PKK’nın anatomisi: Kimleri, neden infaz ediyor?

featured

Ece Oğuz yazdı

Fransız İhtilali ile başlayan milliyetçilik akımı hem ulus devletlerin doğuşuna hem de çok uluslu ve ulusal devletlerin zaafına neden olmuştur. Bu akım Osmanlı İmparatorluğu’nu, çok uluslu demografik yapısı nedeniyle diğer devletlerce ırk-soy-din-mezhep ayrımları yapılarak devleti karıştırılabilir kılmış ve diğerlerine içişlerine karışma imkânı tanımıştır. 1789′da Fransa’da başlayan ihtilal, tüm dünyayı sararken itilaf devletleri jeo-politik önem arz eden Osmanlı topraklarını tahlil etmiş ve saldırılara başlamıştır. Balkanlar, hem kendisi hem de diğer önemli jeostratejik merkezlere yakınlığı ve Güney Avrupa’nın merkezi olması nedeniyle cihan hakimiyeti teorisyenleri için oldukça önemli bir bölgedir. Rusya için Balkanlar, Güney Avrupa ve Kuzey Afrika’ya bağlanması, doğuya gerçekleşecek saldırılar için uygun stratejik nokta olması nedeniyle önem kazanır. Balkanlardaki Slav-Hristiyan nüfus ile Ruslar, Balkan politikalarını bu temelde geliştirmiştir. Bağımsızlığını kazanan Bulgaristan üzerinden Osmanlı topraklarındaki Müslümanlar ve Hristiyanlar, Türkler ve diğer milliyetler çetecilik faaliyetleri, köy baskınları, toplumu ayrıştıracak manipülasyonlar vb. ile birbirlerine kırılmış ve bölge sakinlerine nefret aşılanmıştır. Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ Krallıklarının oluşturduğu Balkan Birliği’ne karşı verilen I. Balkan Harbi’nin temelinde de Rusların yayılmacı ve Slav/Hristiyan nüfusu birleştirme hayali vardır. Balkan Harbi, Osmanlı İmparatorluğu’nun girdiği bir savaş olmaktan ziyade, topraklarımızın değerinin farkında olan yabancı devletlerin beslediği çetecilik faaliyetlerinin getirdiği noktadır. Fransız İhtilali’nden sonraki 71 yıl içinde türlü isyanlar, istihbarat çalışmaları ve stratejiler geliştirilmiş, 1860 yılında Rusya St.Petersburg Üniversitesi Kürdoloji bölümü ile Ermeni/Kürt ve Türk ayrımı harekatlarına resmen başlangıç verilmiştir. 

Milliyet, tek bir insan grubundan bahseder. Ya Türk dersiniz ya Kürt.

Millet, adı ne olursa olsun varsa içinde Türk’ü de barındırır Kürt’ü de.

1860′da Osmanlı’dan Rusya’ya götürülen Kürt kökenli gençlerine “Kürtlerin 3000-4000 yıldır Anadolu’da yaşadığı, Türklerin onları işgal ettiği, defalarca soykırıma maruz kaldıkları…” gibi yalanlar empoze edilmiş ve Kürt isyanları amaçlanmıştır. Rusların Kafkas cephesi komutanı Nikolay Nikolayevich’in Kürtçülük faaliyetlerinde bulunan Şeyh Said’e taktığı madalya, Ruslar’ın Balkanlar’da izlediği politikayı Anadolu’da da yürüttüğünün kanıtıdır. Aynı şekilde, bölgede yaşayan Kürtleri, Türkiye ve çıkarlarına engel olan ülkelere karşı kışkırtabilmek için kullanılan Irak Kürdistan Demokrat Partisi (IKDP)’nin Rus ve Amerikan desteği ile örgütlenmesi, Irak’a karşı ayaklanıp topraklarını Amerikan işgaline hazır hale getirmeleri ve gerçekleşen işgal ile çetecilik ve Kürtçülük faaliyetlerine destek veren ülkelerin asıl amaçları aşikardır. 1958’de ülkesine dönüp 1961’de Irak’a karşı ayaklanan Molla Mustafa Barzani, İran-Suriye-Türkiye’de de gelişen Kürt milliyetçiliğinin en etkin isimlerinden biri olmuştur. İran’da Joseph Stalin’in desteği ile 1945-1946 yıllarında Kadı Muhammed’in liderliği ile kurulan Muhabat Kürt Cumhuriyeti’nin oluşumu da Molla Mustafa Barzani’nin fiilen katkıları iledir. Irak’ta gelişen Kürtçülük, Said Nursi’nin de yönlendirmeleriyle şekillenmeye ve yayılmaya devam etmiştir. Said Nursi’nin girişimleri ile yetiştirilen Kürtçü faki veya imamlar, çoğunluğu Müslüman olan Türkiye’ye de sızma ve Kürtçülük faaliyeti gösterme imkânı bulmuş, Türkiye için de planlamalara başlanmıştır. Irak’taki Kürt hareketlerinin temelinde olan Molla Mustafa Barzani ve Said Nursi, hem Amerika hem de Rusya ile yakın temasta isimlerdir. Fetullah Gülen’in onursal başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’ın düzenlediği Abant Platformu, 4-6 Temmuz 2008 tarihinde “Kürt Sorunu: Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak” adlı bir toplantı gerçekleştirmişti. Ertesi yıl ise benzer toplantıyı 15-16 Şubat 2009’da Kuzey Irak, Erbil’de gerçekleştirdi. Amerikan destekli Cemaatin Kuzey Irak’ta kurduğu okullarda öğrenim gören Barzani ve Talabani’nin akrabaları da ABD-Kürtçülük ilişkisini göstermektedir.

Barzani’nin yayın organlarından Serbesti dergisinin Ekim 2002 tarihli sayısında bulunan şu sözler dikkat çeker:

  • “Bu yönüyle günümüz, Kürtlerin bu özgürleşme talepleriyle çok denk düşen konjonktürden geçiyor.” (Şerafettin Elçi)
  • “Kürtler de Bağdat yönetiminden ayrılarak artık biz de ayrı devlet kurmak ve ayrı yaşamak istiyoruz, diyorlarsa buna uluslararası planda da hukukta da hakları vardır.” (Ümit Fırat)
  • “Dünyanın ABD gibi bir gücün hakemliğine ihtiyacı var.” (Mehmet Emin Sever)
  • “Keşke Kürtler İsrail kadar olsalar, bir Arnavut, bir Yugoslavya, bir Suriye olacağına bir İsrail olsun ve ABD gibi müttefiki olsun yeter.” (Yaşar Kaya)

Derginin kapağında bölünmüş Türkiye’nin batı tarafı AB bayrağıyla kaplı; İran ile Irak Kürtlerinin üzerinde ise ABD bayrağına yer verilmişti.

1971′de başlayan PKK hazırlığı kısa sürede birçok devletin desteğini bulmuştur.

Öyle ki, 1985-2005 yılları arasında PKK’dan ele geçiren silahların ülkelere göre dağılımı şu şekilde:

Rusya(3695), Çin(2258) Doğu Almanya(513), Belçika( 495), Bulgaristan(415), Macaristan(405), Çek Cumhuriyeti(327), Almanya(314), İtalya(308), Irak(267), Fransa(258), İngiltere(237), ABD(191), İspanya(175), İran(123)…

Örgüt, elemanlarına kendini anti-emperyalist, anti-kapitalist, anti-faşist ve özgür Kürt devletini amaçlayan işçi partisi olarak tanımlamış ancak birkaç yıl içinde terörist Öcalan’ın “kara para holdingi” haline gelmiştir. Örgüt, insan toplamak amacıyla köylerden sözde direnişe katılmaları için evdeki iki çocuktan birini vermeleri konusunda baskı yapmış, vermeyenleri öldürmüş, ordu-millet arasına nifak tohumları ekmiş ve olaylarla hiçbir ilgisi olmayan Kürtleri kandırmıştır. Hasım olmayan aşiretleri bile komplolar ile birbirine düşman etmiş sonra da taraflardan birine yakınlık kurup korumalık yapmayı teklif etmiştir. II. Abdülhamid yönetiminde kurulan ve bölgelerini savunmaları için yetkilendirilen Hamidiye Alayları’nın en önemli lideri Mustafa Paşa (Misto-Miri), Şırnak bölgesinde yaşayan Miran Aşireti’nin lideridir. Mustafa Paşa ve aşiretine karşı koyamayan ayrılıkçı aşiretlerin Siirt istikametinden görevinden dönen Paşa’ya düzenlediği suikast sonucunda Miran Aşireti bu olaydan utanç duyarak Suriye’ye göç etmiştir.

