Avatar
Ümit Kocasakal

Zorunlu bir açıklama: Kalemin erdemi ve ahlakı

featured

Anlaşılan o ki Bayan Mine G. Kırıkkanat, hem yazılarında konu sıkıntısı çekiyor, hem de şahsıma karşı bir yerlerden organize edilen karalama ve linç kampanyalarında “görev” üstlenerek, malzeme sağlayarak bir yandan can diğer yandan da “fon” sıkıntısını gideriyor!
Kendisini tanımam. Benimle ne alıp veremediği var, şahsımla ve mesleki faaliyetlerimle neden bu denli “yakından” ilgileniyor, şahsıma niçin bu denli büyük bir husumet besliyor bunu da tam olarak bilmiyorum. Ancak bu bayan, her baro seçimi öncesinde bu tür yazılar yazar. Bu yazıların ardında kim veya kimlerin olabileceği de bazı ilişkilerini bilenlerce malum. Yazılarının içeriği dikkate alındığında da asıl hedefin kişi olarak ben değil, temsil ettiğim siyasi çizgi olduğu çok açık ortada. Öyle ya yoksa sürekli olarak her iddia ve çarpıtmasında neden (üstelik de aşağılayıcı bir üslup ve tonla) ulusalcılığımın, Kemalistliğimin altını çizme gereği duysun ki? Demek ki asıl dert başka.
26.04.20020 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan yazısı; bilgi eksikliği ve olayları çarpıtma bir yana,  baştan aşağıya kişisel bir husumeti ve kötü niyeti açığa vuruyor. Avukatlık mesleğinin tarihini, felsefi ve hukuki dayanağını, niteliğini bilmeden yahut çarpıtarak “mafya avukatı”, “mafyaya avukatlık yapan hukukçu”  gibi ifadeler kullanmak, bu yolla kişileri lince tabi tutmak, kişilik haklarına saldırmak, mesleki faaliyetten hareketle ahlak ve erdem sorgulaması yapmak en hafif deyimiyle hadsizlik (esasen suç) olduğu gibi, avukatlık mesleğine, savunma hakkına da açık bir saldırı ve hakarettir.

‘KEMALİZMİN YÜKSELİŞİ KORKUTUYOR’

Asıl bu satırları yazan Bayan Mine G. K. elinde tuttuğu köşenin, kalemin erdemini, ahlakını, haysiyetini sorgulamalıdır. Zaten bana yönelttiği ve sıkça tekrarladığı “antiemperyalist”, “ulusalcı”, “Kemalist” ifadeleri de bu bayandaki asıl alerjik reaksiyonun nedenini ortaya koymaya yetiyor. Öyle anlaşılıyor ki ulusalcılığı, ulus devleti, Kemalizmi kendisi için tehlike gören emperyalizmin yaydığı küresel “virüs”, bu bayana da bulaşmış. “Sürüntüler”den testinin pozitif çıktığı anlaşılıyor. Herhalde gerekli “zihinsel” mesafeyi koruyamadığındandır! Allah şifa versin. Öyle ya yukarıda da belirttiğim gibi benim ulusalcılığımın, Kemalistliğimin iddialarıyla, konuyla, mesleki faaliyetimle ne ilgisi var?
Mesleki faaliyetlerimle ilgili olarak bana seviyesiz ve saldırgan bir üslupla hesap sormaya kalkan, hedef gösteren bu bayan,  asıl kendisi kimlerle ve hangi çevrelerle ilişkisi olduğunun, Cumhuriyet gibi bir gazetedeki köşesini kişisel takıntı ve husumetleri, hesaplaşmaları için kullanmasının hesabını vermeli.
Kaldı ki benim; inandığım doğruları dile getirme dışında “rol model olma gibi” özel bir amacım da yok, hiç olmadı. Beni, küresel laboratuvarlarda üretilen proje “rol modellerle”, sahte kahramanlarla da karıştırmasın. Ben üretilmiş bir prototip değil, doğrularıyla/yanlışlarıyla, günahlarıyla/sevaplarıyla bir insanım, bu toprakların insanıyım. Ama anlaşılan antiemperyalizm, ulusalcılık, Kemalistlik, bu bayanın da dâhil olduğu bazı çevrelerin canını fena halde sıkıyor. Hiçbir bel altı vurma, linç girişiminde bulunma imkânını kaçırmıyorlar. Özellikle küçücük bir virüsün birçok maskeyi indirmesinden sonra ulus devletin, ulusalcılığın, kamuculuğun, planlamanın, Kemalizmin yükseliyor olması malum çevreleri epey telaşlandırmışa benziyor ki saldırılar, önleyici atışlar artıyor. Anlaşılan bu bayan ve fikri familyası da bu değerleri taşıyan kendi deyimiyle bir “rol modelin” fikren yükselme, “kötü örnek!” olma ihtimalinden endişe ediyor. Yazının zamanlaması bu açıdan da ilginç. Sahneye konulan bu son algı operasyonunun, ne yazık ki belli oranda amacına ulaştığı da anlaşılıyor.

Nietsche’nin dediği gibi ben, duymak isteyen kulaklara sesleniyorum. Bu kapsamda şu hususları, duymak isteyen kulaklar bakımından belirtmek istiyorum:

1)Avukatlık mesleği özellikle iktidar sahiplerinin daima canını sıkar. Avukatlık, kişilerin savunma hakkını teknik özelliklere uygun ve etkin olarak kullanabilmesinin vasıtası ve güvencesidir. Bu açıdan temelini ve kaynağını Anayasamızın 36.maddesindeki hak arama hürriyetinden alır. “Herkesin savunma hakkı vardır” veya “savunma hakkı kutsaldır” ifadelerinin arkasına “ama” sözcüğü gelemez. Bir hakkın varlığı ya kabul edilir ya da edilmez. Aynı şekilde bir hak ya “herkes” için vardır ya da “kimse için” yoktur.

