Asonans Dergi’nin “Tutku” dosya konulu 15. sayısına konuk olan Serkan Arslan, Pankuş Yayınları’ndan çıkan “Bir Deli Arif” adlı kitabıyla ilgili sorulara yanıt verdi.
Oyuncak bebeğini yere düşüren bir çocuğun gözlerindeki hüzün gibi, bir nesneyi canlı kılıp ona sevgi beslemek…
“Sein” sözcüğü Almancada iki anlama gelir: “Var olmak” ve “Onun olmak”. Hiç var olmamış, hiç sevilmemiş, hiç terk edilmemiş bir sevgiyi büyütebilir mi insan?
Mitolojik, dinsel ve bilimsel ispatı olmasa da insanoğlu gerçekliğini önce düşlerinde arar. Belki de Minerva’nın Baykuşu alacakaranlıkta uçmaktan sıkılmıştır ve karanlıkta kalması gerekenler, bir sırrın en kutsal koruyucusudur.
Bu serüven, kendi gerçekliğinden kaçış planı başarısız olmuş yaşamların kayıtlı tarihini anlatmaktadır. Çok düşünen insanların kendisiyle olan kavgalarına bir başkasını dâhil edip galip gelmeye çalışmaları hile değil, yardım çağırısıdır.
Bazen gerçekliğin aldatıcılığından arınmak için yeniden dirilmek gerekir. Belki de hakikat insanın içindeki yaşamda gizlidir. Osho’nun da dediği gibi gerçek bilinmezdir ve gerçeği bilebilmek için kişinin bilinene gözlerini yumması gerekir. Kendi gerçeklik algınıza gözlerinizi yumun ve kitabın tadını çıkarın.
Asonans Dergi: Son kitabınız Bir Deli Arif yazarlık yolculuğunuzda nasıl bir yere sahip? Kitabınızın çıkış noktası nedir?
Serkan Arslan: Her insan yaşadıklarının onda bıraktığı izlerle evrilir. Bazı insanlar ise yeni bir insanla tanışmak yerine yeni bir kitapla tanışmayı tercih eder. Benim tek mesleğim var. İyi bir okuyucuyum. ‘Bir Deli Arif’ benim 3. kitabım. Yaş ilerledikçe yarım bıraktıklarımızın sayısı hem nitel hem de nicel olarak artıyor. Bu kitap, kendi gerçekliğinden kaçış planı başarısız olmuş yaşamların kayıtlı tarihini anlatmaktadır. Çok düşünen insanların kendisiyle olan kavgalarına bir başkasını dâhil edip galip gelmeye çalışmaları hile değil, yardım çağırısıdır’ diye anlamlandırıyorum ben. Akla yenilmiş duygular kendi gerçekliğini yaratır. Çıkış noktası aranacaksa aklın son bulduğu duyguların baskın geldiği bir kaçış rampası olarak görebiliriz.
A. D.: Serkan Bey, başlıktaki “Minerva’nın Baykuşu” ve Osho’nun alıntıları gibi kültürel ve felsefi referanslar kitabınızda önemli bir rol oynuyor. Bu referansları seçme süreciniz ve onları kitabınızın içine nasıl entegre ettiğiniz hakkında biraz daha bilgi verebilir misiniz?
S.A.: Aslında felsefe hepimizin hayatında var. Bazı insanlar ne olduğunu bilmediği için anlamlandıramasa da felsefeyi yaşıyor. Hayatı yaşanılabilir kılan içinde aradığımız anlam değil midir? Ben yaşamı üç aşamada değerlendiriyorum. Hazlar evresi, mantık evresi ve anlam arayışı. Bazı hayatlar ilk iki aşamayı belki hiç başlamadan belki çok kısa sürede geçiyorlar. Velisini kaybetmiş bir öğrenci gibi telaşla bütün sınıflara bakıyorum. Felsefe, sosyoloji, mantık, psikoloji gibi alanlarda anlam arayışım devam ediyor. Bütün bu arayış ‘Bir Deli Arif’ kitabının içinde izlerini sürdürüyor. Ama bulunmak ya da görünmek gibi bir kaygı taşımıyor.
A. D.: Kitabınızda, insanın kendi gerçekliğiyle yüzleşme ve onu kabul etme sürecini anlatıyorsunuz. Ana karakterlerinizin bu süreçteki deneyimleri hakkında daha fazla bilgi verebilir misiniz ve okuyucularınızdan bu deneyimlerden ne gibi dersler çıkarmalarını umuyorsunuz?
S.A.: Karakterler bir giz içerisinde değil. Bütün duyguların ve arayışların kapalı bir şişe içinde kaldığını düşünün. Şişeyi açmadan önce çalkalamanız gerekiyor. Bazı acılar yaşama bile ağır gelirken insanın bu yükle hayatına devam etmesi beklenemez. Geriye tek bir çare kalır. Oda hakikati terk edip kendi gerçekliğinizi yaratmak. Ta ki hakikat sizi gelip bulana kadar. Kitaptaki deliler sizi düşündürecek, sevindirecek, acısı az bir tatla bu yolculukta size eşlik edecekler.
A. D.: Kitabınız henüz yeni çıkmasına rağmen hayatınıza nasıl bir etkisi oldu?
S.A.: Kabul etmeliyim ki daha önceki kitaplarıma göre yoğun bir ilginin odağı oldu. Bunda görünürlüğün etkisini üzülerek de olsa kabul etmek zorundayız. Homo Sapiens ‘den Homo Videns’e dönüştürüldüğümüz bu çağda görünür olmak zorunda kalıyoruz. Bu noktada ‘Ormanda bir kuş ötmüş ve kimse duymamışsa o kuş hiç ötmemiş sayılır’ sözü tamamlayıcı oluyor sanırım.
A. D.: Bize bundan sonraki projelerinizden bahseder misiniz?
S.A.: Okuyacağım kitapların sıralamasını yeniden yapmak istiyorum. Yeni bir kitap çalışmam var. İsmi şimdilik saklı kalsın. Biraz tarih kokan bir roman yazmak için yolu yarıladım. Çok planlı bir yaşamım olmadığı için projelerim gibi bir ajandam yok. Yaşama dahil tek beklentim ve amacım Kalabalığın içinde var olmak ve umudu varlıktan değerli kılmak.
Söyleşi için çok teşekkür ederiz.
Kitabı edinmek için tıklayın: