CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in katılımıyla Mersin Yenişehir Meydanı’nda, “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitingi düzenlendi.
Burada konuşan CHP lideri Özel, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “düello” teklifinde bulundu. Özel, Erdoğan’a “Canlı yayında yargılama olacak ve bütün anket şirketlerinin ortalamasını alacağız. Eğer İmamoğlu’nun suçluluğuna millet ikna olursa ben siyaseti bırakıyorum, olmazsa sen bırakacak mısın?” sözleriyle seslendi.
İBB’ye yönelik “yolsuzluk” soruşturması kapsamında düzenlenen operasyonlarda 50 kişinin gözaltına alınması hakkında ilk kez konuşan Özel, Sazlıdere Barajı havzasına yapılan TOKİ Konutları’nın kaldırılması için İSKİ’nin 23 Mayıs 2025 tarihine kadar süre verdiğini hatırlatıp “Mesele yolsuzluk değil Kanal İstanbul’suzluk. Kanal İstanbul yoksa Erdoğan yok, onun için saldırıyor arkadaşlarımıza” dedi.
Özel, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in “CHP iktidara geldiğinde başörtülü insanların tekrar okula alınmama riski var” sözlerine de yanıt verdi. Özel, “Ben bundan 30 yıl önce Ege Üniversitesi’nde başörtülü arkadaşlarımız için eylem yapan bir genel başkan olarak başörtülü kardeşlerime sesleniyorum, sizi sömüren bu iftiracılara karşı herkesin eğitim güvencesi CHP’dir” ifadelerini kullandı.
Özel, “Mersin’de ‘Anamızı ağlattın’ diyen çiftçiye ‘Ananı da al git’ diyen son cumhurbaşkanı gibi değil, ‘Köylü milletin efendisidir’ diyen ilk cumhurbaşkanı gibi birisi, Ekrem İmamoğlu geliyor” ifadelerini kullandı.
‘MİLLİ İRADEYE SAHİP ÇIKMA AZMİNİN BİR GÖSTERGESİ’
Özel’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Bugün bir kez daha Mersin’deyiz. Ancak bugün gördüğümüz tablo, Mersin’in iradesinin, milli iradeye sahip çıkma azminin bir göstergesi. Bugün Mersin’de Saraçhane’de ilk kez olan bir şey oldu. Saraçhane’de 23 Mart günü yani milletin cumhurbaşkanı adayını belirlemek için koyduğumuz dayanışma sandıklarına koştuğu, oradan Saraçhane’ye geldiği, bütün öğleden sonrayı akşama orada geçirdiği, gecenin saat 10’unda dronun uçup uçup ucuna varamadığı, menzil dışına çıktığı akşamki gibi bugün de Mersin’de dron kalabalığın ucuna ulaşamıyor. Hepiniz hoş geldiniz. Mersin tarihinin en büyük mitinglerinden birini yapıyor ama hep söylediğimiz gibi, bugün biz burada Mersin’de toplanmaya, miting yapmaya gelmedik. Biz bugün Mersin’e eylem yapmaya geldik, sonuç almaya geldik.
Mersin tarihin en büyük mitinglerinden birini yapıyor ama biz bugün Mersin’e miting yapmaya değil eylem yapmaya ve sonuç almaya geldik. Belediyeye yapılan, milli iradeye yapılan darbe girişiminden sonra meydanlara sığmayanlar bugün Mersin’de hep birlikte ‘İmamoğlu’na özgürlük’, ‘Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum’ demeye geldiler. Nasıl ki 2019 öncesinde Mersin’de rant, kavga, mafya vardı, Vahap Seçer geldi, huzuru, hizmeti ve barışı getirdi. Bu nasıl olduysa gelecek seçimlerden sonra AK Parti gidecek, CHP gelecek, Türkiye’ye huzur ve barış gelecek. O huzuru getirecek olan isim ise bugün bizi küçücük hücresinden izleyen Ekrem İmamoğlu’dur.
‘MERSİNLİLER ADALET İÇİN GELDİ’
Cumhurbaşkanı adayımıza, Ekrem İmamoğlu’na, belediye başkanlarımıza, belediye meclis üyelerimize, belediye bürokratlarına yapılan darbe girişiminden sonra, milli iradeye yapılan saygısızlıktan sonra milyonlar olup sokaklara taşanlar, meydanlara sığmayanlar bugün Mersin’den hep birlikte “İmamoğlu’nun özgürlük, adayımı yanımda, sandığı önüme istiyorum” demeye geldiler.