2)Avukatlık; savunma hakkının teknik hukuk kapsamında kullanılabilmesinin vasıtası olarak hem kamusal hem de mesleki bir faaliyettir. Bu açıdan nasıl ki bir hekim tedavi hizmeti verdiği, bir hâkim yargıladığı kişiyle özdeşleştirilemezse aynı şey avukat için de geçerlidir. Nasıl ki “mafya” hekimi veya hâkimi ifadesi kullanılamazsa “mafya” avukatı da denilemez. Avukatlar, baktıkları davadaki suç tipine göre de nitelenemez. Örneğin “hırsızlık avukatı”, “dolandırıcılık avukatı”, “hakaret avukatı” olmaz. Bu bayan ve benzerleri için kendileri veya malum kişiler söz konusuysa avukat, savunma hakkı  “iyi”, başkası için olursa “kötü” !
Ne yazık ki avukatlık mesleğinin bu genetik yapısının bazı meslektaşlarca dahi anlaşılamadığı görülüyor.

3)Verdiğim mütalaa (hukuki görüş) bir suçun varlığı ya da yokluğu ile ilgili olmayıp, kişilerden bağımsız olarak; tamamen ve sadece avukat meslektaşlara getirilen, savunma görevlerini gereği gibi yapabilmelerini önleyip meslek onurunu zedeleyen görüş yasağı/kısıtlaması, yani avukatların mesleki faaliyetleri kapsamında avukatlık hukuku ile ilgili. Yani görüşün temeli kişiye özgü değil, olaya özgü ve genel bir uygulamaya ilişkin. Bu görüşümün de sonuna kadar arkasındayım.
Yaşamım boyunca avukatlık mesleğinin etkinliği ve onurunu savundum, buna ilişkin kısıtlamalara hep karşı durdum. Nitekim baro başkanlığım döneminde de yargılanmayı da göze alarak (ki yargılandık) arkadaşlarımla birlikte FETÖ mahkemesine giderek gerekli hukuki dersi vermemizin sebebi de; orada avukat meslektaşlarımızın savunma görevini yerine getirmelerine (ve bunun üzerinden sanıkların adil yargılanma hakkına) engel olan hukuka aykırı uygulamalara, kurulan kumpasa karşı çıkmaktı. Yargılandık. Yetmedi FETÖ, barodaki odamı havadan kurşunladı. Yetmedi 15 Temmuzun başarılı olması halinde öldürülecek ilk 50 kişilik listede yer aldım. Darbe teşebbüsü gecesi henüz uçaklar bomba yağdırırken 01:00’da darbe teşebbüsüne karşı resmi internet sitesine açıklama koyan tek kurum o sırada başkanı olduğum İstanbul Barosu oldu. O zamanlar kimlerin konuşup kimlerin sustuğu da, kimlerin kimlerle “yoldaşlık” ettiği de ortada.
4)Söylediği davada benim doğrudan bir vekâlet ilişkim yok. Öğrencim olmuş genç bir avukat meslektaşın talebi üzerine ve onun yetkilendirmesi ile bazı duruşmalarda, özellikle usul hukukuna aykırı uygulamaları dile getirme adına  “müdafi” olarak değil, “vekil” olarak (müdafiinin/vekilin vekili olarak) yer aldım. Bunlar duruşma tutanaklarından görülebilir. Kaldı ki bu da benim mesleki faaliyetimin doğal bir parçası. Avukatlık mesleğinin teknik ve hukuki özelliklerinin bir gereği ve sonucu. Beni yetiştiren hocalarımın tavsiyelerine uygun olarak yaşamım boyunca kendimi hiçbir müvekkil veya fiilleri ile özdeşleştirmedim. Nitekim aleni duruşmada bu yapıyı benimsemediğimi ve onaylamadığımı açıkça dile getirdim. Hiçbir avukat, adil yargılanma hakkına katkı sağladığı kişi veya kişilerin dünya görüşünü, yapısını benimsemek durumunda değildir. Çünkü söz konusu olan tamamen teknik özellikler taşıyan, duruma göre farklı motivasyonlar taşıyan şekli bir mesleki faaliyetten ibaret.
Benim bir avukat olarak görev yaptığım esnada savunduğum şey, hiçbir zaman iddia ve isnat edilen “fiiller” değil, bu iddia ve isnatların adil bir yargılama ve etkin bir savunmaya bağlı olarak yargılanıp gerekli hükmün verilmesinden ibarettir. Bu ise iddianın türüne, ağırlığına veya sanığın kimliğine göre ele alınamayacak, herkes için geçerli bir ilkedir. Asıl bunu çarpıtmak, mesleki bir faaliyeti “ahlaksızlık”, “erdemsizlik”, “mafya avukatlığı” gibi seviyesiz ve hakaretamiz tabirlere konu etmek, kişilik haklarına saldırmak, çok büyük bir “suç”muş gibi göstermek, iddiaları kanıtlanmış gerçeklikler gibi kabul edip buna dayanmak,  bu çarpıtma ve karalamanın üzerine “balıklama” atlayarak olağan bir mesleki faaliyeti “karmaşık ilişkiler” gibi göstermek; kalemin namusu, ahlakı ve erdemi açısından bir sorgulamayı gerektirir.
Oysa ülkede, özellikle siyasette ele alınıp işlenmesi gereken gerçek ve karmaşık ilişkiler varken… Bu bayan ve benzerleri için demokrasi, hak, hukuk, ilke sadece kendileri veya uygun gördükleri kişiler içindir. Bir takım evrensel, anayasal haklardan kimin yararlanacağı veya yararlanmayacağına da anlaşılan bu kişiler karar vermektedir! Bunun adı da “demokratlık”, “özgürlükçülük” olmaktadır! Bir şarkıda söylendiği gibi “nereden baksan tutarsızlık, nereden baksan…”
Türlü çarpıtmalarla ahlak sorgulaması yapma hadsizliğine soyunanlar, önce kendilerinin ahlaklarını sorgulasınlar.

