Yemek pornosu, aç beyin ve psikodiyet

featured

Uzm. Psk. Neşe Yaran yazdı…

Her gün dünya çapında 62.000’den fazla yemek fotoğrafı, sosyal medyada #foodporn ya da #gastroporn etiketi ile paylaşılıyor.  Peki nedir bu  ‘food porn’ yani ‘yemek pornosu’ dedikleri şey?

YEMEK PORNOSU

Digital dünyadaki iştah açıcı yiyecek görüntüleri ve fotoğrafları “yemek pornosu” olarak anılıyor. Yemekler için “porno” kelimesinin kullanılması yemek yemenin, porno izlemek ile benzer etkilere sahip olmasından ve her iki eylemin de beynimizin ödül merkezini uyararak, dopamin nöronlarını aktifleşmesinden kaynaklanıyor.

Yapılan araştırmalar çekici yemeğin fotoğrafına bakan katılımcıların kanlarında iştah açıcı ghrelin[1] hormonu miktarında anlamlı bir şekilde artış olduğunu, böylece beynimize ”aç” olduğumuza dair sinyaller gittiğini söylüyor. Bu sayede beynimizin davranış merkezi olarak adlandırabileceğimiz prefrontal korteksi uyarılıyor ve açlık hissi oluşuyor. Ama oluşan bu açlık durumu metabolik bir açlıkdan daha ziyade güdüsel bir açlık.

AÇ BEYİN ve GÖRSEL AÇLIK

Uzmanlar normalin üzerinde yemek yeme sebeplerimizin yüzde 75’inin duygusal durumumuzla bağlantılı olduğu konusunda hemfikirler. Bu da demek oluyor ki açlık hissimiz sanılanın aksine çoğunlukla ‘midemiz’ ile alakalı değil; ‘Açlığın anahtarı beynimiz!’.

Görünüşe göre genetik yapımız, gıdanın kolayca erişilebilir olduğu her durumda bizi tüketime yöneltiyor. Çünkü hayatta kalma içgüdümüzün evrimsel bir adaptasyonu sonucu beynimiz yiyecek aramaya ve onları görmekten zevk almaya programlandı. Bu kavram ‘görsel açlık’ olarak nitelendiriliyor.

Görsel açlık, muhtemelen dijital çağda, çeşitli gıda medyasının giderek daha başarılı hale gelmesinin temel nedenlerinden bir tanesi. O nedenle televizyon reklamlarında veya sosyal medyada gördüğümüz bir besin psikolojik açlığımızı tetikleyerek, aç olmasak da kendimizi yemek yerken bulmamıza neden olabiliyor.

Beyin ve görsel sistem arasındaki bu yakın bağlantı, diğer bir deyişle; yiyeceklerin güzel görüntülerini izleme ve yiyecek edinme davranışı arasındaki bağlantı, pek çoğumuzun sadece görsel çekiciliğe dayalı yiyecekleri seçmesine ve yiyeceklerin besin değerlerinin geri planda kalmasına neden oluyor. Uzmanlar işte bu gözlerimizle yemek yeme davranışını  ‘görsel açlıktan dijital doygunluğa ulaşma çabası’ olarak tanımlıyorlar.

BESLENMEDE COVİD ETKİSİ VE DİGİTAL OTLANMA

Covid 19 salgının ilk dalgasının yaşandığı Nisan 2020 döneminde yapılan araştırmalar insanların fiziksel ve sosyal aktivitelerin % 46,7 ile % 58 arasında, genel yaşam memnuniyetlerinin ise % 30,5 oranında azaldığını gösteriyor. Digital teknolojiyi sosyal amaçlarla kullanan bireylerin sayısında ise  % 24,8 seviyesinde artış gözleniyor.

Uzun süredir kapalı olan restaurant ve kafeler yerine, ‘dijital açık büfe’lerin önünde toplanmamız, sınırsız sayıdaki seçenekler arasından ‘digital otlanma’ deneyimi yaşamamız çok da şaşırtıcı değil.

Gıda sektöründen, gastronomiden ve yemek fotoğrafçılığından para kazanan profesyonellere, sosyal tanınırlık için seçkin restaurantlardaki ve kendi mutfaklarındaki deneyimlerini paylaşanlar ile digital diyet günlüğü tutanlar da eklenince, giderek artan şekilde sağlıksız ama iştah açıcı yiyecek görüntülerine maruz kalır olduk. Haliyle de besinler, beynimizin ve bedenimizin sağlıklı işlevselliği için gerekli enerjiyi sağlayan birer yakıt olmaktan çok daha fazlası haline geldiler.

Ünlü İngiliz biliminsanı J.Z. Young’ın dediği gibi “Ağzın beyne yakın olması muhtemelen tesadüf değil”.

PSİKODİYET

İştah açıcı yiyeceklerin görülmesi şeklindeki dış yiyecek uyaranlarındaki artışın, açlık olmadığında bile yemek yeme arzusu uyandırdığı ve görsel çeşitliliğin enerji alımını arttırdığı, sağlıksız besin seçiminde de etkisi olduğu artık biliniyor.

