Rusya-Ukrayna Savaşı ve Türk Dünyası

featured

Vusal Hasanzadeh yazdı…

24 Şubat 2022 tarihinden itibaren uluslararası ilişkilerde en önemli mesele Rusya-Ukrayna savaşıdır. Batı’nın Ukrayna’yı kışkırtması ve Ukrayna’nın Rusya’ya cephe alması sonrası Rusya’nın ‘Donbas Harekatı’ ismi ile başlattığı askeri harekat Ukrayna’nın neredeyse her yerine yayılmış ve Rusya’nın işgal harekatı Ukrayna ordusunun işgal harekatına cevap vermesi ile savaşa dönüşmüştür. Ukrayna bölgesi Rusya’nın hem küresel güç mücadelesinde, hem de bir devlet olarak var olmasında kritik öneme sahiptir. Ukrayna’nın NATO ve Rusya arasında tarafsız ve tampon bölge olarak kalmasının bölgede sükunet getireceğini ABD’nin bir dönem Dışişleri Bakanı olan Henry Kissinger, Neo-realizmin önemli isimlerinden ABD’li Siyaset Bilimci John Mearsheimer gibi isimler vurgulamaktaydılar. Bu savaş belki de uluslararası ilişkilerde çok kutupluluğa geçiş açısından en kritik dönemi beraberinde getirmektedir. Bununla birlikte dikkat çeken önemli meselelerden biri de NATO üyesi olan Türkiye ile beraber diğer Türk Cumhuriyetlerinin bu dönemdeki tavırlarıdır. Türkiye başta olmakla Türk Cumhuriyetleri Rusya’ya karşı uygulanan ambargolara katılmayarak aktif tarafsızlık politikası izlemektedirler. Bu bağlamda insani yardım projeleri ile Ukrayna’ya yardım eden Türkiye, Azerbaycan aynı zamanda Rusya’ya karşı Batı ile hareket etmemektedirler. Özellikle, NATO üyesi olan Türkiye’nin bu politikası çok önemlidir. Montrö dengesini iyi koruyan Türkiye aktif tarafsızlık politikası ile Rusya ve Ukrayna arasında arabulucu rolünü üstlenmiştir. Ek olarak, Türkiye’nin Azerbaycan ve Kazakistan gibi Rusya ile ilişkilerde önemli politikalar üreten Türk Cumhuriyetleri ile bu bağlamda görüşmesi ve hareket etmesi büyük önem taşımaktadır.

ÇOK KUTUPLULUĞA GİDEN DÜNYA VE ABD’NİN HAMLELERİ

Soğuk Savaş sonrası ABD öncülüğünde devam eden küresel hegemonya artık farklı bir düzeye dönmektedir. Her ne kadar ABD günümüzde en önemli küresel güç olsa da Asya’da yükselen Çin Halk Cumhuriyeti gibi ekonomik dev, Rusya Federasyonu gibi askeri güç, Pakistan, Hindistan gibi bölgesel güçler ABD’nin küresel hegemonyasına karşı ciddi rakip konumundadırlar. Hatırlanacak olursa ABD başkanı Jimmy Carter’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı ünlü stratejist Zbigniew Brzezinski ABD’nin küresel üstünlüğünün Avrasya kıtasında mevcut olan hâkimiyetinin ne kadar süre zarfında ve nasıl etkili sürdürüldüğüne bağlı olacağını belirtmekteydi.[1] Burada en önemli meselelerden biri stratejik ortak düzeyinde olan RF-ÇHÇ ilişkilerinin ABD için korkutucu düzeyde olmasıdır. Çin’in ekonomik gücü ve Rusya’nın askeri gücü karşısında Pentagon’da yapılan askeri simülasyonlar ABD’nin bu iki güç ile aynı anda baş edemeyeceğini göstermektedir. 14 Haziran 2021 tarihinde yayınlanan NATO Zirvesi Bildirgesi’nde Çin ve Rusya açık şekilde hedef gösterilmiştir. Son Rusya-Ukrayna savaşı ile Avrupa’da şimdilik NATO’nun gücünü iyice artıran Joe Biden başkanlığında ABD yeni dünyanın oluştuğu Asya-Pasifik’te dengeyi kendi lehlerine çevirmek için 15 Eylül 2021 tarihinde AUKUS’u (Avusturalya, Birleşik Krallık, ABD) kurdu. Ayrıca bölgede mevcut olan QUAD (ABD, Japonya, Avusturalya, Hindistan) organizasyonu ile Hint Okyanusu ve Asya-Pasifik’te mevcut olan güç mücadelesinde yerini almak istemektedir. Bununla birlikte ABD Türk Dünyası’nın dört Türk Cumhuriyetinin yerleştiği Orta Asya (Batı Türkistan coğrafyasında) bölgesinde gücünü artırmaya çalışmaktadır. Bölgenin Rusya’nın yumuşak karnı ve Çin’in ‘Bir Kuşak, Bir Yol’ projesinde en kritik bölge olduğunu bilen ABD bu bölgelerde varlığını kaybetmek istememektedir. Aynı zamanda Ermeni diasporasının ABD’de de olan gücünü göz önüne getirirsek bu güç ABD’yi Azerbaycan ve Ermenistan meselesinde Ermenistan tarafına yöneltmektedir.

