Tarık Akan’ı her zamankinden daha fazla düşünmemiz gerek

featured

Mustafa Özgür Sancar yazdı…

Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Tarık Akan’dan bahsettiği ve çok ses getiren X paylaşımı pek çok konuyu yeniden düşünmemi sağladı. Bir kişinin gerçek yüzünü ortaya koymak için yapılan bir paylaşım, aslında bir tipolojiyi akla getiriyor; bir adım ilerisinde ”sanatçı kimdir, gerçek gazeteci, aydın ve öncü nasıl olunur” sorularını sormamızı sağlıyor.

Hiç kuşku yok ki doğru, dürüst olmak, toplum için yaşamak sıraladığım bütün bu sıfatların ortak paydasını oluşturur. Dahası her dönemin insanı olanla, ilkeleri doğrultusunda, tutarlı biçimde yaşayanlar arasındaki en sarih ayrımı karşımıza çıkartır. Ana akımda, artık geçer akçe olmadığı için, muhalif olarak kabul edilen geniş kitlelerin tercih ettiği mecralara çöreklenen, en ileri muhalifmiş gibi rol yapanları teşhir eder. Çünkü bu alan da rant sahasına dönüştü; görünür/popüler olma, daha fazla para kazanma, daha fazla iş yapma aracı hâline geldi.

Tam da bu nedenle Tarık Akan’ı ve onun temsil ettiği anlayışı kavramamız her zamankinden daha fazla önem arz ediyor.

Tarık Akan, ölümünün üzerinden 8 yıl geçmesine karşın, Türk sinema tarihi ve sosyal hayatımızdaki önemini hiç kaybetmedi; kaybetmeyecek. Toplumsal gelişim ve taleplere karşılık gelecek mücadeleyi verdiği için bu özelliğe sahip. Özü sözü bir, düşüncesi ve hayatı birbiriyle tutarlı olduğundan unutulmaz özelliğine hep sahip olacak.

YEŞİLÇAM

Çok iyi oyuncu, bunu son olarak oynadığı “Deli Deli Olma” filminde bir kez daha kanıtlamıştı.

Yeşilçam’ın büyük jönleri arasında en sevilenlerden bir tanesiydi. Daha da önemlisi kazandığı sevgiyi tüm toplum nezninde, hayatının sonuna kadar koruyan nadir bir kaç örnekten biri olmayı başardı.
Jenerasyonu içerisinde dünü ve bugünü birbiriyle zıt olanlara bakınca, insan Tarık Akan’ın ne denli büyük bir sanatçı olduğunu bir kez daha kavrıyor.

TUTARLILIK

Sanatçı bizim istediğimiz istikâmette düşünmek zorunda değildir, fakat onu toplum düzeyinde inandırcı ve samimi kılan düşünsel tutarlılığıdır. Devre göre konum değiştiren, rol alan bir tutarsızlığa sahip olmamasıdır.

Dönemin rüzgârıyla toplumsal muhalefeti bir rant aracı olarak gören “sosyal içerikli” filmlerde rol alıp bugün güncelliğini korumak adına, oynadığı reklam filmlerinde insanları güldüren, ancak neşeden değil, yadırgamamıza neden olan bir etki yarattığı için güldüren Yeşilçam çıkışlı eski oyuculara bakınca, iç sesimle bir kez daha Tarık Akan gerçekten büyük bir aktör ve sanatçı diyorum.

GERÇEK BİR AKTÖR VE SANATÇI

Geçmek zorunda olduğu Yeşilçam yolunda, çok daha kolay ve rahat bir yaşamı tercih edebilirdi. Emsallerinin çok önündeydi. Ne var ki o toplum yolunu tercih etti, bu nedenle Yeşilçam’dan aforoz edildi; taksicilik yaptı, fakat sinema ve ideallerinden vazgeçmedi.

TAŞ MEKTEP

Toplumcu içerikli bir çok filmde rol aldı, eşit ve güzel bir yaşama inancını güçlü bir biçimde ifade etti. Laiklik, Cumhuriyet ve kadın hakları için mücadele etti.

“Taş Mektep” okulunu kurdu, Atatürkçü öğrenciler yetiştirmeyi hedefledi.

Yeşilçam’da başladığı oyunculuk serüveni, 70’lerin sonunda halkın acıları ve toplumsal gerçeğe kayıtsız kalınamayacağını düşünmesiyle sinema sanatçılığına dönüşmüştü.
İstanbul’da öğrenciyken Ses dergisinin oyunculuk yarışmasında birinci oldu; oyunculuk hayatı başladı. O ana kadar Bakırköy’de işportacılık ve cankurtaranlık yapıyordu.