Ama buradaki asıl sorun böylesi bir görsel tolerans, sonunda ne kadar ve ne tür yiyecek yediğimizi modelleyerek, aslında hem psikolojik hem de fizyolojik sağlığımız için zararlı bir durum yaratabiliyor. Zira çok sayıda besin türü ve yemek çeşidini bir arada tasvir eden instagram gibi platformlarda yer alan abartılı porsiyon boyutları, sağlıklı ve yeterli beslenmek için en iyi çabayı gösteren insanları sabote edebilecek optimal iştah uyarımı sağlıyor. 

Yapılan araştırmalar, normalin üzerinde yemek yeme sebebimizin yüzde 75 oranında duygusal durumlara bağlı olduğunu gösteriyor demiştik.

Örneğin 2013’te Kanada Obezite Zirvesi’nde sosyal medyada yemeklerin fotoğraflarını paylaşmanın yemekle düzensiz bir ilişkinin işareti olduğunu savunan bir sunum yapıldı. Daha sonra The Huffington Post’da da yer bulan bu sunumda insanların kendileri için önemli olan şeylerin fotoğraflarını çektikleri, hatta bazıları için yemeğin kendisinin bizatihi odak noktası halene geldiği ve geri kalan her şeyin arka planda kaldığı” ifade edildi.

Birçok insanın ‘dolaylı oburluk’  veya ‘dolaylı tüketim’ ile kendilerini şımartarak bir çeşit doyum arayışında olduğu ve bundan ticari çıkar elde etmek isteyen bazılarının da ürettikleri görsel malzemede sahtekârlık yelpazesine denk gelebilecek bir boyutta sağlıksız, ancak iştah açacak efektlerle onların aç beyin veya aç kalplerini de hedef aldıkları unutulmamalı.

NELERE DİKKAT ETMELİ?

Önce beynimizi mi, kalbimizi mi, yoksa midemizi mi doyurmak istediğimizi sormalıyız kendimize. Çünkü duygusal yemek yeme ihtiyacı, en çok ‘Kalbimiz Aç’ olduğunda ortaya çıkıyor. Kızgınlık, öfke, yalnızlık, güvensizlik, suçluluk, kıskançlık, kaygı, hayal kırıklığı, üzüntü, sıkıntı, sevgi boşluğu gibi duygular, duygusal yemek yeme alışkanlığını tetikler. Duyguların yerini yemekle doldurmak aynı zamanda kilo alma sürecini de başlatır.

 

Birer ikame zevk kaynağı olan yüksek enerjili yiyecek görüntülerinin, dolaylı yoldan aşırı tüketimi ve hazzı teşvik ettiği konusunda bir farkındalık kazanılması önemlidir. Arzu edilen yiyeceklerin görüntülerine maruz kalmak, kendini sınırlama gibi engelleyici bilişsel süreçleri, yani arzu edilen yiyeceklerin sırayla oluşturduğu baştan çıkarmaya direnmekle ilişkili zahmetli süreçleri tetikler. Oysa akıllı beslenmede olduğu gibi, görsellerde de mümkün olduğu ölçüde sağlıklı besin türleri ve pişirme tekniklerinin tercih edilirse, fotoğrafların neden olduğu dikkat artış hafızayı geliştir. Bu da uzun vadeli vücut ağırlığı yönetimini iyileştirmek için kullanılabilir. Örneğin bir sonraki öğünlerden önce, önceki öğünlerin fotoğraflarını incelemek kalori kontrolü için bir avantaj yaratabilir.

 

Kısaca, aşırı yemekten endişe duyan bireyler için, özellikle akıllı telefondaki sosyal medyada yiyecek pornosu izlemekten kaçınmak için haklı sebeplerimiz olduğu görülüyor. Akıllıca kullanılırsa insanların sorumluluk duygusunu artırmak ve dolayısıyla daha sağlıklı yiyecek seçimleri yapmalarını teşvik etmek için gıda fotoğraflarından yararlanmak umut verici bir alan olarak önerilebilir. Fotoğrafın yiyecekle daha sağlıklı ve daha tatmin edici bir ilişki geliştirmemize yardımcı olabileceği de açık.

 

Gelin sembolik motivasyonlar, sosyal statü, benzersizlik, öz saygı oluşturma veya kendini sosyal olarak olumlu bir şekilde sunma anlamına da gelebilecek yemek paylaşımlarına bir de bu çerçeveden bakalım ve beynimizi, kalbimizi ve midemizi yemek pornosuna kurban etmeyelim.

 

Sağlıklı günler dilerim.

[1] Ghrelin: Başlıca mide fundusundaki P/D1 ve pankreastaki epsilon hücreleri tarafından oluşturulan 28 aminoasitlik bir açlık uyarıcı peptid ve hormondur. Ghrelin seviyeleri yemeklerden önce yükselir, sonra ise düşer. Yağ dokusundan salınan ve yeterli miktarda olduğunda doygunluk hissini oluşturan leptin hormonunun karşıtı olarak kabul edilir.

Yemek pornosu, aç beyin ve psikodiyet

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Çok doğru insanlar sağlıkları için yemiyor ..eğitimsizlik bu sorun ilk çıcuklukta ailede verilen eğitimle çözülür ..olumsuz çevre faktörünüde yetkili kurumlar denetimle kurallarla çözer ..devlet politikası yok..vahşi kapitalizm

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!