Türkiye geri kalmışlık girdabından çıkabilir!

Yılmaz Ateş yazdı...

featured

Çok partili siyasal yaşama başladığımızdan buyana büyük toplumsal, siyasal ve ekonomik travmalar yaşadık. Bu travmaların Türkiye’ye her açıdan büyük maliyetleri oldu. Ancak bizden daha büyük sorunlar yaşayan ülkelerin bir kısmı kısa sürede kendilerini toparladıkları halde, biz iç barışı, demokrasimizi güçlendiremedik, ekonomik kalkınmayı sağlayamadık.

Son 73 yıl içinde, üç darbe, beş darbe girişimi yaşadık. Bir başbakan, 2 bakan, siyasi görüşlerinden ötürü çok sayıda genç idam edildi. Terör olaylarında çok sayıda gazi ve 10 binin üzerinde şehit verdik. Birini hal etmeden, emperyalizm ikinci terör örgütünü eğitip, donatıp, silahlandırıp başımıza salıyor. Kendi hainlerini dünyanın neresinde olursa olsun imha ederken, bizimkilerini ülkelerinde koruma altında tutuyor. Balkanlar, Karadeniz, Kafkasya, Ege, Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Libya, Suriye, Irak ve Mısır’ın yaşamakta olduğu sorunlar ülkemize ve ulusal çıkarlarımıza yansımaktadır.

Benzer sorunları birçok ülke yaşamasına rağmen bizimle kıyaslanmayacak derecede sanayileşmelerini, kalkınmalarını, demokratik yapılarını çok ileri düzeye taşıdılar. Örnek vermek gerekirse, 1950 yılında kişi başına düşen milli gelir, Kore’de (daha bölünmemişti) 40-50 dolar, Almanya’da 50-60 dolar, Türkiye’de 200 dolardı. 1960’a geldiğimizde kişi başına düşen milli gelir Türkiye’de 1.100 dolar, Yunanistan ve İspanya’da bin dolar dolayındaydı(İstanbul Sanayi Odası verileri). Dört kat gerimizdeki Kore bölünmesine rağmen kişi başına düşen milli gelir Güney Kore’de 3,2 kat (31.762 dolar), 3,5 kat gerimizde olan Almanya 4,5 kat (46.259 dolar) önümüze geçtiler (Dünya Bankası 2020 verileri). 1960’da %10 ileride olduğumuz Yunanistan bugün iki kat (19.583 dolar), İspanya 3 kat (29.614 dolar) bizden ilerideler. Biz on beş yıldan beri 9.000-10.000 dolar arasında debelenip duruyoruz.

Demokratikleşmeyi, kalkınmayı, refah toplumu olmayı bir türlü beceremiyoruz. Aydınlanma dönemini atladık, matbaayı 300 yıl sonra kullanılır olduk. Sanayi devrimini ıskaladık, bilgi devrimini kaçırmak üzereyiz. 73 yıl içinde dünyanın demokratik, otoriter önde gelen devletleri, kalkınma, demokratikleşme alanında çok başarılı oldular.

ABD, 1971 petrol krizini avantaja çevirdi. “Enerjideki dışa bağımlılık beraberinde ekonomi ve dış politikada da bizi bağımlı kılar” diyen Nixon, 10 yıl içinde bu bağımlılığa son verme hedefini koydu. On yılda başaramadılar ama arkasından gelen başkanların değişmez ilkesi oldu. Dünyanın en büyük petrol ithalatçısı ABD, 2007 yılında dünyanın en büyük petrol ve gaz üreticisi, ihracatçısı olmuştu (Daniel Yergin, Yeni Harita).

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, dünya düzeninin rayına oturmasının tarihi olarak 1952 yılı kabul edilir. Mao yönetimindeki Çin, 1952’den 1976 yılına kadar düzenli olarak her yıl %7 büyüdü. Mao’nun ölümünden sonra iş başına gelen yönetim bunu yeterli görmedi. Çünkü, bu süre içinde komşularından Japonya ve Güney Kore %10 ve üzerinde büyümüşlerdi. Çin yönetimi bu açığı kapatmak için 1978 yılında piyasa ekonomisine geçti; ilk 10 yılda milli gelirini 2,5 kat attırdı ve bugün de dünyanın ikici büyük ekonomisi oldu (Fatih Oktay, Çin ve Dünyanın Geleceği). Hedefleri önümüzdeki 10 yılda dünyanın bir numaralı ekonomisi olmak.

