Şahin Alpay yeni ‘kahramanını’ sunar: Ali Kemal!

Yeşil Sol Parti'den milletvekili adayı yapılan Cengiz Çandar ve Hasan Cemal'in “üstadı”, eski Zaman yazarı Şahin Alpay, yeni keşfettiği kahramanını gururla anlattı: Ali Kemal! Milli Mücadeleye karşı İngiliz işbirlikçiliği yapan Ali Kemal için “O Osmanlı - Türk siyasi tarihinin belki de ilk gerçek anlamda liberal düşünürüdür. Osmanlı devletinin liberalleşerek, özgürleşerek ayakta kalmasını savunmuştur” diyen Alpay, “Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan 100 yıl sonra dahi özgürlükler açısından Ali Kemal'in arzuladığı toplum olmaktan uzak” ifadelerini kullandı.

featured

VERYANSIN TV

68’de devrimci, 70’in başında İsviçre vatandaşı, sonunda “dönek”, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra “liberal”, 2002’de ise Zaman gazetesi yazarı… Artık Türkiye’de yeni bir dönem başlıyordu, “askeri vesayetle” savaşılacaktı! FETÖ’nün “entelektüel” fedaisi olacaktı. Bahsettiğimiz kişi Şahin Alpay…

Yakın dostları, hatta “ideolojik müritleri” Cengiz Çandar ve Hasan Cemal, yeşillenmiş “sol”un listesinden Meclis’e girmeye hazırlanıyor. Kendisine neden teklif gitmedi ya da gittiyse neden kabul etmedi bilinmez.

Kapatılan Zaman gazetesinin eski yazarlarının yeniden yargılandığı davada Şahin Alpay, arkadaşları Ali Bulaç, Mümtazer Türköen ve Ahmet Turan Alkan ile birlikte FETÖ kapsamında “silahlı terör örgütüne yardım etmek” suçundan 2 yıl altışar ay ceza aldı.

Bu davada geçen yıl yaptığı son savunmada Alpay şöyle konuşmuştu:

“Hiçbir zaman FETÖ üyesi olmadım. Diğerlerinde (gazeteler) imkan bulamadığım için Zaman gazetesinde yazdım. Dindar biri değilim. Kültürel olarak Müslümanım. Gençliğimde ateisttim. Şu anda deistim. Hain darbe girişimi yaşanıncaya kadar Gülen cemaatinin karanlık bir örgüt olduğunu göremedim. 15 Temmuz darbe girişimini lanetliyorum, bu nedenle Zaman gazetesinde yazdığım için pişmanım. Bu hareketin karanlık yüzünü göremediğim için yanıldım.”

Zoru görünce “dönmek” karakteristik bir durum sanırım. Ancak konu Şahin Alpay’ın biyografisi değil. Dün yeni mecrası T24’te kaleme aldığı “Ali Kemal” yazısı.

Alpay, 25 Nisan tarihli “Ali Kemal’in fikirleri değerini koruyor” başlıklı yazısında Ali Kemal’i yeniden keşfediyor ve keşfettirmeye çalışıyor. Vatana ihanetiyle tarihe geçen Ali Kemal, meğer bildiğimiz gibi değilmiş! Alpay’a göre o bir kahramanmış. Liberal bir kahraman… Üstelik, “Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan 100 yıl sonra dahi özgürlükler açısından Ali Kemal’in arzuladığı toplum olmaktan uzak”mış!

İttihat ve Terakki karşıtlığından Milli Mücadele düşmanlığına savrulan, yazılarında Kuvayı Milliye’ye ve Atatürk’e saldıran, koyu bir İngilizci olan Ali Kemal, “Artin Kemal” diye de anılırdı. Meğer yanlışmış!

“Evet, o Osmanlı – Türk siyasi tarihinin belki de ilk gerçek anlamda liberal düşünürüdür. Osmanlı devletinin liberalleşerek, özgürleşerek ayakta kalmasını savunmuştur. Fikirleriyle çağına, zamanına hayli ters düşmüş, bunu da hayatıyla ödemiştir” diyen Alpay yazısında şu ifadeleri kullanıyor:

“Ali Kemal’in (1867 – 1922) Osmanlı – Türk siyasi tarihinin belki de ilk gerçek anlamda liberal düşünürü olduğunu biliyordum. Osmanlı devletinin (örneğin Britanya gibi) meşrutileşerek, anayasal bir rejime kavuşarak, farklı etnik ve dinsel kimliklerden yurttaşlarının hak ve özgürlüklerine saygı göstererek bütünlüğünü koruyabileceğini savunan, gününün etkili bir yorum yazarı olduğunu biliyordum.

