Şiddetsiz toplum talebinde futbolun önemi

featured

Murat Bölükbaşı yazdı…

Şiddetsiz Toplum Derneği, 29 ocak cumartesi günü Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’nın (UMAG) önderliğinde 29. Adalet Ve Demokrasi Haftası kapsamında İnsana, Hayvana, Çevreye karşı şiddete yönelik bir söyleşi etkinliği düzenledi. TASKK kurucu başkanı, eski futbol oyuncusu, Gazeteci, Yazar Rıza Sümer Başkanlığında kurulan ve çalışmalarına hızla devam eden Şiddetsiz Toplum Derneği, toplumsal ayrışmanın en yükseğe çıktığı, insana, hayvana ve çevreye insan eliyle verilen zararın tamir ve kabul edilemez noktaya ulaştığı bir dönemde taşın altına elini koyarak “Şiddete Karşı Toplumsal İttifak” çağrısıyla ilk buluşmasını ve etkinliğini gerçekleştirdi.

Dernek Başkanı Rıza Sümer’in açılış konuşmasının ardından Prof. Dr. Nejla Kurul İnsana, Eğitimci Ali Apaydın Hayvana, Av. Süleyman Çetin Çevreye yönelik şiddet konulu konuşmalarını yaptı. ŞTD Başkan yardımcısı Uzman Psikolog Şenay Ölmez’in Şiddete maruz kalan toplum depresyona girer mi konulu söyleşisinden sonra, izleyici katılımcılarında kürsüye gelerek konuyla ilgili düşüncelerini paylaşmasıyla Şiddetsiz toplum hedefi ittifakının ilk tohumları atıldı. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum.

İyi Parti ve Gelecek Partisi’nin örgüt kararı katılımıyla, Memleket Partisi ve CHP’nin kişisel temsille katıldığı etkinliğe, ‘şiddetin’ yazılı ve görsel medya kanallarının popülaritesi en yüksek ürünü olan sporda şiddet sorunu ortada dururken, bu kadar hassas ve önemli bir konuda TASKK, TSYD, TFF, TÜFAD gibi kuruluşların ilgi göstermemesi Futbolda Şiddeti yaşayan bir spor insanı olarak beni oldukça üzdü ve şaşırttı.

Daha bugün okuduğum kulüp ve taraftar otobüsünün taşlanması, gole sevinen rakip takım yöneticilerinin sözlü ve fiziki tacize uğraması, geçtiğimiz günlerde meydana gelen, sporcuların, yöneticilerin, teknik heyetlerin ve sahaya atlayan taraftarların arbedesi herkesin kanıksadığı ve normalleştirdiği sıradan vakalar halini aldı. Taraftarın sporcuya, antrenöre şiddeti, basının başkana, teknik direktöre şiddeti, teknik direktörün oyuncuya, oyuncunun teknik direktöre şiddeti uzayıp gider bu liste… Spor seyircisi ve taraftar olmanın değersizleştiği, holiganlığın bir statü kabul edildiği, sonuç ne olursa olsun şiddet üretmek için bir mizansen kurmanın hiç de zor olmadığı tribünler, maalesef ki, toplumsal şiddetin körüklenmesinde önemli bir figür haline geldi.

Hal böyleyken; etnik ve siyasi bir bakışla, takımlar ve bölgeler olarak ayrışan futbol, tribün şiddetinin tribünde kalmayıp toplumsal şiddet fitilinin ateşlenmesiyle tehlikeli bir enstrümana dönebilir!

Bugün, bir spor yazarının Amedspor – Ankara Demirspor maçıyla ilgi yazdıkları açıkça söylemek gerekirse beni oldukça ürküttü. Yazar köşesinde, “Maçın Ruhu Kürtçe, Aklı Türkçe” başlıklı yazısında şöyle diyordu. “Ankara Demirspor maçını teknik direktör Aykan Atik ve futbolcuları almadı. Amedspor taraftarı, rakibin avcunda olan maçı söküp aldı. Boşuna her maçın ruhunu taraftar temsil ediyor denilmiyor. Amedspor taraftarı maçın ruhu olduğunu bu maçta da kanıtladı. Maçın ruhu kesinlikle Kürtçenin direnişçi karakterinin sonucuydu. Taraftar nasıl bir hayat yaşıyorsa ve bu hayatın sorunlarını çözmek için nasıl bedeller ödüyorsa öyle ve ona uygun bir direniş ruhunu sahaya taşıdı ve maça egemen kıldı.”

“Maçın Türkçe ruhunu da Ayhan Atik temsil ediyordu. Onun ilkel hiçbir mantık prensibine sığmayan, rotasız ve pusulasız oyunu, ben dahil bütün taraftarları öfkelendirmeye yetmişti.”