11.12.2009 tarihinde 141 eylemiyle PKK ile arasına sınır koyamadığından Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan DTP, kapatılmasına rağmen PKK açılımı sürecini devam ettirmek amacıyla Erbil Üniversitesi’nde basın toplantısı yapmıştır. Toplantıya katılan üç DTP’li milletvekili Serhan Bayındır, İbrahim Binici ve Özdal Üçer’e karşı söz hakkı alarak “Siz neden PKK ile aranıza bir sınır koymuyorsunuz?” diye soran genç akademisyenin adı da Hermin Mirani’dir. Dedelerini mahcup etmeyecek bir soruyla örnek olan bu olayda da Kürt ve yabancı devletlerin tekelinde gelişen Kürtçülük arasındaki uçurum nettir.

Terörist Öcalan’ın ne örgüt yönetiminde ne de sözde sorumlularında hiçbir değeri yoktur. Reklamlarda görüldüğü gibi, sevilen bir terörist değildir çünkü baş teröristlerinin fotoğraflarını asmak, adını anmak, ona tapmak zorunludur. Terörist Öcalan yetersiz, vasıfsız ve niteliksiz bir adamdır. Kendisi de bu gerçeği sonuna kadar bilir. Örgüt içi infazlarının temelinde de kompleksleri ve şüpheciliği vardır. Eski eşi Kesire Öcalan’ı dahi ajanlıkla suçlamış ve infaz ettirdiği herkese bu damgayı yapıştırmıştır. 1974’ten yakalandığı tarih 1980’e kadar örgüt adına faaliyet ve propaganda yapan Selim Çürükkaya, 11 yıl hapis yattıktan sonra tahliye olup tekrar örgüte katılmış ve bu süreçte komite üyesi eşi Aysel ile terörist Öcalan tarafından ajan ilan edilerek örgütün ölüm listesine alınmışlardır. Terörist Selim Çürükkaya’nın “PKK’nın yok olduğunu, Apo’nun kurduğu diktatörlüğün Kürt halkını felakete götürdüğünü” söyleyerek “Apo’nun Ayetleri” adında terörist Öcalan’ın PKK’ya olan ihanetlerini, örgüt içi infazlarını, Kürt soykırımlarını ve yabancı devletler ile olan kişisel ilişkilerini anlattığı bir kitap yazmıştır.

“Ulu önderimize göre devrimci olmanın tek bir tanımı vardır o da şudur: Önderlik çizgisini doğru gören, uygulayan, öndere ölümüne bağlanan, bunun dışındaki tüm duygusal, insansal ve toplumsal bağlılıklarını yok eden kişi devrimcidir. Bu tanıma uymayan, ulu önderimizi tanrı gibi değil de bir insan gibi gören herkes, özel savaşın ve TC.’nin ajanıdır. Yalnız 1992 yılında, önderlik çizgisine uymadığı gerekçesiyle mahkemelerin kararı ve ulu önderimizin onayıyla kurşuna dizilenlerin (ben bu kadarını biliyorum) sayısı yüzkırkbir kişidir.”

“Öldürülenler, gerçekte ajan olmadıklarından isimleri kamuoyuna açıklanmadığı gibi kayıp bile denilmiyor. Pek çok aile hala oğullarının, kızlarının yaşadıklarını, dağda savaştıklarını sanıyor.” (Selim Çürükkaya)

Çürükkaya, ajan damgası yapıştırılan teröristlere neler yapıldığını şöyle anlatıyor:

“17 gerilla PKK-Vejinci ve Türk ajanı tutuklanıyor. Tutuklananlar arasında çırılçıplak soyundurulup bir çadıra konulunca işkence başlıyor. İkisi bayan 15 erkek. Yaşları 18-27 arasında değişen bu gençler kendi arkadaşlarının kurbanı olacaklarını biliyorlar artık.”