Şunları da biliyordum: Ali Kemal, İttihat ve Terakki (İTC) diktatörlüğüne, Türkiye’yi Birinci Dünya Savaşı’na sokmasına, savaş sırasında ülkenin Ermeni yurttaşlarını Suriye çölüne tehcire, zorunlu göçe tabi tutarak en az yarısının açlık ve hastalıktan kırılarak, yollarda katledilerek telef olmasına kararlılıkla karşı çıkmıştı. Savaş sonunda işgal kuvvetlerine karşı bağımsızlık mücadelesi veren TBMM hükümetini İTC’nin bir devamı olarak görmüştü. Ankara’nın emriyle İstanbul’dan kaçırılarak Ankara’ya götürülürken İzmit’teki yerel komutan, “Sakallı” lakabıyla maruf Nurettin Paşa’nın hazırladığı bir tezgahla linç edilerek öldürülmüştü. Kurtuluş savaşını kazanarak, Batılı devletlerle barış görüşmeleri yapmaya hazırlanan TBMM yönetimi bu cinayetten büyük rahatsızlık duymuştu.

“Bildiklerim ve okuduklarım temelinde, ölümünden bir asır sonra Ali Kemal hakkında şunları söylemek ihtiyacını hissediyorum: Evet, o Osmanlı – Türk siyasi tarihinin belki de ilk gerçek anlamda liberal düşünürüdür. Osmanlı devletinin liberalleşerek, özgürleşerek ayakta kalmasını savunmuştur. Fikirleriyle çağına, zamanına hayli ters düşmüş, bunu da hayatıyla ödemiştir.

Yaşadığı çağ, çok-uluslu imparatorlukların milliyetçi akımlar tarafından yıkılması çağıydı. İttihatçılar, çok-uluslu Osmanlı devletini dünya savaşına sokarak yıkılmaya götürdüler; Kemalistler ise imparatorluğun yıkıntıları üzerinde ilk Türk devletini kurdular. Ne var ki Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan 100 yıl, çok-partili düzene geçmesinden yaklaşık 75 yıl sonra bugün dahi bir yandan bireylerin fikirlerini ve kimliklerini özgürce ifade etmeleri ihtiyacını, öte yandan toplumun çok-etnili, çok-dinli yapısını tanıma gereğini karşılayamadığı içindir ki, bir türlü gerçek anlamda istikrara kavuşamıyor, Ali Kemal’in arzuladığı toplum olmaktan uzak.”

PEKİ ALİ KEMAL KİMDİR?

Ali Kemal, Meşrutiyet yıllarında hem İkdam Gazetesi’nde başyazarlık hem de Mektebi Mülkiye’de hocalık yaptı. Yine Celal Bayar’ın ifadeleriyle, Ali Kemal, “Yeni rejimin modasına uymuş, herkesten ileri Meşrutiyetçi olmuştu.”

Meşrutiyet yıllarında Hüseyin Cahit Yalçın, Tanin Gazetesi’nde Ali Kemal’e, Abdülhamit’ten aldığı paraları ne yaptığını soran yazılar yazdı. Ali Kemal çok geçmeden İttihat ve Terakki karşıtı olup çıktı. Mustafa Kemal-Ali Kemal Savaşı Atatürk, Milli Mücadele’de sadece işgalci emperyalizmle değil, yerli işbirlikçilerle de mücadele etti. İşte o yerli işbirlikçilerden biri de Ali Kemal’di.

Ali Kemal, İttihat ve Terakki karşıtı ve İngiliz yanlısı Hürriyet ve İtilaf Partisi’ne mensup bir gazeteciydi. 1919’da kurulan Birinci Damat Ferit Hükümeti’nde Maarif (Eğitim) Bakanı ve İkinci Damat Ferit Hükümeti’nde Dahiliye (İçişleri) Bakanı oldu. İçişleri Bakanı Ali Kemal, 18 Haziran 1919’da illere bir genelge göndererek halkı “işgallere karşı sessiz kalmaya” çağırdı. Müdafaai Hukuk Cemiyetleri kurulmasını ve telgraflarının çekilmesini yasakladı. Milli kuvvetlerin bastırılıp dağıtılmasını istedi.