Demokratikleşme alanında da çok gerilere düştük. 1992’den sonra Doğu Blokundan ayrılan Polonya, Bulgaristan, Romanya gibi devletler demokratik devlet mekanizmalarını kurup, Avrupa Birliği’ne (AB) üye oldular. AB’nin bize karşı önyargılı hareket ettiği doğru ama bizim hiç kusurumuz yok mu? 64 yıldır kapısından içeri giremememizden bizi yönetenlerin ihmali ve vizyonsuzluklarının payı yok mudur?

İspanya 1975 yılına kadar bir asır, Avrupa’nın en kanlı iç savaşını yaşadı, tam 40 yıl Franco faşizmi altında inim inim inledi, ezildi. 1982 yılında Gonzalez liderliğindeki Sosyalist Parti, ortaya koyduğu vizyon ve programla, İspanya’yı bugün dünyanın önde gelen demokratik ve kalkınmış ülkeleri arasına soktu.

Bizden daha ağır koşullar altında yaşayan bu ülkeler, kısa süre içinde kalkınmayı ve demokratikleşmeyi başardı. Peki biz başaramaz mıyız? Bilimi, aklı öne alarak, tıpkı 1923-1938 döneminde olduğu gibi kamucu-halkçı kalkınma modeline döner, anayasamızda yer alan hak ve özgürlükleri yaşama geçirirsek elbette biz de başarırız.

Yeni bir anayasa havucuna gerek yok. Anayasada var olan özgürlükler kağıt üzerinde kaldığı için bugüne kadar işleyen demokratik devlet düzenini kuramadık. Devlet kurumları denetlenemiyor, 21 yıldır tek başına devleti yöneten denetlenemiyor, siyasi parti liderleri denetlenemiyor. Mevcut anayasa ve yasalar uygulanırsa devlet kurumları, devleti yöneten, siyasi parti liderleri hesap verebilir hale gelir, işleyen demokrasiyle kalkınma, refah ve toplumsal barış sağlanır.

İktidar ve muhalefet, geçmişin acılarına kitlenmeden, rövanşizme yönelmeden, aklını bilime, gözünü dünyaya, kalbini halka açarsa Türkiye’yi kısa sürede geri kalmışlık girdabından çıkarıp aydınlık yarınlarımızı kurabiliriz.

 

 

 

Türkiye geri kalmışlık girdabından çıkabilir!

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. bu kişi, CHP den ATILMIŞTIR. Atılma nedeni de; Korkmaz Karacayı yönetime sokmasıdır. bu kişinin mesleği de bellidir. ortak çalışırlar..

  2. Evet cok dogru analiz edip oneriler getirmissiniz. Ancak bu su anki AKP ve Erdogan zihniyeti ile nasil olacak. Bu AKP ve cevresi Bilimden ve Ilimden coktan uzaklasti. Bakin bugun Erdogan koalisyona aldigi partilerden iki tanesi Milli Egitime saldiriyorlar. Topu topuna 5-6 milletvekili cikaran bu iki parti Milli Egitimde caga disi uygulamalari istiyorlar. Erdoganin bundan haberi olmasa bunlar bu cikisi yapabilirmi.
    Bu Millet maglesef bu Erdoganin zihniyetini ya gormezden geliyor, ya da cozemiyor. AKP gibi bir parti cagdaslikla bagdasmaz. Turkiye bu zihniyet ve bunlarla kalkinamaz.

  3. Kimlerle..!? Halkın geri kalmışlığıyla cemaat ve tarikatlarla ve onların vakıf dernekleriyle anadolunun nerdeyse tamamını ele geçirmiş din ile alakası olmayan örgütlerlemi bunları başaracağız.? TÜRK siyaseti bile bu örgütlerin içinde boğulma noktasına gelmiş durumdadır.
    TÜRKİYENİN en büyük terör örgütlerin başında cemaat ve tarikatlar gelmektedir ama bunlara karşı bir milim dahi ilerleme sağlayamıyoruz.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!