1971’de ilk sinema filmi Emine ile oyunculuk kariyeri başladı; sonrasında Yeşilçam’ın jönleri arasında yerini aldı.

“Suçlu”, “Canım Kardeşim” ve Hababam Sınıfın’daki Damat Ferit karakteri onun oyunculuk kariyerindeki rüştünü ispatlayan filmler olarak hafızalardaki canlılığını koruyor. Suçlu filmindeki performansı, 1973 Altın Portakal Film Festivalinde en iyi erkek oyuncu ödülünü getirdi.

YEŞİLÇAM JÖNÜ

Fakat 70’lerin sonlarında bir jön olarak kalmak onun adına kabul edilebilir değildi. Tarık Akan ülke ve dünya gerçeğinden bağımsız hareket edemezdi; Türkiye’nin en travmatik dönemlerinde, yoksul halkın acılarını beyaz perdeye taşıyarak bir sinema sanatçısı olmayı tercih etti. Salon filmlerinin oyuncusu olamazdı, artık toplumsal gerçeği anlatıyor, ülke ve dünyanın acılarını beyaz perdeye aktarıyordu. Haksızlığa karşı duruyordu.

SİNEMA SANATÇISI

Bunun için bedel de ödedi. Hapis yattı, bir sene iş vermediler, taksicilik yaptı. Sonra Maden filmini çekti, Cüneyt Arkın ve Yavuz Özkan ortaklığıyla. Yeşilçam’ın ambargosunu yıkıyor, hasılat rekoru kırıyorlardı.
Politik sinemanın en önemli eserlerinden Sürü ve Yol’daki olağanüstü performansıyla uluslararası alanda pek çok ödüle aday gösterildi.
Son olarak Deli Deli Olma filminde anıtsal bir oyunculuğa imza attı. Yeke kişi (yalnız insan) karakteri yalnızlığın en dokunaklı halini tasvir ediyordu. Bir umut… her şeye rağmen… insan yalnız kaldıysa dünyada bir başına değildir yaaa… umutlu, affedici olmak gerekir, hayat geçip gidiyor, geride ne han kalır ne hamam, biraz toz biraz duman…

BAŞKALARI İÇİN ÜZÜLMEK

Başkaları için üzülmeyi bilen bir insan olduğunu duydum Tarık Akan’ın. Yaptığı bir konuşmanın çarpıtılması nedeniyle Almanya dönüşü, havaalanına kendisini gözaltına almaya gelen polislerin bindiği araba nedeniyle üzüldüğünü anlatıyor onu tanıyanlar. Aracın döşemeleri yırtılmış, koltuk yayları insana rahatsızlık verecek derecede batmaktadır. Tarık Akan, memurların sürekli bu araçla çalışmak zorunda kalmalarına üzülmüştür.

Hapse girer, çıktığınde bile ağır şartlarda hapis yatmak zorunda kalan arkadaşlarını düşünmekten alıkoyamaz kendisini.

GERÇEK BİR ÖNCÜ

“Anne Kafamda Bit Var” kitabında bunları ve daha fazlasını anlatır.
12 Eylül Darbesi’nin yarattığı yıkımı ve travmayı, aynı zamanda bir gerçek sinema sanatçısının iç dünyasını görüyoruz bu kitapta.

Tarık Akan, gerçek bir sanatçıydı; ama aynı zamanda bir öncüydü. Ergenekon ve Balyoz kumpasları nedeniyle Silivri’de zindanlara atılan vatanseverleri kurtarmak için barikatları yıkanların en önünde yer aldı.

Yıllar geçse de hafızamızda hep canlı kalacak anılar bıraktı. Aydın ya da sinema sanatçısı olmanın ötesinde, bir insan nasıl tutarlı bir yaşam sürer, bunun mükemmel bir örneğini verdi.

Cumhuriyet’in yeni nesilleri, her dönemde yer kapmaya çalışan, sözde sanatçı, ”duayen gazetecileri” değil Tarık Akan’ı hatırlayacak ve örnek alacak.

Tarık Akan’ı her zamankinden daha fazla düşünmemiz gerek

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. duayyen gazetecı mı? kım O ? yukardakı resımde kı mı? haltetmıs.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!