‘Ruhsat için arabasını kurşunladı’ dedikleri yönetmen konuştu

featured

ERDEM ATAY / SÖYLEŞİ

Veryansın Tv’nin önce tehdit edilen ardından kurşunlanan haber kaynağı konuştu. Tehditten ve kurşunlandıktan sonra suç duyurularında bulunan ama bir anda kendisini mahkemede hakim karşısında bulan S. A., gerçeklerin ortaya çıkmasını istiyor. Yaşadıklarını tek tek anlatan S. A., haber ajanslarına “Silah ruhsatı almak için kendi kendini kurşunlamış” başlığıyla servis edilen haberden sonra Veryansın Tv’ye konuşma kararı aldığını açıkladı. S. A., kendisine yapılanın hukuk karşısında hesabını soracağını söyledi. S. A., “Sadece silah taşıma ruhsatı almak için kendi aracını kurşunlayan ve bunu kendi silahıyla yapan ve düşen kovanları toplamayıp yakayı ele veren bir deli miyim sizce ben, bu kadar mı akıl sağlığımı yitirdim” dedi.

İşte o söyleşi:

Olayı kısaca bir anlatır mısınız? Veryansın Tv yayınından sonra bir tehdit aldınız, neydi bu?

Evet, haberden sonra tehdit aldım. İlk önce Laos ülkesine ait bir telefon numarasından ardından da Küba kodlu bir telefon numarasından sesli arama geldi. Ardından da Vietnam kodlu bir telefon numarasından mesaj olarak tehdit geldi, ‘kafana sıkarız’ diye yazıyordu ve benimle teması olan bir amiralimizi işaret ve tehdit eden bir mesajdı. ‘Boyundan büyük işlere karışma’ denildi.

Evet, aldığınız bu tehdidi biz de haberleştirdik, programda söyledik.

Evet. Ben bu beni tehdit eden numaraları aradım, ulaşılamıyor, belli ki robot hesaplar. 3 gün geçti, tekrardan bir Vietnam numarasından hem o amiralimizi hem de benim de temaslı olduğum bir parti liderini kast ederek bir mesaj geldi. Yine ‘kafana sıkarız’ diye yazıyordu ve bu kez mesajlarda benim evden çıkış ve eve giriş saatimi, araç plakamı da yazdılar. Belli ki fiziki bir takip vardı. Son mesajda ‘Bu son uyarımız’ dediler.

Sanırım aynı gün Veryansın Tv programcısı Serkan Öz de tehdit aldı değil mi?

Evet, Serkan Öz de tehdit almış. O da aynı numaraydı. Orada da hem bir amirali hem parti liderini hem de Nihat Genç’e de küfürlerle tehdit etmiş.

Ne yaptınız bu tehditlerden sonra?

Ben hemen karakola gittim önce. Tehdit mesajlarını bildirdim, koruma talep ettim. Bir de bana ait olan 3 silahım var. Bulundurma ruhsatı bulunuyor. Birisi için de kendimi korumak için taşıma ruhsatı çıkarılmasını talep ettim.

Bir şey çıktı mı?

Hiçbir şey çıkmadı, bunun üzerine ben de birkaç gün sonra Cumhuriyet Savcısına gittim, ona da durumu anlattım. Orada da suç duyurusunda bulundun ve karakolda talep ettiklerimi burada da yineledim. İşlerim dolayısıyla İstanbul’a gittim o sırada… Geri döndüm. Döndükten sonra da silahların ruhsat işlemleri için silahları aldım ve karakola gittim. İşlemleri yaptım, evime döndüm.

Aracınızın kurşunlandığı anı anlatır mısınız?

80-90 km hızla giderken önce bir el silah, ardından da metal sesi duydum. Arabama isabet etmiş. Ardından iki el silah sesi. Tam da ormanlık bölgedeyim, ilk önce refleks olarak kafamı eğdim, ardından da frene basmadım, gaza basarak uzaklaştım oradan… O ara panikle 155’i aradım. O ses kaydını dinlemiyorlar mesela. Nasıl büyük bir telaşla, panik ve korku haliyle aradığım zaten ses tonumdan bellidir. Bastıra bastıra söylüyorum, benim olay yerinde telefon açıp yalvar yakar, ne yapmam lazım diye sorduğum panik halimi dinlesinler… 155 beni Göltürk Jandarma Karakoluna bağladı. Durumu panik halinde anlattıktan sonra, “Ben geliyorum, saldırıya uğradım, şimdi ben hızla geliyorum, hayatım tehlikede” diye seslendim.

