Dünya gazetesi yazarı Alaattin Aktaş, Türkiye’deki yatırımcıların menkul kıymetlerini satarak ülkeden ayrıldıklarını ifade etti. Aktaş, Türkiye’nin diğer ülkelerden ayrıştığını da yazısında anlattı.
Dünya gazetesi yazarı Alaattin Aktaş, korona virüs salgınıyla birlikte ülke ekonomilerinde yaşanan gidişata ve Türkiye’nin bu noktadaki durumuna değindi.
Yurtdışında yerleşik yatırımcıların sahip oldukları Türk menkul kıymetlerini satarak Türkiye’den çıktığını ifade eden Aktaş, yabancı yatırımcının parasını cebinde tutmak için çıkmak istediğini belirtti.
Türkiye’nin diğer ülkelerden belirgin şekilde ayrıştığını ifade eden Aktaş, “Günlerce için boş bir darbe tartışmasına kafa yoruyor; ardından bu kez erken seçim için adeta fal açıyoruz. Dünya ve Türkiye yangın yeri, biz nelerle uğraşıyoruz… Bütün bunlar bize yabancı çıkışının daha da hızlanması olarak geri dönüyor.
Sanki olan biten yetmiyor, kuru kısa bir süreliğine biraz daha tutabilmek uğruna yabancıların TL ile olan işlemlerini giderek zorlaştırınca Türkiye’deki varlıklara endeksli işlem yapan bazı bankalar ve aracı kurumlar TL işlemlerini askıya alıyor.
Türkiye bir anlamda otuz yıl önceye dönüyor. Bakalım atılan taş ürkütülen kurbağaya değecek mi, yakında göreceğiz…” diye yazdı.
SATTIKÇA SATTILAR
Yabancı yatırımcının yılbaşından 8 Mayıs’a kadar olan dönemde şimdiye kadar görülmedik ölçüde satış yaptığını vurgulayan Aktaş, bu sürede yabancıların gerçekleştirdiği satışın tutarının 9.5 milyar dolar, bu tutarın 3.2 milyar dolarlık kısmının hisse senedinden, 6.3 milyar dolarlık kısmının da devlet iç borçlanma senedinden oluştuğunu aktardı.
“Yabancı yatırımcı 9.5 milyar dolarlık menkul kıymet sattığına göre demek ki alıcı yerli yatırımcı” diyen Aktaş,
“İyi de niye? Yabancı satmak istediğinde yerli yatırımcı niye alıcı olarak piyasaya giriyor?
Öyle az buz bir tutar da değil ki söz konusu olan. Tam 9.5 milyar dolarlık satıştan ve dolayısıyla alıştan söz ediyoruz. Özellikle hisse senedinde yabancının sattığı malı toplayanın sıradan yerli yatırımcı olmadığı kesin. Elbette yerli gerçek kişilerden de alım yapan vardır ama ağırlıkla bu alımı gerçekleştirenlerin küçük yatırımcı olmadığı ortada” dedi.
“Peki o zaman kim aldı 3 milyar dolarlık hisse senedini?” diye soran Aktaş, “Bunun yanıtını tam olarak verme olanağımız yok. Bazı bankalar alım yapıyor olabilir. Şirketler kendi hisse senetlerini fiyat daha da düşmesin diye almış olabilir. Belki bazı fonlar piyasaya girmiştir, o da olabilir. Zaten ağırlıklı görüş de bu yönde” ifadelerini kullandı.
BU ÇIKIŞA DÖVİZ DAYANMAZ
“Yabancının Türkiye’den çıkması, döviz talep etmesi demek. İyi güzel de biz bu kadar dövizi nasıl bulacağız?” diyen Aktaş, “Geçen hafta mart ayının ödemeler dengesi verileri açıklandı ve biz de bu konuyu köşemizde 14 Mayıs’ta işledik. Mart ayındaki döviz ihtiyacını karşılamak için Merkez Bankası rezervinden tam 16.6 milyar dolar kullanmak gerekmişti. Bu tutarın önemli bir kısmı yabancı çıkışına gitmişti.
Merkez Bankası’nın rezervi öyle her ay bu düzeye yakın tutarda döviz kullanmaya elverecek güçte değil. Bakmayın son dönemde dövizin düşüyor olmasına. Bazı ülkelerle swap anlaşmaları yapacağız, oradan döviz gelecek, rezervimiz güçlenecek. Bu beklenti kurun düşmesini sağlıyor” diye yazdı.
Asıl turpun büyüğü üretim ve işçilik maliyetinde,bu dönemde ihracat yapan kazanır,belkide müdahale edilmemesinin asıl sebebi ,adam gibi lafı dolandırmadan ideolojik ve-ya yandaşça yaklaşmadan izah eden biri çıkıp anlatabilirse makbule geçecek
Yabancilar gelsin yatirim yapsinlar diye yalvariyorlardi hadi simdi ödesinler bakalim. Damat Ferit iyice sicti desenize.
Bütün dünyada çok anormal gelişmeler yaşanıyor, ekonomiler duruyor. Doğal olarak herkes heryerden çıkıyor ve parasını elinde istiyor. Bunda şaşılacak veya bu vesileyle Türkiye’nin stratejisini eleştirecek ne var?
Ben dövizin artışına kasten müdahale edilmediğini düşünüyorum. Böylece bir taşla iki kuş vuruldu. Kuşlardan biri “Dış mihraklar sabote etti, biz de engel olduk” teorisinin gözle görülür şekilde ispat edilmesi. Diğeri ise, 7.2’lere varan kurun 6.70’lere düşmesi ile arada oluşan farktan iktidara yakın birilerinin paralarına para katmalarını sağlamak. Düşünsenize; 10 milyar doları olan bir iş adamı bu süreçte 5 milyar TL, bugünkü kurla yaklaşık 750 milyon dolar kar elde etmiş oluyor. 6.5’lere düşerse 1 milyar dolara yaklaşır bu kar oranı. Yani %10 kar, oturduğu yerden.