
Türkler tarih boyunca o kadar çok şehit vermiştir ki, o şehitlerin çocukları yetim kalmaya genetik olarak bağışıklık kazanmıştır. O yüzden türklük bir çocuğun anası gibi bağrına basıp ağıt yaktığı düşünceden ibaret değildir. Bastığı toprağı tanımayanlar, yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadı olduğumuzu unutmasınlar.
Açın bütün kitapları karıştırın. Tarihte vatan toprağı sınırları içerisinde bu kadar hain barındıran, yetiştiren, yücelten başka bir devlet yoktur.
Tehcir yıllarında bizi soykırımla suçlayanların ellerindeki çocuk kanı hala duruyor. Bunu Hocalı Katliamı’nda gördük. Bunu Kıbrıs’ta hafızalarımıza kazıdık.
Kurtuluş Savaşı yıllarında kalma kıtlık paradoksuyla bir kuru ekmeğe razı gelmeye alıştıkta, baba diye bağrımıza baştığımız devlet büyüklerinin bizi yetim bırakmasına alışamadık. Alışamayacağız da…
Siyasi söylemlerin gölgesinde üşümeye razıydık. Terörün karanlığından güç alanlar, bizi nefes alamayacak kadar darladı. Sonra biri gelir zeybek oynayalım derse, kimse küstüm oynamıyorum diyip sahneden çekilmesin. Bunun bedelini Ermeni çeteleri ödedi. Bunun bedelini Rum çeteleri ödedi. Bunun bedelini Yunan çeteleri ödedi.
Dünyanın neresine giderseniz gidin milli duyguları kirletilmiş bir millet yok olmaya mahkum olmuştur. Türkler dört bin yıldır burada olması şans değildir.
Tarih tekerrürden ibaret mi? Tarih, aynı sentezle sorunları yanlış analiz eden ve buna bile bile inanan aptalların bir araya gelmesinden ibarettir. Rumlar, Ermeniler, Yunanlılar, İngilizler, Fransızlar diye uzayıp giden bu düşman ötekileştirmesi içerisinde içimiz HILT düşüncelerle karıştırılırken, onlar istedikleri gibi tarih yazdıklarını düşünsünler. Bizde onlara 19 Mayıs 1919’daki ruhumuzla yeniden tarih dersi verelim.
Bakalım kim ödevine daha iyi çalışmış.
Maşalar ateşi tutarken akan kan kimindir?
Etnik siyasetin ve düşüncenin ithal edildiği bir grup şovenistin tehditleriyle tarih yazmaya kalkanları Türk Tarihi affetmemiştir. Ama bunu yapacak bir avuç akıl aranıyorsa bunu siyasette aramak ahmaklıktan başka bir şey değildir.
Kurtuluş Savaşı’nı başlatan halk değil bir avuç vatanseverdi. Dizayn edilmiş kahraman değildiler. Bilakis milli duygularla sahneye çıktılar ve gerekeni yaptılar. Yaparkende halkı arkalarına aldılar. Bu devletin sahibi bir yere mi gitti?
Meşrebi bozuk bir it demir parmakların ardından umut değil ancak merhamet beklemelidir.
Bir takım hümanist söylemlerle barış sloganları atanlar, dağda, şehirde, sokakta her yerde kurşun asker arıyor.
Militarizm çözüm değildir. Barışı istemek hepimizin hakkıdır. Ama elinde silahla dağa çıkana gecenin ayazında bozkurt selamından başka hiçbir şey veremezsin.
Birileri anadil özgürlüğü ya da şeriatçı cemaatlerle bir hak talep ederken bilsinler ki onlara anladıkları dilden konuşacak devlet bilinci, bu topraklarda her zaman kullanımı saklı bir hak olarak yüce Türk milletinin yüreğindedir.
Muhtaç olduğu güç, damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Okuyucular üzülmesin…