Saraçhane’den, Maltepe’den, Samsun’dan, Yozgat’tan, Ankara’dan Mersin’e selam getirdik. Selam olsun Mersin! Selam olsun güneyin güzel insanları, Akdeniz’in sıcak ve yiğit insanları. Bugün bu meydanda narenciyeyi dalda bırakanlara, adaleti limon gibi sıkanlara karşı mitinge değil, eyleme geldik. Zulme karşı susmayan, bugün de Yenişehir Meydanı’na sığmayan Mersinlilerle birlikte tarihe geçmeye, tarih yazmaya geldik. Mersinliler adalet istiyor.
Adalet diye seslerini yükseltiyorlar. Gerçekten Mersin hem Türkiye’de yaşanan adaletsizliklere hem de kendine yapılan haksızlıklara, Mersin’in artık tahammülü kalmadı. Mersin en fazla vergi veren ya beşinci ya altıncı il olurken her sene hizmet alımında 25. sırada. Yıllardır beklediği, söz verilmiş projeler tamamlanmıyor, birçoğuna başlanmıyor. Ana konteyner limanı projesinden vazgeçtiler. Mersin’e büyük bir haksızlık yaptılar. 8 kültür ve turizm bölgesinin birini bile yatırıma açmadılar. Çeşmeci-Taşucu otoyolunu 10 yıldır bitiremediler. Akbelen katlı kavşağı yıllardır tamamlanmıyor. Mersinli çiftçi için Pamuklu Barajı’nı 8 yıldır bekliyor, açmadılar, hala açmıyorlar.
‘CUNTANIN KARARGÂHI BEŞTEPE, SİLAHI ELE GEÇİRDİĞİ YARGIDIR’
Bu millet her şeyi affeder ama iradesini elinden alanları affetmez. Bu millet sandığına, seçme seçilme hakkına sahip çıkar. Bu millet sandığı namusu gibi korur. Sandık yoksa tek adam vardır, tek adam varsa hata vardır, hata varsa işgal vardır. Bu darbe girişiminin karşısında on milyonlarca demokrasiyi koruyanlar vardır. Bu cuntanın karargâhı Beştepe’dir, silahı ele geçirdiği yargıdır, mühimmatı da yalandır, iftiradır. Karşımızda bir vesayet rejimi kurmak isteyenler var. Onlar artık iktidar değil gayrimeşru bir cunta yöntemidir. Sandıktan kaçana iktidar demek mümkün değildir, olsa olsa geleceğin muhalefet partisidir.
’40 GÜNDÜR HİÇBİR SUÇLAMAYI KANITLAYAMADILAR’
40 gündür Ekrem Başkan’a yönelik hiçbir suçlamayı kanıtlayamadılar. 4 kişiden birini bile bu iftiralara ikna edememiş müfteri bir iktidarla karşı karşıyayız. Hâlâ baskıyla, tehditle itiraf aranıyor. Tek bir kanıt bulamadılar. İfade vermiş olan tanıklara baskı ve mobbing yaparak yalancı tanık yaratmaya çalışıyorlar. Başaramayacaklar. Küçücük çocukları olan kadın tutukluları alıp da hastaneye götürüyoruz diye bir yerlere götürüp ‘Benim dediğim gibi ifade vermezsen on yıl evladının yüzünü göremezsin’ diyenlere hukuk insanı denemez, bunlar iftiracıdır, bunlara teslim olmayacağız.”
ERDOĞAN’A ‘DÜELLO’ TEKLİFİ
Sayın Erdoğan, eğer savcına güveniyorsan, ben Ekrem Başkan’a güveniyorum. İddialarına güveniyorsan TRT’yi açalım. Senin savcın soruları sorsun, benim başkanım canlı yayında yargılansın. Görelim bakalım kim dürüst kim iftiracı.
Bir büyük teklifte bulunuyorum. Siyaset tarihimizin en büyük düellosunu teklif ediyorum. Canlı yayında yargılama olacak ve bütün anket şirketlerinin ortalamasını alacağız. Eğer İmamoğlu’nun suçluluğuna millet ikna olursa ben siyaseti bırakıyorum, olmazsa sen bırakacak mısın? Sana yüzde 25 de avans veriyorum. Ekrem İmamoğlu’nun haklılığı ortaya çıkınca sen istifa edecek misin?