5)Yazının üslubu ve seviyesi; kullandığı  “sevimli diktatör”, “ulusalcılığın acıklı marka patent vekili”, “mafya avukatı” gibi hakaretamiz ifadeler amacın fikri/etik bir tartışmadan öte bağcıyı dövmek, daha da ötesi bağı tahrip etmek olduğunu açıkça gösteriyor. Bu bayan pek çok davranışı ve yazıları ile (başta Türkiye’yi AB’ye “layık” görmeyen AB seviciliği, kendi ülkesinin insanını defalarca aşağılaması, tepeden bakan, değerleri hiçe sayan elitist yaklaşımları başta olmak üzere) sergilediği üzere kendi ahlakına, erdemine baksa iyi eder. Ayrıca kendisi, hiç kimsenin mesleki faaliyetinin sınırlarını çizme, sorgulama hakkına da sahip değil. Bu arada bu bayanın beni “matah” görmemesi de benim açımdan bir şereftir. Bu zihniyet ve yapıdaki birinin beni “matah” olarak görmesi kendimi ciddi anlamda sorgulamama yol açabilirdi! Bu arada kendisine öncelikle kendi “yuttuğu” küllere, nerelerden beslendiğine bakmasını tavsiye ederim. Gerçi bu zaten anlaşılıyor.

6)Bu bayan benim ulusalcılığıma, Kemalistliğime, antiemperyalistliğime takmış! Hepsi doğrudur, kabulümdür ve onurumdur. Ancak belirttiğim üzere hiçbir zaman kendimi bu kavramların “sahibi” veya “vekili” olarak görmedim ve nitelemedim, bu açıdan bir rol model olmaya da soyunmadım. Sadece, bedelini ödemeyi, muhtelif çevrelerin linç girişimini de göze alarak doğru bildiklerimi açık ve belki de keskin bir şekilde dile getirdim. Sanıyorum ki değişmeyen bu çizgim ve yaklaşımım; güya “muhalif”lik kisvesi altında sisteme değil kişilere karşıtlık üzerinden yürüyen, tıpkı iktidar gibi çeşitli değerleri (Cumhuriyet, Atatürk, demokrasi, özgürlük, barış vs) özü ve içeriğinden, gerçek anlamından koparıp istismar ederek bunların arkasına gizlenen, açıktan fikri mücadeleyi göze alamayarak “bel altı” vuruşlara yönelen bir kesimi ciddi anlamda rahatsız etmekte. Baktığınızda bu açıdan ülkede hiç de iddia edildiği gibi bir maske sıkıntısı yok! Bu linç korosu, başka bir şey bulamadığı, fikri bir mücadeleyi göze alamadığı için bu gibi hezeyanlara, çarpıtmalarına ihtiyaç duymakta ve bu tür fırsatları da değerlendirmeye çalışmakta. Nitekim bu yazıyı hemen “ihtiyaca” uygun bir biçimde kullanmaktan geri duymayan kişiler, çevreler, sözüm ona “muhalif” ve “özgürlükçü” haber siteleri, besleme ve yönlendirilmiş sosyal medya tetikçileri ortada. Aynı çevrelerin milli meselelerde hangi tavırları aldığına, nerede durduklarına, hangi korolarda şarkı söylediklerine bakılırsa durum daha da kolayca anlaşılır. Gerektiğinde hatamı kabul etmekten çekinmem. Ancak organize medya/sosyal medya tetikçileri ve linççilerine teslim olmayacağımın bilinmesini isterim.

7)Avukatlık mesleğinin yapısı, felsefi temelleri dünyada da tartışılan bir mesele. Elbette ki farklı düşünenler olabilir. Ancak benim avukatlık mesleğine bakışım yukarıda özetlediğim şekilde. Kötü niyetli, karalama ve itibarsızlaştırma maksatlı olanlar hariç; eleştirilere de, bu bakış açıma bağlı tercihimi yanlış bulanlara da saygı duyarım. Ama her durumda bunun “affedilmez”, “büyük”, “korkunç” bir şey olduğunu, bir insanın sadece bu nedenle hemen çarmıha gerilmesini, tüm düşünce ve yaptıklarının bir anda yok sayılmasını gerektirdiğini düşünmüyorum. Ben benim ve ben olmaya devam edeceğim.
Zaten bu fikri mücadelede, bu yolda bunların olabileceğini, türlü saldırı ve pusularla karşılaşabileceğimi, çeşitli bedeller ödenilmesinin gerekebileceğini biliyordum.Bu açıdan gerekli her türlü bedeli ödemeye de (ama her türlü), daha önce olduğu gibi yine hazırım.

8)Sonuç olarak hayatım boyunca doğru bildiğim şeyleri söyledim ve yaptım. Bundan sonrada da bu şekilde hareket edeceğim. Hiçbir itibarsızlaştırma girişimi, karalama ve linç kampanyası bunu değiştiremez. Yalnız da kalsam, hiçbir kişisel beklentim veya kaygım olmaksızın, fikirlerimden ödün vermeksizin, gerektiğinde hatalarımla da yüzleşmekten çekinmeksizin doğru bildiğim yoldan yürümeyi sürdüreceğim. Harici ve dâhili çevreler ellerinden geleni yapsın; tankı, topu ve tüfeğiyle gelsin, bel altı vurmaya, pusular kurmaya, algı operasyonlarına devam etsin, bu değişmeyecek. Yeter ki dost kurşununa kurban gitmeyelim.
Bu bayana gelince, hezeyanlarına, çarpıtmalarına devam edebilir. Ancak unutmasın ki her an kendisine de bir “avukat” gerekebilir.
Yanlış anlama da olmasın: Ciddiye aldığım ve açıklama yapma ihtiyacı duyduğum kişi kendisi veya her daim pusuda bekleyen fikri “familyası” değil, yanlış bir düşünce ve algıya kapılabileceğini düşündüğüm, fikirlerine ve eleştirilerine değer verdiğim iyi niyetli yurttaşlarım ile sevenlerimdir.
Nitekim bir dönem başkanı ve halen üyesi olmaktan onur duyduğum Barom, İstanbul Barosu da, Bayan Mine G. Kırıkkanat’ın hezeyan ve çarpıtmalarına sitesinde son derece özlü bir biçimde gerekli cevabı vermiş. Teşekkür ediyorum.
Herkese öncelikle sağlıklı günler diliyorum.
Sevgi ve saygılarımla.

