Sabahattin Ali’nin kitapları ve yasal telif süresi üzerine bir tartışma

featured

Emre Koşak yazdı

Bu bir sosyal medya tartışmasıdır…

Dedi ki;

Sabahattin Ali sömürüsü…

Ankara Kitap Fuarı’na Sabahattin Ali kitapları damgasını vurdu. Çilekeş yazar, sağlığında gazetecilik ve yazarlık yapamaz hale getirildiği için kamyonculuğa başlamıştı. Bulgaristan sınırında MİT’in haber elemanı tarafından öldürüldüğünde neredeyse beş parasız kalmıştı. Günümüzde kitapları satış rekorları kırıyor. Ölümünün üzerinden 70 yıl geçtiği için geçen yıl telif hakkı kalkarak kitapları anonimleşti. Şimdi neredeyse her yayınevi onun kitaplarını telifsiz olarak basıp satışa çıkarmış durumda. İndirimlerle 5 liranın altına düşmüş. Okuyucu için iyi bir gelişme ama insan yazarın hazin yaşam öyküsünü düşününce hüzünleniyor.

Dedim ki;

Yazının başlığıyla başlığın altına yazdıklarınızın hiçbir ilgisi yok. Kim sömürüyor? Kitaplarını basanlar mı? Basmasınlar mı?

Dedi ki;

Siz neye takıldınız anlayamadım. Sağlığında cefa çekmiş bir yazarın eserleri üzerinden sürdürülen rant yarışını anlatmak istedim. O eserlerin sahibi sağlığında yazarın kendisi, sonrasında mirasçılarıdır. Sizin bıraktığınız miras 70 yıl sonra çocuğunuz veya torununuzun elinden alınsa ne düşünürsünüz? Dolayısıyla telif haklarındaki bu süre konusu da gözden geçirilmelidir. Sağlığında cefa çekmiş birinin eserleri hâlâ satıyorsa neden bunun rantını başkaları yesin?

Dedim ki;

Telif süresi olmamalı mı? Telif, sınırsız ve süresiz mi olmalı? Bu kitaplara böyle rağbet ne zaman başladı? Telif süresi sona erip ucuzlaştığında… Sabahattin Ali de yaşasaydı çok daha fazla kişinin yazdıklarını okumasını isterdi. Madalyonun bu yüzünü niye özellikle ıskalıyorsunuz?

Dedi ki;

Bu kitaplara zaten rağbet vardı. Özellikle Kürk Mantolu Madonna satış rekorları kırıyordu. Telif süresi dolduğunda zaten bunun için herkes kitaplarını basma yarışına girdi. Telif süresi elbette olmalı ama bir insan ömrü kadar mı yoksa daha uzun mu olmalı sorun burada. Okuyucu yönünden olumlu olduğunu zaten yazdım. Zaten Sabahattin Ali’yi yaşarken vatan haini ilan eden ve belki de ölümüne zemin hazırlayan zihniyetin uzantısı sayılabilecek yerlerde bile onun eserlerini görmek mümkün. Buna sömürü demeyeceğiz de ne diyeceğiz. Madalyonun çok yüzü var yani. Burada sadece bu ülkede yaşamasına, daha nice eserler vermesine izin verilmeyen bir yazarın eserlerinin 70 yıl sonra onlarca yayınevi tarafından rant kapısı olması karşısında hüzünlendiğimi anlatmaya çalıştım. Siz bundan niye rahatsız oldunuz, yayıneviniz mi var?

Dedim ki;

1- Yayınevim yok.

2- Yazardan sonra dünyaya gelen insanlara sırf kan bağı taşıyorlar diye kuşaklar boyu yazarın kitaplarının geçim kaynağı olması kesinlikle yanlış. Bu durum yalnızca S. Ali’yle ilgili bir durum değil. Nitelikli yapıtlar ortaya koyan tüm yazarlar için geçerli.

3- S. Ali’nin yaşamı boyunca yaşadığı olumsuzluklarda bugün yasal telif süresinin kalkmasının ardından kolayca kitabını basan yayıncıların sanki bir sorumluluğu varmış gibi onlara diş bilemeniz ve yazarın kitaplarını basmalarını “sömürü” olarak vurgulamanız çok yanlış.

4- Sabahattin Ali, “Kürk Mantolu Madonna”dan ibaret değil.

Sabahattin Ali’nin kitapları ve yasal telif süresi üzerine bir tartışma

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. 14 Mart 2020, 08:58

    Yorumum yine yayınlanmamış. Pardon siz ne yapacaktınız ? Gerçekleri yazacak. Bırakın sizin yazmasını, sizin yazılmış gerçeklere bile tahammülünüz yok. Yazıklar olsun size. Ne sevinmiştik oysa, başlarken.
    Tabi buda yayınlanmayacak.

  2. 14 Mart 2020, 07:20

    “cümlesi belî der enelhak dese, hâlâ taparlar mı koca terese? ismet girmedi mi hâlâ kodese? kel ali’nin boynu vurulmuş mudur?”
    Satırlarını yazan edebiyatçı. kime koca teres dediğini anladınız heralde. Pek sever solculamız, bir idoldür. Bu arada Atatürk’çüler, yersen.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!