Sana siyasi düello teklif ediyorum. Canlı yayında hatta sana yüzde 25 de avans veriyorum. Eğer senin savcın haklı çıkarsa ben istifa edeceğim. Ekrem İmamoğlu’nun haklılığı ortaya çıkınca sen istifa edecek misin? Var mı cesaretin? Hodri meydan sana! Ama böyle bir yürekleri yok, böyle bir cesaretleri yok.
İBB OPERASYONU HAKKINDA AÇIKLAMA
Daha bu sabah daha bu sabah millet bu operasyonlardan illallah demişken ‘Ekonomiye zarar veriyor’ demişken, maalesef millet ‘Deprem gündemim var. Benim seçtiğimi getir yerine otursun’ demişken bugün yeni bir operasyona giriştiler ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden üst düzey bürokratların da içinde olduğu 53 kişiyi daha gözaltına aldılar.
Maksat bulamadıkları kanıtı, ikna edemedikleri yalancı şahidi şimdi 53 yeni masum üzerinden yapmaya çalışacaklar. Piyasalar, borsa hukuk ister, güven ister. Bunun için bu operasyonu hafta içinde yapmaya cesaret edemediler. Piyasalar kapandıktan sonra bir cumartesi sabahı bu operasyonu yapıyorlar ki borsa düşmesin, dolar yükselmesin. Bu operasyonun içinde ahlak olsa, hukuk olsa neden düşsün borsa, neden bozulsun piyasalar?
‘OPERASYONUN İÇİNDE AHLAK HUKUK OLSA BORSA NEDEN BOZULSUN’
Bu operasyonun içinde ahlak olsa, hukuk olsa neden düşsün borsa, neden bozulsun piyasalar? Hepimiz atılanın yalan olduğunu, bunun bir iftira olduğunu, Tayyip Erdoğan’ın rakibinden kurtulmak için yaptığı bir kumpas olduğunu hepimiz biliyoruz, hepimiz. Bugün yapılan iş, tamamen iki hedefi vardır. Bunlardan birincisi milletin iradesine çökmek, ikincisi İstanbul’un rantına çökmek.
Öyle ki Ekrem Başkan hapse atıldıktan hemen sonra Kanal İstanbul ihanetini hemen raftan indirdiler. İstanbul’un muhafızı Ekrem Başkan Silivri’deyken Arap televizyonlarının reklamlarına Recep Tayyip Erdoğan başrolde çıktı. ‘Kanal İstanbul manzaralı evler’, ‘İstanbul’da göl manzaralı evler’, ‘”Türkiye pasaportu Türk pasaportu garantili evler’ 3,5 dakikalık reklam yayınlarında Tayyip Erdoğan Katar’dakilere, Araplara, Arap şeyhlerine güzel daireler vaat ediyordu ve bunu gören İSKİ buna itiraz etti. İSKİ’nin Genel Müdürü Şafak Başa buna en temelden itiraz eden kişi olarak Ekrem Başkan’a gitti, ziyarette bulundu, bilgi notlarını sundu.
‘KANAL İSTANBUL YOKSA TAYYİP ERDOĞAN YOK’
Kendisi, genel müdür yardımcısı ve imar daire başkanı Kanal İstanbul için yapılan inşaatları, öyle dedikleri gibi yoksulun, yoksullar için yapılan konut falan değil, Kanal İstanbul inşaatı için yapılan bütün işleri gördü ve bunların kaçak olduğu için TOKİ’ye bunlar hakkında yıkım kararı verdiğini bildirir yazıyı dün yolladı. Bugün gazetelerde, muhalif gazetelerde bu haber var ve bu sabah bu sabah 40 gün önceki operasyonda adı olmayan, hakkında hiçbir iddia olmayan İSKİ’nin genel müdürü, genel müdür yardımcısı ve imar daire başkanı Şafak baskınıyla gözaltına alındılar. Hepimiz biliyoruz ki mesele yolsuzluk değil, mesele Kanal İstanbul’suzluk. Kanal İstanbul yoksa Tayyip Erdoğan yok. Onun için saldırıyor arkadaşlarımıza.