NOT:  Ülkenin ve dünyanın içinde bulunduğu bu ortamda kendimle ilgili bir hususu yazmaktan üzüntü duyuyorum. Yazmak istediğim, mayalanma döneminde olan pek çok yazı var. Bu bağlamda sevgili Nihat Abi’nin yazılarını özledim. Gerçi onca yazısını okumuş bir kişi olarak “yazmadığı” yazıları da okuyabildiğimi düşünüyorum. Kararına saygı duyuyor ve onu anlayabiliyorum. Özellikle 30 Mart 2020 tarihli “Milli Siyaset Hareketi” başlıklı yazısı çok önemli bir çağrı ve çığlık. Bu çağrı ve çığlığın toplumsal, tarihsel ve sosyolojik karşılığının da olduğunu düşünüyor ve önemsiyorum. Ama dedim ya bazı yazıların mayalanması ve kabarması zaman alıyor, en azından bende böyle. Yaşadığımız salgının siyasetteki etkileri, siyasetin geldiği noktadaki kirlenmişliği ve tıkanmışlığı, sisteme veya fikirlere karşı somut bir düşünce olmaksızın basmakalıp, gündelik ve ucuz populist söylemlerin “muhalefet” veya “muhaliflik” olarak yutturulmaya çalışılması, birçok maskeyi indiren koronavirüsün yarattığı tehlikeleri gören sistemin, gelen tsunamiyi engellemek adına “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” söylemini sahiplenip yeni bir illüzyona soyunması, “millilik”, “aynı gemide olma”  gibi metaforların anlam ve içeriği, yaşananların Cumhuriyetin doğruluk ve haklılığını ortaya çıkarması; ulus devletin, tarım ve hayvancılığın önemi, Atatürk’ün üretime ve planlamaya dayalı halkçı-kamucu ekonomik modelinin değeri, tek çözüm ve kurtuluşun kuruluşa, Atatürk çizgisi ve politikalarına dönmek olduğu, CHP’den ihraç edilmemin nedeni ve sonuçları gibi mayalanmakta olan birçok yazı birikti. Ne zaman istediğim ölçüde kabarırsa o zaman gün yüzüne çıkacak.
Çıkar mı, onu da bilemiyorum…

İlgili haber: Mine Kırıkkanat’tan Prof. Ümit Kocasakal’a suçlama

Zorunlu bir açıklama: Kalemin erdemi ve ahlakı

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

34 Yorum

  1. 5 Mayıs 2020, 10:35

    açıkça şunu ifade etsin sn. Kocasakal:
    Adnan Oktar serbest bırakılmalı, beraat ettirilmeli desin biz de nerde yanlış anlamışız aydınlanalım, biz de destekleyelim Adnan Oktar’ı.
    Mine Kırıkkanat’ın üslubu veya ne amaçla bu konuyu gündeme getirdiğini ayrıca tartışırız.

  2. 5 Mayıs 2020, 10:27

    bu kadar uzun bir yazı yazıp Mine Kırıkkanat’ın mağduriyet yarattığı konuları değil de, neden Adnan Oktar’ın aklanmasına şöyle ya da böyle yardımda bulunduğunu cevaplasıydın başkanım. İkna eder içimizi rahatlatırdın.
    Adnan Oktar ile ilgili nerdeyse herkesin az çok bir görüşü var, onun avukatı olacak kişi çok büyük tepkileri göze alarak girecektir böyle bir savunmaya. Nasıl bir ikna gücü kullandı Adnan Oktar?
    savunma hakkı olan her türlü suçluya koşmuyorsun bildiğimiz kadarıyla. İlkeli olduğunu biliyoruz..

  3. “CNN Türk’te davet edildiği canlı yayında konuşan Doğu Perinçek, çarpıcı bir gerçeği tüm Türkiye’ye hatırlattı. Perinçek, teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın avukatının CHP’li Bodrum Belediyesi’nde imardan sorumlu belediye başkan yardımcısı yapıldığını söyledi.”
    Herkesin savunma hakkı vardır ama bu tip insanların , örgütlerin davalarına da karışmak yanlış. Chp den nefret ettiğim halde Kocasakal genel başkan olursa chp ye oy atarım demiştim . Kocasakalın bu duruma düşmesine şaşırdım ve üzüldüm.

  4. Volkan Kocal Valla okudum ama beni ikna edemedi ne yazık ki! Ben her ne olursa olsun Kocasakal gibi birinin Adnan Hoca gibi birini müdafaa etmesini asla kabul edemem. İstanbul da avukat mu yok? binlerce avukat var. Onlar müdafaa etsin o ruh hastası sapıığı. Kendi kendini kendi eliyle lekeliyor Kocasakal, başka bir şey değil! (Konu M. Kırıkkanat on yazısı değil zaten; Kırıkkanat’ın yazısına gerek yok ki ayrıca; ben bu haberi duyunca notunu sıfıra indirdim anında Kocasakal’ on) Hem Kemalist hem mafya avukatlığı; olacak şey değil. Ben utandım Kocasakal adına ve üzülüyorum; bir doğru düzgün lider çıkamayacak mı şöyle mafya avukatlığı yapmaya tenezzül etmeyen!?

  5. 29 Nisan 2020, 15:19

    Gerçekler rumuzlu Sn. Şahısa
    Çoğunluğu Mülkiyeli olan sosyal bilimciler, COVİD-19 salgını nedeniyle bir açıklama yaparak kamulaştırmalara gidilmesini istemiş ve bir duyuru yayınlamışlardı.
    Korkut Boratav – Seyhan Erdoğdu – Aziz Konukman – Hayri Kozanoğlu – Bilsay Kuruç – Oğuz Oyan – Mustafa Sönmez – Sinan Sönmez – Serdar Şahinkaya – Taner Timur – Oktar Türel – İşaya Üşür – Galip Yalman – Ergin Yıldızoğlu”
    Ben de bir yurttaş olarak, önerilen Milli Siyaset Hareketi içinde, yukarıdaki isimler niye yok diye, biraz müstehzi bir dille kınamıştım.
    Yorumunuzda kürt açılımcısı, neo liberal vb diye yerin dibine soktuğunuz şahısların isimleri yukarıda.

