Türkiye ve NATO

E. Tuğamiral İlker Güven yazdı...

featured

İkinci Dünya savaşında ve sonrasında Atatürk hayatta olsaydı TÜRKİYE NATO’ya girer miydi?

Atatürk Türk Devrimcilerin önderidir. Devrimleri geliştirip korumayı 15 yıl gibi çok kısa bir dönemde başarabilmiş ender bir Liderdir. Atatürk Cumhuriyeti’nin iki temel dayanağı, milli egemenlik ve tam bağımsızlıktır. Milletin varlığı ve korunması, tam bağımsızlık ve milli egemenlik ilkelerine bağlıdır. Türk milleti ancak, bağımsız bir devlet ile saygın bir biçimde ayakta durur. Türk Milletinin ülküsü, milleti onurlu bir şekilde yaşatmaktır. Ancak bağımsız olarak yaşatmaktır.

Bu tanıtımdan sonra tarihsel olarak Jeopolitik olguları sırası ile özetlersek:

18 Mart 1921 Kurtuluş Savaşının çok önemli, Türk-Sovyet Dostluk Antlaşması yapılıyor.

4 Ocak 1922 tarihinde Mustafa Kemal Sovyet lideri Lenin’e yazdığı mektupta özet olarak, “Rusya’ya karşı doğrudan veya dolaylı asla hiçbir Anlaşmaya ve İttifaka dahil olmayacağız” diye politik bir kararlılık bildiriliyor. Atatürk’ün ölümünden dört buçuk ay sonra, 1 Nisan 1939’da ABD ile yapılan Anlaşmada, “ABD’ye İthalat ve İhracatta, en ziyade müsaadeye mazhar Ülke” statüsü verildi. Anlaşma gereği, Türkiye ABD Sanayi ürünlerine yüzde 12-18 oranlarında gümrük indirimi uygulamıştır. Bu Antlaşmadan iki ay sonra da 1939 yılında İngiltere ile Askeri İttifak Antlaşması yapılmıştır.

Bu antlaşmadan da, dört ay sonra, Başbakan Saraçoğlu Moskova’ya gidiyor, Rus Dışişleri Bakanı Molotov, “Boğazları ortak savunulmasını” teklif edince Türk Rus ilişkileri soğuyor. 23 Şubat 1945 ABD ile yapılan Yardım Antlaşmanın bir maddesinde, “ABD isteklerini Türkiye şartsız kabul edecektir” diye çok ağır bir ifadeyle Türkiye adeta sömürge ülkesi durumuna düşürülmüştür. Bunun sonucu olarak Türkiye, motor ve ağır sanayi yatırımlarını kaldırmıştır. Bu antlaşmadan üç buçuk ay sonra, 7 Haziran 1945 Rusya Türkiye’ye, “Kars Ardahan ile Bozcaada’da Üs” talep eden Nota verdi. 27 Aralık 1949’da halen yürürlükte olan Fulbright “Eğitim Komisyonu Anlaşması” yapıldı. 29 Ağustos 1950 Türkiye ABD’ye Sovyet sınır tehdidi gerekçe gösterilerek, NATO üyesi olmak için talepte bulunur.

ABD Politika Planlama Dairesi de, “NATO üyeliği için Türkiye’nin talebi” başlığı altındaki istihbarat raporunda, “Sovyetlerin Türkiye sınırında herhangi bir yığınağı olduğuna dair herhangi bir istihbarat bulunmuyor” ifadesi yer almaktadır. Bu tehdidin gerekçe olarak ileri sürülmesinin nedeni, daha ziyade Köy Enstitüleri gibi iç politik endişelerden kaynaklandığı değerlendirilmektedir. Zamanın hükümeti, 1951 yılında TBMM’den karar dahi almadan Kore’ye Asker gönderip, 721 şehit vererek, ABD ödülü olarak 18 Şubat 1952 de Türkiye NATO’ya girmiştir.

Atatürk’ten sonra İnönü döneminde, iç etkenlerden daha çok dış etkenler Türkiye politikasına yön vermiştir. Özellikle batıcılık, İnönü yönünden zorunluluktan değil, tamamen bilinçli bir seçimdir. Zira İnönü, sorulan bir soruya, “Eğer Rusya gelip de, aradaki anlaşmazlıklara olumlu biçimde çözme teklifinde bulunsa bile, Ben Türk siyasetinin Amerikan siyaseti ile, el ele gitmesi taraftarıydım” diye cevap veriyor. Aslında İnönü sadece siyasette değil, ekonomide de ABD ile el ele gitmiştir.

Özetle, Atatürk’ün, “Millet Tam Bağımsız Devlet ile ayakta durur” ilkesinden ölümünün hemen
sonrasında ve maalesef 1952’de de, NATO’ya girilerek tamamen vazgeçilmiştir. Zira TSK’nin tamamı ABD emrindeki ve ABD ulusal çıkarlarına hizmet eden bir organizasyona tahsis edilmiştir. TSK’nin
yapılandırılması da, doğal olarak Türkiye’ye yönelik tehdidi önleyecek şekilde değil, tamamen ABD kontrolündeki NATO’nun tehdit öngörülerine göre donatılmıştır. Türkiye jeopolitik durumu nedeniyle
Atatürk’ün öngördüğü tam bağımsızlık ilkesine dönmek için zaman içinde, Silahlı Kuvvetlerini milli silah ve araçlarla donatarak, ulusal çıkarlarına hizmet etmek üzere öncelikle NATO’nun askeri kanadından milli güç oluştuktan sonra çıkarılmasını uygun olacağı değerlendirilmektedir.

Türkiye ve NATO

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. İnsanlar İsmet İnönüyü eleştirince Atatürkü eleştiriyor anlıyor.Ama olay çok farklı.Ülkemizi maalesef ABD güdümüne sokan ilk ve en büyük lider İnönüdür ama gel de anlat işte

  2. Tıpkı İnönü gibi 2.Atatürk yakıştırması yapılanlardan biri de Ecevitti. Ecevit, Fethullah Vahidettin övgüsü yapınca yollarımız ayrılmışdı.. Sonuç olarak birisini 2.Atatürk ilan ederken acele etmeyelim,amel defterinin kapanmasını bekleyelim.

  3. Paşa
    yazmadığı/yazamadığı
    eksik bıraktığı
    onca olaylara rağmen
    yine de neymiş:
    MUSTAFA KEMAL eşit değil İSMET İNÖNÜ…

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!