Buradan Tayyip Erdoğan’a sesleniyorum. İstanbul, unuttuğun, unutturmaya çalıştığın deprem gerçeğiyle geçtiğimiz günlerde bir kez daha yüzleşti. AKOM’un, Afet Koordinasyon Merkezi’nin baş koltuğu boş duruyor. Oraya İstanbullular Ekrem Başkan’ı oturttular. Deprem paniğinde İstanbul’a güveni verecek olan da, deprem tehlikesine karşı bugüne kadar yaptığı çalışmaları sürdürecek, bitirecek olan da, İstanbul’u depremden koruyacak olan da Ekrem Başkan’dır ve arkadaşlarımızdır. Ancak bu durumda bile depremden siyaset yapan, Ekrem Başkan’ın yerine seçilen belediye başkan vekili yerine AK Parti il başkanını yanı başına oturtan Erdoğan, deprem tehlikesine karşı bugün en lazım olan bürokratlarımızı sabahleyin evlerinden toplamıştır.
‘EVLATLARIMIZ TÜRKİYE’NİN DÖRT BİR YANINDA TUTUKLU’
Her yağmurda denizle birleşen Üsküdar Meydanı’nı o günlerinden kurtaran arkadaşlardır. Ranta direnen, kaçak yapıyla mücadele edenlerdir. Ayamama Deresi… Son taşkınında 31 kişinin öldüğü Ayamama Deresi’ni ıslah edenler, artık derelerin içinde bebekleri ölüme terk etmeyenlerdir. Bu arkadaşlarımızı alıp içeriye atmak, felakete karşı, depreme karşı İstanbul’u savunmasız bırakmaktır. Bu sabah, güneş doğarken İstanbul’un muhafızlarını gözaltına alan Erdoğan’a sesleniyorum: Ne yapıyorsun sen?
Bu saatte, bu vakitte yılan sokmaz adamı, yılan sokmaz. Böyle bir günde, bu halde, deprem kapıdayken deprem kapıdayken sen bu uzmanları topluyorsan gerçekten sen bu İstanbul’a da bu millete de dost değilsin ama sadece onları değil, dün akşam Ankara’da 30 tane de gencimizi gittiler gözaltına aldılar. İstanbul’da 2.000 gencimizi gözaltına almışlardı. 301 evladımızı tutuklamışlardı. Halen daha 40’ın üstünde evladımız Türkiye’nin dört bir yanında tutuklu.
‘ANKARA’DA 30 GENCECİK EVLADIMIZI GÖZALTINA ALDILAR’
Şimdi de Ankara’da 30 gencecik evladımızı gözaltına aldılar. Pırıl pırıl çocuklar. Hepsiyle gurur duyuyoruz. Gençlerimizin ayrı ayrı alınlarından öpüyoruz. İyi ki varlar, iyi ki direniyorlar. Burada yüz binler varken burada bir ara sokakta da bu kadar kalabalığı bir ilçede bulsak miting yaparız. Hepinizi çok seviyoruz, teşekkür ediyoruz. Meydana giremeyen ara sokaklarda mini miting alanları var. Ben bu muhteşem miting için hem Mersin il ve ilçe başkanlarımıza, Büyükşehir Belediye Başkanımıza, bütün belediye başkanlarımıza, Adana’ya, Kahramanmaraş’a, Hatay’a yürekten teşekkür ediyorum. İyi ki buradasınız, iyi ki hep birlikteyiz. Bu darbeciler zaten zorda olan ekonomimizin bel kemiğini kırmaya kastettiler.
Mersin’in çiftçisine, işçisine, emeklisine kaynak vermeyenler bu darbeyi yapmak için yıllardır biriktirilmiş dolar rezervlerimizi yaktılar. Tam 52 milyar dolar. Düne kadar 50 milyar dolardı, son dün de 2 milyar dolar yakıldı. 52 milyar dolarımızı mahvettiler, yok ettiler. Güya 2,5 puan faiz düşecek, faiz yüzde 40 olacaktı. Bırakın düşmesi, 3,5 puan arttı, yüzde 46 oldu. Yüzde 60’lık Venezuela’dan, yüzde 35’lik Zimbabve’den sonra ikisinin arasında en yüksek faiz Türkiye’de. Dünyanın en yüksek ikinci faizi Türkiye’de ve Merkez Bankası’ndan satılan 52 milyar dolar yaklaşık 2 trilyon TL ile bakın, ne yapılabilir…
Mersin’deki değil sadece, 81 ilde, bütün Türkiye’deki çiftçilerin banka borçlarının faiziyle birlikte toplamı 1 trilyon. Bugün Ekrem Başkan’ın operasyonunu yapmak için yaktıkları paranın yarısı çiftçilerin banka borçlarını bitiriyor. Diğer yarısıyla her bir çiftçiye 420 bin TL verebilirsiniz, 420 bin TL! Bu parayla bu parayla atanamayan 1 milyon öğretmenin hepsini atayabilir, 3 yıllık maaşlarını peşin yatırabilirsiniz. Bu parayla her bir emeklimize asgari ücret ama Tayyip Bey’in layık gördüğü 22 bin TL değil, bizim savunduğumuz 30 bin TL’lik asgari ücreti her bir emeklimize en düşük maaş olarak yatırabilirsiniz.