YENİ DÜNYA DÜZENİNDE RUSYA VE TÜRK DÜNYASI

Günümüzde ABD’nin gerileyen küresel güç hegemonyasında önemi iyice ortaya çıkan güçlerden biri de Türk Dünyasıdır. Adriyatik’ten-Çin Seddine mevcut olan Türk Kuşağı burada mevcut olan 7 Türk Cumhuriyeti ve diğer bölgelerdeki Türk nüfusu ile beraber en az 200 milyonluk bir nüfusa sahiptir. Türk Devletler Teşkilatı altında üye ve gözlemci devletler 5 milyon km2’lik alana ve 1,5 trilyon dolarlık milli gelire sahiptir.[2] Günümüzde Avrasya’da hakim güç olmak isteyen devletlerin göz ardı etmemesi gereken bir potansiyel olan Türk Dünyası kendi geleceği için önemli adımlar atma fırsatına ulaşmıştır. Örnek verecek olursak bugün Batı’nın Rus enerjisine bağımlığına karşın aranan alternatiflerde Türk Devletleri (Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan) önemli yerde durmaktadır. Ek olarak, Rusya’nın eski Sovyet coğrafyası olan Orta Asya’da Çin’in ‘Bir Kuşak, Bir Yol’ projesinde özellikle ekonomik olarak yayılması Rusya’yı orta ve uzun vadede rahatsız eden etkenlerden biridir. Çin de aynı zamanda ‘Bir Kuşak, Bir Yol’ projesinin gerçekleşmesi için güzergahlarda önemli rol oynayan Türk dünyası coğrafyasında güvenli durum istemektedir. Hal böyleyken Türk Dünyası’nın kendi coğrafyasının önemi doğrultusunda politikalar üretmesi gerekmektedir. Özellikle, bu bağlamda Asya’dan-Avrupa’ya uzanan koridorda 5 Türk Devletini Avrupa’ya bağlayan Türkiye başta Rusya ile stratejik ilişkiler çerçevesinde Türk Dünyası kozunu iyi oynamalıdır. Mavi Vatan Doktrininin teorisyeni ve Türkiye’nin önemli jeopolitikçilerinin başında gelen Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz’in bu durumu öyle ifade etmektedir: “Türkiye Rusya ve Çin’i karşısına almadan Türk Dünyası ile yakınlaşmalıdır. Rusya ile kurulacak stratejik dengeli ilişkiler Türkiye’nin Türk Dünyası’na daha da yaklaştırmakla beraber gelecekteki RF-ÇHÇ mücadelesinde Türk Dünyası stratejik bir unsur olarak mevcut olacaktır.”

