1. Haberler
  2. Analiz
  3. Yangın var: Canavarını doğuran düzen

Yangın var: Canavarını doğuran düzen

featured

Serkan Arslan yazdı…

Depremden sonra jeolog, enflasyondan sonra ekonomist, yangından sonra itfaiyeci olmak sizi haklı çıkarıyorsa, samimi değilsiniz.

Kaderini yaşa’ düşüncesini dayatma çabası insanı iyiliğe olan inancından uzaklaştırıyor. Kendi yolunu bulmak isteyen ‘arayan insan’ kötülük karşısındaki çaresizliğe dahil edilmeye çalıştıkça aramaktan vazgeçiyor. Kötülüğün toplumsal oluşu, iyilğin bireysel eylemdeki karamsarlığı buradan var oluyor. İyi birey kötü toplumda yok oluyor. Ama erdemleri olan toplumda kötü birey dönüşüm yaşamak zorunda kalıyor. Çünkü canavarla savaşan canavar olmayı her zaman göze alamıyor.

‘Arayan insan’ saygı ilkesiyle yola çıkıyor. Ama yaşadığı toplum nezaket kurullarından uzak ise birey topluma dahil olmak yerine kolay yolu seçip izole olmayı tercih ediyor.

Bu da toplumun ahlak kurallarındaki en büyük kırılma noktasını gösteriyor bize. Saygı ve itibarın karanlık ellerde korku toplumuna dönüşmesini sağlıyor.

Schopenhauer birey ve toplum arasındaki metaforu Parerga ve Paralipomena eserinin bir bölümünde kirpilerin soğuk bir zamanda düştükleri çıkmazı anlatır. Dinler ve inançlarda birbirine ne kadar sokulursa ortaya acı ve ızdırap çıkar.

Soğuk bir kış sabahı çok sayıda oklu kirpi, donmamak için birbirine bir hayli yaklaştı. Az sonra, oklarının farkına vardılar ve ayrıldılar. Üşüyünce, birbirlerine tekrar yaklaştılar. Oklar rahatsız edince yine uzaklaştılar. Soğuktan donmakla, batan okların acısı arasında gidip gelerek yaşadıkları ikilemi, aralarındaki uzaklık, her iki acıya da tahammül edebilecekleri bir noktaya ulaşıncaya kadar sürdü. İnsanları bir araya getiren, iç dünyalarının boşluk ve tekdüzeliğidir. Ters gelen özellikler ve tahammül edemedikleri hatalar onları birbirinden uzaklaştırır. Sonunda, bir arada var olabilecekleri, nezaket ve görgünün belirlediği ortak noktada buluşurlar. Bu uzaklıkta duramayanlara, İngiltere’de “mesafeni koru!” denir. Bu noktada, çevrenin sıcaklığını hissetme arzusu kısmen karşılanır ama, buna karşılık okların acısı hissedilmez. Kendi iç sıcaklığı çok yüksek olanlar ise ne sıkıntı vermek ne de sıkıntı çekmek için, topluluklardan uzak durmayı tercih ederler.”

İyilik ve kötülüğe ne kadar çok sokulursa ortaya acı ve ıstırap çıkar.

Bu kötü ve politik teslimiyetçiliğin geldi noktada güven, saygı ve nezaket kendi içinde anlamını yitiriyor. Temsil kabiliyeti olmayan kitleler içinde ‘inanç’ değerler kaybına uğradı. Bunun ilk kaybını saygı da yaşadık. Yaşamayı öğrenmeden yaşamayı öğretiyoruz.

Kaygılar ve korkular üzerine oluşturulan yönetim biçimi içinde ATALET toplum, canavarını doğuruyor. Hareketsiz ve tepkisizlik bir yaşama biçimine dönüşüyor. Hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşünen birey sorgulamanın en büyük suç olduğunu düşünüyor. ‘Kaderini Yaşa’ ile önüne koyulan taşların Tanrı tarafından dizildiğini düşünen birey yangınları, depremleri, savaşları, katliamları tanrı tarafından işlemiş bir olay örgüsünde görüp sadece yas tutar. İtiraz etmek ya da karşı gelmenin kadere yani tanrıya karşı bir direniş olduğunu düşünür. İşte burada kirpi kendini gösterir, kötü olaylar karşısında birleşen toplumlar yaşadıkları olay karşısında duydukları acıyla var olurlar. Kendi sert gerçekleriyle yüzleşme cesareti bulamayıp, kendini sosyal illüzyonlarla kandıran toplumlarda atalet oluşumu daha fazla görülmektedir.

Ama hiçbir toplum bu Atalet halini sonsuza kadar yaşamaz.

Ataleti ya onu yaşayanlar kırar ya da felaketler!

Bir toplumun başına gelen olaylar değil, o olaylara verdiği anlamlar onu atalete düşürür.

Toplumsal atalet hali kalıcılığını, atalet halinin uzun süre devam edeceğine dair inançtan alır.

Türk insanı ne kadar atalet içerisinde ise, Türkiye de o kadar atalet içerisindedir. Türk insanı neden atalet çerisinde ise, Türkiye de o nedenle atalet içerisindedir. Ataletli insanlar, atalet halinde yaşamaktan dolayı çektikleri acı, ataletin kırılması anında çekeceklerini sandıkları acıdan daha fazla oluncaya kadar, atalet haline son verilmesine içten içe direnç gösterirler.

Sonuçlar tükenmek üzere, neden bu halde olunduğu konusunda birileri düşünecek. Biz düşüneceğiz…

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!