Örgüt içinde sözde davalarına fikirleriyle katkı sağlayan, lider atfedilen ve kendisine rakip olabilecek herkesi “Türk ajanlığı” ile suçlamış ve onlarca yıl yüzlerce teröristin infazına bizzat hükmetmiştir. Bir numaralı tetikçisi kurucu üye terörist Cemil Bayık’ın da davası Kürtler değildir. Terörist Bayık’ın boynundaki tasmada terörist Öcalan’ın adı yazar. Hiçbir gerekçe göstermeden öldürdüğü gençleri ve terörist Öcalan’ın emriyle infaz ettiği diğer teröristlerle örgütün kara kutusudur. Baş terörist, sadece kendisine rakip teröristleri değil, örgütün yolundan saptığını gören ve amacı gerçekten özgür Kürt devleti olan diğer kurucu teröristleri de infaz ettirmiştir. Kürtler için gelecek vaad eden terörist Mehmet Cahit Şener, ARGK komutanı Sarı Baran ve Cihangir Hazir ile terörist Öcalan’ın politikalarına karşı gelmiştir. Cemil Bayık tarafından tutuklanan bu üç isimin infazlarına hükmedildiği sırada HPP (Heza Parastina Parti-Partiyi Koruma Birliği)’nin başında olan ve uzun yıllar örgüte hizmet etmiş Abdurrahman Kayıkçı, M. Cahit Şener ve C. Hazır’ı kurtararak üçü örgütten ayrılmışlardır. Bu kişiler daha sonra (1991) PKK-Vejin(Diriliş) adında bir bildiri yayımlayarak yeni bir oluşum kurduklarını ilan ettiler. 8 yıl cezaevinde yatıp PKK’nın “Zindan diriliş lideri” olarak yüceltilen M. Cahit Şener “provokatör”, 1988 yılında cezaevi önünde üzerine benzin dökerek kendini yakan ve “Kürdistan’ın anası” olarak Serxwebun ve Berxwedan dergilerine manşet olan annesi Saliha Şener ise “hain” olarak damgalanmıştır. Terörist Abdullah Öcalan, örgütünün bölüneceğinden korkarak Suriye istihbaratı El Muhaberat’ın yardımıyla Şener’i Kamışlı’da kaldığı evde, terörist Öcalan’ın asıl amacını kavrayan kurucu üye olarak, tüm çabalarına rağmen örgüt içi infazdan kurtulamadan amacı devlet kurmak olan son insan sıfatıyla da öldürtmüştür (1991).

Türkiye Cumhuriyeti tarafı: PKK-Vejin, henüz bir harekette bulunamadan ulusal kahramanlarımızdan E. Jandarma Alb. Cemal Temizöz ve ekibi tarafından yok edilmiştir.

Özet: Yabancı devletlerin kendi çıkarları doğrultusunda mikro-milliyetçiliği teşvik ederek insanların hayatlarını aleyhlerinde değiştirdikleri PKK bölümünde açıkça ifade edilmiştir. Örgüt içindeki çözülmeler ve terör örgütü PKK’nın Kürt kökenli vatandaşlarımızda yarattığı mağduriyetle birlikte terörle mücadelenin boyutundaki yönetimsel hatalarımız ve odaklanmamız gereken noktalar açıktır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin silahlı mücadelede kazandığı başarılar, siyaset masasında pekiştirilmeli ve Orta Doğu, Anadolu’yu kan gölüne çeviren devletlere karşı mücadeleye girilmelidir. 

 

 

 

Yararlanılan kaynak: Siyasallaşan PKK Terörü, Cemal Temizöz.

PKK’nın anatomisi: Kimleri, neden infaz ediyor?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Şu iyi bilinmeli terörist basinin mektuplarla yönettiği hdp ‘nin tek amacı chp yi atatürk çizgisinden uzaklaştırmak için chp ‘deki ychp ve hdp ‘nin birlikte hareket ettirmek atatürkçüler partiden kaçırmak.cumhuriyeti sahipsiz bırakmak.ataturkun kellesini isteyen şeyh şahit in öcünü almak isterler

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!