Türkiye’nin Rusya’ya stratejik ilişkilerde ihtiyacı olduğu kadar Rusya’nın da giderek kuşatıldığı bir sistemde Türk Devletlerine ihtiyacı artmaktadır. Bu bağlamda Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri Liderleri Rusya ile değişen konjonktürde ilişkilerini ‘kazan, kazan’ ilkesi ile devam ettirmelidirler. Hatırlanması gereken bir diğer mesele de, Türkiye’nin KKTC’yi tanıtma için adımlar atması gerektiğidir. Rusya ile KKTC konusu iyice tartışılmalıdır. Uluslararası İlişkiler alanında önemli isimlerden olan Prof. Dr. Hasan Ünal bu durumu şöyle açıklamaktadır: “Yunanistan ve GKRY’nin Rusya’ya karşı tavır aldığı bu günlerde Türkiye KKTC kozunu ortaya atmalıdır. Ayrıca günümüz uluslararası ilişkilerinde tek devletli çözüm çerçevesinde AB üyesi olan tek bir Kıbrıs devleti Rusya’nın politikalarına uymamaktadır.” KKTC’nin TÜRKSOY’da olduğu gibi TDT’ya en azından gözlemci üye olması meselesi Türkiye, KKTC ve Türk dünyası birliği açısından önemini korumalıdır (Bu konuda yazım: https://www.veryansintv.com/kktc-turk-devletleri-teskilatina-katilabilir/).

TÜRK-RUS İLİŞKİLERİNDE SORUNLAR

Türkiye ve Türk Cumhuriyetlerinin Rusya ile ilişkilerinde bazı sorunlar mevcut olmaktadır. Türkiye’nin NATO üyesi olması Rusya için sorun teşkil etmekle beraber, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Rusya’yı Çarlık/SSCB gibi bir güç yapma hedefi de Türk Dünyası için temel sorunlardan biridir. Her ne kadar, Putin bunu yapmayı hedeflese de, azalan Rus nüfusu, Türk Dünyasının artan gücü ve potansiyeli, Çin’in yükselişi, Hindistan ve Pakistan’ın bölgesel güçlerin ortaya çıkması, Rus ekonomisinin dünya GSYH’da %2-3’lük kısmı temsil etmesi bu hedeflerin gerçekleşmesini imkansız kılmaktadır. Rusya için her ne kadar sıklıkla dile getirilmese de en önemli sorunlardan biri Türkiye’nin NATO üyesi olmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti Rusya ile ilişkiler kurarken NATO üyesi kimliğinden ziyade Rusya ile stratejik meselelerde ortaklık kurarak hareket ederek Rusya’nın endişelerini giderebilir. Bu bağlamda Azerbaycan başta olmakla eski Sovyet coğrafyasında mevcut olan diğer Türk Cumhuriyetleri ile adımlar atması çok önemlidir. Çünkü bu devletler yıllardır Batı ve Rusya arasında başarılı bir denge politikası yürüterek önemli bir diplomatik mücadelede bulunmuşlardır. Aynı zamanda Rusya’nın zaman zaman Azerbaycan aleyhine “Dağlık Karabağ” üzerinden kışkırtma yapmaları son bulmalı ve 10 Kasım 2020 Ateşkes Mutabakatı çerçevesinde ayrılıkçı Ermeni askerlerinin bölgeden çıkması temin edilmelidir. 22 Şubat 2022’de Azerbaycan ve Rusya arasında birbirilerinin toprak bütünlüğünün tanınmasını esas alan 43 maddelik “Karşılıklı Müttefiklik Hakkında Beyanname”’ imzalanması bu bakımdan kritik bir öneme sahiptir.

ORTAK TÜRK ORDUSU SAVUNMA PAKTI

Son olarak, Türkiye ve Türk Cumhuriyetlerinin kurulan yeni dünya düzeninde yerini alması için Türk Devletleri arasında kısa veya orta vadede ‘Ortak Türk Ordusu’ çerçevesinde savunma paktının kurulması önemlidir. NATO veya KGAÖ gibi bir kuruluş çok kutupluluğa giden dünya düzeninde Türk Dünyası’nın varlığı için önemli parametrelerden biri olacaktır.

 

[1] Zbigniew Brzezinki, Büyük satranç tahtası/Amerika’nın küresel üstünlüğü ve bunun jeostratejik gereklilikleri. İstanbul: İnkilap Yayınları, 2018: 51.

[2] Kürşad Zorlu, Türk Dünyası Güncesi. İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2020, s.29.

Rusya-Ukrayna Savaşı ve Türk Dünyası

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!