‘ŞİMŞEK ABD MALİYE BAKANI’NDAN EMİR ALDI’
Çiftçi için, emekli için, işçi için para bulamayan 19 Mart darbecileri bu parayı doları dizginlemek için harcamış durumdadırlar. İktidarlar tercihlerini kimi seviyorlarsa ona göre yaparlar. Neden korkuyorlarsa ona göre yaparlar. Bu iktidar iktidardan gitmekten korktuğu için, Ekrem Başkan’dan korktuğu için, sizin iradenizden korktuğu için $52 milyar harcadı. Gelecek iktidar, sizin iktidarınız, bizim iktidarımız emekliyi sevdiği için, asgari ücretlinin dostu olduğu için, narenciye üreticisinin, çiftçinin dostu olduğu için, gençlerin dostu olduğu için kötülüğe değil, iyi yönetmeye bütçe ayıracak. Söz veriyoruz hepinize. Bu darbenin mali ayağı Mehmet Şimşek.
Dün Amerika’da şöyle açıklamalar yapıyor; ‘Yurtiçi gelişmelerin ekonomimize yansımalarını sınırlamak için gerekli adımları atıyoruz.’ Neymiş yurtiçi gelişme, Mehmet Bey? Darbe yaptık desene. Milletin parasını bu darbe için sattık desene. Şimdi gitmiş eskiden ‘Kurtulduk’ dedikleri IMF’nin başkanının kapısında, Amerika Birleşik Devletleri Maliye Bakanı’nın kapısında, yanında görüşmeyi yapmış.
Amerikan Maliye Bakanı açıklıyor; ‘Şimşek’le görüştüm. ‘İran’a karşı maksimum baskı uygulayacağız. Yanımızda olacaksınız’ dedim’ diyor, talimat vererek, parmak sallayarak. Suriye bu halde, sırada İran, sonra Türkiye. Bunlara diyor ki; ‘İran’a karşı yanımızda olacaksınız’ Aynı görüşme… Mehmet Şimşek aynı görüşmeyle ilgili ne konuştuğunu açıklıyor; ‘Yapay zeka konuştuk. Robot konuştuk. Ekonomi konuştuk’ Ee Mehmet Bey, adam resmi açıklamış, sana nasıl görev vermiş, istikamet vermiş, para karşılığı sana nasıl emir vermiş, sen anlatıyorsun. ‘At yalanı, dönüp sayalım inananı’ Yapay zeka konuşmuş. Yapay zeka konuşmuş, yalancı!
‘KARDEŞ VATAN AK PARTİ TARAFINDAN SATILMIŞTIR’
19 Mart darbesinin icazetini Recep Tayyip Erdoğan Trump’tan almıştır. 19 Mart darbesi Amerika’nın desteğiyle yapılmıştır. 19 Mart darbesinden sonra Kıbrıs davasından vazgeçilmiş. 19 Mart darbesine susulması karşılığında Türki cumhuriyetlerin Güney Kıbrıs’ı tanımasına ses edilmemiş. Kuzey Kıbrıs yalnızlaştırılmış, ‘Yavru vatan’ dedikleri bizim için kardeş vatan AK Parti tarafından satılmıştır.
‘TRUMP GAZZE’DE HİDRO KARBON YATAKLARINA GÖZ DİKTİ’
Türkiye’deki haksızlıklara, hukuksuzluklara susulması karşılığında Trump’ın ‘Bu Gazze güzelmiş. Buradan Filistinlileri yollayalım. Civar ülkelere yerleşsinler’ yani tehcir yapacak. Soykırım yetmedi, bir de tehcir yapacak. ‘Bunları yollayalım. Buralara otel yapalım’ Hattı zatında bize otel diyor da aklı otelde değil, aklı Gazze’nin önündeki Avrupa’ya 100 yıl yetecek hidrokarbon yataklarında, doğal gazda.
Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi ezme, antidemokratik işlerine susma karşılığında hem Kıbrıs’ı yalnız bıraktığının hem de Filistin davasını sattığının kanıtı işte bu yaşadıklarımızdır ama biz ama biz hem Kıbrıs Barış Harekatı’nı yapan başbakan Karaoğlan Bülent Ecevit’in partisi olarak hem Yaser Arafat’ın dostu, Filistin mücadelesinin destekçisi Karaoğlan’ın partisi olarak hem de Filistin’e gidip de savaşan Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yol arkadaşları olarak kim satarsa satsın Kıbrıs’ı, Kıbrıs’ın yanındayız. Kim yalnız bırakırsa bıraksın Filistin’i, Filistin davasının sonuna kadar arkasındayız.
‘İKTİDARIN KİMYASINI ALTIN HESABI BOZUYOR’
Biliyorsunuz bu iktidarın, Tayyip Erdoğan’ın kimyasını bozan işlerden bir tanesi de altın hesabı. Yıllardır yıllardır AK Parti geldiğinde en düşük emekli maaşının 8 çeyrek altın, şimdi 3 çeyrek altın aldığını, en düşük asgari ücretin AK Parti geldiğinde, Erdoğan geldiğinde 7 çeyrek altın, şimdi 4 çeyrek altın aldığını ısrarla anlatıyorum. Ben bunu söyledikçe çıldırıyor, deliriyor. Diyor ki; ‘Altın hesabını bırak.’
Bugün buradan bir başka altın hesabını kendisine hatırlatalım. 19 Mart darbesini yaptın, 40 gün önce, sadece 40 gün önce. Asgari ücretli 6,5 gr altın alabiliyordu, şimdi 5 gr alıyor. Her asgari ücretlinin cebinden aylık 1,5 gr altın, 4 bin TL gramı, 6.000 TL fakirleştirdin onları. Her emeklinin cebinden 1 gr altın… 4,5 gr alıyordu, 3,5 grama düştü. En düşük memur maaşı 13 gr altın alıyordu, 10 grama düştü.
3 gr, çeyrek altın her memurun cebinden çıktı gitti. Yani yapılan bu darbenin her birimize maliyeti ayrı ayrı oldu. Bu parayı bir gecede, bir haftada çarçur edenler para Mersin’e lazım olunca, Adana’ya, Osmaniye’ye, Kahramanmaraş’a, Hatay’a lazım olunca, Türkiye’deki çiftçilere lazım olunca susuyorlar, duruyorlar. Çukurova’da, Mersin’de bütün Türkiye ile birlikte geçtiğimiz hafta büyük bir don felaketi yaşandı. Yüksek girdi maliyetleri üstüne önce kuraklık, geçen hafta da don felaketi geldi. Turunçgilde yüzde 40, çilekte yüzde 50, kayısıda yüzde 70’e varan kayıplar var ancak bu iktidar çiftçinin yanında durmaz.
‘ERDOĞAN DON FELAKETİNİ KÜÇÜMSEDİ’
Erdoğan don felaketini küçümsedi. “Bazı şehirlerde, bazı ürünlerde bir miktar hasar var.” dedi. Oysa hasar narenciyeyi, narenciye üreticisini perişan etti. Meyve üreticisini perişan etti. Bunun için bütün Türkiye’de fındıktan çaya, üzümden narenciyeye kadar, kayısıdan diğer meyvelere kadar tüm üreticinin arkasında durulması gerekmektedir ancak çiftçiye sahip çıkmak için öncelikle afet yaşanan tüm bölgeler afet bölgesi ilan edilmelidir. Zarara uğrayan çiftçilerin hasarları tamamı devlet tarafından ödenmek üzere harekete geçilmelidir. TARSİM sistemi yenilenmeli, prim yükü çiftçinin sırtından alınmalıdır.
Acil olarak Tarım Kredi Kooperatifleri’ne ve Ziraat Bankası’na olan çiftçi borçları silinmeli, faizleri affedilmeli, anapara 5 yıla bölünmeli ve çiftçinin rahat bir nefes alması sağlanmalıdır. Oysa Ziraat Bankası bırakın faiz silmek, faiz üstüne faiz bindirmek, temerrüt faizleriyle çiftçiye yüklenmek ve çiftçiye haciz yapmakla meşguldür. Buradan sesleniyorum.
