1. Haberler
  2. Analiz
  3. Ulusal sol, laik milliyetçi ittifak

Ulusal sol, laik milliyetçi ittifak

featured

Mustafa Özgür Sancar yazdı…

Emperyalizm, bitti, tarihin sonu geldi, küresel neoliberalizm siyasi seçenek üretmek için sonsuz seçenekler sundu, özgürlük adacıkları oluştu diyenler, Trump’ın Panama, Gröland, Kanada ve Gazze için açıkladığı işgal planlarını yorumlayamıyorlar. Onlara göre emperyalizmden söz etmek, dünyadaki baş çelişkiyi ezen ile ezilen arasındaki kapitalist emperyalizmin oluşturduğunu söylemek, modası geçmiş kavramlar üzerinden siyaset yapmaktan ibaretti.

Ancak tarih her zaman olduğu gibi sarih biçimde gerçeği ortaya çıkardı

ABD, Çin ve küreselleşerek yükselen Güney ile ekonomik ve siyasi rekabette kaybettiği mevzileri daha fazla yayılmacılıkla kompanse etmeye çalışıyor.

POST-MODERNİZM, NEOLİBERALİZM, YAYILMACILIK

Aynı tablonun iki yüzü gibi olan post-modernizm ve neoliberalizm, bilgi iletişim teknolojilerine dayanan ”yeni bilgi” toplumu ve yapay zekâ ikonu üzerinden emperyalizm gerçeğini perdelemeye çalıştı; fakat gelinen noktada kendi iflâsını ilân etmiş bulunuyor.

Post modernizm, ultra çoğulculuk argümanına karşıt biçimde, siyasi seçenek üretmeyen bir anlayış getirdi, doğan boşlukta etnik milliyetçilik, dinî cemaatçilik yükseldi.

Neoliberalizm ise 2008 finansal krizinde tükenmişti. 1980’lerdeki sermaye birikimi krizini aşan bir yeni ekonomik atılım olarak gösterilen neoliberalizmin, 2000’lerin ilk 10 yılındaki başarısız deneyimi, ulusal korumacılığın ve ulusal pazar ekonomisinin ezilen dünyanın dayanak noktası olduğunu kanıtladı.
Globalizm-küreselleşme dedikleri düzen pratikte çöktü.

KÜRESEL EKONOMİK KRİZ, ULUSAL DEVLET

Trump’ın sözlerinde ifadesini bulan emperyalizm bugün bilgi toplumu, post-modernizm gibi kavramsallaştırmalarla gizlenemeyecek kadar berrak biçimde önümüzde duruyor.

ABD’de gayrimenkul ve kredi balonu ile ortaya çıkan ve tüm dünyaya yayılan 2008 büyük finansal krizinin yarattığı ekonomik yok oluş ve emperyalist bölünme tehlikesine ancak ulusal devletini koruyan ülkeler direnebilir.

Emperyalizm bir numaralı düşmanı bugün ulusal devlettir. Bizde ve Asya-Pasifik ile Latin Amerika’yı içerecek biçimde Güney’in tamamında etnikçi ve dinî kamplaşmalar marifeti ile ulusal devletler çözülmeye çalışılıyor.

Özgürlük, temel haklar ve hatta insan hakları gibi kavramlar, bu doğrultuda hedefe giden aparatlar olarak kullanılıyor ve gerçek içeriklerinden kopartılıyor.

TRUMP’IN GAZZE’Yİ KENDİNE DOĞRUDAN BAĞLI DUBAİ YAPMA HEDEFİ, BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ

Türkiye’de Anayasa değişikliği talebi, Anayasanın değiştirilemez-değiştirilmesi teklif dahî edilemeyecek ilk 4 maddesi ile ilgili değişiklik yapma teşebbüsü, doğrudan ulusal devlet-emperyalizm çelişkisi ile bağlantılı.

Trump’ın Gazze’yi kendine doğrudan bağlı Dubai yapma hedefi, Filistinlilerin Mısır ve Ürdün’e paylaştırılması hesabı, Golan Tepeleri’ni aşarak Suriye’nin güneyinde fiili işgal gerçekleştiren İsrail’in Fırat’ın doğusunda kurulan kukla Kürdistan’la batısında inşa edilen ikinci kukla devletle eklemlenme projesi, Türk üniter devletini pratikte ortadan kaldırabilecek bir anayasa değişikliği ile aynı gelecekte buluşur. Bu türden bir gelecek tasarımının adını 25 yıl önce Büyük Ortadoğu Projesi olarak koymuşlardı.

SEÇİM, ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ, REEL POLİTİK HESAPLAR

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın Devlet Bahçeli’yi arayarak, ”Türkiye’nin size ihtiyacı var” demiş olması reel politikte Anayasa değişikliği, bir ileri adımında otonomi ile sınırsız başkanlık hesaplarının, Ortadoğu’da yaratılmaya çalışılan gelecekle bağlantılarını gösteriyor.