  6. Levent Ünsal isimli yorumcu, Nihat Genç’ın ‘Milli siyaset hareketi’ yazısına cevaben sicili belli neo-liberalleri kurtarıcı olarak öne sürmüştü. Bu tavsiye ettği kişiliklerin Kürt açılımcısı, sözde demokrasi, özgürlük ve insan hakları havarileri, Osman Kavala gibi Sorosçuların ve Chatham House’çuların savunucuları yada Hasan Cemal gibi sözde Ermeni soykırımını destekleyen liboş takımından oldukları gün gibi ortadadır. Yani diyeceğim, büyük ulusalcı gazeteci Ugur Mumcu’nun ismini fetursuzca kullanarak Ümit Kocasakalı karalama kampanyasına alet etmesi, YCHP’nin önderliğindeki neo-liberal küreselcilerin Ümit hoca gibi katıksız bir ulusalcıdan ne denli çekindiklerini ve rahatsızlık duyduklarını bilahare ortaya dökmektedir. Kocasakal’ın sudan bir bahane ile partiden kovulması ve CIA ajanları ile binlerce görüşme yatığı kanıtlanan danışmanlara dokunulmaması bu korkuyu tüm çıplaklığı ile zaten ortaya dökmektedir. Atatürkçülügün’den ve ulusalcı davaya olan bağlılığından hiç bir zaman için taviz vermemis ve eylemleri ile bunu birçok kereler ispat etmis Ümit Kocasakal’a yönelik bu tür yorumları bu kirli itibarsızlaştırma kampanyasının devamı olarak addediyorum.

  7. 29 Nisan 2020, 12:12

    Çamurla uğraşırsan üstüne bulaşıyor maalesef. Üstüne bulaştığında konuşanlara “sen benden de kirlisin, Kemalistlere, antiemperyalistlere karşısın, şöylesin, böylesin” demek sizi temizlemiyor. Ne gerek vardı Adnan Oktar davasına bulaşmaya?

  8. 29 Nisan 2020, 06:42

    ben de cıkan kıyametı gorunce adnan oktarın avukatlıgını fılan yapmıs sandım. megerse sanıkalrdan bırının avukatının savunmasını yapmıs. ((nostaljık solculardan levent beyın ıfadesıne göre) adam meslektası belkı de arkadsı fılan ustelık avukatlık meslegı boyledır. .yanı dogal. ama bunu mafya avukatlıgı yapıyor dıye resmen camur atmak. skandal dıye nıtelemek bıraz ınsan altında bır bıt yenıgı var gibi. daha evvelde yazdım. bunlar malum kanallardan lanse edılıyor ozellıkle ychp nın sımdı kı poıtık cızgısıne göre hanı su fetocu tarafcı hdp cı zıhnıyet tarafından ,
    ozellıkle mansetlere tasınıyor kı. chp kendıne getırebılecek her turlu cıkıntı bılenıyor. ama tıpışlarımız malum. sevıyede oldugu muddetce bır sey yapılmaz. ozellıkle 70 lerden kalma zıhnıyet chp de top kostururken.

  9. Levent unsal’in yazdiklari dogruysa o zaman bize “ne Sam’in sekeri ne arabin yuzu “ demek duser……tekrar tekrar capraz atesle vurulmaktan biktik usandik artik..ne tarafa kacsak mermi yagiyor tepemize..

  10. 28 Nisan 2020, 23:24

    Bu yazının kahramanı Mine Kırıkkanat’ın 2006,7,8 yıllarında yaptığı çalışmalarıyla en iyi tanıtan YILMAZ DİKBAŞ’ın “ATATÜRKÇÜLER YENİLDİ kitabının Son bölümlerinde ” SİZ KAÇ KİŞİSİNİZ” başlığı altında yazdığı belgeli yazılardır. Belki bu vesile ile Tuncay ÖZKAN’ıda tanımış olursunuz. Haa unutuyordum. AKP nin o meşhur mütahhidi “BU MİLLETİN .NERESİNE KOYACAĞINI “edepsizce belirtmişti ya,Yılmaz DİKBAŞ’IN ” ATATÜRKÇÜLER YENİLDİ ” Kitabında yazdığı bu tanıtım da Tuncay ÖZKAN’ın Bu Milleti seve seve s . . . . ” sözlerinin de ilk defa şahidi olacaksınız. Eeee işte “Milleti seve seve S…… ” meye çalışanın çalışma arkadaşı Mine KIRIKKANAT olunca bu işler böyle yürüyormuş demek ki diyeceksiniz.

  11. 28 Nisan 2020, 23:12

    Birinci yorumu yazan Mak. müh. Levent Ünsal bey efendi, Milli Siyaset hareketi Başlıklı yazıyı da Çok sert eleştirmişti Aklınca, Beyefendi sizi şöylesine SOL ARTIKLARI durağında indirelim mi ne dersiniz.

  12. 28 Nisan 2020, 22:03

    Sayin Kocasakal,sizi ulusalci-kemalist hareketi surukleyebillecek,CHP’nin basina gecip partiyi fabrika ayarlarina geri getirebilecek en onemli isim olarak goren pek cok kisiden biri de bendim.Bu konumda olan birinin mesleki tercihlerinde de dikkatli ve tutarli olmasi gerekirdi.Adnan Oktar gibi birinin savunmasini ustlenmek rastgele bir avukat icin siradan bir mesleki faaliyet olabilir ama siyasi hedefleri olan Umit Kocssakal bunu yapmamaliydi.Yapinca da elestirilmesi ve sorgulanmasi normaldir.Bu anlamda Mine Kirikkanat’a cevap verirken Kemalist-ulusalci kimliginizin arkasina siginmaniz da yanlistir,avukat/muvekkil iliskisini hekim/hasta iliskisine benzetmeniz de yanlistir.CHP icindeki havayi degerlendirmeden baskanliga aday olmaya kalkip buyuk bir basarisizliga ugramaniz size duyulan guveni sarsan ilk olaydi.Adnan Oktar avukatligi bundan daha da buyuk bir hayal kirikligi yaratti.Kendinize ve siyasi geleceginize buyuk zarar verdiniz.Yazik oldu.

