Sosyopolitik körleşme: Bölüm 1

featured

Siyaset Bilimci Yiğit Kalcı yazdı…

Siyaset felsefesinin çıkış noktası, birey – toplum – devlet üçlüsünün birbirleriyle olan ilişkisini, geriye doğru okumalar yaparak anlamlandırma ve ideal ilişkinin nasıl olacağına dair çeşitli teoriler üretme ihtiyacıdır. Bu ihtiyaç, tarihin farklı dönemlerinde, farklı coğrafyalarda, farklı yöntem ve perspektiflerle giderilmeye çalışılmış olsa da zamanın ruhuna ve siyasal otoritenin ideallerine aykırı düştüğü durumlarda büyük bedeller ödemeye zorlanmış, üretilen teoriler toplum tarafından benimsenmek bir yana, fitne unsuru olarak algılanıp, şiddetle dışlanmıştır. Fikirlere ve bu fikirleri üreten düşünürlerine “vebalı” muamelesi yapan toplumların temel özellikleri, üst bir otorite ve bu otoriteye bağlı demagoglar tarafından sistematik biçimde manipüle ediliyor olmalarıdır. Bunun temel sebebi, yeni fikirlerin, mevcut çarpık düzenin bileşenleri esas alınarak üretiliyor olmasıdır. Örneğin, siyaset kurumundaki çarpıklıklar, din sınıfının ( Skolastik Avrupa örneğinde olduğu gibi) toplum üzerinde bir baskı ve zulüm mekanizması haline dönüşmesi, gelir dağılımında ve sosyal olanaklarda eşitsizlik gibi bileşenleri, çarpık düzenin emareleri olarak sıralayabiliriz.

Toplumlar, kendi coğrafyaları içinde türlü badirelerden geçerek değişir ve zamanın ruhunu da değiştirirler. Bu değişim pozitif yönde olduğu gibi negatif yönde de olabilir. Rönesans ve Sanayi Devrimi ile yeniden şekillenen Avrupa, kırılma noktaları olmakla beraber ( İki dünya savaşı arasında ortaya çıkan siyasal hareketler gibi) mevcut uluslararası sistemin demokrasi çıtasını temsil etmektedir. Bu görüş, tartışmaya açık olmakla birlikte hayatın pratikleri göz önüne alındığında isabetli bir görüş olarak kabul edilebilir. Buna karşın, düşünce tarihinin ve medeniyetin temellerini atan, hatta Endülüs üzerinden Avrupa’nın düşünsel anlamda şekillenmesine katkıda bulunan coğrafyanın karşı karşıya kaldığı vahim tablo, negatif değişime örnek teşkil edebilir. Kimi düşünürler, Batı’nın dini referansları (en azından toplum üzerindeki otoritesini) reddetmek suretiyle ilerlediğini öne sürerken, Doğu’nun dogmatik değerlerden beslenen ve meşruiyetini bu değerlere referansla kabul ettiren yönetimlerin gölgesinde geri kaldığı görüşünü savunurlar. Dogmatik değerlerin siyasal meşruiyet oluşturmadaki etkisi yadsınamaz bir etki olmakla beraber, bu değerlerin mutlak belirleyici olduğunu öne sürmek isabetli bir yaklaşım olmayacaktır. Siyasal otoritenin idealindeki toplum modelinin şekillenmesinde rol oynayan faktörler oldukça fazladır.