Karakola gittiğinde ne oldu?

İlk olarak aracımı gösterdim. Kurşunlanan bölgeyi, bana ilk söylenen, ‘Belki önceden vardır, fark etmemişsinizdir’ dedi. ‘Nasıl fark etmedim, nasıl olabilir?’ diye yanıtladım. Şaşırdım. Bir buçuk saat kadar olay yerindeydik. Bu arada o gün akşama kadar su bile vermediler. Dün akşam da aynı şey oldu, su istediğimde karakolda ‘Suyumuz yok’ yanıtını verdiler bana.

Olay yerine ne oldu?

Burası 10 kilometre boyunca ormanlık alan ve bitki örtüsü aynı. “Tam nerede oldu” diye sordular bana. Yerini tam hatırlamadığımı söyledim, buralarda bir yerde dedim. HTS kayıtlarına bakılmasını, 155’i aradığım yerin tespit edilmesini istedim. Aradığım yerden 200-300 metre uzaklıkta olmuştu. Ardından sivil kıyafetli kişiler geldi. Kim olduklarını bilmiyorum, ne rütbe ne isim söylüyorlar. Herkes olay anında bana aynı anda soru soruyordu.

Aracınıza gelen kurşunun bıraktığı izi incelettiniz mi?

Baktılar, sordum, merminin kalibresini… Biz bilmeyiz dediler.

MOBESE kameraları yok muydu orada?

Sizin gidişiniz var ama dönüşünüz gözükmüyor dediler bana. Nasıl yani dedim. O zaman ben oradan geçmediysem diğer yolun MOBESE’sine girmiş olmam lazım dedim, ‘var mı’ diye sordum, yok dediler. Orada da girmediysem ben nereden geçtim, uçarak mı geçtim diye sordum.

Size yaklaşımları garip mi buldunuz?

Daha ilk girdiğim andan itibaren öyle davrandılar. Ben mağdur olarak koşturarak gittiğim karakolda bana şüpheli gibi davrandılar. Psikolojik baskı yaptılar. Mesela bir sivil “tehdit mesajlarına bakabilir miyim” diyerek telefonumu aldı. Bir baktım ki sivil kişi, seninle (Erdem Atay) olan mesajlarımızı okuyor, özel fotoğraflarıma bakıyor… Telefonumu geri istedim. Kendi telefonunun üstüne koydu sonra. O ara bana da ‘Ne var canım Vietnam numarasından mesaj gelmişse, bende de var o numaralardan’ dedi.

Bizim mesajlaşmamızı mı okudu yani?

Evet, güya sadece tehdit mesajına bakacaktı, seninle mesajlarımızı okudu. Ya Erdem Bey, içerisi sivil dolu. Karakol komutanı ve birkaç görevli uzman çavuş dışında içeride bir sürü sivil kıyafetli kişiler vardı. Kim kimdir anlamak mümkün değildi. Ve herkes bana ters davranıyor, seslerini yükseltti. Hatta birisi, mesleğimi sordu, film yapımcısı olduğumu söyledim, 2 bin küsür film ve projemin olduğunu söyledim, ‘Ooo sende iyi para vardır’ diye cevapladı.

İfadenizin alınması ne kadar sürdü?

Benim ifadem falan alındı, bana imza attırmadılar, karakoldan da çıkarmadılar. Ben çıkmak istedim, çıkarmadılar. Yaklaşık 4 saat sürdü. O ara pencereden görüyorum, dışarıda benim aracımı inceliyorlardı, silah aradılar, bulamadılar. Yarım saat sürmedi benim aracıma benzer 4*4 bir arazi aracı geldi. Arazi araçlarının tekerleri aynıdır. Onun neden geldiğini daha sonra anlayacaktım. Ben gideyim artık diyorum. Bırakmıyorlar. Bu kez ben çıkmak için yeltendim, karakol komutanı kapının önüne dikildi. ‘Ben ifademi verdim, neyi bekliyorum’ diyorum ama sürekli oyalıyorlar ve sürekli telefonla konuşuyorlar ve bakışları da iyi niyetli değil.