Okuduğunuz bu cümleler bir spor yazarının futbol oyunu üzerinden ayrıştıran, ötekileştiren ve reddeden kaleminden alınmış satırlardır. Ben, bir teknik adam olarak, Siirt’te, Van’da, Tunceli’de, Batman’da görev yaptım. Her gittiğim yerde de güzel vatanımın kokusunu içime çektim ve hissettim. Güneydoğudan, Batıya maça geldiğimde tribünlerin bir kısmı kahrolsun PKK sloganları attı; oysa takımın yöneticisi de antrenörü de futbolcusu da vatanına ve bayrağına bağlı insanlardı. Çünkü tribünler bunu görmek istemiyor, gelen rakip takım taraftarını da gönülden kırıyordu!.. Güneydoğuda çıktığım maçlarda’ bir kısım seyirci seremonide İstiklal marşını söylemiyor ve saygısızlık ediyordu. Çünkü onlarda düşmanlık tohumlarıyla gübrelenmiş, çeliğe su verir gibi nefretle örselenmişti! Türkün Kürde, Kürdün Türk’e bin yıllık kan, can, Vatan bağlılığından haberi yoktu. Kaybeden Türk Ulusu oluyordu; kazanansa, bu düşmanlığı körükleyen, alevlendiren, kardeşi kardeşe kırdıkça coşan ve ağızından kan damlayan şer ve çıkar odakları…

Eğer Vatanımızda Türkü, Kürdü, Çerkezi, Boşnağı, Lazı, Arnavutu, yedi bölge yetmiş yedi millet kardeşçe ve huzur içinde yaşamak istiyorsak, öncelikle bu, “Sematik Şiddet Dilinden” vazgeçmek zorundayız. Şiddeti doğuran sebeplerin başında eğitim sistemimizin yetersizliği gelmektedir. Sevmek, saymak, değer vermek, doğru olmak, yardımlaşmak, birlik olmak bir eğitimin en önemli ve değerli kazanımıdır. Şiddeti doğuran değil, barışı isteyen bir dil kullanmalıyız. Her türlü şiddetle mücadelenin anahtarı duyarlı bir birey ve toplum olmakla mümkündür ve şiddete dur demeyenler unutmamalıdır ki, bir gün o şiddetin mağduru olacaktır.

Kinden, nefretten, öfkeden, ayrışmaktan, ötekileşmekten, sevgisizlikten, merhametsizlikten, umutsuz, ümitsiz yaşamaktan bıktık usandık, heder olduk. Artık yeter demenin vakti çoktan gelip geçmedi mi? Eğer bir yerden başlayacaksak, neden işe tribünleri birbirine kardeş yapmaktan başlamıyoruz! Unutmayalım ki, hayaller en iyi olasılıklar üzerine, projeler en kötü olasılıklar üzerine kurulur.

 

Şiddetsiz toplum talebinde futbolun önemi

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. 2 Şubat 2022, 11:52

    Hocam eline kalemine yüreğine sağlık, çok güzel anlamlı ifadeler kullanmışsın. Ben de Çaycuma ilçe müdürü iken doğdun bir hakim kardeşimin serzenişini aktarayım sana. Maç esnasında rakip takımın ilk devre attığı gol den sonra ev sahibi tribünün şu tepkisi oldu, ama ne tepki. pkk lı hakem, kahrolsun pkk, küfürlü tezahürat vs. Hakem odasına girdiğimde hakemin ağladığını ve astsubay kardeşinin pkk tarafından şehit edildiğini ve kendisinin de Türk milliyetçisi olduğunu söylemişti. Bilmeden tanımadan yapılan tutum ve davranışlar sonucu meydana gelen olayların nelere mal olduğu (hakem kardeşimizin hakemliği bıraktığını belirteyim) sonucu ortada. Sevgiyle selamlar 🖖

  2. Siddeti körükleyen bir yönetim anlayışımız var. Balık baştan kokar misali. Millet olarak şiddeti seviyoruz herhalde. Maçta kavga çıksın diye bakarız. Vur kır parçala bu maçı kazan deriz. Hakemi kovaladilar mi zevk alırız. Küfür etmek ayrı bir keyif verir. Ağzımıza ne geldiyse sövdüğümüz futbolcular milli maçta gol atınca veya iyi oynayınca alkışlayan bir yapımız var. Oysa tribün şiddeti yarın başınıza buyuk felaketler açabilir. Bunu FB nin sampiyonlugu kaybettiği sene gördük. İşin başı eğitim eğitim eğitim. Önce sorumsuz yöneticileri, sonra yangına körükle giden medyayı en son da taraftarları egitmeliyiz.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!