1. Haberler
  2. Analiz
  3. Türkiye için jeopolitik yol haritası

Türkiye için jeopolitik yol haritası

Amiral Mustafa Özbey yazdı...

featured

Türkiye çok özel bir dönemden geçiyor ve şurası kesin ki, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak… Bu genel girişi yapmamdaki temel neden; tüm ayrıntılarıyla görüşlerimizi paylaşıp, Türkiye için çıkış yolu aramakta, birikimlerimizi olgunlaştırmaktır. Türkiye’de tartışmalar genelde Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği tarafından temsil edilen Batı ile Rusya’ya bakıştaki farktan kaynaklanıyor. Hangisi daha emperyalisttir ve hangisine daha yakın olalım şeklindeki bir soru üzerinden sürecek tartışma, bizi bir yere götürmez. Çünkü, Çin dâhil, bu ülkeler varlıklarını sürdürmek için emperyalist olmak zorundadır. “İlk taşı en günahsız olana atalım” dersek, elimiz taşa pek gitmez. Çünkü hepsinin geçmişinde büyük insanlık kıyım ve suçları olduğunu çok iyi biliyoruz.  Ancak, Türkiye’nin eşsiz coğrafya konumu, bu jeopolitik gerçek ile, yani çevremizi kuşatmış emperyalist güçlerle yaşamaya bizi mahkûm ediyorsa, yaklaşımımız, ideolojik ve kategorik olmak yerine, pragmatik ve özde, ulusal çıkar odaklı olmak zorundadır.

Mustafa Kemal Atatürk; ortada varlık/devlet yok iken, yıl dönümünü andığımız Erzurum Kongresi Bildirisinde dört muhteşem madde içinde, kurulacak ülkenin çekirdek ulusal çıkar değerlerini kaleme almış…

Tekrar yazıyorum:

  1. Vatan bir bütündür, bölünemez,
  2. Millet, her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı topyekûn kendisini savunacak ve direnecektir,
  3. Milli gücü kullanmak ve milli iradeyi hâkim kılmak temel ilkedir,
  4. Manda ve himaye kabul edilemez…

1919 yılı 23 Temmuz’da ülkemizin tarih kayıtlarına geçen bu ilkelerden hangisinin, günümüz Türkiye’de geçerli olduğunu savunabiliriz ki ?

Bu kurucu ilkeler; hem Kutsal Kurtuluş Savaşına, hem de Türkiye’nin kurucu kimliğine Mustafa Kemal tarafından kanaviçe gibi işlendi.

Genç Türkiye devleti bu temel değerler üzerinden Lozan ve Montrö sözleşmeleri ile, egemen varlığını dünyaya tescil ettirdi. Kapitülasyonları kaldırıp topyekûn eğitim ve kalkınma hamlesini başlattı.

Yok edilen, Türk tarih, kimlik, kültür ve dilini, ulusal varlığımızın ayrılmaz parçası haline getirdi.

Dış politikada ve ilişkilerde de bu temel ilkelerden asla ödün verilmedi. Amerikan mandası tartışıldı, Sovyet modeline özenenler oldu. Ancak kurucu temel değerlerle çeliştiği için de, bu seçeneklere asla itibar edilmedi. Ulusal çıkar gerektirdiği için, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’nı yapıp yendiğimiz Batı ile dostluk ve ortak çıkar odaklı ilişkiler kuruldu. Yıkılış döneminde Osmanlı askerini arkadan vuran Arap ve İslam dünyası ile husumet ortadan kaldırdı. Hilâfeti kaldırarak İslam’ın manevî liderliği ve bu ülkelerle sonsuza kadar sürecek din odaklı rekabet ve hasımlık yok edildi…

Yapılanların listesini dilediğiniz gibi uzatabilirsiniz. Bu listenin ortak özelliği, tamamının dayandığı ilkelerin temeli, Erzurum kongresinde içselleştirilen değerlerdir.

Özü ise, iki kutsal direğe dayanmıştır.

  1. Mutlak ve tam bağımsızlık,
  2. Anti emperyalist evrensel değerler…

Atatürk’ün ölümünden sonra, bu değerlere bir süre uyumlu kalmaya gayret edildi ise de, Soğuk Savaş süreci ile ortaya çıkan yeni jeopolitik koşullar ve çok partili sistemin yarattığı ilkelerden çok, siyasi çıkarların egemen olmaya başladığı dönüşüm Türkiye’yi kurucu değerlerden farklı yerlere savurdu.

Dünyanın en kritik coğrafyalarından birinde konumlu Türkiye’nin ilke ve değerlerinden kopmaya başlaması bu fırsatı kollayan emperyalizm için altın fırsatı verdi.

Aralıklarla içi sürekli oyulmaya başlanan Türkiye’de altın vuruş ise, son yirmi yılda Batı’nın himayesinde iktidara taşınan AKP iktidarı ile yapıldı.

Gelinen kritik noktada, son 70 yıldır Batı emperyalizminin sömürüsü ile, Batı’nın istediği ve işine geldiği kadar hayatta tutulan Türkiye, şimdi, çok kritik bir yol ayrımındadır.

İki seçenekten biri üzerinden ilerlemek dışında orta yol gözükmüyor.

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. 25 Temmuz 2022, 17:25

    Sözüm net. Anadolu’da zayıf devletler hiç bir zaman barınamamışlardır. Bu topraklarda sadece imparatorluk kuranlar varolabilmiştir. İmparatorluk kurmak özümüzde var. Genlerimize işlemiş. Bu nedenle “tam bağımsız Türkiye” dışında bir alternatife şans vermiyorum. Kendimize güvenelim. Ne zaman tam bağımsız oluruz, o zaman yeni imparatorluğu kurarız.

  2. Elinize sağlık komutanım. Aslında bizim için tek seçenek var, ama bizim için.
    Saygılar.

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!