Ne soruyorlar sizi orada bekletirken?

Ya mesela benim sosyal medyamı falan incelemişler. Bana gelen bazı mesajlarda benimle ilgili ‘donanma piçi’ deniyor. Onları falan görmüşler, ne bu diye soruyorlar.

Neden sizinle ilgili ‘donanma piçi’ ifadesi kullanılıyor?

Ben Deniz Lisesi mezunuyum. Eski bir Bahriyeliyim. Bunu da benim çevremde çok az kişi bilir. Annem, babam ve yakınım olan iki üç kişi dışında neredeyse kimse bilmez. Ama birileri biliyor… Ben de ısrarla bu saldırganların FETÖ ile bağlantısı olabileceğini, FETÖ taktikleri uyguladığını söyledim. Israrla ifademe FETÖ ibaresini yazmak istemediler. Sonra beni Bodrum’a götüreceklerini söylediler.

Neden?

Swap (Suç olaylarında şüphelilerden numune alma) alacağız dediler.

Siz ne yaptınız?

Bakın dedim, swap şüpheli insanlara yapılır. Benim üzerimde silah var mı, yok, arabada var mı, yok, etrafta bir silah var mı, o da yok. Kovan var mı, o da yok. Neden alınıyor, suçlu muyum dediğimde, neden çekiniyorsunuz dedi. Ben de dijital bir ortamda asla parmak izimin alınmasını istemiyorum, bu ülkede kahraman subaylar ve insanlar dijital kumpaslara maruz kaldılar, ben dijitale güvenmiyorum dedim. Lazerle bakılan cihaz varmış, onla bakın dediğimde, o cihaz daha gelmedi, yarın sabaha gelecek dediler. Ben de yaptırmıyorum swap falan dedim. Ben o swap’ı aldırsam suçlu durumuna düşeceğim. Yetkililere, “geldiğimden beri bana suçlu muamelesi yapıyorsunuz. Siz benim sorularıma yanıt verdiniz mi?” dedim.

Ne sordunuz?

“HTS kayıtlarına baktınız mı, herhangi bir şey buldunuz mu, ya da herhangi bir şüpheli buldunuz mu? MOBESE kameralarını incelediniz mi? Siz bunlara bakmıyorsunuz beni suçlamaya çalışıyorsunuz” dedim.

Nasıl çıktınız?

Avukatımla konuştum, zorla burada tutulamayacağımı söyledim, çıkmaya yeltendim kapıyı kapattılar. Ben de o zaman, ‘tellerden atlıyorum isterseniz beni vurun’ dedim, öyle deyince kapıyı açtılar. Eve gittim.

Peki dün gözaltına alındınız nasıl oldu?

Dün sabah evimin önüne iki jandarma geldi. Savcılıktan davet var, gelmeniz gerekiyor dediler. Avukatım yazılı talimat var mı dedi? Hayır, şifahen dediler. Yazılı karar çıkana kadar gitmeme kararı aldık avukatımla. Talimat çıkana kadar kapımdan ayrılmadılar. Saatlerce beklediler. Ki bu gelen kişileri, karakolda bana baskı ve alaycı muamele yaptıkları gerekçesiyle şikayet etmiştim. Bir gün sonra kapımdalardı.

Yazılı talimat gelince gittiniz mi?

Evet gittim. Ama bundan bir hafta kadar önce bana telefon geldi, karakoldan aradılar, “silahları getirmeniz lazım” dediler. Gün içerisinde getirirseniz olur dediler. Tamam deyip gittim. Dediler ki, “silahları nakil yaptıktan sonra bildirmeniz gerekirdi, süreyi geciktirmişsiniz o yüzden silahları balistiğe göndereceğiz.” Tamam dedim. İzmir’e göndereceklerini söylediler. O ara Muğla Valiliği’ne de taşıma ruhsatı için başvurdum. Onlar izni verdi. Savcılığa gittim. Silahlarımı vereceğimi, elimde kendimi koruyacağım bir silahın olmadığını, bana koruma verilmesini istedim. “Olmaz”, deyip gönderdi. Ben silahlarımı teslim ettim. Hatta bende iki silah olduğunu söylediler, ben üç silahımın olduğunu belirttim. O zaman o ruhsatsız silahtır dediler, ben de ruhsatsız silahım olup da bunu jandarmaya söyleyecek kadar aptal mıyım dedim. Yani onlar elimdeki silahları bile bilmiyorlardı, onu bile ben söyledim.