Aynı partinin ”eş genel başkan yardımcısı” Tayip Temel de Bahçeli için aynı şeyleri söyledi. Hatta Halk Tv’deki yayında, ”Bir kaç ay önce bu tür sözleri aklıma getirmekten dâhi utanırdım” dedi. Bahçeli, bir süre önce, Bakırhan için PKK’nın Meclis’teki temsilcisi demişti.

Bahsi geçen bu DEM’liler, asla ”PKK’yı savunmayız” demiyorlar. O hâlde, önce DEM’lilerin elini sıkan, ardından ”Öcalan gelsin Meclis’te konuşsun” diyen Bahçeli ile DEM’i bir araya getiren Cumhurbaşkanlığı adaylık meselesi ve Anayasa değişikliği ile ilgili ittifak arayışından başka bir şey değildir.

Bahçeli, Erdoğan’ın tekrar seçilip, sınırsız başkanlık kapısını aralamak için DEM’lilerle aynı noktaya geliyor, tek amaçları Türkiye’yi bölmek olan DEM’liler ise Anayasa değişikliği ile hedefleri doğrultusunda büyük bir adım atmayı planlıyorlar. Onların otonomi yolu, Türk ulusal devletinden kopartacakları toprakları, ABD-İsrail kontrolündeki kukla Kürdistan’la birleştirmekten geçiyor.

ADAYLIK FORMÜLÜ, OLASI İTTİFAKIN ZORUNLU MATEMATİĞİ

Cumhurbaşkanın tekrar aday olmasının önündeki yasal engeli kaldırmak için seçenekler sınırlı ve belli.

Anayasanın öngördüğü şekliyle seçime gidilirse, 18 Mayıs’ta yasal seçim olursa cumhurbaşkanı aday olamaz.

Bu anayasa ile seçime gidilecek ve Cumhurbaşkanı aday olacaksa Meclis’in süre bitmeden kendi kendini feshetmesi gerekir. Böylece Cumhurbaşkanı kendi yasal dönemini bitirmemiş olduğu için bir dönem daha aday olma hakkına kavuşur. Ancak bunun koşulu var. Meclis’in fesih ve seçime gitme kararı alabilmesi için 360 milletvekilinin oyu gerekir.

Cumhur İttifakı’nın toplam oyu ise 320. Bu sayıyla Meclis’i erken feshedemez. Bunun için 40 milletvekili daha gerekiyor.

CHP, İyi Parti ve TİP’ten ihtiyaç olan 40 milletvekilinin içinde yer alacak bir ismin olacağını sanmıyorum.

Yeniden Refah Partisi, doğal rakibi saydığı AKP’ye karşı fire vermez. Kılıçdaroğlu kontenjanından Meclis’e giren 3 etkisiz partinin oluşturduğu Yeni Yol Partisi’ndeki sayı belirleyici olmaz.

Cumhur İttifakı’nın matematiği, zorunlu olarak, 57 milletvekilli DEM’i içeriyor.

Kürt kartı, Meclis’i yasal döneminden önce yenilemek için açıldı. Su gibi girdiği her kaba kolayca uyum sağlayan DEM adına bu türden bir ittifakın içerisinde yer almakta herhangi bir beis yok. Bu beni asla şaşırtmıyor; çünkü onların başta Kürt emekçileri olmak üzere, yoksulluğun yoksunluğun ortadan kaldırılması, emek savunusu, eşitlik ve gerçek demokrasi gibi bir kaygıları yok. Asla olmadı.

Dolayısıyla bunların halktan yana tavır almasını beklemek, ancak bilinç bulanıklığı içinde yüzen liberal ve neoliberal, sözde ”solcular”ın işi olabilir.

CUMHURİYET VE ÜNİTER DEVLET TEMELİNDE EN KİTLESEL İTTİFAK BİÇİMİ: ULUSAL BİRLİK

Türkiye çok keskin bir ayrımın eşiğinde. Ya ulusal devletini koruyacak ve Batı emperyalizmini dizginleyen küresel Güney’le gerçek ittifak ilişkileri kuracak ya da Balkanlaşma ve parçalanma senaryosunun ortasında kalacak.

Türk ulusal devleti, ancak cumhuriyet ve devrimlerine sahip çıkan, yüzünü Türkiye’ye dönmüş solcuların, ulusalcı ve milliyetçilerin en geniş cephede buluşması ile korunabilir.

Ulusal sol grup ve partiler ile Zafer Partisi gibi Atatürk, cumhuriyet ve laikliği savunan milliyetçi partilerin tam bağımsızlık ilkesi çerçevesinde ittifak kurması gerekmektedir. Günün en acil ulusal görevi bu ittifaktır.
Böylesine bir ittifak Kürt kökenli yurttaşlarımız dahil olmak üzere tüm emekçi halkı kucaklayıp en geniş cephede kitleselleşme yeteneğine sahip olabilir. Ulusal birlikten daha kapsayıcı bir ittifak yeteneği bulunmuyor.

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!