Atatürk, 21/22 Haziran 1919 gecesi arkadaşlarıyla birlikte Amasya Genelgesi’ni yayımladı. İçişleri Bakanı Ali Kemal, 23 Haziran 1919’da valilere gönderdiği gizli emirde, Atatürk’ün görevden alındığını, bu nedenle emirlerinin dinlenmemesini istedi.

Atatürk, 24 Haziran 1919’da Ali Kemal’i padişaha şikayet ederek zaman kazanmaya çalıştı. Ali Kemal, 26 Haziran 1919’da bir genelge yayımlayarak “Milli ordu kurmanın ve milli savunma hazırlamanın felaket olduğunu” bildirdi. Halkı, orduya karşı koymaya çağırdı. “Askerlerin emirlerini yerine getirmeyiniz” dedi. Baskılara dayanamayan Ali Kemal, 26 Haziran 1919’da İçişleri Bakanlığı’ndan istifa etti. Ali Fuat Paşa, 27 Haziran 1919 gecesi bir karşı genelge yayımlayarak Ali Kemal’in düşmanla iş birliği yaparak Türk Milleti’nin direniş gücünü kırmaya çalıştığını belirtti. Ali Kemal’e Kazım Karabekir Paşa da tepki gösterdi. Atatürk ise ordu müfettişliği görevinin sürdüğünü bildirdi. Ali Kemal, önce Sabah, sonra Peyam, sonra da Peyamı Sabah gazetelerinde Atatürk’e ve Milli Mücadele’ye adeta savaş açtı.

ARTİN KEMAL

Ali Kemal, 9 Kasım 1918’de Sabah’ta, “İngiliz milleti kainatın en azimli milletidir. Osmanlı için (…) dışarıda İngiliz dostluğu…”diye yazdı. 15 Kasım 1918’de Sabah’ta “İki vatanımız var; biri vatanımız, diğeri Fransa” diye yazdı. 18 Kasım 1918’de yine Sabah’ta “Kurtuluşumuzu İtilaf siyasetinde görüyoruz” diye yazdı.

Ali Kemal, 20 Mayıs 1919’da Fransız Yüksek Komiserliği’ne giderek Fransızlar kabul ederse hükümetin “Fransız mandasını” kabul edeceğini bildirdi. Önceleri Fransız dostu olan Ali Kemal, İngiliz Yüksek Komiser Vekili Amiral Webb’in değişiyle “bir dönme hareketiyle İngiliz dostu oldu.”

10 Ağustos 1920’de Osmanlı, Sevr Antlaşması’nı imzaladı. 13 Ağustos 1920’de Ali Kemal, Peyamı Sabah’ta, Sevr’i savunarak “İtilaf devletlerinin teveccühünü kazanmalıyız” dedi.

3 Mayıs 1921’de Peyamı Sabah’ta “Daima Avrupa’ya bağlıyız” diye yazdı.

2 Ağustos 1921’de Peyamı Sabah’ta, “Bolşeviklik çukuruna yuvarlanan Ankara’nın arkasından ayrılmalıyız. Büyük devletlerle, özellikle İngiltere ile uzlaşmalıyız” diye yazdı. Ali Kemal, İngiliz istihbaratıyla birlikte hareket ediyordu. İngiliz Yüksek Komiserliği Ataşemiliteri Tuğgeneral Wyndham H. Deeds ve Baş Tercüman Andrew Ryan’la sürekli görüşüyordu.

1918’de İstanbul’da kurulan İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin ve Wilson Prensipleri Cemiyeti’nin yönetim kurulu üyesiydi. İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin başındaki Sait Molla’nın Rahip Frew’e yazdığı gizli mektuplar, Ali Kemal’in İngilizlere çalıştığını gösterdi.

Örneğin, 5 Kasım 1919 tarihli 12. mektupta molla, papaza aynen şöyle diyordu: “Ali Kemal Bey’in listeye alınması zaruridir. Bu kadar sırrımızı taşıyan bu zatı gücendirirsek planlarımız olduğu gibi düşmanlarımızın eline geçer. Bu zatı sıkça kollayınız.”

Başka bir mektupta ise “Ali Kemal’le iş birliği halindeyiz” cümlesi vardı. Ali Kemal ve Sait Molla, gayrimüslimleri Kuvayı Milliye aleyhine kışkırtıyorlardı. Bu amaçla sürekli Rum ve Ermeni patrikleriyle görüşüyorlardı. Ali Kemal, bağımsız bir Kürt devleti kurmak isteyen Kürt Şerif Paşa’yla da birlikte hareket etti.