Silahları vermiştiniz yani… Peki karakolda neyle suçladılar sizi?

Yine aynı siviller vardı karakolda. Bana ilk söyledikleri şey, ‘zaten o günden beri sizin yaptığınızı biliyorduk’ dediler. Ne alakası var dedim. Bana, “Ya işte silah ruhsatı almak için böyle bir şey yaptın” dediler. Kabul etmedim. Bana olayın olduğu yerden 300 metre uzaklıkta ormanlık alanda benim aracımın tekerine benzer bir iz varmış, kovanlar da orada bulunmuş. Kabul etmedim, ben oraya gitmedim dedim. Bana, “Şimdi bunu kabul edin, bir sonraki aşamaya geçmeyelim, iş büyümesin, zaten ceza almazsınız” dediler. Kabul etmezsem arabamın lastiklerini incelemek için söküp alacaklarını söylediler, buna değer mi diye sordular. “Evet, değer, alın götürün inceletin” dedim.

Peki bulunulduğu söylenen 3 kovan nerede? Yani sizin ruhsatlı silahınızdan çıktığı söyleniyor.

Evet, öyle söyleniyor. Bana raporun çıktığını söylediler ama raporu göstermediler. Zaten hiçbir belge bilgi göstermediler. Silahla ilgili çok şey bilirim. Kendi aracıma silah sıkacağım hem de taşıma ruhsatı alacağım silahla bunu yapacağım! Manyak mıyım ben? Ben bunu savcıya da söyledim. Delirmiş olmam lazım. 29 yıldır çok iyi bir kariyerim ve mesleğim var. Akademilerde öğrenci yetiştiriyorum. Halim vaktim yerinde, benim bunu yapmam için akli dengemin olmaması lazım. Akli dengem olmasa bana bulundurma ruhsatı da vermezler. Düşünün Erdem Bey, taşıma ruhsatı almak için insan aracına kurşun sıkar mı? Kadın çorabı takarsın, her silah sıktığında kovanlar o çoraba takılır, düşmez, kaybolmaz. Bir de taşıma ruhsatı almak istediğim silahtan atıldığını söylüyorlar mermilerin. Sadece silah taşıma ruhsatı almak için kendi aracını kurşunlayan ve bunu kendi silahıyla yapan ve düşen kovanları toplamayıp yakayı ele veren bir deli miyim sizce ben, bu kadar mı akıl sağlığımı yitirdim?

Ne zaman buldular bu kovanları?

Hiç bilmiyorum.

Size kumpas kurulduğunu mu düşünüyorsunuz?

Bunlar tertiplenmiş, tamamen kumpastır bu. Olayın yeri dahil… Bağımsız Türk hukuku gerçeği ortaya çıkaracaktır. Sonuna kadar hukuk yollarıyla elimden geleni yapacağım. Bana bu muameleyi karakollarda yapanlardan da şikayetçi oldum, hem savcılığa hem de CİMER’E… Benim kurşunlanmamı haberlere servis etmeyenler, karakola girerken arkamdan fotoğraf çekip yalan haberi servis ettirdiler. Tehdit alan biri olarak beni ifşa eden haber sitelerine karşı da yasal haklarımı kullanacağım. Bu bazı sözde basın, ismimi, adresimi, fotoğraflarımı ve meslek bilgilerimi açıkça paylaştı. Bunların kasıtlı yapıldığını düşünüyorum. Bu bir suçtur. Daha yargılanmadan suçlu ilan ettiler.

Size bunları kim yaptı? Yani saldırıyı…

Bir organize suç örgütü olduğunu düşünüyorum. Ve bunların elleri kolları uzun. Yaşadıklarımın da bununla ilgili olduğunu görüyorum.
Gerçek er ya da geç ortaya çıkacak!

‘Ruhsat için arabasını kurşunladı’ dedikleri yönetmen konuştu

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. pek çok suikast yada girişim gibi bununda üstünü örtecekler.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!