Kültür sanat kurumları, toplumsal yapıyı değiştiren, geliştiren kadim mekanizmalardır. Antik Yunan’da tiyatronun üstlendiği rol, dönemin kültür havzası içinde küçümsenmeyecek kadar önemli bir roldür ve günümüze kadar gelen bir geleneğin yapı taşlarıdır. Sanat, doğası gereği protesttir. Sahibi tarafından estetik ve eleştirel kaygılarla üretilmiş bir sanat eserini (Nitelikli eserlerden bahsediyoruz) tüm benliğiyle hissederek, anlayarak ve üzerine düşünerek tecrübe eden bireylerin ruh dünyaları değişirken, olgu ve olayları anlamlandırma becerileri de gelişecektir. Bu bağlamda bireylerin sanatla olan ilişkilerini sınırlamak yahut sanatı, niteliksiz üreticiler ve üretimlerle yeniden tanımlayarak geniş kitlelere kabul ettirmek, şüphesiz ki etkili bir yöntemdir. Bu noktada, sanatın kitleleri eğitme ve eleştirel bakış açısı kazandırma misyonu törpülenecek, otoriteyi özümsemiş, eğlendirmekten başka misyonu olmayan bir sanat anlayışı hâkim kılınacaktır. Tüm bu çabalara rağmen popüler kültür ürünlerinin, yerinde hiciv ve eleştirel perspektif barındıran nitelikli sanat eserleri karşısında etki bakımından süreklilik arz etmediği de tecrübeyle sabittir. (Kitap önerisi: Göz Kırparken, Yazar: Walter Murch, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları)

Dinler üzerine araştırmaları yapan ekoller içinde dinlerin kökenini, birbirleri ile etkileşimlerini, gerçeklikle olan ilgilerini ve insan ile dogmalar arasındaki ilişkiyi, birbirinden farklı hatta birbirine tamamıyla zıt düşen teoriler üzerinden açıklayan çeşitli yaklaşımlar vardır. Tüm bu yaklaşımlardan bağımsız olarak dogmatik değerlerin siyaset – toplum ilişkisi üzerindeki rolünden bahsetmek, dar bir çerçeve çizmeyi gerektirse de bir şekliyle manevi değerlerin mevcuda yönelik etkilerine vurgu yapmak bakımından son derece önemlidir. İnanç, kişiden kişiye farklılık göstermekle beraber ( Bu farklılık, aynı inanç sistemine hatta o inanç sisteminin içinde yer alan aynı ekole mensup kişiler arasında da caridir.) nihayetinde üst değer olarak dokunulmaz ve efektif bir aktördür. Siyaset kurumu, inanç sistemlerini, tabanla ortak bir çatı yakalayarak varlığını sürdürmek, toplumu motive etmek, yönlendirmek, kamu düzenini muhafaza etmek, aidiyet üretmek hatta meşruiyet kazanmak amacıyla kullanabilir. Siyasi tarih, bunun aksi durumları da barındırmakla beraber, genel eğilim bu yöndedir. Dini söylemlerin etkisi, tarihin her döneminde varlığını korumuş ve bu etki, toplumdan topluma değişik oranlarda seyretmiştir. Öyle ki kimi zaman, insan onuruna ve doğal hukuk kurallarına aykırı tutum ve davranışlar da dini söylemler altında şekillenmiştir. Bu bağlamda, dinin politika içinde kullanışlı bir unsur olarak ele alınması ve toplum ile siyasal erk arasındaki ilişkinin din eksenli kurulması, toplumsal denetim baskısı altında otokontrol mekanizmasını işleten siyaset kurumunun şekillenmesi bakımından büyük bir engel olarak görülebilir. Oysaki semavi dinler olarak kategorize edilen inanç kültürü içinde, dini temsil yetkisi olan elçiler başta olmak üzere, din referanslı siyasal erke ve bu erk çevresinde kümelenen rant gruplarına hatta din baronlarına karşı mücadele eden önemli şahsiyetler yer almaktadır. (Kitap önerisi: Zulme ve Sosyal Adaletsizliğe Karşı Bir Kez Daha Ebuzer, Yazar:Ali Şeriati, Söylem Yayınları) Bu noktadan hareketle, dinin, uyarıcı, eleştirel ve muhalif yönünün vurgulanması, toplumun manevi sömürü ve rant tehdidi karşısında insana yaraşır bir hayat formunda varlığını sürdürebilmesi bakımından yararlı olacaktır.  

Bir sonraki bölümde Sosyopolitik Körleşme olgusunun bileşenlerini ele almaya devam edeceğiz.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Sosyopolitik körleşme: Bölüm 1

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!