  13. Bence;
    yasal olarak bir engel yok ise, Sayın Kocasakal, vekilin vekili (avukatın avukatlık yapabilmesininin savunucusu) olarak mahkemede ne konuşmuş/nasıl bir rapor vermiş bunu paylaşmalı. Böylece konunun aslında ne olduğu dedikoduya/yoruma yer vermeden tam açıklığa kavuşur.
    Anladığım kararıyla; burda Mine G. Kırık.’ın hezeyanı gibi bir Adnan Oktar/mafya savunması yok. Yargılamanın yöntemi ile ilgili bir konuşma/rapor var. Avukatın görevini yapabilmesinin savunusu. Yani özetle Sayın Kocasakal demişki; “bırakın da avukat görevini yapabilsin!” Mesele bundan ibaret. Bunun neresi yanlış!
    Yine bence; katilin en katili/sapığın en sapığı bile hukuk içersinde, adil yöntemlerle yargılanmalı, kendini avukat ile ya da kişisel olarak sonuna kadar savunabilmeli. Ve hak ettiği cezayı böylece almalı.
    Suçlunun, suçsuzun, herkesin kendini savunma hakkının savunucusu olmalıyız.
    Kemalizm’de, düşmanının mahkemede kendini savunmasına yardımcı olmakta vardır. Dürüstlükte böyle birşeydir; Kendine gelince “savunma hakkımı istiyorum” diye bağırıp, istemediğine gelince “savunma hakkı olmasada olur” denmez.
    Bedel ödeyeceğini bile bile savunma hakkını savunan Kocasakal doğru yapmış. Mine G.Kırık. ve çeşitleri siz vurdukça bugün ya da yarın daha da güçleneceğiz. Evet Kemalistlerin sadece bir yüzleri vardır! Kendine istediği hakkı başkasına da ister…

  14. 28 Nisan 2020, 14:05

    Sn. yetkili arkadaşım.
    Bu yorumumu yayınlarsanız, sizi, vallahi alkışlayacağım.
    Sn. Ümit Kocasakal.
    Siz sıradan bir meslek adamı değil, bir misyon adamısınız.
    Bu nedenle sizi Uğur Mumcu ile karşılaştırmak hakkını kendimde görüyorum.
    Uğur Mumcu için rahmetli diyemiyorum. Gerçekten Uğur Mumcu ölmedi, şimdi burada yaşayacak işte.
    Uğur Mumcu, Avukat olarak mezun olduğu Ankara Hukuk Fakültesinde 31. Ocak 1969 da Asistan olarak göreve başladı ve aynı yıl 13 Kasım da Ankara Barosundan kaydını sildirerek avukatlık mesleğini bıraktı.
    Siz ise halen, Galatasaray Üniversitesinde Prof Dr. unvanınız ile yönetici ve öğretim üyeliği görevini sürdürürken bir yandan da Prof Dr. Unvanınızla avukatlık mesleğinizi sürdürüyorsunuz.
    Bir yerde okumuştum, aradım, kaynağını bulamadım, ama bazı şeylerin hafızama mıh gibi çakılması gibi bir özelliğime ve hafızama güvenerek yazıyorum.
    Uğur Mumcu; avukatlık eğitimi almış ve mesleğini icra etmiş olmasının yanı sıra çok iyi bir hukukçu.
    Kalemi de çok kuvvetli. Avukatlığı bıraktıktan sonra, çeşit çeşit baronların avukatları, yüksek meblağlar karşısında, sadece dava dilekçesini yazması için, kapısına çok geliyorlar. Hepsini geri gönderiyor.
    Siz ise; 31.10.2019 da, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesince açılan aralarında sanıklardan Adnan Oktar’ın da bulunduğu Silivri’deki duruşmaya, sanık avukatlarının birinin vekili olarak bizzat katıldınız ve hatta söz aldınız.
    Uğur Mumcu ile aranızdaki fark bunlar işte.
    Sn. Ümit Kocasakal, yorumumun başında, “siz sıradan bir meslek adamı değil, bir misyon adamısınız” demiştim.
    Zaten siz de yazınızda pek çok yerde bunu gözümüze sokuyorsunuz.
    Adnan Oktar da, savunulmaktan yoksun birisi değil, kendi meşrebinden bir çok avukat kendisini savunabilir.
    Ama ısrarla, yüksek meblağlar karşılığında size geliyorlar, Prof. Dr unvanınız ve Misyonerliğinizin manevi şahsiyetinden yararlanmak istiyorlar. Siz de bu yüksek yüksek meblağları geri çeviremiyorsunuz.
    Olay bu kadar basit.
    Hamiş. Sizle karşılaştırarak Uğur Mumcu’ya büyük haksızlık ettiğim için, aziz ruhundan özür diliyorum.

  15. 28 Nisan 2020, 13:07

    Cumhuriyet gazetesinin bir kaç iyi adamı fon olarak kullanarak vatan hainlerini bünyesinde barındırdığını Bartu Soral vakasında gördük. Namuslu adamın yazacağı yer olmaktan çıkalı çok oldu Cumhuriyet gazetesi!

  16. Mine Kırıkkanatın sizi matah görmemesi bence de övünülecek bir durum.Ulusalcılık, Antiemperyalist olmak ve
    Mustafa Kemal Atatürk’ün çizgisinden yürümek gurur duyulacak ve ülkemizi aydınlığa çıkaracak niteliklerdir.

  17. 28 Nisan 2020, 11:25

    Mine hanım şecaat arz ederken sirkatin söylemiş. Onun için üzüldüm. Siz yüreğinizi ferah tutun. Yanınızdayız.

  18. Sapığın biri küçük bir çocuğa tecavüz etti ve öldürdü diyelim. Bu durumda, bir avukatın sırf iki üç kuruş kazanması için “savunma kutsaldır” yalanına mı inanacağız. Bütün meslek gruplarından beklediğimiz inandığın işi yap, inanmadığına ise diren yaklaşımından avukatları azade kılan nedir? Eğer böyle yaparlarsa iş bulamayacaklarına olan inanç mı?
    Avukatların ve profesyonel hukukçuların nasıl bir literatür oluşturduklarından haberim yok. Ancak her meslek grubunu kendi haline bırakırsanız herşeyi kendilerine yontmaya başlayacaklarına ilişkin evrensel ilkeden haberim var. Dolayısıyla profesyonel hukuk dünyasının önüne arkasına bir ifade koymadan koydurtmadan savunma kutsaldır tarzı dayatmalarının/illüzyonlarının en büyük mesleki yalanlardan birisi olduğunu düşünüyorum. Savunma kutsaldır ancak ve ancak hakkı savunup ortaya çıkarmaya çalıştığı sürece. Yoksa maddi menfaat karşılığında suçu ve suçluyu savunmak için gerçeklere ve kanun maddelerine takla attırmak ise en hafif deyimiyle yüzsüzlüktür…

  19. 28 Nisan 2020, 09:10

    Yine de insanın aklına meslek gereği Pekakanın da avukatlığını yapar mısınız, sorusu takılıyor. Eğer siyasi bir rol model olmak istemiyorsanız yazdıklarınızda sonuna kadar haklısınız. Kafam karıştı.

  20. 28 Nisan 2020, 08:59

    Mine Kırıkkanat, Kemalistler tam da partileşme aşamasındayken neden, ve kimin adına saldırıya geçti, bunun cevabını bulmak lazım. Kırıkkanat yıllar önce Kanaltürk’te Tuncay Özkan’la beraber program yaparken, Tuncay Özkan emperyalizme karşıymış gibi rol yapar, Kırıkkanat ise emperyalizmi savunur, AB güzellemeleri yapardı. Tuncay Özkan’ın o zamanlar rol yaptığını bugünlerde sıkı bir Amerikancı kesilmesinden ve bu sayede CHP’de önemli bir yer kapmasından anlamış bulunuyoruz. Tuncay Özkan Cumhuriyet mitinglerinde Atatürkçüleri arkasından sürükledi ve sonuçta Kanaltürk’ü FETÖ’ye teslim edip Atatürkçüleri yol ortasında bıraktı ve emperyalizm saflarında yer aldı. Meğer her şey bir tiyatro oyunuymuş. Ümit Kocasakal bir konuda çok haklı. Mine Kırıkkanat’ın saldırıları aslında Ümit Kocasakal’a değil Atatürkçülerin partileşme teşebbüsünü engellemeye yönelik bir saldırıdır. Sanıyorum Mine Kırıkkanat bu saldırıyı sadık bir vatandaşı olduğu AB adına yapıyor. Kendisini Atatürkçü ya da Kemalist olarak tanımlayan herkese sesleniyorum. Lütfen bir kez daha emperyalizmin oyununa gelmeyelim ve Ümit Kocasakal’a sahip çıkalım.

  21. 28 Nisan 2020, 06:43

    CHPnın asli degerlerinden sapanların onu kendi çizgisine getirmek isteyenlerin ıcındekı haınler tarafından caba gösterilmesi cok acı. CHP sını bellı bir konuma getırıp akp den ıstedıgını alamayan emperyalıstlerın usagı olmayı sırf oıktıdara gelebılmek icin kabullenenler ,elbette boyle tetıkcılerını kullanacaklardır. deniz baykalla baslayan haın planları chp ile ilişkisi kesilen ya da buna zorlanan batumlarla, ,ateslerle ,mengulerle anadollarla sevıgenlerle kocasakllarla devam edıyor. burada genel maksat Kemalizmi savunanların her turlu çamur atma ile gözden dusurmek. Kemalizm,i agzına alanı cezalandırmak. cunku emperyalistler bunu ısıtıyor ve kuklalarını bu ıs kullanmakta da devam edeceklerdir. gün olurda chp lı deelge uye ve secmenlerı tıpışlıktan vazgecıp uyanana dek. uyanırlar mı hıc zannetmiyorum

  22. Ciddiye alınacak konu değil.Rahmetli İlhan Selçuk bazı kişilere “Ulusalcılık” konusunda yeterli örnek olamamış anlaşılan..sataşılacak son kişiye en önce kroşe vurmak neyin nesidir? çok değerli Ümit hocam..biz sizi tanıyoruz bunlar sizi asla yıldıramaz..! Yeniden ayağa kalkma , yeniden şahlanış için bu yüce millet Ata’sının yolunda yürümektedir.

  23. Bir de dikkatimi ne çekti biliyor musunuz? Şimdi yukarıya koyduğunuz resimde bu bayanın bir fotoğrafı var. Bir bu kişinin kendisini temsil ettiğine inanıp köşesine, röportajlarına, sağa sola koyduğu fotoğraflarına bakın bir de yukarıdakine. İnsanın içinin karası bu kadar mı yüzüne vurur? Allah’ım sen ne büyüksün.

  24. Değerli hocam,
    Biz seni de Nihat Genç’i de biliriz. Ders niteliğinde avukat adaylarına okutulacak bir yazı yazmışsın ancak davada aldığın rolü hiç yazmasaydın görüşümce daha iyi olurdu. Yazının kalanıyla sanki bütünlük içinde değil. Mahir arkadaşın dediği gibi sen gönlünü ferah tut. Emperyalistlerce özenle beslenen, M.G. Kırıkkanat değil tüm otomatlar gelse ne olur, yel kayadan ne alır.?
    Ama belki de yazı çıkmaz demişsin ya işte bunu kabullenemeyiz. Mutlaka yazılarınız burada yer almalı değerli Ümit hocam.