Bütün çiftçilere şunu hatırlatıyorum: Size ucuz, düşük faizli, faizsiz krediler vermesi gereken banka size bunu yapmazken, bankanın suçu yok, ülkeyi yönetenler bunu yapmazken bir talimatlarıyla Doğan Medya Grubu’nu, Doğan Haber Ajansı’nı Demirören Grubu’na Ziraat Bankası’ndan verdikleri 800 milyon dolar krediyle peşkeş çekti birileri. O tüpçü sizin yerinize krediyi çekti.
O tüpçü bu krediyi ödemedi. İki kere faizleri silindi, iki kere yapılandırdı, onda birini bile ödemedi. Bu krediye karşı bir tane golf sahasını gösterdi, oradan ballı kredileri çekti. Bu çiftçiyi değil de bu çiftçiyi değil de o tüpçüyü düşünen bu iktidara önümüzdeki sandık, bu çiftçi, Mersin’in çiftçisi gösterecek gücünü.
İMAMOĞLU’NU ATATÜRK’E BENZETTİ!
Size söz veriyorum. Hani Mersin’de ‘Anamızı ağlattın’ diyen çiftçiye ‘Ananı da al git’ diyen son cumhurbaşkanı gibi değil, ‘Köylü milletin efendisidir’ diyen ilk cumhurbaşkanı gibi birisi, Ekrem İmamoğlu geliyor. O yapacak çiftçiyi yeniden milletin efendisi. İşte bunun için bizden korkuyorlar. Bunun için bizden korkuyorlar. Ben Mersin’de muhteşem muhteşem bir kalabalığı, çok güzel insanları, Mersin’in bütün renklerini bir arada görüyorum. Burada Cumhuriyet Halk Partililer var ancak burada seçimlerde de omuz omuza veren Mersin’in bütün demokratları var.
Sosyal demokratların yanında milliyetçi demokratlara, muhafazakar demokratlara, Kürt demokratlara, Mersin’in bütün renklerine, bütün demokratlarına selam olsun. Mersin’de Kürtü’yle Türk’ü birlikte yaşama kültürüyle kol kola yaşarken biz bundan sonra “Ya otokrasi ya demokrasi!” diyenler olarak siyasi yelpazenin en sağından en soluna kadar, bugün burada olduğu gibi, tüm siyasi partilerden demokrasiye inanmış milyonlarla birlikte bir olacağız, birlikte olacağız. Bizim birlikteliğimizin adı Yenişehir’de Yenişehir İttifakı’dır. Mersin’de Mersin İttifakı’dır. Türkiye’de Türkiye İttifakı’dır.
AÇILIM MESAJI
Renklerini ay yıldızlı al bayraktan alan ancak kimseyi öteki yapmayan, kimseyi küçük görmeyen, önüne geleni terörist ilan etmeyen, Türkiye’yi Kürdü’yle Türk’üyle, Laz’ıyla Çerkez’iyle, Alevi’siyle Sünni’siyle bir gören, birlikte gören, Türkiye’nin kurtuluşunu birlikteliğimizde gören milyonlarız biz, milyonlarız. Mersin’de çok sayıda Kürt vatandaşımız da huzur içinde hep birlikte yaşıyor. Bir süredir Kürt meselesinde yeni bir süreç yürütülüyor. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak en başından beri ‘İnsanlar ‘Sorunumuz var’ diyorsa bu sorunun çözümünden yanayız’ Tüm sorunların çözümünün demokrasiden geçtiğinin farkındayız, bilincindeyiz. Bunun için meclis’ten başka zemin, mecliste çalışmaktan başka çare bilmeyiz. Gizli pazarlıkların, olmayacak anlaşmaların değil, şeffaflığın, samimiyetin, toplumsal mutabakatın sonuna kadar arkasındayız.
Bu konuda tarihsel tutarlılığa sahip bir parti olarak sorunun çözümü için kendi komisyonumuz, hukukçularımız, siyaset bilimcilerimiz uzun süredir çalışıyorlar. Meclis Başkanı’na sorumluluk alması için çağrıda bulunduk. Ne yapılacaksa milletin gözü önünde, milletin vekilleriyle, milletin gözünün içine bakarak, şehit ve gazilerin, şehit ailelerinin ve gazilerin gözünün içine bakamayacak bir şey yapmadan ama birileri gibi ‘Böyle bir sorun yoktur’ deyip öyle gözünü kulağını da kapatmadan, insanı insan olarak severek, Türk’le Kürt’ün kardeşliğini bilerek, bundan sonraki barışın Türkiye’yi güçlendireceğini bilerek Mersin’den Türkiye’deki herkesi, bütün demokratları büyük bir inanç ve kararlılıkla selamlıyorum, büyük bir kararlılıkla.