Ali Kemal, ayrıca İngilizlere yaranmak için “Sözde Ermeni Kırımı”nı savundu. İttihatçıların bu nedenle tutuklanıp yargılanmalarını istedi. Koyu İngilizci Ali Kemal’e, Ermenilere yakınlığı nedeniyle “Artin Kemal” denildi. Ali Kemal’in Milli Mücadele ve Atatürk düşmanlığı İçişleri Bakanı Ali Kemal, İzmir’in işgali karşısında düşmana direnmemeyi öğütledi. 22 Mayıs 1919’da “İzmir’de sükun var, işgal geçicidir” dedi. (İkdam)

1 Haziran 1919’da Bergama Kaymakamlığı’na gönderdiği bir yazıda “Yunanlarla savaş halinde olunmadığını, işgallere fiilen karşı koymanın Barış Konferansı’nda elimizi zayıflatacağını” söyledi.

13 Ağustos 1919’da Peyam’da şöyle yazdı: “Mustafa Kemal Paşa askerlikten atıldı. Anadolu’da milli hareket perdesi altında tahriklerde bulunan… Mustafa Kemal Paşa müstahak olduğu cezaya uğradı.”

28 Eylül 1919’da Peyam’da şöyle yazdı: “Başta Mustafa Kemal olduğu halde Anadolu’nun yeni Celalileri kimi aldatıyorlar? Güya milli hareket millete hizmet imiş! Kimi aldatıyorlar?”

14 Kasım 1919’da Peyam’da şöyle yazdı: “Milli hareketin iç yüzü çirkindir. Mustafa Kemal ve Rauf Bey ikbal hırsı içindedir. Milli kuvvetler ateş olsalar cürümleri kadar yer yakarlar.”

14 Aralık 1919’da Peyam’da şöyle yazdı: “Hâlâ kırmakla, dökmekle, vurmakla bu devleti kurtaracağını sanan yontulmamış kafalar var. Bu zırtapozların kafasına hakikati sokmak mümkün değil.”

Ali Kemal 1 Ocak 1920’den itibaren Peyamı Sabah’ta yazmaya başladı. 8 Ocak 1920’de şöyle yazdı: “Anadolu’da ne yaptığını bilmeyen Mustafa Kemal ve arkadaşlarının hareketine son verilmelidir.”

19 Ocak 1920’de şöyle yazdı: “Damat Ferit Paşa’nın izinden gitseydik İstanbul tehlikesi olmayacaktı. Kurtarıcı Ferit Paşa yerine Mustafa Kemal’in ardından gidiliyor. Müttefikler bize nasıl inanabilirler?”

11 Şubat 1920’de şöyle yazdı: “Kuvayı Milliye nedeniyle Anadolu felaketlere, zararlara uğradı.”

30 Mart 1920’de şöyle yazdı: “Anadolu’daki zorbalar, İttihat ve Terakki’nin birer aletidir.”

9 Nisan 1920’de şöyle yazdı: “Ciddi bir hükümet Kuvayı Milliye denen o serserilerin hakkından gelir.”

11 Nisan 1920’de şöyle yazdı: “Yalancı milliyet davası şeriata aykırıdır.”

13 Nisan 1920’de şöyle yazdı: “Anadolu Türkleri, şeriat hükmüne, padişah fermanına dayanarak bu şaklabanlara hadlerini yakında bildirmelidirler.” Bu ifadeleriyle Dürrizade Abdullah’ın ihanet fetvasını savundu.

13 Nisan 1920’de şöyle yazdı: “Mustafa Kemal’in, hırsından, ihtirasından, zevkinden başka bir düşünce bilmez Selanik yadigarı olduğunu öğrenmeyen kalmadı.”

20 Nisan 1920’de şöyle yazdı: “Kuyucu Murat Paşa Celalilere nasıl muamele etmişse, Kuvayı Milliye’ye de öyle muamele edilmelidir… Saltanata bağlı halim selim Anadolu halkı da Mustafa Kemal şakisine (eşkıyasına) haddini bildirecek.”

23 Nisan 1920’de şöyle yazdı: “Teşkilatı Milliye sergerdeleri! Bu mahluklar kadar başları ezilmek ister yılanlar tasavvur edilemez.”

25 Nisan 1920’de şöyle yazdı: “İdam! İdam! İdam! Mustafa Kemal haydudu, Kazım Karabekir, Ali Fuat Beyler, Sami gibi çete reisleri… Bu haydutlar, İttihatçılardan daha adi, daha kötü oldukları için cezalarını da daha evvel bulacaklar.”