  25. Nihayet sevgili liderim.Beklediğim zaman bana uzun geldi lakin bütün şom ağızları kapayacak harika bir yazı olmuş.İzninizle Nihat Genç’e bir not da ben göndermek istiyorum:”Ya devlet başa …………….!”

  26. Sayın Ümit bey elinize sağlık .uzun ve okunası bir yazı olmuş.kelime atlamadan okudum ve size teşekkür ederim.
    mine hanımın bazı yazılarını ve kitaplarını okudum.katıldığım yerlerde oldu katılmadığım düşüncelerde oldu.
    Ama siz farklısınız.Bu yazı size ulaşırmı bilmem ama bilesinizki bundan sonra o hanımı okumam.zaten cumhuriyet gazeteside eski gazete değil. Yıllardır o gazeteyi okumuyorum. Tekrar ediyorum siz farklısınız.Sizin gönlümüzde daima bir yeriniz var.Onlar bırakın çalıp kudursunlar.
    Siz ve bizlerin görevi başka.Bunlara rağmen ülkemizin yarım kalan KEMALİST devrimleri kaldığı erden devam ettirmemiz lazım.Kolay gelsin.
    Saygılar.

  27. 28 Nisan 2020, 04:21

    her şeyden önce avukatlık ve doktorluğun klasik meslekler olduğunu teslim etmeliyiz. aşırı bir iddia sayılmazsa her ikisi de uygarlık eşiğinden beri, sınıflı toplumlardan beri varlar. bu arada yeni kurulacak sınıfsız toplumda avukatlığın olmayacağı fakat doktorluğun bilim olarak süreceği söylenebilir. bu birinci ayrılık. doktorluk insanın fiziki varlığını esas alır, avukatlık toplumdaki varlığını, diğer insanlarla ilişkilerini. dolaysıyla doktor hasta ilişkisi avukat müvekkil ilişkisini kurtarmaz, temizlemez. ikincisi bayan değil kadın. sayın kocasakal inadına mı yapıyor. ve bir diğer ayrıntı. bu yazıda sayın kırıkkanatın itici bir fotoğrafının seçilmesi en azından ayıptır.
    sayın kocasakal adalet yürüyüşüne karşı yaptığı feveranı keşke adnan hoca gibiler karşısında gösterseydi.
    ha bir de bazı yorumlarda çok hızlı, keskin değerlendirmeler var. ağır ol şampiyon demeli. yurtseverlik ve anti emperyalizm kimsenin tekelinde değil. biz hala çağımız emperyalizm ve PROLETER devrimleri çağıdır diyoruz.

  28. 28 Nisan 2020, 00:17

    Mine hanımın sizi tanımadığı belli.

  29. Dağların başında duman eksik olmaz,
    Soy yiğidin başından duman eksik olmaz.
    Mahmur dağının dumanlarına baktı da dedi.
    Mustafa Kemal, Köroğlu olmak ne güzel şu dağlarda,
    Tutmak gece gündüz denizlerin yolunu, yol vermemek, 
    Üşümek, ateş yakmak, yola düşmek ne güzel,
    Bölmek orta yerinden gemilerin getirdiği güneşi,
    Bir sana bir bana vermek ne güzel!

  30. Nihat Abi’yi ben de özledim. Ama sabır gerektiğini de hissedebiliyorum..
    Şu anda dört yanda büyük bir duygusal boşluk, umut ve enerji/sinerji var.
    Virüsten önce de vardı, gitgide daha da büyüyor, serpilip olgunlaşıyor. Geçen hafta 23.Nisan 21:00’da bunu yine gördük, rahatladık.
    Bu boşluğu kuruluştaki gibi dolduracak, bu aziz memleketin ve milletin bu açık seçik ihtiyacıni karşılayacak bir hareketin zamanı geldi.
    Omuz omuza çalışacağımız, üreteceğimiz, kardeşçe adilce bölüşüp karnımızı doyuracağımız, elele kolkola binbir yöresinde yaylasında halaylar, horonlar, zeybekler oynayıp delireceğimiz, birlikte gülüp birlikte ağlayacağımız bir ülkenin hayaliyle ve;
    Sabırla bekliyorum, beklerim! Yeter ki kaya gibi sağlam olsun, uğruna ölünesi olsun!
    Vızıltılar hep olacaktır, belki de bunlara enerji sarfetmemek, oyalamasına izin vermemek gerektir..

  31. Yinede Adnan Oktar gibi tiplerle iş yapmak doğru değil ..bunun avukatlıkla bir ilgisi yok ..parayla ilgisi olabilir buda ciddi bir zaaftır …zaafları işte böyle kullanırlar…beş sayfa cevap yazarsınız..ancak bu adi bir hırsız değil Adnan Oktar ..toplumun bütün değerlerini yok saymış biri…karanlık

  32. 27 Nisan 2020, 20:26

    Yanlış anlaşılmaları bir kenara bırakalım. Herkes herkesin yazılarını okuyor ve illa ardından bir tepki vermek de zorunda değil. Vermemişse bunu olumsuz manaya yorma hakkı da kimsede olmayacak. (Halk konuşuyor burada, bu sayfadaki tüm yazarlar biz halkı dinlemek zorundasınız.)

  33. Umit abim bunlari biliyoruz birkac gun once ilimli islamcilara pas cikartan iki sozde solcuyuda kenara yazdik gun ola harman ola sen gonlunu ferah tutut biz ” Emperyalist Ulusalcılar” (onuda ne ara olduysak kimin dini, milleti, canı, cebiyle oynadıysak veya nedemekse bu sozler) hasatlarını yaparız yuzleri olmaz ortaya cıkacak silinir gideriler.

  34. Mine de kim allasen. Bize ne ki…Onlarin alayi toplansa Nihat gencin serce parmaginin tirnagi etmezler…Burada sozkonusu edilmeleri bile onlara hediye olmus olur..

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!