‘KAYBEDECEKLERİNİ BİLİYORLAR’
Saraçhane’yi, Mersin’i, Maltepe’yi, Yozgat’ı görenler nasıl tek adam karşı ayağa kalktığımızı ve iktidara yürüdüğümüzü görüyorlar. Kazanmak için lazım olan üç şey, ahlâki üstünlük, psikolojik üstünlük ve çoğunluk enerjisi bu meydanda. Bütün yetkileri elinde bulunduranlar Saray’dalar ama psikolojik olarak yerin yedi kat dibindeler. Kaybedeceklerini biliyorlar. Biz adayımızın arkasındayız. Zindanda olsa da onu çıkarmaya kararlıyız. Sandığı getireceğiz, o tek adamı yollayacağız, demokrasiyi kuracağız. Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber, ya hiçbirimiz! ”
İMAMOĞLU’NUN MEKTUBU OKUNDU
Mitingde, Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mektubu da okundu.
İmamoğlu, mektubunda şu ifadeleri kullandı:
“Akdeniz kadar engin, Toroslar gibi güçlü Mersinliler; bugün aranızda olamasam da kalbim sizinle aynı meydanda, aynı heyecanla atıyor. Bu mektubu Silivri zindanından, Toroslar’ın yamaçlarından sahil boyunca uzanan narenciye bahçelerine; tarlalardan üniversite kampüslerine kadar Mersin’in dört bir yanına, yüreği bu memleket için çarpan herkese gönderiyorum.
Mersin, demokrasi kentidir. Mersin, milli iradenin kentidir. Mersin, Türkiye’nin kardeşliğinin, Türkiye’nin beraberliğinin sembol şehridir. Mersin üretenin, direnenin, paylaşanın şehridir. Alın terinin tuza karıştığı, güneşin bollukla doğduğu bu topraklar ülkemizin bereketine bereket katıyor. Ama ne yazık ki bu güzelim şehir, yıllardır ihmal ediliyor. Türkiye’nin stratejik gücü olması gereken Mersin, hak ettiği yatırımı alamıyor. İktidarın gözünde Mersin, sadece haritada bir nokta; ama bizim gözümüzde Mersin, Türkiye’nin yarınıdır.
‘BU ÜLKEYİ ADALETLE, EMEKLE, BİLİMLE YÖNETECEĞİZ’
Biz, bu ülkeyi adaletle, emekle, bilimle yöneteceğiz. Mersin’i üreten bir merkez haline getireceğiz. Çiftçimizin alın terini koruyacak, narenciyeyi dalda bırakmayacağız. Vahap Seçer Başkanımızla el ele verip, gençlerimizin iş bulabildiği, kadınlarımızın özgürce yaşadığı, çocuklarımızın umutla büyüdüğü bir şehir kuracağız. Zeydan Karalar Başkanımızla el ele verip, Adana’yı tarımıyla, sanayisiyle güçlü ve adil bir ekonomiye kavuşturacağız. Adana, hak ettiği değeri görecek, Adanalı geleceğe umutla bakacak. Hep birlikte, Çukurova’nın bereketine bereket katacağız. Bunun için yola çıktık. Çünkü biliyoruz; bu düzen değişmeli. Çünkü bu halk, daha iyisini hak ediyor. İktidar yolunu hep birlikte yürüyecek, hep birlikte başaracağız.
‘BİZİ ZİNDANLARA ATABİLİRLER AMA…’
Yolumuzu yargı darbeleriyle durdurmaya çalışıyorlar. Bizi zindanlara atabilirler ama mücadelemizi de milletimizin teveccühünü de direnişini de durduramazlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, bizi yolumuzdan alıkoyamazlar. Ben, milletime güveniyorum. Sizlerin inancına, cesaretine, aklına güveniyorum. Mersin’den yükselen bu ses, tüm Türkiye’nin geleceğini değiştirecek.
Bu meydanlarda kurulan umut, yarının iktidarını inşa edecek. O gün çok yakın. Sandık gelecek… Ve o sandıktan yalnızca bir değişim değil, herkes için adil, herkes için özgür, herkes için müreffeh Türkiye’ye kavuşacağız. Hepinizi yürekten selamlıyorum. Var olun.”
Ayrıntılar Geliyor…