27 Nisan 1920 şöyle yazdı: “Anadolu’nun Kuvayı Milliye’den temizlenmesi başarıyla ilerliyor. Hükümet 1550 esir aldı!”

7 Mayıs 1920’de “Mustafa Kemal’in Maskaralıkları” başlıklı bir yazı yazdı.

28 Mayıs 1920’de “BMM küçük heriflerin eseridir” diye yazdı.

5 Ağustos 1920’de şöyle yazdı: “Hükümet önce Anadolu’nun henüz istilaya uğramayan yerlerini Mustafa Kemallerden, Ali Fuatlardan; o ipsiz sapsız, akılsız, fikirsiz zorbalardan, canilerden temizlemelidir.”

7 Ağustos 1920’de “Yunan ordusuna karşı çıkılmamasını” istedi.

11 Kasım 1920’de şöyle yazdı: “Harp! Harp! Bolşeviklerle el ele vererek Ermenistan’a yürüdüler. Kars’ı, Gümrü’yü aldılar… Bu maceralarla felaketlerimizi artıracağımıza şüphe olmasın!” Böylece Türk zaferinden rahatsız olduğunu gösterdi. Kütahya Eskişehir Savaşları sonrası o zor günlerde olabildiğince çirkin bir üslupla Atatürk’e saldırmaktan çekinmedi.

19 Ağustos 1921’de şöyle yazdı: “Mustafa Kemal; bu türedi, zamanı uygun bulup hükümeti ele aldı, gaddar bir idare kurdu. Astı, kesti, ahaliyi kasıp kavurdu, haraca kesti. İlk hamlede muvaffak oldu gibi göründü… Şimdi Yunanlar Ankara kapılarına dayandılar. Konya isyan içindedir. Kastamonu ve Kocaeli de düşmüş sayılır. Düşman Karadeniz sahiline asker çıkarırsa Mustafa Kemal’e barınacak yer kalmayacak… Hesap sormak zamanı geldi.”

Ali Kemal, Büyük Taarruz öncesinde bile Peyamı Sabah’ta milli harekete saldırmaya devam etti.

21 Mayıs 1922’de “Ankara’nın Yunan’ı denize dökeceği bir kuru vaattir” diye yazdı.

9 Ağustos 1922’de “Yunanları denize dökmek bir rüya idi, hülya oldu. Vaatlere rağmen Eskişehir bile kurtarılamadı” diye yazdı.

18 Ağustos 1922’de “Milli hakimiyeti TBMM değil, ancak hilafet ve saltanat temsil eder” diye yazdı.

2 Eylül 1922’de “Üç seneden beri Anadolu’yu al kanlara boyayan bu mücadeleden hiçbir zaman bir fayda göreceğimizden emin değiliz” diye yazdı. Ali Kemal’in “kazanılmaz” dediği Büyük Zafer kazanıldı.

9 Eylül 1922’de Türk orduları İzmir’e girdi.

Ali Kemal 10 Eylül 1922’de pes etti: “Gayeler bir idi ve birdir!” başlıklı bir yazı yazarak zaferi alkışladı. Bu onun son yazısı oldu. Gazeteden gönderildi. Milli Mücadele karşıtı tutumu nedeniyle öğrenci boykotu sonrasında diğer bazı hocalarla birlikte İstanbul Darülfünunu’ndan da uzaklaştırılmıştı.

Ali Kemal, 5 Kasım 1922’de sivil polislerce İstanbul’dan İzmit’e kaçırıldı.

6 Kasım 1922’de Nurettin Paşa tarafından İzmit’te linç ettirildi.

Ali Kemal’in linç edildiğinin duyulması üzerine Mustafa Sabri, Rıza Tevfik, Mehmet Ali, Süleyman Şefik, Artin Cemal (Konya Valisi) gibi Milli Mücadele karşıtları, İngiliz Elçiliği’ne sığındı.

17 Kasım 1922’de Padişah Vahdettin de İngilizlere sığınıp ülkeden kaçtı. (Kaynak: Tarihçi-yazar Sinan Meydan)

Şahin Alpay yeni ‘kahramanını’ sunar: Ali Kemal!

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. Eee, bu herif hâlâ yaşıyor ve yaptıklarına aynen devam ediyor..
    Sadece soyadını değiştirmiş ve kendine dersimli dyor.

  2. 26 Nisan 2023, 22:49

    işte gerçek faşistler bunlar.

  3. şeyh said ve türevlerini öveni gördüm ama a. kemali öveni ilk defa görüyorum.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!